Atatürk ve Eskiçağ Bilimleri

Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan önce yenilikçi kimliği ile öne çıkan Mustafa Kemal Atatürk’ün, savaş yıllarında Maarif Kongresi düzenleyen bir lider olarak eğitime verdiği önem açıkça görülmektedir. Atatürk, Cumhuriyetin kuruluşundan sonra da Türk Devleti’nin muasır medeniyetler seviyesine ulaşması için pek çok reformu ivedilikle gerçekleştirmiştir. Bu reformlardan biri 1933 yılında yapılan Üniversite Reformudur.

Bir idealin peşinde: Atatürk ve Alaca Höyük Kataloğu - YKY Arşivi

Atatürk, bilimin merkezi olarak gördüğü üniversitelerin temel unsuru olan öğrencilere ve öğretim üyelerine büyük önem vermiştir. Haziran 1923’te öğretim üyelerine “Bilimin millî istiklâl ile eş olduğu cihetle işgal buyurmakta olduğunuz öğretim kürsülerinde memleketin, siz bilim adamları dahi hiç şüphesiz aynı savaşın kahramanlarısınız” şeklinde bir mesaj göndererek verdiği önemi vurgulamıştır.

İstanbul Üniversitesi, Türkiye Cumhuriyeti’nin, Osmanlı İmparatorluğu’ndan miras olarak devraldığı tek üniversite olan Dârülfünûn-ı Osmanî’nin yeniden yapılandırılması ile kurulmuştur. 1848 yılında kurulan, “Fenler Evi” ve “Bilimlerin Kapısı” anlamlarını taşıyan Dârülfünûn’da, 1863 yılında dersler verilmeye başlanmış, 1869 yılında ismi Dârülfünûn-ı Osmanî olarak tasdik edilmiştir. 1873 yılında kurum lağvedilmiş ve nihayetinde 1 Ağustos 1900’de Sultan II. Abdülhamit döneminde “Dârülfünûn- ı Şâhâne” adıyla, üniversite seviyesinde eğitim veren bir kurum olarak yeniden kurulmuştur. 1909’da ise kurumun adı yeniden Dârülfünûn-ı Osmanî olarak değiştirilmiştir. Dârülfünûn-ı Osmanî, Tıp, Hukuk, Edebiyat ve Fen gibi alt teşkilatlara sahip olup, yöneticisi “Dârülfünûn Emini” olarak isimlendirilmiştir. Cumhuriyet döneminde 493 sayılı kanun ile 1924 yılında “İstanbul Dârülfünûnu” olarak yeniden isimlendirilmiştir. 7 Ekim 1925’te İstanbul Dârülfünûnu’nun konumu yasal bir düzenleme ile yeniden yapılandırılmış, bilimsel, idari ve mali yönlerden özerk hale getirilmiştir. Ayrıca bu düzenleme ile İstanbul Dârülfünûnu, kendisine bağlı farklı ihtisas alanları için fakülte statüsü kazanmıştır.

Yapılan tüm bu düzenlemelere rağmen söz konusu kurumun cumhuriyetin çağdaş hedefleri doğrultusunda yetersiz kalacağını düşünen Atatürk, gelecek vadeden öğrencileri yurt dışına göndererek planladığı üniversite reformu için hazırlıkları sürdürmüştür. Atatürk’ün 1930 yılında, “Yurdun içinde ve dışında tahsilde yahut stajda bulunan çocukların yetişip, birbiri ardından işe atılacakları günler de yaklaşıyor. Bu itibarla adamsızlık yüzünden çektiğimiz sıkıntıların hafiflemeye başlayacağı zamanın uzakta olmadığına inanabiliriz”, sözleri Hasan Rıza Soyak’ın anılarından bilinmektedir.

Atatürk, 1931 yılında iki yıl boyunca devam edecek olan Üniversite Reformu’nu başlatmıştır. Öncelikle, İsviçre Cenevre Üniversitesi Pedagoji Uzmanı Prof. Albert Malche bu konuda incelemeler yapmak üzere davet edilmiştir. Atatürk’ün isteği üzerine Malche, İstanbul Dârülfünûnu ile ilgili inceleme yapmış, sonucunda ise detaylı bir rapor yazmıştır. Bu rapor üzerinde Atatürk’ün aldığı notlar arasında “İstanbul Dârülfünûnu lağv olunmuştur; yerine İstanbul Üniversitesi tesis olunacaktır.” ve “Bunun tesisine Maarif Vekâleti memurdur.” ifadeleri yer almaktadır. İstanbul Dârülfünûnu, TBMM’nin 31 Mayıs 1933 tarih ve 2252 sayılı kanunu ile Milli Eğitim Bakanlığına bağlı İstanbul Üniversitesi olarak yeniden yapılandırılmıştır. Böylelikle, İstanbul Dârülfünûnu’nun çağdaş cumhuriyetin gereklilikleri doğrultusunda işleyemeyen yapısı değiştirilerek yeni ve çağdaş bir üniversitenin temelleri atılmıştır. Atatürk’ün 1 Kasım 1933 tarihli TBMM açılış konuşması sırasında dile getirdiği, “Arkadaşlar! Üniversite tesisine verdiğimiz ehemmiyeti beyan etmek isterim. Yarım tedbirlerin kısır olduğuna şüphe yoktur. Bütün işlerimizde olduğu gibi maarifte ve kurulan üniversitede de radikal tedbirlerle yürütmek kati kararımızdır” sözleri bu reform hareketinin İstanbul Dârülfünûnu’nun yapısını kökten değiştireceğini göstermektedir…

Devamı; Aktüel Arkeoloji Dergisi 100. Sayı “Atatürk ve Arkeoloji”

EN ÇOK OKUNANLAR

Tarlada Yürüyüş Yapan Kadın 2150 Gümüş Sikke Buldu

Prag'ın güneydoğusundaki Kutnohorsk kentinde tarlada yürüyüş yapan bir kadın, çiftçilik faaliyetleri sırasında yüzeye çıkan birkaç gümüş sikkeye rastladı. Çek Cumhuriyeti'nde şimdiye kadar bulunan en büyük erken ortaçağ sikke istifini açığa çıkardığının farkında değildi.

SON İÇERİKLER