Atatürk’ün Arkeoloji Mirasının Cenaze Törenine ve Anıtkabir’e Yansımaları

Atatürk’ün arkeoloji alanında geride bıraktığı büyük mirasın izlerine onun ölümünden sonra da rastlamaktayız ki bu durum, onun cenaze töreninde ve ebedi istirahatgâhı olan Anıtkabir’in mimarisinde de karşımıza çıkmaktadır. Bu arkeolojik mirasın derinlikleri yakın zamanlara değil çok kadim bir geçmişe dayanmaktadır ve bu kadim geçmiş etkisinin günümüze yansımaları az ya da çok olsa da süreklilik arz etmektedir.

Anıtkabir © Çağlar Oskay / Unsplash

Zira içinde yaşadığımız toplumu artıları ve eksileri ile ortaya çıkaran o kadim geçmişten başkası değildir. Cumhuriyetin ilanıyla birlikte yeni siyasal rejimin önderlerinin cenaze törenlerinde ve mezar yapılarındaki uygulamalar eskiye nazaran büyük bir değişim geçirmiş olup bu değişimin en çarpıcı göstergesi Atatürk’ün cenaze töreni ve sonrasında inşa edilen Anıtkabir’in mimarisidir.

Anadolu’nun uzak geçmişindeki yöneticilerin cenaze uygulamalarına baktığımızda, Atatürk’ün emriyle Türk Tarih Kurumu adına 1935 yılında Remzi Oğuz Arık ve Hamit Zübeyir Koşay yönetiminde başlatılan Alaca Höyük kazılarında ortaya çıkarılan Alaca Höyük’ün kral mezarları, Anadolu’nun en eski yönetici elitlerinin geride bıraktıkları ölü kültüne ilişkin eşyalarıyla bu topraklarda iz bırakma geleneğinin başlangıç safhalarından birini teşkil etmektedir.

Hatti Uygarlığı olarak etiketlenen bu ilk yönetici elitlerden sonra tarih sahnesinde görülen ve günümüze kil tabletler üzerinden yazılı belgeler de bırakan ikinci uygarlık Hititlerdir. Anadolu’da hakim olmuş uygarlıklardan tarihsel kayıtları günümüze kadar ulaşabilmiş Hititlere baktığımızda, yöneticilerinin (krallarının) cesetlerini yakarak defnetmeyi tercih ettiklerini görürüz. Hititler, kendi dönemlerinde bir kraliyet cenazesini yazılı olarak belgeleyen tek devlet olma ayrıcalığını da taşırlar. Eski Yakın Doğu’da, cenaze törenlerinin bu derece ayrıntılı ve özenli bir şekilde anlatıldığına dair bir kayıt bulunamamıştır. MÖ 2. binyıl, öncesi ve sonrası için ayrıntılı bir cenaze töreni anlatımının olmaması oldukça ilginçtir. Hitit yönetici sınıfının cenazeleri ile ilgili böyle ayrıntılı bir talimatname için en yakın örnekler ancak MS 10. yüzyılda Doğu Roma’da, Orta Çağ İngiltere’sinde ya da Rönesans Dönemi Avrupa’sında karşımıza çıkar. Hititlerde cenaze töreni metinlerindeki kurallar bütünü, kral ya da kraliçenin ölümünden hemen sonra başlaması gereken 14 günlük cenaze töreninin organize edilmesine kolaylık sağlamak ve törenin hatasız gerçekleşmesini garanti etmek için oluşturulmuştur. Metinlerde anlatılan kraliyet cenazelerinin defnedildiği tapınak mezarlar da bugüne kadar ortaya çıkartılamamıştır.

Anadolu’da geride anıtsal mezar mimarisi bırakma geleneğinin Friglerle başladığını ileri sürmek mümkündür. MÖ 1. bin itibariyle başlayan tümülüs mezar geleneğinin Friglerle birlikte Anadolu’ya geldiğini bilmekteyiz. Bu mezarlardan en ünlüsü, Gordion çevresinde bulunan yüzlerce tümülüsün en genişi olan ve MM olarak kodlanan tümülüstür. MÖ 740 civarında inşa edilen bu anıtsal yapı bir Frig kralına, büyük olasılıkla da Kral Midas’ın babasına ait mezarı içinde barındırmaktadır. Arkeolojik kazısı yapılan bu tümülüste mezar odasının mimarisine ve ölü sunularına ilişkin bilgi sahibi olsak da cenaze sırasında uygulanan ritüeller ve tören seremonisi hakkında yazılı bir bilgi günümüze ulaşmamıştır. Anadolu’da boyutlarıyla Mısır piramitleri ile yarışan, anıtsal bir mezar mimarisi de büyük bir yığma toprak tepeden oluşan Alyattes Tümülüsü’dür (MÖ 7-6. yüzyıl). Lidya Devleti’nin kralı meşhur Kroisos’un babası Alyattes’e ait olduğunu Herodotos’un anlatımından bildiğimiz bu mezar, büyük bir toprak yığını olmakla birlikte, dönemindeki küçük esnafın, el işçilerinin ve tapınak rahibelerinin topladıkları paralarla yükseltilmiş kolektif bir emeğin ürünü olan bir anıttır. Bu mezarın da kullanım sürecindeki cenaze merasimine ilişkin yazılı bir kaynak mevcut değildir…

Devamı: Aktüel Arkeoloji Dergisi 102. Sayı “Kıvılcım Olarak Gidenler Ateş Olarak Döndüler”

EN ÇOK OKUNANLAR

Tarlada Yürüyüş Yapan Kadın 2150 Gümüş Sikke Buldu

Prag'ın güneydoğusundaki Kutnohorsk kentinde tarlada yürüyüş yapan bir kadın, çiftçilik faaliyetleri sırasında yüzeye çıkan birkaç gümüş sikkeye rastladı. Çek Cumhuriyeti'nde şimdiye kadar bulunan en büyük erken ortaçağ sikke istifini açığa çıkardığının farkında değildi.

SON İÇERİKLER