Çocuk Firavunun Afrika'nın ilk trafik kazası kurbanı olma özelliğini taşıyabileceğini düşünen yeni bir çalışmanın yazarları, bu kanıtlanmamış teoriyi destekleyen tüm verileri derleyerek, kazanın genç Tut'un iç organlarını parçalayacak kadar korkunç olabileceği sonucuna vardılar.

Tutankhamun'un mumyası bir asır önce keşfedildiği andan itibaren, arkeologlar genç hükümdarın kendisi için çok büyük olan ve bu nedenle muhtemelen başka biri için yapılmış bir mezara alelacele gömüldüğünü anladılar. Bu tuhaflık, araştırmacıları hükümdarın ölümünün aniden ve beklenmedik bir şekilde gerçekleştiği fikrine yöneltti.

Tutankhamun'un altın cenaze maskesi, 18. Hanedanlık Yeni Krallık Mısır MÖ 1332-1323. ©wikipedia

1968'de çekilen röntgenler kafatasındaki gevşek kemik parçalarını ortaya çıkararak bu teoriyi desteklese de, o dönemde öne çıkan yorum genç kralın düşmanları tarafından sopayla dövülerek öldürüldüğü yönündeydi. Tuhaf bir şekilde, çocuğun penisi bu inceleme sırasında bir şekilde kayboldu ve daha sonra cesedin altında gizlenmiş bir kum tepsisinde ortaya çıktı.

Daha sonra yapılan çalışmalar kafatasının aslında sağlam olduğunu, yani gevşek parçaların muhtemelen mumyalama işlemi sırasında yerinden çıkan omurga parçaları olduğunu ortaya koyarak siyasi şiddet hipotezinin üzerine su döktü. Bununla birlikte, bu analizler cesedin göğüs duvarının büyük bir kısmının ve birkaç kaburgasının eksik olduğunu, Tutankhamun'un kalbi ve akciğerlerinin ise mumyanın yanına gömülen kanopik kavanozlara açıklanamaz bir şekilde dahil edilmediğini göstermiştir.

Bu durum, organlarının büyük bir göğüs travması sonucu ezildikten sonra atılmış olabileceği spekülasyonlarına yol açtı. Daha sonra, 2005 yılında, CT taramaları dizin hemen üstünde sol distal femurda bir kırık olduğunu ortaya çıkardı.

Çalışmanın yazarları, "Kırığın içindeki mumyalama reçinesi, bunun taze, bileşik bir kırık olduğunu ve kemik iyileşmesi belirtisi olmadığı için ölümünden kısa bir süre önce meydana gelmiş olması gerektiğini gösterdi" diye açıklıyor. "Bir yüzyıl kadar önce bile, bileşik kırıklar enfeksiyon ve diğer komplikasyonlar nedeniyle çok yüksek bir ölüm oranına sahipti. Bu nedenle 3500 yıl önce, antibiyotiklere erişim yokken, bileşik kırık nedeniyle ölüm çok muhtemel olurdu".