Sikkelerin Işığında Anadolu’nun Kayıp Dilleri

Dünyanın en erken sikkeleri, Sardis merkezli Lidya Krallığı’nda ortaya çıkmıştır. Sardis, MÖ 630 civarında elektrumdan yapılma sikkeler basmaya başlamıştı. Bazıları Lidce yazıtlar içeren bu sikkelerin ön yüzünde bazen bir bazen ise iki aslan başı ve arka yüzünde ise iki adet kare zımba izi bulunmaktaydı.

Koray Konuk. The British Museum, Londra

Bizim Anadolu’nun kayıp dillerini anlayışımız, günümüze ulaşan yazılı belgelerin sayısı ile doğru orantılıdır. Aslına bakılırsa, Lidce, Karca, Likçe, Frigce, Pisidce ve Sidece gibi dillerin çoğu, yalnızca sınırlı sayıdaki, genellikle taş üzerine kazınmış yazıtlardan bilinmektedir. Bulgu eksikliği bu dillerin okunmasını ve anlaşılmasını özellikle zorlaştırmaktadır. Kayalar üzerinde ve daha yaygın olarak seramik objeler üzerinde bulunan grafittiler bilgi birikimimizi, özellikle kişi ve yer adları bakımından büyük ölçüde arttırır.

Kentin yerel adının Sidece olarak yer aldığı Aspendos sikkesi @Koray Konuk. Özel Koleksiyon, Londra.

Yazıt ve grafittilerin dışında, MÖ 7. yüzyıldan itibaren, Hint-Avrupa dil ailesinin Anadolu dilleri dalının Luvice alt grubuna dâhil olan Lidce, Likçe, Karca, Sidece gibi dillerde yazılmış olan sikkeler de değerli bulgular sağlamıştır. Sikke üzerindeki yazılar, yazıtlarla açıkça bağlantılı olsa da aralarında belirgin farklılıklar yer almaktadır. Her sikke nüshası, bugün yalnızca bir avuç dolusu ve bazı örneklerde ise bir ya da iki numune mevcut olmasına rağmen, binlerce numuneden oluşmuştur. Her biri ayrı olarak negatife kazınan kalıplara bastırılır. Oymacı, ayna görüntüsüne benzeyen tasarımı kestiğinde ve kalıptaki harfler, bir metal parçasına bastırıldığında, pozitif olarak çıkarlar. Aslına bakılırsa, dünyanın en erken sikkeleri Sardis merkezli Lidya Krallığı’nda ortaya çıkmıştır ve bunlardan bazıları Lidce yazıtlar içermektedir. MÖ 630 civarında Sardis, elektrumdan (altın ve gümüş alaşımı) yapılma sikkeler basmaya başlamıştı. Bunların ön yüzünde bazen bir bazen ise iki aslan başı ve arka yüzünde ise iki adet kare zımba izi bulunmaktaydı. Bazı aslan başlı sikkelerde Lidce walwet ve kukalim kelimeleri yer almaktaydı. İlk yazıt genellikle Kral Alyattes’in (MÖ 610-560) Lidce ismi olarak tanımlanmıştır. Kukalim ise (büyük olasılıkla ‘ben Kukaś’tanım’ veya ‘ben Kukaś’a aitim’ anlamlarına gelir ve damga mühür geleneğini anımsatır) Lidya kraliyet halkıyla bağlantılı bir isim olabilir.

Walwet adına basılmış Lidce Sardis sikkesi  @ Classical Numismatic Group, Londra.

Daha güneyde olan Likya’da veha geç bir tarihte, MÖ 480 civarlarında, Ksanthos’taki hanedanlıklar ve diğer kentler de Likçe yazılmış gümüş sikkeler basmaya başladılar. Kuprlli (MÖ 480-440) hükümdarlık döneminden, Perikles (MÖ 380-360) dönemine uzanan süreçte sayıca 180’e yakın farklı Likçe sikke yazıtı bulunmuştur. Bazıları yalnızca sikkelerden bilinen düzinelerce yerel hanedan ve kent isimleri sikkeler sayesinde ortaya çıkarılmıştır. Kuprlli, Ksanthos ve Limyra olmak üzere en az iki kentte sikke bastıran güçlü bir hükümdardır. Bastırdığı sikkeler son derece zengin ve ikonografik olarak neredeyse yarım yüzyıla yayılan bir çeşitlilik göstermektedir. Bu durum bazı akademisyenlerin, aynı isimde ve büyük olasılıkla baba-oğul olan iki farklı hükümdar olduğunu düşünmelerine sebep olmaktadır. Sikkelerden elde edilen bulgulara göre aynı dönemde pek çok hükümdar hüküm sürmüştür, bunlar arasında; Ekuwemi, Sppñtaza, Esbehi, Uele, Wekhssere yer alır. Sikkeler bir çift kalıp ile bastırıyorlardı. Bunlardan biri kimi zaman, iki farklı hükümdarın sikkelerinin basımında kullanılabiliyordu. Bu durum, kalıp paylaşımının iki hükümdarın çağdaş olduğunu veya birbiri ardından geldiğini göstermesi açısından kronoloji için oldukça faydalı olmuştur. Edebi ve epigrafik kaynaklar yetersiz olduğunda, sikkeler büyük ölçüde yardımcı olabilir. Esrarengizliklerini koruyan bu hükümdarların çoğu, eğer sikke bastırmasalardı, tarihte hiçbir iz bırakmayacaklardı. Bu isimlerin bazılarında hala çeşitli sorunlar karşımıza çıkmaktadır. Thibãnuw kelimesi bazı akademisyenlerce bir hükümdar adı olarak düşünülürken, diğerleri bunun bir yer adı (Simena?) olabileceğini savunur. Benzer şekilde, Zagaba kelimesi uzun bir süre boyunca, bir Likya hükümdarı olarak düşünülürken, gelen yeni bulgular ışığında, buranın büyük olasılıkla Orta Likya’daki Avşar Tepesi ile ilişkilendirilen bir yerel yer ismi olduğu ortaya çıkmıştır. Grekçe yazılı kaynaklar ve yazıtlar bize Likya kentlerinin Grekçe isimlerini verirken, Likçe yazıtlı sikkeler özgün isimlerini aktarmışlardır. Bunlardan bazıları, sikkelerde sırasıyla Wehñte ve Telebehi olarak yer alan Phellos ve Telmessos örneğinde olduğu gibi oldukça farklı olabilirler. Birkaç yıl önce bir açık arttırmada ortaya çıkan ilgi çekici bir sikke, ön yüzünde yer alan miğferli Athena başı ve arka yüzünde yer alan ahtapot ve Likçe Gakhe yazıtıyla eşsiz bir örnek teşkil etmektedir. Bu sikke, Likya bölgesinin doğusunda yer alan sahil kenti Gagai’nin ismini ilk kez Likçe olarak aktarmasından dolayı çok önemli bir örnektir.

Hükümdar Wekhssere adına basılmış Likçe sikke @ Classical Numismatic Group, Londra.

Karya nüfusunun da kendine ait bir dili vardı. Karcanın 1980’lerde yapılan tam deşifresi oldukça sıra dışı bir alfabeyi ortaya çıkardı. Öncelikle, harflerin büyük çoğunluğu şekil yönünden tipik Grek harflerine benziyor ancak ses değerleri bakımından Grekçedeki karşılıklarıyla bağdaşmıyorlardı. Karca yazı sistemi MÖ 1. binyıldaki diğer Anadolu dilleriyle benzerlik göstermez. Frigce, Lidce veya Likçe, Grekçe ile karşılaştırıldığında bu derecede bir sapma göstermez. Karca alfabe, bazı durumlarda görülen belirli harflerin biçimlerine ilişkin kuvvetli ayrılıklarıyla farklı yerel çeşitlilikler sunar. Ancak Karca yazı sisteminin en göze çarpan özelliği, tüm bu yerel farklılıkların altında yatan birliktir. Bazı harflerin biçimlerindeki bu yerel farklılıklar, Karya’nın kıyı bölgelerinde basılan ve Karca harfler içeren sikkelerde de görülmektedir.

Likçe ve Karca alfabelerinde ortak olarak kullanılan harfler bulunsa da, bunlar ses değerleri bakımından farklılık gösterir. Bu benzerlik bazı akademisyenlerin, hatalı bir şekilde, üzerinde OFOV yazıtı bulunan gümüş bir sikkenin Likçe olduğunu düşünmelerine ve kim olduğu anlaşılmayan bir Likya hükümdarını Uwug ismiyle eşleştirmelerine sebep olmuştur. Yakın zamanda bu sikkelerin aslında Karca oldukları ve Likya sınırına yakın bir bölgede bastırıldıkları ortaya çıkmıştır. Dolayısıyla sikke üzerindeki yazıtın Karca olduğu ve hükümdarın isminin de MÖ 5. yüzyılın ikinci yarısındaki bir dönemde bu bölgede hüküm süren Orou olduğu belirlenmiştir.

Hükümdar Orou adına basılmış Karca sikke @Hess-Divo AG, Zürich.

Likya-Karya sınırında bulunan ve söylentilere göre Fethiye’de ele geçen bir başka gümüş sikkenin ön yüzünde omuz ve topuk seviyesinde kanatları olan çıplak bir erkek ile bir boğa figürü ile iki satıra yayılmış Karca harfler yer almaktadır: atdr/iñ. Bağımsız bir kelime olarak rbiñ, Telmessos’ta yaklaşık olarak MÖ 420-400 arasında hüküm süren ve para bastıran Likya hükümdarı Erbbina ile benzerlik göstermektedir. Erbbina’nın bastırdığı sikkelerde Karca harfler kullanmasına ve Likya sınırı yakınlarında ya da Telmessos sınırları içerisinde Karya sikkeleri bastırmasına yol açan nedir? Kültürel anlamda Likya’ya dâhil olmasına rağmen tipik bir Likya kenti olmayan Telmessos’un kültüründe Karya öğeleri ve etkileri bulunmalıdır. Jeostratejik konumu, Telmessos’u, Likya’nın en batı noktaları üzerinde otorite kurmaya çalışan herhangi biri için vazgeçilmez kılmaktaydı. Karya ve Likya arasındaki sınırın, Kaunos ve Telmessos arasındaki ova üzerinde yer alması gerektiği düşünülmektedir, ancak zaman içerisinde yer değiştirdiğini de göz önüne alarak sınırı kesin bir çizgi ile tanımlamak mümkün değildir. Bu sınır bölgesindeki Karya ve Likyalılar arasındaki ilişkiler detaylı olarak belgelenmemiş olmalarına rağmen bazı varsayımlarda bulunulmuştur. MÖ 5. yüzyılda, büyük olasılıkla Erbbina’nın babasının da aralarında olduğu düşünülen Likya hükümdarları tarafından yönetilen Kaunos, Erbbina’nın üç Likya kentini fethetmesinde çıkış noktası sayılabilir. Erbbina’nın Karca sikkeleri, onun Batı Likya’daki hâkimiyetini savunan Karyalı paralı askerlere ödenmeleri amacıyla, hala Karya’da olduğu veya Telmessos’a vardığı sırada, seferinin başarılı olmasını garanti etmek amacıyla basılmış olabilir.

Gakhe (Gagai) kenti adına basılmış Likçe sikke   @Classical Numismatic Group, Londra.

Kuzeye doğru gidildikçe, başlıca bir liman kenti olan ve Karcada Kbid olarak bilinen Kaunos (Dalyan, Muğla) yer alır. Yakın zamana kadar, Hellenistik Döneme kadarki sürece tarihli hiçbir gümüş sikkenin Kaunoslulara ait olduğu düşünülmemekteydi. Daha geç örneklerin çoğunlukla arka yüzünde yer alan Karca harfler, kb, bugün kesin bir nitelendirme yapılmasına olanak sağlar. Bu sikkelerin ön yüzlerinde; gökkuşağı tanrısı ve tanrıların habercisi olan İris, veya onun Karya panteonundaki karşılığı bulunur; arka yüzlerinde ise üçgen şeklindeki bir kutsal taş (baetyl) yer alır. ‘Baetyl’ terimi (Aramicede ‘Tanrının Evi’ anlamına gelen beth el) antik dönemde tanrıların evleri gibi görülerek tapınılan, koni biçimindeki taşlardan yapılma kült objeler için kullanılır. Müslümanlar tarafından kutsal sayılan Kâbe'deki Siyah Taş, güncel bir ‘baetyl’ örneğidir. Kaunos’ta da, liman yakınlarında, yuvarlak biçimli bir yapının ortasına yerleştirilen, 4 m. yüksekliğinde bir ‘baetyl’ bulunmuştur.

Karca Kb(id) yazıtlı Kaunos sikkesi  @Classical Numismatic Group, Londra.

Keramos’ta bulunan (Ören, Gökova Körfezi) en erken sikkeler, yakın zamanda tanımlanan ve MÖ 400’de basılan bir dizi ufak tunç sikke ile özdeşleştirilmiştir. Bunların ön yüzünde sağa doğru duran bir boğa, arka yüzünde ise sağa doğru sıçrayan bir yunus figürünün altında Keramos’un yerli adını Karcada ilk kez gösteren üç adet Karca harf yer almaktadır: kbo. Bu özel örnekte harfler, büyük olasılıkla Karca yerine Grekçeyi daha bilen bir sikke oymacısının hatası olarak, tersyüz şekilde yerleştirilmişti.

Karya’da henüz tanımlanamamış bir darphaneye ait güzel bir sikke örneğinin ön yüzünde bir aslanın ön kısmı, arka yüzünde ise genç bir erkek başı betimlenmiştir. Bu başın sağ tarafında yer alan ve dbsjsb olarak çevrilen Karca harflerin anlamı bilinmemektedir. Sikkeyi basan darphanenin adına işaret ettiği düşünülmektedir.

Klasik Karya, doruk noktasına, adını Dünya’nın Yedi Harikası’ndan biri sayılan Halikarnassos’taki anıt mezarına, Mausoleion’a veren Mausolos (MÖ 377-353) döneminde ulaşmıştır. Bu dönemde, daha doğrusu babası Hekatomnos’un hükümdarlık döneminde, hanedana ait sikkeler yalnızca Grekçe yazıtlar içeriyordu ve tamamının ya da ilk harflerinin yer aldığı hanedanlık isimlerinden oluşuyordu. Bununla birlikte, Mausolos’un büyük babası Hyssaldomos’un bastırdığı bir dizi ufak gümüş sikke örneğinde, isminin baş harflerinin Karcası olan üç uçlu mızrak şeklinde ve u sesini veren bir harf ile darphane isminin ilk iki harfi olan NE: mu harflerinin birleşiminden oluşan Mylasa kelimesi yer almaktadır. Bunlar Mylasa’da bulunan ve Karca harfler içeren son sikkelerdir, bu tarihten sonraki tüm sikkeler Grekçe yazıtlıdır.

Ön yüzünde Side kentinin adı Grekçe olarak yazılmış sikkenin arka yüzünde Sidece yazıt yer almakta @Classical Numismatic Group, Londra.

En son anlaşılan Anadolu dillerinden biri olan Sidece, Side’de ve Antalya’nın doğusunda yer alan Pamfilya kıyılarında konuşulmaktaydı. MÖ 3. ve 2. yüzyıllara tarihlendirilen yaklaşık 10 adet Sidece yazıt bulunmuştur ve bunların ikisi Grekçe-Sidece iki dilli yazıtlardır. Sidece, ayrıca MÖ 5. ile 3. yüzyıllar arasına tarihli ve Side ile Aspendos’ta basılmış sikke yazıtlarından da bilinmektedir. Sidece yazı sistemi, henüz bir kısmının ses değeri verilemeyen, Sami ve Grek harflerinin bir karışımından oluşmaktadır. Side’de bulunan ve MÖ 5. yüzyılın başına tarihlendirilen bir erken gümüş sikkenin ön yüzünde Side’nin sembolü olan nar, kentin Grekçe ismi ile birlikte betimlenmiştir. Arka yüzünde ise bir kartal figürü ile anlamı henüz anlaşılamayan bir Sidece yazıt yer almaktadır. Antik dönemde basılmış olan sikkedeki ikinci satır anlaşılamamaktadır. Side’den çok uzağa gitmeden, Aspendos darphanesinde, ön yüzlerinde iki güreşçi ile arka yüzlerinde bir atıcı ile kentin adının Sidecesi yer alan bir dizi gümüş sikke basılmıştır.

EN ÇOK OKUNANLAR

Tarlada Yürüyüş Yapan Kadın 2150 Gümüş Sikke Buldu

Prag'ın güneydoğusundaki Kutnohorsk kentinde tarlada yürüyüş yapan bir kadın, çiftçilik faaliyetleri sırasında yüzeye çıkan birkaç gümüş sikkeye rastladı. Çek Cumhuriyeti'nde şimdiye kadar bulunan en büyük erken ortaçağ sikke istifini açığa çıkardığının farkında değildi.

SON İÇERİKLER