Pompeii’de Köleleştirilmiş İnsanların Çalıştırıldığı Fırın Bulundu

Pompeii'de kazı yapan arkeologlar, kısa bir süre önce benzersiz özelliklere ve tekil bir tasarıma sahip küçük, sıkışık bir odanın kalıntılarını keşfetti. Antik Roma'nın en ünlü lanetli kentindeki elit bir konutun duvarları içinde bulunan bu odanın, ayrıntılı bir tahıl öğütme ve un toplama sistemine sahip bir ev fırını olduğu belirlendi.

Pompeii'deki "fırın hapishanesi", ekmek yapmak için gereken tahılı öğütmek üzere kölelerin ve eşeklerin kapatıldığı yerdi. ©pompeiisites

Pompeii Arkeoloji Parkı'nın resmi E-Journal'ında yeni yayınlanan bir makalede, keşifçiler bu klostrofobik tesisi doğru bir şekilde "köleleştirilmiş işçilerin ve eşeklerin ekmek yapmak için gereken tahılı öğütmek üzere hapsedildiği ve sömürüldüğü bir fırın-hapishane" olarak tanımlıyorlar.

Fırın modern bir ekmek üretim tesisine pek benzemiyordu. Dışarıya bakan duvarları olmayan büyük bir konut binasının içine kapatılmıştı. Odanın dış cephesine eklenmiş küçük pencereler vardı, ancak bunlar demir ızgaralarla kaplıydı ve kasvetli alana yalnızca sınırlı miktarda ışık girmesine izin veriyordu.

Pompeii'deki fırın hapishanesinin bulunduğu alan yukarıdan görülüyor. ©pompeiisites

Odanın ortasında, una dönüştürülen tahılı öğütmek için kullanılan birkaç değirmen taşı vardı. Bu faaliyet öncelikle odanın içine hapsedilen ve her gün saatlerce değirmen taşlarını çekmeye zorlanan yük hayvanları (muhtemelen eşekler) tarafından gerçekleştiriliyordu ve paniğe kapılmalarını veya kaçmaya çalışmalarını önlemek için bu işi gözleri bağlı olarak yapıyorlardı.

Fırının en dikkat çekici mimari özelliklerinden biri, hayvanların nasıl kontrol edildiğini ortaya koyan, bazalt kaya zemine oyulmuş bir dizi sığ dairesel şekilli hendekten oluşmaktadır. Eşekler, değirmen taşlarını döndürmek için durmaksızın daireler çizerek yürürken bu hendeklere hapsedilmiş olmalıdır. Odadaki tek kapı doğrudan bir avluya açılmakta ve buradan da hayvanların çalışmadıkları zamanlarda barındırıldıkları bir ahır ya da ağıla geçilmektedir.

Bu sıkışık oda her zaman hayvanlar ve insan köleler tarafından paylaşılırdı. Köleler eşekleri denetliyor, un topluyor ve değirmen sisteminin durmadan çalışmasını sağlamak için taze tahıl ekliyorlardı.

MS 79 yılında Vezüv Yanardağı'nın patlaması Pompeii'yi kül ve lav yığınlarına gömdüğünde hala kullanılıyor olduğu tahmin edilen antik harabe fırın, Roma İmparatorluğu'nun ne kadar acımasız bir imparatorluk olduğunu gözler önüne seriyor.

Pompeii Arkeoloji Parkı direktörü Gabriel Zuchtriegel E-Journal'daki makalesinde buranın "sahibinin hareket özgürlüğünü kısıtlama ihtiyacı hissettiği köle statüsündeki insanların varlığını hayal etmek zorunda olduğumuz bir alan" olduğunu belirtmiştir. "Bu, antik köleliğin en şok edici yanıdır; güvene dayalı ilişkilerden ve kurcalama vaatlerinden yoksun olan, kişinin kaba şiddete indirgendiği, birkaç pencerenin demir parmaklıklarla kapatılmasıyla tamamen doğrulanan bir izlenim."

Fırın, köle ve hayvan sömürüsünün bir sonucu olarak görece rahat ve konforlu bir yaşam sürmüş olan zengin bir Romalı ailenin yaşadığı geniş bir evin çalışma bölümünde yer alıyordu.  Bu haliyle, MS 1. yüzyılda Roma İmparatorluğu'nun sosyal, kültürel ve ekonomik gerçeklerinin mükemmel bir temsiliydi; elitlerin hayal ve fantezilerine daha fazla zaman ayırabilmeleri için tüm ağır işleri kölelere yaptırıyorlardı.

Pompeii'de köleler, yerleşim yıkılmadan hemen önce kentin 12 bin kişilik toplam nüfusunun yaklaşık yüzde 30'unu oluşturuyordu. Bu durum, Roma İmparatorluğu döneminde yaşamış Romalı aristokratların tercih ettiği lüks yaşam tarzını sürdürmek için gerekli olan insan kaçakçılığı ve köleliğin seviyesine tanıklık etmektedir.

Yeni keşfedilen fırının Pompeii'deki ve Roma topraklarındaki diğer ekmek üretim tesisleriyle aynı özelliklere göre inşa edildiğine dair çok az şüphe vardır. Tahılı una dönüştürmek için gereken yorucu faaliyet köleler ve hayvanlar için ayrılmıştı ve daha merhametli çalışma koşulları hiçbir yerde sağlanamazdı.

Fırın hapishanesi, Roma İmparatorluğu'nun tanındığı aşırı zalimliği gözler önüne sermektedir. ©pompeiisites

Eşeklerin değirmen öğütme hayvanı olarak kullanıldığı varsayımı kısmen, ekmek yapım sürecine tanıklık eden ve bu faaliyetin nasıl organize edildiğine dair bir açıklama bırakan Apuleius adlı ikinci yüzyıl Romalı tarihçi ve yazarın yazılarına dayanmaktadır. Apuleius, eşeklerin "dairesel oluklardan" geçerken gözlerinin bağlı tutulduğunu ve her zaman köleler tarafından eşlik edildiğini ve yardım edildiğini yazmıştır. Apuleius'un iddiaları, ekmek yapım sisteminin nasıl işlediğini bilen diğer yazarlar ve bu süreci tasvir eden resimler yapan Romalı kaya oymacıları tarafından da desteklenmiştir.

Gabriel Zuchtriegel, "İkonografik ve edebi kaynaklar, özellikle de Roma'daki Eurysaces'in mezarındaki kabartmalar, değirmen taşının genellikle bir eşek ve bir köleden oluşan bir çift tarafından taşındığını göstermektedir" dedi. "Köle, değirmen taşını itmenin yanı sıra hayvanı kışkırtmak ve öğütme sürecini izlemek, tahıl eklemek ve unu toplamakla da görevliydi."

Pompeii'deki antik evin içindeki fırının keşfiyle birlikte, arkeologlar artık tarihi kayıtların öne sürdüğü şeylerin gerçekleştiğine dair doğrudan fiziksel bir teyide sahip oldular.

Antik Roma konutunda yapılan kazıların sonuçlarına göre ev, MS 79 yılında Vezüv’den fışkıran küllerin ve erimiş kayaların altına gömüldüğünde tadilattan geçiyormuş gibi görünüyor. Bu felaketin üç kurbanının iskelet kalıntıları, şu anda fırın olarak tanımlanan odanın içinde bulundu, ancak bunların bu alanı sık sık kullanan köleler mi yoksa lav akışından kaçmak için güvenli bir yer arayan ev sakinleri mi olduğunu söylemenin bir yolu yok.

Değirmen taşı. ©pompeiisites

Nihayetinde Vezüv Yanardağı'nın şiddetli patlaması, her sınıftan ve statüden Pompei sakinlerinin yaşamlarını eşit derecede ani bir şekilde sona erdirerek, insanların hiçbir refah, lüks ya da başkalarını sömürmenin engelleyemeyeceği doğa olaylarına karşı savunmasızlığını ortaya çıkarmıştır.

Kaynak: Ancient Origins

EN ÇOK OKUNANLAR

Tarlada Yürüyüş Yapan Kadın 2150 Gümüş Sikke Buldu

Prag'ın güneydoğusundaki Kutnohorsk kentinde tarlada yürüyüş yapan bir kadın, çiftçilik faaliyetleri sırasında yüzeye çıkan birkaç gümüş sikkeye rastladı. Çek Cumhuriyeti'nde şimdiye kadar bulunan en büyük erken ortaçağ sikke istifini açığa çıkardığının farkında değildi.

Köpeğini Gezdiren Çocuk Roma Dönemine Ait Altın Bilezik Buldu

11 yaşındaki bir çocuk, İngiltere'nin Batı Sussex bölgesindeki Pagham yakınlarındaki bir tarlada nadir bulunan altın bir Roma bileziği keşfetti. Romalı askerlere kahramanlıklarından dolayı verilen armilla tipi süslü bir bilezik olan ve MS.1. yüzyıla tarihlenen bilezik, 300 yıldan daha eski bir altın obje olarak, bir adli tıp soruşturmasında resmi olarak hazine ilan edildi.

SON İÇERİKLER