11 Bin Yıllık Bir Hikaye
Yakın Doğu'da şimdiye kadar bulunan en eski anlatı sanatı arasında yer alan, insanları ve tehlikeli hayvanları gösteren kabartma, köylülerin Neolitik anıtları kullanarak ördükleri duvarda keşfedildi.
- Yazar : Aktüel Arkeoloji
- Tarih : 2022-12-10 11:08:16

Şanlıurfa Sayburç'ta 11.000 yıllık anlatı sanatı: Ağzı açık leoparlarla çevrili, dışa dönük ve penisini tutan yüksek kabartma erkek tasviri ©Sayburç Proje Arşivi
Biz hikaye anlatan bir türüz. Bugüne kadar anlatılan daha kasvetli peri masallarından bazıları, daha erken değilse de Tunç Çağı'na ait olabilir. Avustralya yerlilerinin hala 37.000 yıl önce patlayan bir volkanın hikayesini anlattığına dair bir teori var. Ve şimdi Türkiye'nin güneydoğusunda bulunan ve Neolitik çağın zirvesine tarihlenen bir oymanın, Yakın Doğu'da bilinen en eski anlatımlı duvar kabartması olduğu bildiriliyor. Ya da en azından bilinen en eski.
Neolitik döneme geçiş sırasında, Türkiye'nin güneydoğusunda olağanüstü bir kültür ortaya çıktı. Yaklaşık 12.000 yıl önce başlayan bu çanak çömlek öncesi kültür, tarımın ortaya çıkmasından önce köylere yerleşti. Şanlıurfa'nın sınırları içerisindeki tepelerde, o kadar olağanüstü ve yoğun bir emek harcayarak anıtsal yapılar inşa ettiler ki, arkeologlar ilk başta bunların göçebe oldukları varsayılan avcı-toplayıcılar tarafından yaratıldığına inanmadılar.
Şanlıurfa'daki Çanak Çömleksiz Neolitik yerleşmelerin haritası (harita E. Özdoğan).
Onları dünyanın en eski tapınakları olarak adlandırıp, olası ritüel yönleri olan toplanma yerleri olarak gördüler, yapım amaçları hala bilinmiyor, ancak bildiğimiz şekliyle medeniyetin nasıl geliştiğine dair paradigmayı değiştirdiler. Keşfedilen bu tür ilk site Göbekli Tepe'ydi, ardından kazıları yeni başlayan Karahan Tepe de dahil olmak üzere en az 15 tane daha tespit edildi. Bu siteler artık toplu olarak Taş Tepeler (taş tepeler) olarak biliniyor ve insan ile hayvanların anıtsal stilize tasvirlerinin yanı sıra kesinlikle fallik bir görünüme sahip sütunların yer aldığı toplanma yerleri ile karakterize ediliyor.
2021'de, köylülerin bahçelerinin etrafına duvarlar inşa etmek için eski dikilitaşları yeniden taşıdıkları bildirildikten sonra, bu esrarengiz yerlerden biri daha Sayburç köyünde keşfedildi. Şanlıurfa Arkeoloji Müzesi personelleri, bu duvar bileşenlerinin gerçekten de Neolitik eserler olduğunu doğruladı.
Sayburç'ta modern bir evin altında, 11.000 yıl öncesine ait anıtsal bir kamu binası ve bir bankta anlatısal bir rölyef ©Sayburç proje arşivinin izniyle / Antik Yayınlar Ltd, Eylem Özdoğan
Eylem Özdoğan Perşembe günü Journal of Antiquity dergisinde, Yakın Doğu'da yaklaşık 11.000 yıl önce yapılmış olabilecek en eski anlatımlı duvar kabartmasının bu köyde keşfedildiğini bildirdi.
Sayburç'un Neolitik (veya Neolitik öncesi) yerleşimi, doğu Toros Dağları'nın eteğindedir ve Fırat Nehri'nden 60 kilometre (37 mil) uzaklıktadır. Höyüğün büyük bir kısmı 1949'da ortaya çıkmaya başlayan modern Sayburç köyünün altında, ancak buranın 11.000 yılı aşkın bir süredir iskan edildiğini düşünebiliriz.
Özdoğan, modern yapılarda Neolitik eserlerin keşfedilmesinin ardından, 2021'de başlayan düzenli kazıda çanak çömlek öncesi iki Neolitik yerleşim bölgesi bulunduğunu açıkladı. İlki, güneydoğuda çok daha sonraki bir Roma yerleşiminin kalıntıları olan kamu binalarından oluşuyordu. İkinci bölge antik yerleşim bölgesidir.
MÖ 9. binyıla tarihlenen, sütunlar için olası nişleri olan bankı gösteren Sayburç'taki ortak yapı. ©Sayburç proje arşivi / Antik Yayınlar Ltd ve Eylem Özdoğan'ın izniyle.
Özdoğan, anlatı kabartmasının, birinci alandaki kamu binaları arasında tespit edilen 11 metre çapında büyük bir ortak binada bulunduğunu söylemekte. Bu binanın arkeolojik araştırması, üzerine inşa edilen modern konutlar tarafından büyük ölçüde engellenmektedir. Öyle olsa bile, şimdiye kadar ortaya çıkarılanlardan, tüm bu yapının kireçtaşı ana kayaya oyulmuş olduğun anlaşılmakta, o dönemde diğer tepelerdeki buluntulara benzer şekilde inşa edilmiş. Avcı-toplayıcı sakinlerin ana kayayı oymak için kesinlikle taş aletler kullanıyor olmalılar ve bu çok büyük bir çaba gerektiren bir iş.
Diğer yerleşimlerde olduğu gibi, duvarlar boyunca kayaya sekiler oyulmuş ve bir sekinin ön yüzünde, 60 ila 80 santimetre yüksekliğindeki rölyef bulunmuştur. Ayrıca, duvar boyunca yaklaşık 40 santimetre genişliğinde, sütunlar için nişler olabileceği, bir dizi oyuktan anlaşılmakta.
Karahan Tepe'de ana kayaya oyulmuş banklar (sekiler) ©Valence Levi Schuster
Bazıları Göbekli Tepe gibi dünyanın en eski tapınakları olarak düşünülmekte. Ritüel yapıları gibi ayırt edici özellikler sergilemekte, ancak daha fazlasını söylemek zor. Şu anda Karahan Tepe ve diğer yerleşim yerlerinde kazı yapan İstanbul Üniversitesi'nden Prof. Dr. Necmi Karul, buralardan “toplanma yerleri” olarak bahsetmeyi tercih ediyor çünkü kesinlikle öyleydi. Tipik olarak tepelerin üzerine inşa edilmişlerdi ve Sayburc da, eğlence tutkunlarının hoş bir esintiye ve çevrelerindeki Göbekli Tepe ile Karahan Tepe kadar yüksek olmasa da Mezopotamya ovasının müthiş manzarasına sahipdi.
Sekinin içine oyulmuş iki erkek figürü içeren sahne. ©B. Kösķer / Antik Yayınlar Ltd., E. Özdoğan
Sekinin üzerindeki kabartmaya gelince, Özdoğan anlatının temellerini bünyesinde barındırdığını öne sürüyor: Alandaki parçalar halinde bir araya gelebilen ancak kendi kendine yeten diğer çağdaş görüntülerin aksine bir teması ve hikayesi var.
Ne gösteriyor? İnsan ve hayvandan oluşan beş figür ya da yoruma göre altı.
Karahan Tepe'deki havuz benzeri yapı. ©Türkiye Turizm Tanıtma ve Geliştirme Ajansı
Rölyef iki bölümden oluşmakta. Birinde penisini sağ elinde tutan bir adam gösteriliyor, sol eli diğer elinin üzerinde katlanmış, iki yanında ağzı açık leoparlar ona bakıyor. Ortadaki insan cepheden yandaki leoparlar profilden gösterilmiş. Uzun kuyrukları vücuda doğru kıvrık ve leoparlardan birinin erkeklik organı net bir şekilde belirtilmiş.
İkinci çizgisel işlenmiş bir insanı, görünüşe göre bir adamı gösteriyor, çünkü zanaatkarın bir penisi tasvir ettiği veya tasvir etmesi gerektiği anlaşılıyor ve görünüşte bir boğa ona doğru ilerliyor. Bu insan leoparlar arasındaki insana arkası dönük olarak yarı çömelmiş şekilde gösterilmiş. Elinde ya bir çıngırak sallıyor ya da bir yılan tutuyor (yılan altıncı figür).
Yılanlar, Göbekli Tepe gibi diğer alanlardaki tasvirlerde görünür; Karahan Tepe'de bir duvar boyunca kayaya oyulmuş bir yılanın işlendiği havuz benzeri yapı bile var. Ana kayanın üzerinde gururla duran oyulmuş insan kafasına dikkat edilmeli.
Göbekli Tepe'de bulunan vahşi (evcilleştirilmemiş) bir leopar dişlerini gösteriyor. Şanlıurfa Müzesi. ©Valence Levi Schuster
Sayburç'daki rölyefe dönecek olursak: Boğa yandan gösteriliyor ama biz yukarıdan sanki boynuzları çıkık başını görüyoruz. Bu stilize tasvir, yine bu kültürün Türkiye'nin güneydoğusundaki diğer yerleşim yerlerininkine benziyor.
Görünüşe göre vahşiliğe sanatsal bir vurgu var: leoparların dişleri ve boğanın boynuzları.
“Şanlıurfa Neolitik Araştırma Projesi – Taştepeler Projesi kapsamında incelenen tüm yerleşmeler Çanak Çömleksiz Neolitik Dönem'e tarihlenmektedir. Göbekli Tepe ve Karahan Tepe dahil. Bu dönemin başında yerleşik toplumlar tamamen avcı ve toplayıcıydı ve dönemin sonlarına doğru evcilleştirme öncesi süreç başladı. Bu kültürün sanatı, tehlikeli hayvanları tasvir etmekten ve onların tehlikeli uzantılarını vurgulamaktan zevk alıyor.” diyor Özdoğan, bu da demek oluyor ki bu resim evcil değil yabani bir boğayı gösteriyor. Söylemeye gerek yok, leoparlar da evcil değil.
Yüksek kabartma erkek figürü. ©Sayburç Proje Arşivi
Sekideki tüm figürlerden sadece leoparların arasındaki adam yüksek kabartma olarak işlenmiş. Diğer insan ve hayvanlar ise düz kabartmadır. Diğer insan ise ya oturuyor ya da çok kısa. Özdoğan; “Oturan bir figür olduğunu düşünüyorum. Vücuttaki orantısızlığın nedeni bu olabilir” diyor.
Modern bakış açımıza göre, adamın yüzü kesinlikle çirkin görünüyor. Potansiyel olarak bir insanı değil de şeytani veya doğaüstü bir figürü tasvir edip edemeyeceği sorulduğunda Özdoğan, daha pragmatik bir şekilde, yüzündeki keskin açıların ve alnındaki çizginin bir maske olabileceğini öne sürüyor. (Taş maskeler, Neolitik bağlamlarda Yakın Doğu'da bulunmuştur).
Adam yüzünde bir maske ile tasvir edilmiş olabilir. ©Sayburç Projesi arşivi
“Karahan Tepe'de çokça bulunan bu döneme ait insan figürlerinin yüzü tüm detaylarıyla betimliyor. Gözler, ağız, burun ve kulaklar her zaman tasvir edilmiştir. Tüm yüzler farklı görünüyor ama çoğu erkek” diye belirtiyor Özdoğan.
Adamın oturmuş veya başka bir şekilde penisini tutuyor olması, Neolitik Yakın Doğu sanatına çok uygundur. Özdoğan, “Oldukça yaygın” diyor. “Penisler, erkek olma durumunu ifade ettiği için her zaman erkeksi kimliği belirtmek için yapılır ve çoğu zaman dik olarak gösterilir.” Hayvanların da sıklıkla penislerle gösterildiğini gözlemliyor.
Arkeologlar, "Nevali Çori'de küçük kadın figürinleri de var" diyor; Göbekli Tepe'de bulunan bir kadın formunun olağandışı bir kaba gravürü, görünüşe göre doğum yaparken gösteriyor. Belki de kadın figürleri çürümüş olabilecek ham organik maddelerden yapılmıştı. Özdoğan, “Belki böyle bir ayrım vardı ve bu yüzden kadınları görmüyoruz” diyor.
Peki elimizde ne var? Beş figür: iki insan, biri bize dönük, biri değil, biri penisini tutuyor, diğeri elinde bir çıngıraklı (veya yılan) tutuyor; ve üç tehlikeli hayvan hepsi sıranın düzlemi boyunca tasvir edilmiş. Bu nasıl bir anlatıdır ve diğer Göbekli Tepe gibi anıtsal yapılardaki sütunlara ve duvarlarına oyulmuş insan ve hayvanlardan kavramsal olarak farklı mıdır?
“Modern dünyada yatay sahnelere alışkınız. Bizim için bir yatay sahne akışı var,” diye açıklayan Özdoğan, ama bu her zaman böyle olmak zorunda değil. "Sütunlar dikey sahneler yaratabilir veya düzensizlik bir anlatı bütünlüğü yaratabilir."
Yani anlatı bakanın gözündedir. Karul ayrıca, Neolitik Türkiye'nin zirvesindeki toplanma yerlerinin kilit rolünün, muhtemelen yüksek taşlara oyulmuş görüntülerin yardımıyla hikaye anlatımı olduğunu düşünüyor. Göbekli Tepe'de şimdiye kadarki en kapsamlı kazılmış olan bu oyulmuş sütunlardan bazıları altı metre yüksekliğindedir.
Şanlıurfa Müzesi'ndeki bir Göbekli Tepe sütununun 1,8 metre boyunda insan ölçeğinde reprodüksiyonu. ©Ruth Levi Schuster
Özdoğan, Sayburç'un Yakın Doğu'daki en eski anlatı sanatına sahip olduğunu ileri sürerken bile bunu orantılandırmaya yardımcı oluyor. “Dünyada, özellikle Avrupa'da muhteşem mağara sanatı var. Bunlar da bir anlatının ürünleridir. Onları görmezden gelemeyiz: Hiçbir şey birdenbire tek bir yerde başlamaz” diyor. Ve sonra anlatı için durumu açıklıyor: “Paleolitik sanat, toplulukla paylaşmak için değil, göremedikleri yerler için genellikle mağaraların en gizli köşelerinde bulunur. Neolitik sanat ise daha sosyaldir, mitleri görmek ve muhtemelen tasvir etmek için yapılmıştır.”
Sayburc sanatı gerçekten tek başına da değil: Yakın Doğu'da başka anlatı sahneleri de var, diye ekliyor, örneğin Nevali Coride'de bir tekne üzerindeki insan ve hayvan figürleri, şaft taşları üzerindeki figürler. Ama ona göre Sayburc, “çok görsel ve çok etkileyici bir anlatıya sahip: bilinen ve çok tanıdık figürler, bir olayı/hikayeyi anlatır şekilde tasvir ediliyor.” Bu, toplanma yerlerinin amacı Karul'un teorisine uygun olurdu: kültürün mitlerini sürdürmek.
Gelecek ne gösterir? Özdoğan, kabartmanın bulunduğu Neolitik yapının bütününün ortaya çıkarılması için modern evlerin yıkıldığını söylüyor. Ve belki o zaman, Türkiye'nin güneydoğusundaki Neolitik çağın zirvesinde, bir zamanlar cennet olan bir yerde ortaya çıkan bu gizemli kültür hakkında daha çok şey öğreniriz.
Kaynak: haaretz
EN ÇOK OKUNANLAR
Altınlarla Donatılmış Trakyalı Savaşçı Mezarı Bulundu
Arkeologlardan oluşan bir ekip, Bulgaristan'ın Topolovgrad kenti yakınlarındaki Kapitan Petko Voyvoda köyünde çok heyecan verici bir keşifte bulunarak, Trakyalı bir savaşçının mezarını ve altından oluşan pek çok eseri ortaya çıkardı.
- Trakyalı
- Trak
- Savaşçı
- Süvari
- Mezar
- Altın
- Yüzük
- Hançer
- Zırh
- Hazine
- At
- Bulgaristan
- Thracian
- Thracian
- Warrior
- Cavalry
- Tomb
- Gold
- Ring
- Dagger
- Armour
- Treasure
- Horse
- Bulgaria
- Arkeoloji
- Tarih
- Sanat
- Sanat Tarihi
- Antik
- Kültür
- Medeniyet
- Archaeology
- Archaeological
- History
- Art
- Art History
- Heritage
- Culture
- Civilization
- Haber
- Gündem
- Güncel
- Aktüel
- Arkeolojik Haber
- Archa
Tarlada Yürüyüş Yapan Kadın 2150 Gümüş Sikke Buldu
Prag'ın güneydoğusundaki Kutnohorsk kentinde tarlada yürüyüş yapan bir kadın, çiftçilik faaliyetleri sırasında yüzeye çıkan birkaç gümüş sikkeye rastladı. Çek Cumhuriyeti'nde şimdiye kadar bulunan en büyük erken ortaçağ sikke istifini açığa çıkardığının farkında değildi.
SON İÇERİKLER
4500 Yıl Önce İki Gemi Büyük Piramidin Yanına Neden Gömüldü?
- Firavun Khufu
- Büyük Piramit
- Güneş Teknesi
- Gemi
- Ağaç
- Sedir
- Lübnan Sediri
- Antik Mısır
- Mısır
- Giza
- Pharaoh Khufu
- Great Pyramid
- Sun Boat
- Ship
- Tree
- Cedar
- Cedar of Lebanon
- Ancient Egypt
- Egypt
- Arkeoloji
- Tarih
- Sanat
- Sanat Tarihi
- Antik
- Kültür
- Medeniyet
- Archaeology
- Archaeological
- History
- Art
- Art History
- Heritage
- Culture
- Civilization
- Haber
- Gündem
- Güncel
- Aktüel
- Arkeolojik
Antik DNA 'Yeşil Sahra'da Bilinmeyen Bir İnsan Soyunun Yaşadığını Ortaya Koydu
- Mumya
- Kadın
- Çoban
- Analiz
- DNA
- Genetik
- Genom
- Pastoral
- Libya
- Sahra Çölü
- Yeşil Sahra
- Mummy
- Woman
- Shepherd
- Analysis
- DNA
- Genetics
- Genome
- Pastoral
- Libya
- Sahara Desert
- Green Sahara
- Arkeoloji
- Tarih
- Sanat
- Sanat Tarihi
- Antik
- Kültür
- Medeniyet
- Archaeology
- Archaeological
- History
- Art
- Art History
- Heritage
- Culture
- Civilization
- Haber
- Gündem
- Güncel
- Aktüel
- Arkeolojik Haber
- Ar
Bazilika Kazısında Roma Dönemi Heykel Başı Bulundu
- Bazilika
- Roma Dönemi
- Heykel
- Tanrı
- Filozof
- Paganizm
- Mitoloji
- Roma
- İtalya
- Basilica
- Roman Period
- Sculpture
- God
- Philosopher
- Rome
- Italy
- Arkeoloji
- Tarih
- Sanat
- Sanat Tarihi
- Antik
- Kültür
- Medeniyet
- Archaeology
- Archaeological
- History
- Art
- Art History
- Heritage
- Culture
- Civilization
- Haber
- Gündem
- Güncel
- Aktüel
- Arkeolojik Haber
- Archaeology News
- Ancient
- World Archaeology