Propagandanın Gücü ve Roma İmparatorluğu

Propaganda kelimesinin antik dünyada karşılığı yoktur; ilk kez 16. yüzyılın sonunda Latince yaymak/çoğaltmak veya inandırmak/ikna etmek anlamını taşıyan ‘propagare’ kelimesinden türetilir. Türk Dil Kurumu sözlüğüne göre propaganda, ‘bir öğreti, düşünce veya inancı başkalarına tanıtmak, benimsetmek ve yaymak amacıyla söz, yazı vb yollarla gerçekleştirilen çalışma, yaymaca’ olarak tanımlanır.

Via Labicana Augustus; başının üzerine çektiği togası ile (capite velato) dindar vasfı çerçevesinde en büyük rahip (Pontifex Maximus) görünümünde. Roma Ulusal Müzesi.

Roma Dönemi bağlamında propaganda; ‘bir imparatorun, yönetimin yani devletin bilinçli olarak hedef kitleyi kendi şekillendirmek istediği biçimde ideolojik etki altına almak için görsel, yazınsal veya hitabet (retorik) gibi algı yönetme unsurlarını kullanması’ olarak tanımlanabilir.

Propaganda araçlarından birisi olan sanatın, siyaset ve iktidar ile ilişkisi insanlık tarihinin hemen hemen her döneminde vardır. Sanat eserleri üzerinden propagandanın yapıldığı Mezopotamya, Mısır ve Yunan-Roma dünyasında heykelde, kabartmalarda veya resimlerde, anlaşılırlığı sağlamak için sıklıkla belli şablonlara başvurulur. Bir anlamda firavunlar, krallar veya imparatorlar, çoğunluğu okuma yazma bilmeyen halka, onlara ‘ezberletilen resim dili’ aracılığı ile kendilerini kabul ettirmeyi ve benimsetmeyi amaçlayarak, bu şekilde propagandalarını yapar. Bu nedenle bir yandan söz konusu eserlerdeki çeşitlilik bizleri büyülerken, diğer yandan bazı monotonluklar kaçınılmaz olur.

Roma İmparatorluğu’nun anlayışına göre mimari eserler, heykeller, kabartmalar, portreler, sikkeler hatta dini bayramlar bile propagandaya yönelik olarak yapılır; psikolojik açıdan dini duygulara hitap edilirken, siyasi ideoloji de yöneticinin dindarlığını, güvenilirliğini ve insan yönünü ön plana çıkarır; dolayısıyla propaganda ideolojik veya psikolojik olarak yürütülür.

Roma imparatorlarının başarıları sadece Roma’da değil, hakimiyet alanlarının sınırları içinde kalan toprakların tümünde hikayeleştirilip yüceltilir ve tanrısal öğeler ile bezenir. İmparatorları yansıtan kabartmalar veya kendilerinin ve ailelerinin büstleri ve heykelleri söz konusu coğrafyalarda da yaptırılır veya Roma’dan gönderilmeleri suretiyle propagandaları sürdürülür. Roma imparatorlarının kendi halklarına ve Roma’ya gelen yabancılara güçlerini ve imparatorluğun sürekliliğini göstermek en önemli amaçlarıdır.  

İmparator Hadrianus. Roma Palazzo Massimo.

Propaganda dilinin yaygın biçimde hedeflenen kitleye ulaşmasında, imparartorların tanınırlığını sağlayan en önemli araçlardan birisi portrelerdir. Portre ‘sanatı’ her zaman imparatorluk ailesinin yani yönetimin yönlendirmesi ile var olmuş ve geliştirilmiştir; bir anlamda portrecilik bir ‘saray sanatıdır’. Prensler ve imparatorlar heykeltıraşlar tarafından, oldukları gibi değil olmak istedikleri gibi betimlenirler. Sonuçta Roma’nın, diğer kentlerin ve en ücra eyaletlerin kamusal alanlarında ve kült amaçlı olarak tapınaklarında sergilenirken güçlü, sağlıklı, kararlı bir lider görünümü taşımalıydılar. Ancak neden sonra, Vespasianus zamanında portrelerde gerçekçilik ön planda tutulmaya başlanır. İmparatorların heykelleri ve portreleri bazen zırhlı bir şekilde güçlü bir asker olarak, bazen başının üzerine çektiği togası ile (capite velato) dindar vasfı çerçevesinde en büyük rahip (Pontifex Maximus) olarak halkın sıklıkla göreceği yerlere dikilir. Aynı imparatorun Britannia’dan Africa’ya ve Ortadoğu’ya uzanan birçok farklı büstü bulunur ve her biri farklı bir işçiliğe ve kaliteye dolayısıyla farklı ifadeye, inkarnata (ten rengi / yapısı) veya saç biçimine sahiptir. Eyaletlerde üretilen portrelerin, merkezdeki tiplere bağlı olarak geliştirildikleri anlaşılmaktadır. En çok kabul gören görüşe göre, merkezde yaratılan bir imparator portre tipinin pişmiş toprak, alçı veya toprak-mum karışımı bir malzemeden yapılan küçük modellerinin üretilmesi ve bunların eyaletlere gönderilerek orada yerel atölye ve ustalar tarafından büyük boy mermer veya bronza aktarılması söz konusudur. Dönem sikkelerinin üzerinde yer alan imparator portrelerinin de büyük boya aktarım sırasında katkılarının olduğu düşünülür.

İmparator Marcus Aurelius. AV Aureus (19mm, 7.20 g, 6h). Roma darpı İS 166. M ΛNTONINVS ΛVG ΛRM PΛRTH MΛX, çelenkli, giysili ve zırhlı / TR P XX IMP IIII COS III, zafer tanrıçası, sağ elinde palmiye dalı, solunda yuvarlak kalkan, iki satır halinde VIC/PAR; RIC III 160; MIR 18, 141-2/37.

Sikke, propagandanın temel taşlarındandır. Augustus zamanında para birimi tamamen yenilenerek ticari ihtiyaçlara göre düzenlenir ve merkezileştirilir. Roma para biriminin değeri ve eyaletlerde dolaşımda olması, ön yüzdeki imparator veya aile bireylerinin betiminin de en kolay ve hızlı biçimde yayılması demektir. Sikke üzerindeki betimler sayesinde mermer portrelerin kimliklendirilmeleri de mümkün olmaktadır; örneğin aureus üzerindeki portre betimleri sayesinde imparator Hadrianus’un kayınvalidesi Salonia Matidia’nın yedi mermer portresi tanımlanabilmiştir. Nitekim portrenin çevresinde isim ve unvan da yer alır. Genelde ilk olarak imparatorun adı, sonrasında imparatorun ait olduğu gens (cognomen) verilir. Ayrıca P M (Pontifex Maximus); TR P (Tribunicia Potestate / devletin sivil irade gücü); COS (consul) gibi unvanlar ve Romen rakamları ile unvanın kaçıncı kez verildiği de yer aldığından, sikkelerin tarihlendirilmesi de mümkün olur. Böylelikle yakın veya uzak coğrafyalarda yaşayanlar imparatorun gücünden ‘maddi ve manevi’ olarak haberdar olur. Üstelik sikkelerin arka yüzünde yer alan mimari unsurlar veya tanrılar ve tanrıçalar da imparatorluğun gücünü ifade eder. İmparatorların karakterleri dahi sikkelere yansır. Bu bağlamda bazı imparatorların sikkelerini örnek verecek olursak, Nerva’nın (MS 96-98) güçlü olan sosyal tarafının sikkelerde vurgulandığını görürüz: Tahıl ve zeytinyağ bağışları, vergi muhafiyetleri ve çocuklara bağışları gibi. Traianus (MS 98-117), savaşarak toprakları koruma ve genişletme gerekliliğinin bilincindedir ve sikkelerindeki portrelerinde kararlı bakışları vardır; bunun da ötesinde başında zafer çelengi ile görünür, sikke çevresi boyunca da unvanları yer alır. Buna göre sikkelerinin ön yüzünde Dak, Parth ve Germenlere karşı kazandığı askeri başarılarına, unvanları ile yer verilmesini; arka yüzlerinde ise mimari açıdan sağladıklarının yansımasını ister. Bu nedenle Circus Maximus, Basilica Ulpia, Forum Traiani, Traianus Sütunu gibi yapılar darp edilir. Hadrianus (MS 117-138) bir gezgin imparator olarak gittiği coğrafyaların, kişileştirme (perzonifikasyon) şeklinde sikkelerine yansımasını sağlar; benzer tiplemeler Roma’daki Hadrianeum’da olduğu gibi kabartmalar üzerinde de karşımıza çıktığından, kimliklendirmede sikke ve kabartmalar birbirlerini tamamlar: Africa, Asia, Hispania, Alexandria, Nilus. Hadrianus ayrıca sikkeleri araç olarak kullanarak adeta Augustus Dönemi’ndeki gibi yeni bir ‘Altın Çağ’ (‘Saeculum Aureum’) başlattığının propagandasını yapar ve ilk yıllarında basılan sikkelerde barış ve huzur (concordia/birliktelik), adalet (iustitia) ve barış (pax) simgelerini kullanır. Antoninus Pius (MS 138-161) sikkelerinde Roma’nın kuruluşunun dokuz yüzüncü yıl kutlamaları çerçevesinde Romulus-Remus, Aeneas ve babası Anchises gibi Roma’nın kuruluş efsanesine geri giden betimler kullanır. Marcus Aurelius (MS 161-180) bir filozof imparator olarak savaşmayı istemekten ziyade, savaşmak zorunda kalır ve sikke ve mermer portrelerinde dalgalı saçları ile betimlenerek filozof yönünün ön plana çıkmasını, sikkelerinde unvanlarına daha az yer verilmesini ister. 

Devamı; Aktüel Arkeoloji Dergisi 87. Sayı, “Antik Dönemde Propaganda”

EN ÇOK OKUNANLAR

Macaristan’da Zırhı, Silahları ve Atı İle Gömülmüş Avar Savaşçısı Bulundu

Déri Müzesi'nden arkeologlar, Macaristan'ın kuzeydoğusunda, Ebes yakınlarındaki bir Erken Avar mezarında eksiksiz bir lamel zırh seti ortaya çıkardılar. Bu eser 7. yüzyılın ilk yarısına tarihlenmektedir ve şimdiye kadar büyük ölçüde sağlam ve orijinal konumunda keşfedilen ikinci Panoniyen Avar lamel zırhıdır. İlki 2017 yılında Ebes'in sadece 16 kilometre güneyindeki Derecske'de bulunmuştu.

SON İÇERİKLER