Roma ve Bizans'da Kültsel İnanışlar ve Hac

Romalıların inanılmaz derecede batıl inanışları vardı. Bazı günlerin uğursuz olduğuna, baykuş, yılan ve kara kedilerin felaket habercisi olduğuna inanıyorlardı. Eğitimli Romalılar bile hayaletlerden korkarlardı.

Roma’da yer alan, Ürdünlülere ait 3. yüzyıl Katakompu, Lazarus’un Yükselişi ve İyi Çoban freski

İnsanoğlu tüm tarihi dönemler boyunca farklı şekil ve biçimlerde inanç yolları seçmiştir. Başlangıçta büyük güç olarak gördüğü doğa varlıklarına tapınan insan zamanla bu doğaüstü güçleri, insani özelliklere sahip ancak ölümsüz varlıklar olarak düşünmüştür. İnsanlığın gelişimi ile birlikte buna paralel olarak inanç sisteminde de köklü değişimler olmuştur. Çok tanrılı inanç sisteminden (Paganizm) tek tanrılı inanç sistemine geçilmiştir.

Bütün din mensupları Tanrıya ibadet etmek için kutsal mekânlara ihtiyaç duymuş ve kutsal yerler başlangıçtan itibaren dinîn çok önemli bir parçası olmuştur. Bu kutsal mekânlar ilahi âlemle dünyevi âlemin kesiştiği, kişinin kendisini ilahi huzurda hissettiği ve Tanrı ile insanın bir nevi buluştuğu yerler olarak görülmektedir. Bu nedenle kutsal mekânları ziyaret etme isteğinin başlıca sebeplerinden biri de din mensuplarının, o mekânın kutsiyetinin bahşedebileceği maddî, manevî ve ahlakî faydaları elde etme arzusudur. Hepsinden önemlisi Yaratıcı'nın rızasını kazanmak, onunla kurulan kalbî ilişki ve iletişimin üst seviyeye çıkarılmasında en uygun ortamda bulunmaktır.  Bu nedenle kutsal mekân kavramı ve bu tür yerlerin ziyareti, tarih boyunca en eski dinlerden günümüz dinlerine kadar bütün din ve inançlarda mevcut olmuştur. İlkel kabile dinleri ile millî ve evrensel dinlerin hepsinde kutsal kabul edilen mekânlar bulunmaktadır ve yılın değişik zamanlarında bu mekânların ziyareti söz konusudur. Din mensuplarının kendi dinlerindeki kutsal mekânlara yaptıkları ziyaretlerine hac, bu dinsel ritüeli yapan insanlara da hacı denmektedir.

Roma Devletinin kurulduğu ilk yıllarda birçok tanrıdan oluşan bir pantheon söz konusudur. Romalıların iki tür tanrıları vardı. Bunlar; devlet dininde yer alan güçlü tanrılar ile tanrıçalar ve evleri koruyan dost canlısı ev perilerdir. Önemli devlet tanrıları için tapınaklar inşa edilir ve insanların kamu adına yapılan kurban törenlerine katılması beklenirdi. Romalılar evlerinde ise ev perilerine küçük hediyeler sunarlardı. Tanrıların yaşamlarını etkilediğini düşünen insanlar her yerde alametler görüyor ya da bunların sembolize ettiği kehaneti anlamaya çalışıyorlardı. Romalıların inanılmaz derecede batıl inanışları vardı. Bazı günlerin uğursuz olduğuna, baykuş, yılan ve kara kedilerin felaket habercisi olduğuna inanıyorlardı. Eğitimli Romalılar bile hayaletlerden korkarlardı. İnsanları kötü ruhların uzağında tutmak için şans muskaları takar ve kendilerine iyi talih getirmesi için karmaşık ayinler düzenlerlerdi. Günümüzde de hala bu inanışlar geçerli olduğuna göre kültürel aktarımın yüzyıllar boyu tüm insanlığı nasıl etkilediği aşikârdır. İmparator Agustus döneminden sonra ölen birçok imparator tanrısallaştırılarak, imparatorluğun her yerinde heykelleri dikildi. Roma İmparatoru Caligula kendisi baş tanrı Jüpiter olarak görüyor ve onun gibi giyiniyor, onu sembolize eden metal bir yıldırımı elinde tutuyordu. Roma Döneminde dinsel amaçla yapılan törenler, yıl boyunca ama özellikle ekim ve hasat zamanlarında kutlanıyordu. Bazı şenlikler oldukça resmi birer merasim olarak kutlanırken bazıları ise oldukça eğlenceliydi. Kış ortasında yapılan Saturnalia Şenliği boyunca efendiler kölelerini serbest bırakıyor, insanlar birbirine hediyeler veriyor ve kral rolünü üstlenen bir kişi şenliğe katılanlara şenlik boyunca hükmediyordu.

Palatino Tepesi, İtalya Aziz Sebastian Kilisesi apsisinde yer alan 10. yüzyıl freski, İsa ve Azizler

MS 1. yüzyıla gelindiğinde Romalıların büyük bölümü yaşamlarına daha fazla anlam kazandıracak olan Orta Doğu dinlerine yönelmeye başlamışlardı. Bu dinler Yahudilik ve Hıristiyanlıktı. Bu dinleri seçenler için artık batıl olarak görülen Roma tanrılarına tapınmak mümkün olamazdı. Bu durum İmparatorluk içinde zamanla eski dinlerine bağlı olan yönetici sınıfının, Yahudi ve Hıristiyanlara yok etmeye yönelik bir insan kıyımına dönüştü. Binlerce inançlı insan zulme uğrayıp, topluca ölüme gönderildi. Baskı ve korku altında olan bu insanlar dinlerini uzun süre saklamak ve ibadetlerini yeraltındaki inşa ettikleri “katakomp” denilen yerlerde gizli olarak yapmak zorunda kaldılar. İlk katakomplar, dinsel amaca uygun olarak yapılmış küçük bir kilise, kayaların içine oyulmuş çeşitli odalar ve mezar yerleri ile bunları birbirine bağlayan koridorlardan oluşmaktaydı. Daha sonra dört, beş katlı kaya içine oyulmuş mezarlardan oluşan, geniş mekânlardan oluşan yerler haline dönüştü.

Yahudilik dininde Süleyman Peygamber’in Allah adına inşa ettiği ilk tapınak Babiller tarafından yıkılmıştı. Onun yerine inşa edilen ikici tapınak ise General Titus komutasındaki Romalı askerler tarafından 70 yılında yıkılmasından sonra Yahudiler Tevrat’ta yer alan hac yapılması hükmünü askıya aldılar. Tevrat'a göre bütün Yahudi erkeklerinin yılda üç defa Kudüs'teki Mabed'i ziyaret edip Yahve'nin (Yahova/Tanrı) huzurunda toplanma zorunluluğu vardı. Hac zamanları: Fısıh/Pesah (Paskalya, Mayasız ekmek/Hamursuz Bayramı), Şavuot (Pentekost, haftalar) ve Sukkot (Çardaklar) bayramlarıdır.

Tevrat’ta, Tanrı’nın on belayı Mısırlıların üzerine musallat ederek, İsrail Çocuklarının kölelikten kurtarılmasına yardım ettiğini belirtir. On belanın sonuncusu, her evde ilk doğan çocuğun ölmesi olduğundan, İsraillilerden evlerini kuzu kanıyla işaretlemeleri istenir. Böylece, bu son bela onların evlerine dokunmadan üzerlerinden geçecektir. Belalarla başlayan bu hikâye ve göç, Pesah Bayramının kökenini oluşturdu. Bayramın adının tam olarak nereden geldiği üzerine tartışmalar olmasına rağmen genelde inanılan hikâye; Firavun İsraillileri özgür bıraktığında, İsrailliler, ekmek hamurunun mayalanmasını beklemeden terk ettikleridir. Bunu anmak adına, Hamursuz Bayramı boyunca mayasız ekmek yenir. Nisan ayının 15’inde başlayan bu bayram yedi veya sekiz gün sürer. Bu bayram öncesinde ev içerisindeki unlu ve mayalı ürünlerin yapıldığı her türlü eşya yıkanır ve görülmeyecek bir yere kaldırılır. Ev baştan sona temizlenerek, un ve mayadan arındırılır. Kudüs’teki tapınak yıkılmadan önce, Hamursuz Bayramı’nın odak noktası, Paskal kuzusu olarak da bilinen, kurbandı (İbranice Korban Pesach). Bir kuzuyu veya dağ keçisini tamamıyla bitirebilecek bir ailenin, Yahudi Tapınağı’nda, Nisan’ın 14’ünde (öğle vakti) kurbanlarını kesmeleri (Num 9:11), ve Nisan’ın 15’i gecesinde yemeleri gerekliydi (Göç 12:6.) Eğer bir aile, kurbanın hepsini bir oturuşta bitiremeyecek kadar küçükse, kurban birden fazla aile için yapılırdı. Kurban hiçbir mayalı yiyecekle sunulmadı (Göç 23:18) ve kafası, ayakları ya da iç organları çıkarılmadan (Göç 12:9) rostolaşması gerekliydi. Mayasız ekmekle (matza) ve acı baharatlarla (maror) yenmeliydi (Göç 12:9.) Kurbandaki hiçbir kemiğin kırılmamasına dikkat etmek gerekliydi (Göç 12:46) ve kurbandan, sabaha kadar hiç et kalmamalıydı (Göç 12:10, Göç 23:18.)

Tevrat’ta yedi haftalık (49 gün) “Omerin sayılması Şavuot ile sonuçlanırdı. OMER, ‘demet’, ‘ölçü birimi’, ‘yeni yılın arpa üründen Bet Amikdaş’a getirilmesi gereken unun miktarı’ gibi birçok anlam içerir. “Size vermekte olduğum Ülke’ye geleceğiniz ve hasadını toplayacağınız zaman hasadınızın ilk omerini, Koen’e getirmelisiniz” (Vayikra 23:10).

Pesah’ın ikinci gecesinden başlayarak omeri saymak kişinin kendisini gün ve gün geliştirdiği, ruhunu adım adım arındırdığı ve sonunda en son saf haline kavuştuğu süreci belirtir. 50. Gün (pentekost) yani Şavuot, Tanrı’nın Sina Dağı’nda Moşe Rabenu’ya (Musa Peygamber) Tevrat’ı (Tora) vermesinin yıldönümüdür. Aynı zamanda İsrail’de yetişen buğday başaklarının devşirme mevsimi, kutsal topraklarda yetişen ürünlerin ilk turfandaların toplanışıdır. Bu günde Yemenli Yahudiler haricinde süt ve sütten yapılmış ürünlerinin tüketilmesi geleneği vardır.

Sukot Bayramı, Tişri ayının 15. günü (Eylül-Ekim sonları arası) kutlanır. Yahudilerin Kudüs’teki tapınağa hac ettikleri üç kutsal festivalden biridir. Bayram yedi gün sürer ve ara günlere Hol Hamoed denir. Levililer kitabına göre; Tanrı, Musa’nın halkına şunu emretmesini söyledi: “Yedi gün çardaklarda (Sukolarda) oturacaksınız, İsrail’de bütün yerliler çardaklarında oturacaklar. İsrail oğullarını Mısır diyarından çıkardığım zaman, onları çardaklarda oturttuğumu nesilleriniz bilsinler”. Sukolar, baraka veya çadır anlamına gelen duvarlara ve organik (genelde belirli ağaç dallarıyla) şeylerle yapılan küçük yapılardır. Sukolar, Mısır’daki kölelikten kaçtıktan sonra 40 yıl çölde yolculuk yapan, İsrail oğullarını anar. Bayramın her günü, Yahudi ev sakinler, Lulav ve Etrog’la dualar okur. Yüksek sayıdaki katılımdan dolayı, Sukot, önemli devlet törenlerinin gerçekleştiği bir zaman halini almıştır. Musa, İsraillilerden her yedi yılda bir Sukot zamanında toplanmalarını ve kutsal kitaptan okumalarını istemiştir. Kral Süleyman, Kudüs’teki Tapınağı, Sukot’ta adamıştır.

Günümüzde Kudüs’teki Ağlama Duvarı hac ibadet yeri olarak kabul edilmektedir. Ancak bu hac zorunlu değil isteğe bağlıdır. Hacılar, Ağlama Duvarı’nın yarıklarına içinde çeşitli dileklerinin olduğu kağıt parçalarını koyarlar. Dünyanın dört bir yanına dağılmış olan Yahudiler, eski zamanlarda hac vasıtasıyla Kudüs’te bir araya gelmiş, hac sonrası yapılan toplantılar ve benimsenen ortak fikirler, hacılar tarafından uygun görülerek, ortak Yahudi dini kültürü oluşturulmuştur.

Hıristiyanlık dininde, Hz. İsa'nın birçok konuda Eski Ahid (Tevrat) ilkelerini benimsediği ve Kudüs’ü ziyaret ettiği bilinmektedir. Ancak, MS 52 yılında Kudüs’te toplanan Havariler Meclisinde Eski Ahid’in bağlayıcılığının kalmadığına karar verilmiştir. Buna bağlı olarak kurban ve hac ibadetlerine son verilmiştir.       Hıristiyanlıkta da belirli uygulamalarıyla hac ibadeti bulunmaktadır. İnciller, Hz. İsa'nın hac için Kudüs'e gittiğinden söz etmektedirler. İlk Hıristiyanlar da Hz. İsa gibi Yahudilikte olduğu şekilde Kudüs mabedini ziyaret ediyorlardı. Bununla birlikte Eski Ahid'de hacca açıkça işaret edilmesine rağmen Yeni Ahid'de haccın önemi ve anlamı çok açık değildir. 

Hz. İsa’nın ölümünden sonra havarileri Hıristiyanlığı yaymak amacıyla Kudüs’ten ayrılarak Anadolu topraklarına gelmiş ve pagan Romalılara tek tanrı inancını ve İsa’nın öğretilerini yaymaya başlamışlardır. MS 4. yüzyılda, İmparator Konstantin zamanında imparatorun emriyle Roma İmparatorluğu topraklarında Hıristiyanlık devletin resmi dini olmuştur. Roma tanrıları için yapılan tapınaklar yerini Hıristiyanlık için yapılan kiliselere bırakmıştır. Hıristiyanlıkta hac uygulaması ilk defa I. Konstantin zamanında, imparatorun annesi Azize Helen'in Hz. İsa'nın doğduğu, çarmıha gerildiği (Hıristiyanlara göre) ve gömüldüğü yerleri ziyaret etmesi ile başlamıştır. Bu manada Helen, ilk hacı olarak kabul edilir. Konstantin tarafından Kudüs'ün birçok yerine kiliseler yapılmaya başlanınca Hıristiyanlar buraları hac maksadıyla seyahat etmeye başlamışlardır. Ancak Kudüs'ün Müslümanların eline geçmesi üzerine bu defa Avrupa'da, Amerika'nın keşfinden sonra da Yeni Dünya'da hac yerleri ortaya çıkmaya başlamıştır. Avrupa'da Aziz Petrus ve Pavlus'un Roma'daki mezarları ile İspanya'daki Santiago de Compos-tela'daki Havari Yakub'a atfedilen mezar ve bunlardan başka Lourdes ve Fatima günümüzde hac maksadıyla en çok ziyaret edilen merkezlerdir. Lourdes yılda yaklaşık beş milyon, Fatima dört milyon, Paris'teki Rue de Bac ise bir milyon kişi tarafından ziyaret edilmektedir. Yeni Dünya'daki hac yerleri ise daha çok Hz. Meryem'in bazı kişilere göründüğüne inanılan yerlere inşa edilen kiliselerdir. 

Günümüzde Hıristiyan kiliselerinde hac ve hac yerleri ile ilgili farklı yaklaşımlar vardır. Hıristiyanlarda Hacı olmak için bu kutsal yerde bulunmanın yanısıra dinsel seremoni gereği bazı hareketler yapılmaktadır. Hac için tapınağa ya da kutsal mekâna gelen Hıristiyan, niyetlenmiş olduğu hac ibadetini birkaç şekilde yerine getirebilir. Bu dinsel ayin kısaca şöyle özetlenebilir. Bunlar; yüzüstü yere kapanma, elleri çapraz bağlama gibi hareketlerle yerine getirilen bedenî dua; çıplak ayakla yavaş yavaş dizler üzerine çökerek yapılan sessiz tövbe; suya temas ederek ya da değişik şekillerde sudan faydalanılarak suyu kullanma; ayak egzersizlerini kullanarak Tanrı'nın rızasını kazanmaya çalışma şekillerinde yapılmaktadır.

Göreme, Kapadokya Azize Barbara Kilisesi

Anadolu’da Hıristiyanların hacı olmak amacıyla gittikleri birçok yer bulunmaktadır. Bu nedenle birçok Hıristiyan hacı olmak için Türkiye’ye gelmekte bu yerleri ziyaret etmektedir.

Anadolu'daki kutsal bölge ve yerler;

  • İznik, Bursa; Hıristiyanlık tarihine yön veren iki önemli konsül MS 325 ve 381 tarihlerinde İznik'te toplanmıştır.
  • Thyateira Yani Manisa Akhisar; Thyateira adı Hıristiyanlık döneminde Akhisar'a verilen “Kutsal Kilise” anlamına gelen isimdir. İncil'de “Yedi Kutsal Kilise”nin en önemlilerinden birinin Akhisar'da olduğu yer almaktadır. Bunun için Akhisar Hristiyanlara göre bir hac “Thyateira” adı İncil'de iki yerde geçmektedir.
  • Antakya, Hatay; Hristiyanlığın en önemli merkezlerindendir. 30 yılında St. Pierre'nin (Aziz Petrus) Antakya'ya geldiği ve ilk konuşmasını yaptığı, Hıristiyanlık (Hıristos) kelimesinin ilk kez kullandığı yerdir. Petrus Antakya kilisesinin kurucusu ve Hıristiyan topluluğun ilk başpapazı olarak kabul edilmektedir. 1983 yılında Papa VI. Paul tarafından Hıristiyanlar için haç yerlerinden biri kabul edilmiştir. Her yıl 29 Haziranda St. Pierre günü olarak kutlanır. Pierre Kilisesi ve Manastırı kentten 2 kilometre uzaklıkta Reyhanlı yolu üzerindedir.
  • Tarsus, Mersin, St. Paulus'un doğum yeri olması nedeniyle Tarsus, Hristiyanlık'ın önemli kentlerinden biridir. St. Paulus'un öğrencilerinden olan Aya Thekla'nın Ikenion (Konya) ve Pisidya Antiokheiası'nda (Yalvaç) sürdürdüğü Hristiyanlığı yayma çabaları, yörenin diğer önemli dinsel merkezi olan Silifke'de sona ermiştir
  • Efes, İzmir; Dünyanın ilk yedi kilisesinin ilki olan ve Hristiyanlığın yayılışının odak noktası olarak görülen Efes, Meryem Ana'nın son günlerini geçirdiği ve öldüğü yer olarak kabul edilmektedir. Nitekim İsa'nın 12 havarisinden biri olan St. Jean, İsa'nın ölümünden sonra Meryem'i de yanına alarak Batı Anadolu'ya gelmiş (MS 42-4 ve dönemin en büyük kentlerinden olan Efes'e yerleşmiştir.
  • İstanbul; Dünyanın dört büyük Ortodoks merkezlerinden biri olan İstanbul'da V. Konsül toplantısı yapılmıştır. Ayrıca tüm devirlerin en görkemli yapıtı olan Ayasofya da bu kentte bulunmaktadır.
  • Kapadokya; Erken Hıristiyanların kayaları oyarak yaşadıkları yeraltı kentlerinin, kilise ve manastırlarının bulunduğu Kapadokya bölgesi
  • Demre, MS 4. yüzyılda yaşayan ve hümanist fikirleriyle tanınan ünlü Noel Baba'nın (St. Nicholas) yaşadığı ve piskopos olduğu yerdir.
  • Euchaita (Çorum); Aziz Theodoros’un kenti olarak da bilinen Euchaita kenti Çorum ili sınırları içerisinde olduğu kaynaklarda geçmektedir. Fakat modern kentin eski yerleşimin üzerine gelmesi nedeniyle Euchatia kentinin izlerini saklamıştır. Fakat il sınırları içerisinde yer olan ve Beke Kaplıcasındaki in sitü haç monogramlı sütun başlıkları o dönemden geriye kalan ve hacıların uğradığı bu yerin izlerini bize yansıtmaktadır.

EN ÇOK OKUNANLAR

Tarlada Yürüyüş Yapan Kadın 2150 Gümüş Sikke Buldu

Prag'ın güneydoğusundaki Kutnohorsk kentinde tarlada yürüyüş yapan bir kadın, çiftçilik faaliyetleri sırasında yüzeye çıkan birkaç gümüş sikkeye rastladı. Çek Cumhuriyeti'nde şimdiye kadar bulunan en büyük erken ortaçağ sikke istifini açığa çıkardığının farkında değildi.

SON İÇERİKLER