Persçe

 Bir Kral Üç Dil

Bilinen en uzun Persçe yazıt, kuzey Mezopotamya’yı Hamedan’a bağlayan yol üzerinde bulunan Bisitun’daki sarp kayalıklar üzerinde yer alan üç dilli yazıttır. Bisitun, Pers hükümdarlığı topraklarından uzaktadır ve burada önemli bir savaşın yaşandığı bilinmektedir. Elvend Dağı veya Van’daki yazıtlar gibi, Bisitun anıtı da kralın böylesine uzak bir noktadaki politik varlığına işaret etmektedir.

Kralî kahramanın bir canavarla mücadelesi. Üzerinde “Ben kral Kserkses ” yazan mührün çizimi. (Kaptan 2002, s. 157, no. 9)

Bir zamanlar birçok ülkeye hükmeden ve sözlerinin üç dilde yazılmasını isteyen bir kral vardı. Darius adındaki bu kral, MÖ 6. yüzyılın ikinci yarısında Akhaemenid Krallığı'nı yönetiyordu (MÖ 521-486). Bu tip üç dilli yazıtların ilk olarak Darius tarafından mı yoksa ondan önce gelen Büyük Kyros (MÖ 559-530) tarafından mı istendiği akademisyenler arasında anlaşmazlığa yol açtı. Aslına bakılırsa, Güney İran’daki (Fars bölgesi) önemli Akhaemenid anıtsal yapı komplekslerinden biri olan Pasargad sarayının kalıntıları ile bu bölgeden çok da uzak olmayan (arabayla 80 km) diğer ünlü kent Persepolis’te, Kyros adına, taş sütun ve kapılar üzerine yazılmış üç dilli kısa yazıtlar bulunmuştu. 1961-1963 yılları arasında bölgedeki İngiliz kazılarını yöneten David Stronach gibi akademisyenler, Pasargad yazıtlarının Darius’un isteği üzerine Kyros adına dikildiklerini savunurlar.

Bu varsayımı bir adım ileriye götürerek, bu yazıtların kralın kendisi tarafından değil de kralın gücünü ve yönetimindeki bölgeleri göstermek ve sözlü ifadelerinin yanında bir de anısını bırakmak amacıyla, idari işlere bakan kişiler veya ideologları tarafından yaptırıldığı söylenebilir. Bununla birlikte tüm bu amaçlar için, Yakın Doğu’nun diğer bölgelerinde ve geçmiş çağlarında olduğu gibi yalnızca bir dil yeterli olabilirdi. Üç dilli uygulamanın en çok göze çarpan istisnalarından bazıları Sümerce ve Akadca olmak üzere iki dilli Eski Akad krallarına (MÖ 3. binyılın ikinci yarısı) ait krallık yazıtlarının Eski Babilce kopyaları (MÖ 2. binyılın ilk yüzyılları) ile Urartu krallarına (MÖ 9-8. yüzyıl) ait bazı Akadca ve Urartuca yazıtlardır.

Elamca, Eski Persçe ve Babilce metinlerden oluşan Bisitun kaya anıtı

Üç Dilli Yazıtlar

Batı yönünden hareket eden ve bugün büyük olasılıkla Hamedan (Batı İran) altında gömülü olan antik Med kenti Ekbatana’ya yaklaşan bir gezgin olduğumuzu düşünelim. Elvend Dağı geçidini aştıktan sonra, oldukça etkileyici bir akarsu üzerinde bulunan şelale yakınlarında, üzerinde düzgün bir yüzeye kazınmış iki yazıt olan dev bir kaya parçasıyla karşılaşırız. Yazıtlardan biri I. Darius adına, diğeri ise I. Kserkses (MÖ 486-465) adına yazılmıştır. Bu büyük cilalı dikdörtgen çerçevelerin her birinin içerisinde metnin üç kolon halinde düzenlendiği ve soldan birinci sıradakinin en geniş olduğu anlaşılmaktadır. Metnin bulunduğumuz noktadan okunup okunmadığı merak konusudur. Çiviyazısı işaretleri 6-7 cm boyunda ve ayakla basılan yer tabanının bugünkü seviyesi 4 metre civarındadır (şüphesiz ki bu mesafe geçmişte daha fazlaydı), yani teorik olarak metin okunabilir. Yine de, antik dönemde buradan geçenlerin okuma-yazma bilmediği düşünülmektedir, bugün de dünyada buradaki üç dilden en az birini okuyabilen ve kabaca anlayabilen akademisyen sayısı 100 civarındadır. Buna karşın, yazıtları gören ve muntazam bir şekilde kazınmış işaretlere hayranlıkla bakan hem geçmişteki hem de günümüzdeki gezginler, metnin anlamını merak edecekler ve okuyamadıklarından dolayı, bu tür yazıtların sıradan halk tarafından yazılamayacağı algısını geliştireceklerdir. Ganjnāmeh yani ‘hazine kitabı’ anlamına gelen modern yer isminin burada bulunan yazıtların gizli bir hazineye işaret ettiği inancından ortaya çıkması şans eseri değildir. Okuryazar toplumlarda yaşamamız sebebiyle, bugün, yazının bir statü sembolü olduğunu unuttuk: Kralın bir yazıyı sergilemesi, yazıya sahip olması ve bir yazıyı kendisi yazabiliyor olmanın dışında başkalarına kendi adına yazdırması; aynı bugün nasıl üretildiği konusunda bilgimiz olmadığı halde pahalı bir elektronik cihazla gösteriş yapmaya benzer. Bu nedenle, Darius ve Kserkses’in çağdaşı olan bir kişi, yazının, kralın varlığını ve sahip olduklarını göstermenin bir yolu olduğunu hemen algılayabilirdi, tıpkı bizim, günlük hayatın pek çok yönünde organize ve kontrol eden bir sivil otoritenin varlığını algılayabildiğimiz gibi. Yazı krallık gücünün bir sembolüydü.

Bu durum Türkiye’de, Van Kalesi kayalıklarında bulunan Kserkses yazıtı için daha doğrudur. Yazıt, orta yükseklikteki (ovadan ortalama 20 metre) bir niş içerisine kazınmıştır. Nişe yukarıdan ya da aşağıdan ulaşmak mümkün değildir, öyle ki geçmişte de bu metni okumak kolay değildir. Bugün bile yazıtın son satırları bir çalılığın arkasında kaldığından okunması oldukça güçtür. Aşağıdan bakıldığında, yalnızca kayadaki yüzeyin cilalanmış olduğu ve üzerinde çiviyazısı işaretleri olduğu anlaşılmaktadır. İlk olarak Friedrich-Eduard Schulz (1799-1829) tarafından kopyalanan yazıt, Elvend yazıtları gibi üç kolona ayrılmıştır. Bugün, metnin Ahura Mazda’ya edilen bir dua ile başladığı ve daha sonra kralın ismi ve unvanlarıyla devam ettiği anlaşılmaktadır. Burada hem tanrı hem de kral ‘büyük’ şeklinde nitelenmiştir. Latin karakterlerle harfi harfine bir transliterasyon, çevriyazı (antik dönemdeki okunuşlarına uzlaşımsal bir yaklaşım) ve Van yazıtlarının ilk kolonundaki Kserkses’in krallık unvanlarının akıcı bir çevirisi şöyledir:

a-d-m : x-š-y-a-r-š-a : adam Xšayaršā ben Kserkses

 

x-š-a-y–θ-i-y : v-z-r-k : xšāyaθya vazrka, kral büyük

 

x-š-a-y–θ-i-y : x-š-a-y–θ-i-y-a-n-a-m : xšāyaθya xšāyaθyānām, kral kralların

 

x-š-a-y–θ-i-y :

d-h-y-u-n-a-m :

p-ru-u-v :

z-n-a-n-a-m :

xšāyaθya

dahyūnām

Paru

zanānām,

kral

ülkelerin

(sahip olan) pek çok

etnik kökenler

 

x-š-a-y–θ-i-y :

a-h-y-a-y-a :

b-u-mi-i-y-a :

v-z-r-k-a-y-a :

 

du-u-r-i-y :

a-p-i-y :

xšāyaθya

ahyāyā

Būmiyā

vazrkāyā

 

Dūrai

api,

kral

burada

Dünya

büyük

(ve)

Uzak

içinde

 

d-a-r-y-v-h-u-š :

x-š-a-y–θ-i-y-h-y-a :

p-u-ç :

Dārayavahauš

xšāyaθyahyā

puça,

Darius’un

kral

Oğul

 

h-x-a-m-n-i-š-i-y : Haxāmanišya. Akhaemenid.

 

Daha okunabilir bir çevirisi şöyledir:

Ben, büyük kral Kserkses, krallar kralı, pek çok etnik kökene sahip toprakların kralı, bu büyük ve uzak dünyanın kralı, Kral Darius’un oğlu, Akhaemenid.

Ahura Mazda için dua ve krallık unvanları, Elvend yazıtlarında görüldüğü gibi, bir tam Akhaemenid yazıtını oluşturabilir. Van yazıtlarında ise iki yeni kısım daha eklenmiştir. Bunlar şöyledir:

Kral Kserkses der ki: “Ahura Mazda sayesinde, babam, Kral Darius, pek çok iyilik yaptı, ve buranın (niş) kazılmasını emretti; daha sonra, ben buraya bu yazıtın yazılmasını emrettim.

Ahura Mazda, tanrılarla birlikte, beni, krallığımın gücünü ve yaptıklarımı korusun”.

Van Kalesi yamacındaki yazıt

Metni kelimesi kelimesine yorumlamak yanlıştır: Daha önceki kralların yapmadığı bir şeyi yapan kral teması, Mezopotamya krallık yazıtlarında, özellikle Elamca yazıtlarda (büyük çoğunluğu bugün İran’ın güneybatısında yer alan Susa’da bulunanlar) sık rastlanan bir temadır. Yine de yazıt, Kserkses’in, kendisinden önce gelen kralla olan güçlü bağını vurgular: Darius onun babasıdır ve onun görevleri oğlu tarafından yerine getirilmiştir. Gözlerden uzak bir noktada kazınmış olan bu yazıt, bir meşrulaştırma amacı taşır (Pers bakış açısına göre) ve dolayısıyla, Akhaemenidler tarafından yönetilen uzak ülkelere sembolik bir yolla işaret eder. Meşrulaştırma ayrıca yazıtın uzak noktada olan yer seçimiyle de yapılmıştır: Yazıtın kazındığı kaya bir Urartu gücünün sembolü olarak, yerel halkın gözünde Akhaemenidleri Urartu kralları ile bağdaştırmaktadır. Mirjo Salvini’nin de ortaya koyduğu gibi ‘Van kayalıkları Darius ve Kserkses tarafından evrensel krallığın bir sembolü olarak görülmektedir’. Güç mutabakata ihtiyaç duyar ve mutabakat meşrulaştırma ile beslenir. Silahların ve orduların, yanında ve ötesinde, geçmiş, ideoloji tohumlarının ekilebileceği verimli bir topraktır. Yazıtın böylesine ulaşılmaz bir noktada olması, diğer birçok Akhaemenid yazıtında da açıkça belirtilen bir kaygı olan, anı meselesiyle de ilgilidir: ‘Bundan böyle bu yazıtı okuyan her kim olursa, onu yaptıklarım hakkında ikna edeyim, bunun bir yalan olduğu düşünülmesin’.

Van ve Elvend yazıtlarının birbirinden ayrılan üç kolonunun her birinde, farklı bir dilde karşılığı olan farklı bir yazı kullanılmıştır. Üç yazının tümü de çivi yazısı olma özelliğini taşır: Her işaret bir ya da genelde daha fazla çivi şeklinde baskılar (Latince cuneus) ile oluşturulmuştur.

Urartularda idari işlere bakan kişiler krallık yazıtlarında Akadcayı kullanırken, epizodik biçimde, Akhaemenid krallık yazıtlarının çoğu sistematik olarak üç dilde yazılacak şekilde planlanmıştır: Persçe, Elamca ve Akadca, genellikle Elvend ve Van yazıtlarında olduğu gibi, dillerin sırasına vurgu yapılacak şekilde (soldan sağa doğru) düzenlenmiştir. İlk iki dil ismi (özel dil isimleri) anadilde konuşanlar (sırasıyla Ari ve Hatemi oldukları düşünülmektedir) tarafından kullanılan isimlerin bilinmemesinden dolayı modern düzenlemelerdir. Bu çok dilli uygulama, Akhaemenid kralları tarafından kullanılmaya (kısa süreli hükümdarlar ve son hükümdar olan III. Darius dışında) devam etmiştir. Ayrıca Orta Pers dönemindeki Sasani krallarının iki dilli ve üç dilli yazıtları ile Nakş-ı Rüstem’deki I. Shapur'a ait yazıtta (MS 3. yüzyıl) kullanılan Partça (bir başka Pers dili) ve Grekçe örneklerinde olduğu gibi, daha geç dönemlerde İran hanedanlıkları tarafından da uygulanmıştır.

Deşifre

Yazı, dilin görünen ortağıdır ve ölü bir dilin anlaşılması ancak deşifre ile mümkündür. Memphis kararnamesinin (Rosetta Taşı) deşifresinde anlaşıldığı gibi, üç dili deşifre etmek, yalnız bir dili deşifre etmekten daha kolaydır. Bu nedenle Akhaemenid krallık yazıtları, 19. yüzyıl başlarında tüm yazı türlerinin bilinmemesine rağmen çivi yazısının deşifresinde çok önemli bir rol oynamıştır. Avrupa’da bilinen ilk çivi yazısı işaretleri, 1621 yılında Persepolis’i ziyaret eden bir Romalı asilzade olan Pietro Della Valle (1586-1652) tarafından kopyalanan Persçe işaretlerdir. Daha sonra tüm yazıtlar Jean Chardin (1643-1713) ve Carsten Niebuhr (1733-1815) tarafından kopyalanmıştır. Persçenin yarı alfabetik olduğu; örneğin her yazı biriminin, genelde ünsüz bir ses birimine karşılık gelmesi, bazen de bir ünlü harfle birlikte yazılması sebebiyle erkenden anlaşılmıştır. Bu sonuca, aynı metnin yazılışında daha az işaret kullanan diğer iki Akhaemenid yazı türüyle karşılaştırma yapılarak varılmıştır. Elamca ve Akadca yazı tipleri, her yazı birimi dilsel olarak tanımlanan bir hece yerine, gereksiz olarak bir ya da iki ses birimini paylaşan bir başka işaretin takip ettiği bir ses birimi grubu ile temsil edilse de, genelde ‘hecesel’ olarak adlandırılırlar. Persçede böylesine bir fazlalığın bulunmaması, büyük olasılıkla kelimeleri ayırmakta kullanılan özel bir işaretin (çapraz çivi) varlığıyla açıklanır. Bu sistematik uygulama ‘hecesel’ çivi yazılarında bilinmemektedir.

Deşifreciler özellikle, genelde farklı dillerde bile benzer olan özel isimleri birbirinden ayırmaya odaklanmışlardı. Georg Friedrich Grotefend (1775-1853), Akhaemenid yazıları üzerine 1802 yılında gerçekleştirilen ilk halka açık konferansında, üç ayrı dilde ‘Kserkses’ kelimesini deşifre etmeye çalışmıştır. Grotefend, Persçedeki ‘Kh.sch.h.ê.r.sch.ê’ kelimesinin harfi harfine transliterasyonunda, beş işaretin üçünün değerini doğru bilmiştir. Kralın adını bugün kullanılan çeviri sistemlerine göre karşılaştıralım: Persçede Xšyaršā (x-š-y-a-r-š-a), Elamcada Ikšerša, Akadcada Ḫiši’arša‘ (š ≈ İngilizce ‘sh’ ve Almanca ‘sch’; x ≈ Almanca ‘ch’ in ‘buch’). Büyük olasılıkla Yunanlılar’ın Ξέρξης (Xérxēs) kelimesini türettikleri Xšerša kelimesinin telaffuzuyla yaklaşık olarak aynıdır. Örnek olarak, Grotefend’in de iki yüzyıl önce benzer bir temelde yaptığı gibi, Kserkses isminin Van yazıtındaki üç dilde yazılışları karşılaştırılabilir:

Persçe:

x-

š-

y-

a-

r-

š-

a

:

 

Elamca:

m

ik-

še-

ir-

iš-

šá

 

Akadca:

m

hi-

ši-

’-

ar-

šá-

Ortak kelimelerin okunuşu daha zordur: Grotefend ‘e.gh.r.é’ kelimesini bugün vazka olarak okunan (v-z-r-k; r sesli harfini veren), ‘büyük’ anlamına gelen bir sıfat olarak çevirmiştir.

Persçenin deşifresi, Avesta (Zoroastrian (Zerdüşti) kutsal kitaplarındaki dil) ve Modern Farsça (bugün İran’da konuşulan dil) gibi diğer Pers dilleri ile yapılan karşılaştırmalar sayesinde hızlı bir şekilde ilerlemiştir. Pers dilleri, Hint-Avrupa dil ailesinin bir dalı olarak, Latince ve Latince ile alakalı diğer modern dillerle karşılaştırılabilir. Örneğin, Persçedeki brātar-, Latince ‘frater’ ve İngilizce ‘brother’ ile karşılaştırılır. Ancak her karşılaştırma bu kadar açık ve kolay anlaşılır değildir: Örneğin, Persçe tacara kelimesinin, modern Pers dillerindeki akrabaları, kelimenin genel anlamı olan ‘saray’ ile yalnızca genel hatlarıyla benzerlik gösterir. Deşifre edilen ilk işaret, Oluf Gerhard Tychsen (1734-1815) tarafından 1798 yılında, yaygın bulunan ve kelime ayırıcı olarak kullanılan çapraz çivi olmuştur. Deşifresi en son yapılan işaret ise 1851 yılında Jules Oppert (1825-1905) tarafından çevrilen l olmuştur. Benzer hecesel bağlamlarda bir işaretler grubunun (baba adı) değiştiği, soy bağını belirten söz dizileri, deşifreye büyük katkı sağlamıştır.

Babil’in son kralı Nabonidus’un hükümdarlığında geçen olayların anlatıldığı “Nabonidus Kroniği” isimli tablet Nabonidos kroniğinde Kyros’un zaferinden söz edilir. Tablete göre, Astyages büyük bir orduyla Kyros’la savaşmak için ilerler. Herodotos’un anlatımıyla da uyuşan metne istinaden son muharebe Ekbatana (Hamadan) civarında yapılır. Savaş Med kralının komutanlarının/askerlerinin ihaneti nedeniyle yenilip Kyros’a esir düşmesiyle sonuçlanır:garnizonunu kurdu. Daha sonra kral ve garnizon orada kaldı. British Museum

Akhaemenid Krallık Yazıtları

Persçe yazının kökeni oldukça tartışılan bir konudur. Bazı akademisyenlere göre Persçe yazı Darius’un hükümdarlığının başlangıcında ortaya çıkmıştır, buna göre Pasargad’daki yazıtlar Kyros tarafından yazdırılmış olamaz ve metal plakalar üzerindeki Ariaramnes ve Arsames yazıtlarının da sahte olduğu düşünülür. Elamca ve Akadca çivi yazılarında ve ayrıca Aramice harflerde, işaret biçimlerinin bazılarının benzerlerine rastlanmıştır, Giovanni M. D’Erme çivilerin düzenlenmesinde kullanılan bazı biçimsel stillerin MÖ 1. binyılda Elamca çiviyazısının gelişimindeki benzerliklere (örneğin çiviler birbirleriyle kesişmez) dikkat çekmiştir. Yazı sisteminin bakış açısına göre, Pierre Lecoq tarafından ‘Akdenizli’ (örneğin Miken, Kıbrıslı ve Hitit) modeller önerilmiştir.

Bisitun, Elvend, Van, Suez ve Nakş-ı Rüstem’de bulunan yazıtların ya da Persepolis’teki levhalardakilerin yanı sıra ve birçok kısa üç dilli yazıt, kralın isminden, sahip olduklarını göstermek ve hatırasını kalıcılaştırmak amacıyla bahseder. Bu tip yazıtlar; taş sütunlar üzerinde, gövde veya kaidesinde, pencere, kapı veya niş çerçevelerinde, kapı aralıklarındaki kabartmalarda ve mavi tokmaklar gibi küçük dekoratif/sembolik öğelerde bulunur: Kısacası gereklilikten dolayı, kralın ismi, unvanı ve akrabaları ile bazı durumlarda inşa ettiği yapılar ile ilgili kısa açıklamalar içerir. Akhaemenid kralının isminin yer aldığı diğer bazı yazıtlar; vazo, ağırlık ve mühür gibi objeler üzerinde bulunmuştur.

Daskyleion’a 5 km uzaklıkta yer alan Aksakal’da bulunan bir mezar steli. Sami dilinde kişi ve tanrı adlarının yer aldığı Aramice yazıtlı stelde bir cenaze alayının geçidi görülmektedir. İstanbul Arkeoloji Müzeleri © Ali Konyalı

Persepolis’te bulunan Persçe bir idari tablet

Persepolis’te, Akhaemenid Dönemine tarihlendirilen iki grup Elamca idari metnin keşfi, Elamcanın, Pers İmparatorluğu'nun kalbinde, krallık ideolojilerinin resmi gereklerinin ötesinde, bu dönemde kullanıldığını ve konuşulduğunu gösterir nitelikte olması sebebiyle 1930’larda büyük merak uyandırmıştır. Aramice gibi, yazı türü yalnızca 22 yazı birimi içeren (Akhaemenid Elamcasında kullanılan 130 civarı kelimeye karşılık) ve böylece öğrenmesi ve yazması daha kolay olan bir dilin Yakın Doğu’da oldukça yaygın olduğu bir dönemde böylesine bir durum oldukça şaşırtıcıdır. En geniş grup (ortalama 7000 Elamca tablet), adını bulunduğu yerden alan Persepolis Sur Duvarları Arşivi'dir. Arşiv, kuzey sur duvarlarının olduğu bölümdeki küçük odaların içinde bulunmuştur. Elamca tabletlerin yanı sıra, burada bulunan ortalama 1000 kadar Aramice tablet, Persepolis yönetiminde Aramice kullanımını kanıtlar niteliktedir.

Tabletler, genelde çalışma hizmetlerinin karşılığı olarak ödenen yemek masrafları, tanrılara sunulan bağışlar, idari merkezler arasında ulaşım gibi çeşitli konuları ele alır. Tabletlerin çoğu mektup formundadır. Yayına hazırlanan ikinci tablette bahsi geçen Irtaštuna adındaki kadın, kraliyet ailesindendir ve aynı isim Herodotos tarafından Kyros’un kızlarından biri olan ve Darius ile evlenen Artystone olarak belirtilmiştir. Bu tablette kralın emri açıkça belirtilmiştir.

2006 yılının Haziran ayında, Matthew Stolper (Chicago Üniversitesi), Chicago Üniversitesindeki Doğu Medeniyetleri Enstitüsünde, Persepolis’teki sur duvarlarında bulunan ve kazı kutusunda saklanan 12 adet yayınlanmamış tableti incelemiştir. 1208-101 numaralı tablet ilk bakışta diğerlerinden farklı gözükmese de, daha yakından baktığında, Persepolis’te bulunan tabletlerde kullanılan Elamcadan farklı bir yazı türü olduğunu fark etmiştir. Çok iyi bildiği bu yazı türü Persçedir. Bu tablet, günümüze ulaşan tek Persçe idari metin olmasının yanı sıra kraldan bahsetmeyen ender Persçe belgelerden biri olma özelliğini taşır.

Özenli bir şekilde yazılmış ve yerleştirilmiş olan işaretler, Elamca tabletlerdeki işaret kalabalığından farklı bir görüntü oluşturmuştur. Bu örnekte karşılaştığımız, daha gelişmiş bir Persçe el yazısı türü ya da öğrenilmiş bir uygulama olabilir. Diğer sur duvarı tabletlerinde olduğu gibi tersten mühürlendiği için tabletin yazılış koşullarını anlamak zordur ve içeriği sıradan idari metinlere benzemektedir. Bu tür tabletlerin kaç kişi tarafından okunup yazılabildiği veya standart bir idari süreçte nasıl kullanıldıkları gibi sorular, bu türde idari metinlerin başka örnekleri bulunmadığı sürece çözümsüz kalacaktır.

Pers kıyafetleri giyen iki Magos’un (Ateş Rahipleri) tasvir edildiği Daskyleion yakınlarında bulunan stel parçası İstanbul Arkeoloji Müzeleri Ali Konyalı

Anadolu’da Persler

Ksenophon’a göre, Büyük Kyros, pek çok yakın dostunu (philoi) Akhaemenidlerin kontrolündeki çeşitli bölgelere satrap olarak gönderdi: Arabistan, Kapadokya, Büyük Frigya, Lidya, İyonya, Karya, Hellespontus Frigyası ve Aiolis. Arabistan dışında, tüm bu bölgeler bugün Türkiye’de yer almaktadır. Kilikya, Kıbrıs ve Paflagonya, Kyros’un Babil’e yaptığı keşif gezisini desteklediklerinden farklı bir uygulamaya hak kazanmışlardı. Buna göre, Pers satrapları tarafından yönetilmeyecek ancak vergi ödeyeceklerdi. Kralın akrabaları ve Pers soyluları, vali ve üst-düzey memur olarak, kontrol edilen bölgelere gönderildiler. Pierre Briant bu durumu ‘imparatorluk diasporası’ olarak adlandırmıştır.

Örneğin, I. Darius'un ‘aynı babadan olan’ erkek kardeşi Artaphernes, İskit seferinin ardından I. Darius'un Sardis (bugün Manisa ilindeki Salihli yakınlarında) satrapı (hyparchos) olarak atanmıştır. Artaphernes’in Sardis'le olan ilişkisi, Persepolis sur duvarlarında bulunan Elamca idari tablette (MÖ 495) görülmektedir. Aynı adı taşıyan oğlu, Darius’un yeğeni (Datis ile birlikte stratēgos olarak), MÖ 490’da Yunanistan’a giden orduyu yönetmiş ve 10 yıl sonra Kserkses’in ordusunda, Lidler ile Misyalıların kumandanı olmuştur.

Aynı temel prensipte bir başka uygulama, çeşitli Persepolis sur duvarı tabletlerinde yer alan ve bir üst düzey memur, büyük olasılıkla Persepolis idaresinin başkanı olarak anlaşılan Parnaka kelimesinde görülür. Mühürlerden biri ‘Parnaka’nın mührü, Arshama’nın oğlu’ yazıtını içerir. Arshama, eğer Pers soyluları arasında yaygın bir isim olsaydı, Bisitun yazıtındaki (DB §2) soyağacına göre büyük olasılıkla I. Darius'un büyükbabası olacaktır ve böylece Parnaka Darius’un amcası olacaktır. Tukidides’e göre Pharnakes’in (Pharnakēs) oğlu Artabazos, Herodotos’a göre, Persler arasında ‘dikkate değer’ (logimos) bir kişiydi ve Kserkses tarafından Daskyleion’un satrapı olarak görevlendirilmişti. Artabazos’un babasının Persepolis tabletlerinde yer alan Parnaka olması muhtemeldir. Artabazos’tan sonra yerine oğlu gelerek, Akhaemenid kralları tarafından, hükümdarlığının son dönemlerinde kabul edilen bir hanedanlık kurmuştur.

Anadolu’ya gelen Pers soyluları arasında, aileleri ve ortakları ile gelenlerin sayısı azdır. Bunlar büyük olasılıkla, anayurtlarından uzakta oldukları süre boyunca bizim Persçe olarak adlandırdığımız kendilerine ait dili konuşmaya devam etmişlerdir. Bazı Persçe kelimeler büyük olasılıkla Yunan kelime dağarcığına, bu kişiler aracılığıyla işlevsel alıntılar olarak girmiştir. Buna karşın Van krallık yazıtı ve Daskyleion’da bulunan bazı kısa yazıtlar dışında, Anadolu’da Persçe metin bulunmamıştır.

1950’lerde keşfedilen Daskyleion, Bandırma’nın 30 kilometre güneyinde, Ergili kasabası yakınlarında ve Manyas Gölü kıyılarının güneyinde yer alır. Bölgede bulunan anıtsal mimari, mimari kabartmalar ve stellerin yoğunluğu, satraplık merkezi tarafından, halkın ve hammadde kaynaklarının bir arada toplanmasını açıklar niteliktedir. Burada, avuç içi büyüklüğünde ve bir tarafı mühür baskılı birçok bulla bulunmuştur. Devlet yazışmalarında kullanılan papirüsler, bu bullalar ile mühürleniyor, böylece güvenli bir iletişim sağlanıyordu. Arka yüzlerinde papirüs liflerinin bıraktığı izler bulunan 300’den fazla bulla bulunmuştur. Mühür baskılardan, 12 Aramice yazıtlı mühür ile 4 Persçe yazıtlı mührün rekonstrüksiyonu yapılmıştır. Bu mühürlerden biri, bullalardan 146 tanesinde bulunmuştur ve üzerinde Akhaemenid kralı gibi giyinmiş ve bir aslan-grifon ile savaşan kahraman betimlemesi bulunmaktadır. Bu sahnenin benzerleri Persepolis’teki bazı kabartmalarda bulunur. Mühür üzerinde yer alan iki satır Persçe yazıt şöyledir:

a-d-m : x-š-y-/a-r-š-a : XŠ adam Xšayaršā xšāyaθya

Ben, Kserkses kral

Transliterasyonu olarak yapılan işaret ‘kral’ anlamına gelen Persçe xšāyaθya- kelimesini temsil etmektedir. Bu işaret Persçedeki 7 ses biriminden biridir. Kelimenin anlamı ‘kral’dır ve büyük olasılıkla yer kazanmak için bu şekilde kullanılmıştır.

Daskyleion mühürlerindeki tüm Persçe yazıtlarda kralın ismi yer alır. Bu ‘krallık isim’ mühürleri, kralın ya da merkezi idarenin yönetim gücüyle doğrudan ilişkili bazı belgeleri ya da malları korumak için ihtiyaç duyulan bir tür özel yetkilendirmedir.

Akhaemenid Hanedanlığı sona erdikten sonra Anadolu ve diğer bölgelerde kalan ‘imparatorluk diasporası’ Perslerinin hikâyesi hala tamamlanmayı beklemektedir. Grekçe Amyzon yazıtı (Karya, bugünkü Aydın ili bölgesi), Makedon kralı III. Philip hükümdarlığının 4. yılında (MÖ 321/320), Bagadates adlı bir kişi ve oğlu Ariaramnes’e vatandaşlık ve vergi muafiyeti vermiştir. Yazıta göre, Bagadates, Artemis Tapınağı'nda 'neokoros' olarak adaylığa seçilmişti. Bu önemli makamın büyük olasılıkla onun soyundan gelen başka biri için onaylandığı bir yüzyılı aşkın bir süre sonra başka bir yazıt tarafından belgelenmiştir. Bagadates ve Ariaramnes’in Persçeyi anadil olarak konuşup konuşmadıklarını bilmek mümkün olmasa da, kimliklerinin ana bileşeni olan isimleri dilsel olarak Persçedir.

EN ÇOK OKUNANLAR

Tarlada Yürüyüş Yapan Kadın 2150 Gümüş Sikke Buldu

Prag'ın güneydoğusundaki Kutnohorsk kentinde tarlada yürüyüş yapan bir kadın, çiftçilik faaliyetleri sırasında yüzeye çıkan birkaç gümüş sikkeye rastladı. Çek Cumhuriyeti'nde şimdiye kadar bulunan en büyük erken ortaçağ sikke istifini açığa çıkardığının farkında değildi.

SON İÇERİKLER