Daskyleion

Balıkesir’de bir İlk Çağ Eyalet Merkezi

Daskyleion akropolisini (Akrodaskyleion) üzerinde taşıyan Hisartepe, Manyas Gölü’nün güneybatı kıyısındadır. İlk Çağ kentinin etki alanı, Kuş Cenneti’ni de kapsar; tepe yoğun bir sazlığa sırtını dayar. İlk Çağ’da Manyas Gölü’nün sınırlarının daha geniş olduğu, tepenin sadece küçük bir bölüm ile karaya bağlı olduğu düşünülürse sazlıkların arasından yükselen bir kale görünümünde olmalıdır. Efsanede Midas’ın eşek kulaklarını gören berberin bu sırrı haykırdığı kuyunun suları sırla beraber sazlıklara dökülmüş, rüzgârda salınan sazlar da etrafa taşımıştır. Bu sır Akrodaskyleion’nun etrafındaki sazların salınarak taşıdığı uğultu içinde saklı gibidir.

Bu efsaneyi Daskyleion’a yakıştırmamızın sebebi, Phryglerin yaşadıkları bilinen en batıdaki ve kuzeydeki merkezi olmasıdır. Daskyleion’da saptanabilen ilk yerleşim izleri de bu kültür dönemine, MÖ 8. yüzyıla rastlar. Son yıllardaki çalışmalarda, Akrodaskyleion’nun doğu yamacında, girişin bulunduğu alanda bu döneme ait olabilecek bir destek duvarı (glacis) ortaya çıkarılmıştır. Bu destek duvarı kabaca şekillendirilmiş andezit ve kireç taşı blokların basamaklı biçimde örülerek inşa edilmiştir. Malzemenin çeşitliliği ona çok renkli bir görünüm vermektedir. Yaklaşık 5 metre yüksekliği ve bugüne kadar ortaya çıkarılan 12 metre uzunluğu ile Daskyleion’un şimdilik en anıtsal yapısıdır. 7. yüzyıl veya daha erken bir tarihte yapılmış, 6. yüzyılda kullanılmaya devam etmiştir. Anadolu’da ortaya çıkarılan yapılar arasında en büyük benzerlik gösteren Gordion’daki sitadel ana girişinin doğusunda yer alan ve 8. yüzyıla tarihlenen glacistir.

Akrodaskyleion'da kutsal yol

Hisartepe’nin ana kaya yapısı marn adı verilen tortul kayadır ve çok yoğun miktarda kil içerir. Bu çok kolay şekillendirilebilen bir yapıdır. Anlaşılan o ki, Daskyleion’a ilk yerleşenler ana kayanın bu özelliğinden faydalanarak, bazıları kanallar ile birbirine bağlanan çok sayıda çukurdan oluşan bir sistem oluşturmuşlardır. Ana kayaya kadar kazılan açmaların çoğunda bu çukurlar ile karşılaşılmıştır. Kullanım amaçları henüz saptanabilmiş olmasa da bir sıvının kullanımı ile ilgili olabilecekleri düşünülmüştür. En iyi gözlenebildikleri ve belgelendikleri yer, Üç Odalı Yapı’nın ve onun altındaki Lydia Dönemi mutfak kompleksinin altındadır. Bu alanda bugüne kadar farklı boyutta ve derinlikte 55 adet çukur ortaya çıkarılmıştır. Bunlar arasında işleve yönelik olarak dikkat çeken üç örneğin, içeri doğru genişleyen yapısı, bunların depolama veya suyu dinlendirme amacıyla kullanılmış olabileceğini düşündürmüştür. Bu çukurların arasında adak işlevi ile kullanılmış bir tanesi oldukça dikkat çekicidir. İçinden MÖ 3. binyıldan MÖ 7. yüzyıla tarihlenebilen çeşitli objeler ve tüm ve tüme yakın gri kaplar ele geçmiştir. Diğer çukurların iç dolgusundan ele geçen seramik malzeme sayesinde çukurların kullanıldığı dönemi MÖ Geç 8-Erken 7. yüzyıla tarihlendirebilmemizi mümkün kılmıştır.

 Akrodaskyleion'dan manzara

Daskyleion’da hem Akrodaskyleion’da hem de Tümülüslerde yürütülen kazılarda MÖ 7. Yüzyıldan itibaren çok sayıda Lydia karakterli buluntu ele geçmiştir. Bununla birlikte Tümülüslerin çoğu, diğer Lydia Tümülüsleri ile çok büyük benzerlikler taşımaktadır. Daskyleion’daki yoğun Lydia kültürel etkisini kentin kuruluş efsanesini doğrular niteliktedir. Nikolaus Damascus (Şamlı Nikolaus) tarafından aktarılan efsaneye göre Lydia kralı Ardys, son derece zengin bir kent olan başkent Sardis’te oğlu Sadyattes ve çok güvendiği sağ kolu Daskylos ile hüküm sürmüştür. Sadyattes, babasının Daskylos’a duyduğu güveni çok kıskanır. Babasının tahtı Daskylos’a bırakacağından endişelenip onu öldürür. Bu sırada Daskylos’un Phrygialı karısı hamiledir. Kendisinin ve çocuğunun canının tehlikede olduğunu düşünerek babasının kral olarak yönettiği Manyas Gölü kıyısındaki baba evi olan kente kaçar. Kadın, çocuğunu burada dünyaya getirir ve kocasının hatırasını yaşatmak amacıyla oğluna da Daskylos ismini verir. Genç Daskylos burada büyür; dedesinden sonra kral olur, bu arada kent de Daskyleion (Daskylos’un yeri) olarak anılmaya başlar. Bu sırada Lydia’da tahta Meles adında biri geçmiş ve ülkede kıtlık baş göstermiştir. O görkemli krallık fakirleşmiş, refah içindeki halk sefil düşmüştür. Bu duruma çok üzülen Meles, bir kâhine bu felaketin sebebini ve nasıl kurtulabileceklerini sorar. Kâhin, Meles’ten önce, sarayda korkunç bir günah işlendiğini, kan akıtıldığını (Sadyattes’in baba Daskylos’u öldürmesi), bu yüzden krallığın bir lanetin pençesine düşmüş olduğunu söyler. Bu lanetten kurtulmak için, Meles’in üç yıl boyunca ülkesinden çok uzakta yaşaması gerektiğini ve kendisine haksızlık yapılan Daskylos’u sülalesinin Lydia’ya geri çağırılması gerektiğini söyler. Bunun üzerine Meles, kâhine uyarak Daskylos’a haber gönderir ve onu saraya çağırır. Daskylos da olayın esas kurbanının kendisi değil, babası olduğunu söyler. Babasını hiç görmediğini, kendisi doğmadan önce onun ölmüş olduğunu ve bu olayla hiç ilgilenmediğini bildirerek daveti geri çevirir. Meles, kendi arzusu ile üç yıl Babil’e sürgüne gider. Lydia’da yeni kral Myrsus olur. Daskylos, babasını öldürdükleri için Lydialılara güvenememektedir. Bu endişe ile Daskyleion’dan kaçıp. Karadeniz’deki Sinope’nin yukarısına, o sırada bu bölgede yaşamakta olan Kappadokialıların arasına yerleşir. Orada Kappadokialı bir kadınla evlenir ve Gyges isimli bir oğlu olur. Genç Daskylos’un amcası Ardys, yaşlılığına kadar hiç çocuk sahibi olmamıştır. Lydia kralına giderek Daskylos’u bir kez daha anavatanına davet edip evlatlık alma dileğini iletir. “Zaten sizin atalarınız da daha önce onu Sardis’e davet etmişti.  Evim tekrar şenlensin, gençlik kazansın” der. Kandaules dileği kabul eder. Ardys Daskylos’a teklifini ilettiğinde Daskylos, bulunduğu yerde rahatının yerinde    olduğunu, Lydia’ya dönmeyi düşünmediğini, ancak isterse Gyges’i kendi yerine gönderebileceğini söyler. Ardys kabul eder. Gyges Sardis’e gelir ve kısa sürede kralın ilgisini ve teveccühünü kazanır. Ancak bir fırsatını bulduğunda onu öldürerek tahta çıkar. Böylece yaşlı Daskylos’un öcü alınmış ve soyu siyasi erki eline almıştır. Aslında bu kuruluş efsanesi belki başka bir efsanenin Eski Yunanlı anlatıcılar tarafından yozlaşmış şekli olabilir. Daskyleion Yunanca bir kelimedir ama kent bir Yunan kenti değil başlangıcından beri bir Anadolu kentidir. Kenti ismi Yunan ağızında Daskyleion olarak telaffuz edilmiş olabilir; orijinal isimi bilmiyoruz, ama Luvi kökenli olması muhtemeldir ve bazı araştırmacılar tanrı Tasku’dan bahisle Taskuili gibi bir isimin Yunan dilinde bozulmasından söz etmektedirler.

Guneydogudan_Hisartepeye(Hoyuk)bakis_ve Manyas_Golu

Güneydoğu'dan Hisartepe'ye (Höyük) bakış ve Manyas Gölü 

MÖ 547/46’da Büyük Kyros sürpriz bir şekilde Kroisos’u yenerek Sardis’i ele geçirip Lydia devletine son verdikten sonra bütün Anadolu da Pers İmparatorluğu’nun yönetimi altına girmişti. Kyros bazı komutanları bazı bölgeleri kontrol altına laması için görevlendirmişti. Bunlardan biri Hytaspes Phrygia ve Güney Marmara bölgesine denk gelen Hellespontos Phrygia’sına bir ordu ile gönderildi. İlk Çağ yazarı Ksenophon mealen anlatır ki bir Phryg kralı Kyros’a direnmeye kalmış, ama komutanları “delirdi zahir” deyip kendisini terk ettiklerinde o da Hypastes’e teslim olmak zorunda kaldı. Güney Marmara’da Phryg yerleşmesi olarak bildiğimiz tek yerleşim şu ana kadar Daskyleion olduğuna göre bu olayın Daskyleion’da geçmiş olması ihtimal dahilindedir. Pers imparatorluğu Asur devletinden tanıdığı eyalet sistemi ile yönetilmekteydi. Eyaletlerin başına Satrap (Eski Farsça şathrapa) adı verilen kendi ordusu, kendi finans kaynakları olan, endi kral dedirten, sadece anavatandaki Büyük Krala hesap veren yöneticiler getirilmekteydi. Bu kadar güçlü yöneticilerin Büyük Kralın en güvendikleri arasından seçilmesinde şaşılacak bir sebep yoktur. Günümüzde Anadolu’da arkeolojik kazıları devam ve satrap merkezi olarak saptanmış iki merkez vardır: Sardis ve Daskyleion. Daskyleion’un hemen Kyros’un fetihlerinden sonra mı yoksa MÖ 5. yüzyılın başlarında mı satraplık merkezi olduğu tartışma konusudur; bununla beraber, Daskyleion MÖ 5. ve 4. yüzyıllar boyunca Eski Yunanlı tarihçiler arasında adı sıkça anılan ve Persler ile Yunanlılar arasındaki çekişmede çoklukla rol oynamış bir kenttir. Büyük Kral ne zaman ordu toplasa elbette Daskyleion satrapı da o ordunun içinde anılmıştır.

Hellenistik_Doneme_ait_konutlar

Hellenistik Döneme ait konutlar

Bu dönemde Akrodaskyleion üzerinde son derece büyük değişiklikler ve imar faaliyetleri yapılır. Bu imar faaliyetleri dahilinde Daskyleion’un “göstergesi” diyebileceğimiz, Prof. Dr. Tomris Bakır tarafında “Kült Yolu” olarak nitelenen döşemedir. Esrarengiz biçimde hiçbir yere çıkamayan, bir apsis ile kıvrılarak kendi içinde biten bir yol gibi görünür. Ortasındaki bir kanal ile boydan ikiye bölünen bu döşemenin dini seremonilerde kullanıldığı ve üzerinde adak adandığı yorumu getirilmiştir. Bu yorumun en önemli çıkış noktası, Daskyleion çevresinde ele geçen ve bugün İstanbul Arkeoloji Müzeleri’nde sergilenen kabartmalı bir steldir. Bu stel üzerinde iki adet magos ve bir çitin arkasında bir koyun ve bir inek kafası görülmektedir.

Daskyleion’un Akhaimenid hakimiyetine dair ele geçen en önemli eserlerden bazıları bir zamanlar Tümülüslerin önüne konan mezar stelleridir. Anadolu-Pers sanatını çok güzel bir şekilde ortaya koyan bu stellerin üzerinde cenaze töreninin çeşitli aşamalarına ait sahneler bulunur: ölünün kalıntılarının at arabası ve cenaze katılımcıları eşliğinde bir alay ile tümülüse götürülmesi ve mezar sahiplerinin bir kline üzerinde uzandığı ölü ziyafeti sahnesi.

Daskyleion’un Akhaimenid Dönemi’ni en iyi temsil eden unsurlardan biri bugün Manyas Kuş Cenneti olarak bilinen paradeisostur. Çok çeşitli bitki ve hayvan türüne ev sahipliği yapan bu paradeisoslar, kralın ve Pers asillerinin avlandığı, doğal bir ortam içinde gezinti yaptığı ve içlerindeki av köşklerinde dinlendiği yerlerdir. Bu faaliyetler, Pers kültürüne ait “imitatio regis” geleneğinin, yani idarecilerin merkezdeki kralın yaşantısını taklit etmesinin bir parçasıdır. Günümüze ulaşan yazılı belgelerden anlaşıldığı kadarıyla her satraplıkta en azından bir paradeisos tesis edilmiştir. İmparatorluğun ilk yıllarından itibaren Pers Kralı Büyük Kyros’un, satraplarına paradeisoslar kurmalarını ve vahşi hayvan yetiştirmelerini emretmesiyle birlikte paradeisos tesis etme geleneği resmi olarak uygulanmıştır. 

Gunumuz_kuslarinin_muhurler_uzerindeki_betimleri_MO5.yy

Günümüz kuşlarının mühürler üzerindeki betimleri, MÖ 5. yüzyıl 

Daskyleion ile paradeisosu öyle özdeşleşmiştir ki, kral ve satrap arasında yapılan resmi yazışmaları içeren papirüslerin güvenli bir şekilde iletildiğini garanti altına almak için kullanılan kil mühürlerin Daskyleion Satraplığı’na ait olanlarının üzerinde paradeisos ve buradaki faaliyetlere dair betimler yer alır. Bunlar arasında en çok rastlananları çeşit çeşit göçmen ve yerel kuşlar ile at üzerinde domuz ve ayı avı sahneleridir.

Daskyleion için MÖ erken 4. yüzyıl bir milat niteliğindedir. Sparta Kralı Agesilaos’un MÖ 396/395 yıllarında bölgeye gelmesi, tüm Batı Anadolu’da olduğu gibi Daskyleion civarında kargaşa ve huzursuz bir ortam yaşanmıştır. İlk Çağ yazarlarından Ksenophon Agesilaos’un Hellespontiake Phrygia satraplık bölgesinde bulunduğu süre zarfında yaşananları ve komutanın Satrap Pharnabazos ile olan diyaloğunu aktarır. Pharnabazos Agesilaos ve ordusunun Daskyleion civarında konakladığı zamanlarda satraplık bölgesindeki durumu şu sözlerle ifade eder:

Benim zevklerim olan babamın bana bıraktığı güzel konutlara/meskenlere, ağaç ve av dolu parklara gelince hepsinin yakılıp yıkıldığına tanıklık etmekteyim.”(Ksenephon, Hellenika IV.I.33). Belki de Persler, Daskyleion merkezli satraplık bölgesini yönettiklerinden beri satraplık sınırlarında ilk defa bu kadar kargaşa ortamına tanıklık ediyorlardı.

Kaya_Mezarı_II'de_ele_geçen_diademe ait pişmiş toprak_ boncuklar

Kaya Mezarı II'de ele geçen diademe ait pişmiş toprak boncuklar.

Öte yandan kazılarda gün ışına çıkan arkeolojik buluntular, Daskyleion’da MÖ erken 4. yüzyılda cereyan eden önemli siyasi olayları yansıtmaktadır. Özellikle Tomris Bakır Dönemi kazılarında Akrodaskyleion’da “Kült Yolu ve çevresi” olarak adlandırılan yapı kompleksinde (Kült yolu, arşiv binası, Üç odalı yapı ve döşemeler) yapılan çalışmalarda sıradan bir yangından öte bir tahribata tanıklık eden yer yer yanık izlerinin korunduğu bir tabaka ile karşılaşılmıştır. Bu açığa çıkan yanık izli tabakalar Prof. Dr. Tomris Bakır ve ekibi tarafından MÖ 395 Agesilaos tahribi ile ilişkilendirilmiştir. Bu arkeolojik verilerin ortaya koyduğu gibi tam da Agesilaos ve ordusunun kentin çevresinde bulunduğu tarihe denk gelen bir düşmanca yapılmış bir saldırı kabul edilebilir. Ayrıca MÖ 4. yüzyılda kentte ele geçen ithal seramiklerin sayısında da bir düşüş görülür.

Akrodaskyleion’da tespit edilen tahrip izlerinin hemen ardından bu alanlar tesviye edilerek Daskyleion’da yeni bir yapılaşma sürecine girilmiştir. Bu yeni yapılaşmanın kentteki en iyi örneği Akrodaskyleion’un doğusunda kentin girişine inşa edilmiş MÖ 4. yüzyıl kulesidir. Bu kule en az iki evrelidir ve ilk evresinde MÖ 5. yüzyıl Pers teras sur duvarının taşları spolyen malzeme olarak kullanılmıştır.

Kaya Mezarı II dromos

334 yılında Büyük İskender ordusuyla birlikte Hellespontiake Phrygia, başka bir değişle Hellespontos Phrygia’sı üzerine sefere çıkar. Buraya geldiğinde Pers ordusu ile ilk karşılaşması Biga’da Granikos Irmağı kenarında olur ve burada iki taraf hararetli bir çarpışma yaşar. Pers ordusunda sözünü geçirebilenlerden biri de Daskyleion satrapı Arsites idi. Büyük İskender Granikos Savaşı’nda Persleri yenerek İmparatorluğun çöküşünü hazırlar. Arsites yenilginin faturasını Büyük Kral’ın kendine çıkaracağını düşünerek intihar eder. İskender Bölge’den ayrılmadan önce komutanı Parmenion’u satraplığın merkezi olan Daskyleion’u alması için görevlendirir. Bu tarihten sonra kentin yönetimi Büyük İskender’in komutanlarına kalır.

Tarih boyunca idare hangi kültürün eline geçerse geçsin kent her zaman çok kültürlü olmaya devam etmiş, farklı kültürler aynı anda iç içe yaşamayı sürdürmüşlerdir.

Kaya Mezarı II, mezar odası 

Kent İskender’in ordusu tarafından ele geçirildikten sonra Akrodaskyleion ve aşağı şehirde yeniden yapılaşma süreci başlar. MÖ 4. ve 2. Yüzyıllar arasında yeni imar faaliyetleri yoğunluk kazanır. Akrodaskyleion’un kuzeyinde Hellenistik Dönem’e ait ortasından doğu-batı doğrultulu bir cadde uzanan etrafı konutlarla çevrili küçük bir mahalle inşa edilir. Bu döneme ait diğer önemli mimari, 1954 yılında Ord. Prof. Dr. Ekrem Akurgal tarafından keşfedilen Akrodaskyleion’un güneyindeki “incili duvar” olarak adlandırılan teras duvarıdır. Duvarda MÖ 5. yüzyıl yapı ve yapılarına ait mermer mimari parçalar ikinci kullanım malzeme olarak yer almışlardır. Bu teras etrafında Hellenistik Dönem’e ait temel seviyesinde korunmuş duvarlar ve bir kule yapısı açığa çıkarılmıştır. Ayrıca Akrodaskyleion’un doğusunda aşağı kent sınırlarında MÖ 5. Yüzyılda başlayan yapılaşma bu dönemde de devam eder. Bu alanda dikdörtgen büyük andezit bloklarla inşa edilmiş büyük boyutlu bir binanın temel seviyesindeki taşları korunmuştur.

Akrodaskyleion’un doğusunda kalan alçak tepe üzerinde, bugünkü Ergili Mahallesi içinden geçerek Manyas’a doğru devam eden yolun hemen kenarında 2014 yılında kayaya oyulmuş bir nekropol alanı tespit edilmiştir. Bu alanda ilk olarak bir kaçak kazı çukurunda başlanan temizlik çalışmaları, soyulmuş bir mezarın açığa çıkarılması ve burada jeofizik çalışmaları ile devam etmiştir. Jeofizik çalışmalarının ışığında ikincisine göre daha küçük ölçekte inşa edilmiş ilk kaya mezarının hemen doğusunda kazı çalışmalarına başlanmıştır. Bu çalışmalarda meyvesini vermiş ve aynı alanda ikinci bir kaya mezarı açığa çıkarılmıştır.

 

Daskyleion Kaya mezarı I, tek kişilik bir mezardır. Kare planlı bir mezar odası içinde yine kayaya oyulmuş aslan pençesi ayaklı bir kline şekillendirilmiştir. Mezarın üst örtüsünde kayada adak bırakma amaçlı oyulmuş sığ çukurlar yer alır. Bu mezarda yalnızca küçük bir cam bilezik parçası ile bir jasper parçası ele geçmiştir.

Kaya mezarı II hem mimarisi hem de buluntuları ile dikkat çekicidir. Mezara giriş, ortasında uzunlamasına bir kanal bulunan 9 m’lik dromosla sağlanır. Bu kanal mezar odası kapısından dromosun hemen hemen başlangıcına kadar devam eder. Dromos kazısı sırasında olasılıkla MÖ 5. yüzyıla ait pişmiş toprak lahit parçaları ile bir mobilya ayağına ait tunç kaplama açığa çıkarılmıştır. Mezarın kayaya oygu üçgen alınlığı vardır. Mezar odası kapısı yekparedir ve kapı yuvanın içine oturtulmuştur. Daha önceden soyulmadığı anlaşılan mezar, ölü hediyeleri ile birlikte in situ olarak korunmuştur.

Mezarda kaya oyulmuş aslan pençesi ayaklı, baş kısımları yastıklı iki kline yer alır. Volütlü yastıklı klinelerin erken örnekleri Klasik Çağ’da Lydia tümülüslerinde karşımıza çıkar. Ancak Daskyleion mezarlarında volütlü yastıklı kline olarak Kaya mezarı II örnekleri bir ilktir. Bu alanda iki klinenin varlığı yapının bir aile mezarı olduğuna işaret eder. Ancak mezar odasına girildikten sonra batı klinenin işlendiği ancak hiç kullanılmadığı anlaşılmıştır. Mezar iki birey için planlanmış ancak son anda mezara tek gömü yapılmıştır.

Mezarda klinelerin haricinde ayakları toynak biçimli iskemleler ve masa yine kaya oyularak şekillendirilmişlerdir. Mezar odası bırakılan eşyalar yalnızca kuzeyde yer alan kline üzerine doğu-batı doğrultulu yatırılan ölünün yanında ve iskeletin üzerinde ele geçmiştir. Ölünün sol elinin hemen yanına kını içerisinde bırakılmış bir çelik hançer, ölünün olasıkla göğüs kısmına yerleştirilmiş pişmiş topraktan üzerleri altınla kaplamalı bir diademe ait kör boncuklar ile tunçtan defne yaprakları, yine pişmiş topraktan boncuk formlu üzerlerinde herhangi bir deliği olmayan sayısı 200’den fazla boncuk ve pişmiş topraktan bir unguentarium mezarın hediyeleridir. Mezara bırakılan ölü hediyelerinin bir kısmı Hellenistik Dönem’e ait Balkanlar’daki tümülüs mezar gelenekleri ile örtüşür. Özellikle kaya mezarında ele geçen sika tipli hançer, altın kaplamalı pişmiş topraktan diadem ve parçaları ve olasılıkla ölünün üzerindeki giysiye ait yine altın kaplamalı pişmiş toprak kör boncuklar bu geleneğin Daskyleion’daki yansımadır. Hellenistik Dönem özellikleri taşıyan mezar mimarisi ve hediyeleri buradan ele geçen unguentariumun MÖ 3. yüzyılın ortasına tarihlenmesiyle bu dönemde Daskyleion’da yeni bir ölü gömme biçimine işaret etmektedir. Ayrıca dromos iç dolgusu içinde ele geçen MÖ 5. yüzyıla ait lahit parçaları, Daskyleion’da Klasik Çağda bir başka ölü gömme geleneğinin varlığını tanıtlar.

Daskyleion’da durağan geçen Roma Döneminin ardından hem mimarisi hem de küçük buluntuları ile düzenli bir ikameti sergileyen Orta Çağ kalesi karşımıza çıkar. Arkeolojik veriler Daskyleion’da Orta Çağın en az iki evreli olduğunu göstermektedir. İlk evre MS 6.-7. yüzyıllara denk gelen dönemdir. Bu dönemde olasılıkla Akrodaskyleion’un bulunduğu tepede küçük bir topluluk yaşamaktaydı. MS 10. yüzyıldan itibaren 12. yüzyıllara kadar devam eden ikinci evrede ise, Akrodaskyleion’un doğu yamacına iki burçlu bir sur yapısı inşa edilmiş ve tepe tam anlamıyla bir kale vazifesi üstlenmiştir. Orta Çağa ait Konstantinopolis üretimi sırlı seramikler, in situ (yerinde) olarak korunmuş bu döneme ait silolar, çeşitli kap kaçaklar, madeni silah ve ekipmanları, çeşitli diğer madeni buluntular (kemer tokaları, takılar, dinsel eşyalar vb.) Daskyleion’da bu döneme ait düzenli ikametin kanıtlarıdır. Ayrıca Akrodaskyleion’un güneyi ve doğu etekleri bir dönem basit toprağa gömü gömülerden oluşan Orta Çağ nekropolisi olarak kullanılmıştır. Yapılan antropolojik çalışmalar gömülen erkeklerin iri yapılı ve kadınların oldukça minyon olduklarını göstermiştir. Bu da kalenin olasılıkla tıpkı Varanglar gibi Slav ya da Kuzey Avrupalı paralı askerlerle savunulduğunu ve onların da yerli kadınlarla evlendiklerini düşündürmektedir.

Daskyleion’da şu ana kadar yapılan kazılarda açığa çıkarılan adak çukurları, kült alanı, teras-sur yapıları, glacis duvarı, kuleler, evler, su sistemine ait künkler ve mezarlar kentin MÖ 8. yüzyıldan Orta Çağ içlerine kadar kesintisiz iskân edildiğinin en önemli kanıtlarıdır. Anadolu kültür mirasımızın bir parçası olan bu yaşam izlerini geniş kitlelere tanıtmak ve korumak amacıyla 2015 yılından itibaren toplumsal farkındalık çalışmaları yürütülmektedir. Bu kapsamda özellikle kadın ve çocuklara kent ile ilgili bilgiler verilmiş, müze gezisi yapılmıştır.

Ayrıca Daskyleion satraplık merkezinin olasılıkla İlk Çağ’da paradeisosu olan Manyas Kuş Cenneti Milli Parkı’nın birlikte turizme kazandırılması gerektiğine inanmaktayız. Bu kapsamda her iki alanı içine alacak günübirlik bir gezi güzergâhı hazırlanması, Daskyleion’da uygun noktaya bir kuş gözlem istasyonunu kurulması, Kuş Cenneti Milli Parkı ile Daskyleion arasında gelen turistlere kayık taşımacılığı sağlanması önerilmektedir. Bu şekilde bölgede sessiz turizm geliştirilmesi, kültür mirasının korunması ve turizm potansiyelinin arttırılması hedeflenmektedir.

Daskyleion İlk Çağ kenti kazı, koruma ve onarım çalışmaları, Kültür ve Turizm Bakanlığı Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü, Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi, Balıkesir Valiliği, Balıkesir Büyükşehir Belediyesi, Bandırma Belediyesi ve Manyas Belediyesi tarafından desteklenmektedir.

EN ÇOK OKUNANLAR

Köpeğini Gezdiren Çocuk Roma Dönemine Ait Altın Bilezik Buldu

11 yaşındaki bir çocuk, İngiltere'nin Batı Sussex bölgesindeki Pagham yakınlarındaki bir tarlada nadir bulunan altın bir Roma bileziği keşfetti. Romalı askerlere kahramanlıklarından dolayı verilen armilla tipi süslü bir bilezik olan ve MS.1. yüzyıla tarihlenen bilezik, 300 yıldan daha eski bir altın obje olarak, bir adli tıp soruşturmasında resmi olarak hazine ilan edildi.

SON İÇERİKLER