Tapınaklar Arasında Kutsal Bir Yolculuk
Anadolu’da Hac Hellenistik ve Roma Dönemleri
Anadolu’da en ünlü festival büyük olasılıkla Efes’teki (Ephesos) “Ephesia” adı verilen Artemis festivaliydi. Apollon’un kız kardeşi olan Yunan tanrıçası Artemis, genellikle genç kızları koruyan bakire bir avcı idi. Artemis’in, Efes’teki kült imgesi Yunan standartlarından farklıdır. Özellikle göğüs çevresinde yer alan çok sayıda yuvarlak objenin açıklanması zordur.
- Yazar : Ian RUTHERFORD
- Tarih : 2020-06-08 18:54:13

Didyma’ya giden kutsal yol üzerindeki oturan heykeller (Brankhidler)
Dini nedenlerle çıkılan belli bir uzunlukta bir yolculuk olarak tanımlanan hac yolculuğu, dünyanın neredeyse her yerinde görülür. Antik Yunan-Roma dünyasında yapılan hac yolculukları, yolculuğun amacına bağlı olarak farklı türlere ayrılır. Bunlardan en yaygın olanları festivaller, kehanet merkezlerine yolculuklar veya şifa bulma amaçlı çıkılan yolculuklardır. İnsanlar kimi zaman, bir yeri, o yerin sahip olduğu derin kültürel önemden dolayı ziyaret ederler. Bazı ender durumlarda ise, hac yolculuğunun amacı ezoterik bir gizem kültüne inisiye olmaktır.
Antik çağda yapılan hac yolculuklarını ayrıca, bu yolculuklara çıkan kişilere göre de sınıflandırmak mümkündür. Hac yolculuğuna çıkanlar sıradan bireyler olabileceği gibi, kent devletleri tarafından gönderilen ve “theoroi” (gözlemci) olarak adlandırılan resmi temsilciler de olabilir. Bu temsilciler festivallere katılarak, temsil ettikleri kent adına kurbanlar verirler. Ayrıca, kral ve hükümdarların da hac yolculuğuna çıktığı bilinmektedir.
Hac yolculuklarının, Antik Yunan-Roma dünyasında, MÖ 6. yüzyıldan Roma İmparatorluğu’nun ilk kurulduğu döneme kadar yapıldığı bilinmektedir. Hac yolculuklarına dair bilgi veren kaynaklar daha çok Hellenistik Dönem ve sonrasına (MÖ 3. yüzyıl ve sonrası) tarihli yazıtlar ve edebi metinlerden oluşmaktadır.
Antik Yunan-Roma dünyasında yapılan hac yolculuklarında varış yeri genellikle Anadolu’da bir yer olmuştur. Yolculuğa çıkanlar, genellikle zaten Anadolu’da yaşayan insanlar, ve bazen de uzaklardan gelenlerden oluşuyordu. Anadolu’da yaşayanlar kimi zaman hac yolculuklarını Anadolu dışına yapıyorlardı. Örneğin, Türkiye’nin batı veya güney kıyılarında yaşayan Yunanlar, sık sık Yunanistan’daki Delphi veya Kuzey Ege’deki Samothraki Adası’nda yapılan ve Anadolu, Trakya ve Karadeniz’den katılımcıların olduğu festivallere gidiyorlardı.
Artemis adına keçi kurban ediliş sahnesi Brauron Müzesi, Yunanistan © Aristidis Vafeiadakis
Festivaller
Antik dünyadaki hac yolculuklarının başlıca türlerinden biri festivallerdir. Bazı festivallere yalnızca tek bir kent ve yakın çevresinden gelen insanlar katılırken, bazılarının bütün bir coğrafi bölge veya daha geniş bir dini ağı kapsayan daha geniş bir katılım alanı oluyordu. Anadolu’da en ünlü festival büyük olasılıkla Ephesos’taki (Efes) “Ephesia” adı verilen Artemis festivaliydi. Apollon’un kız kardeşi olan Yunan tanrıçası Artemis, genellikle genç kızları koruyan bakire bir avcı olarak temsil edilir. Yunanlar, Artemis’in Ephesos’taki kültünün temellerinin Amazonlar tarafından atıldığına inanırlar. Artemis’in, Ephesos’taki kült imgesi Yunan standartlarından farklıdır, özellikle göğüs çevresine taktığı çok sayıda yuvarlak objenin açıklanması zordur. Ephesos Artemisi kültü, Yunan-Roma dünyasında oldukça yaygındı ve Ephesos’taki festivale, büyük olasılıkla kent devletlerinin resmi temsilcilerinin (theoroi) de dahil olduğu, bu çok geniş katılım alanından ziyaretçiler geliyordu. Ancak ne yazık ki bu festival ve festivale olan katılım üzerine kesin belgeler bulunmamaktadır. 5. yüzyıla tarihli bir kaynakta İonyalılar’ın (İyonyalılar) “Ephesia” festivaline katıldıkları belgelenmektedir. Yunan şair Kallimakhos’a göre, Ephesos’a gelen ziyaretçiler, kutsal ağaçtan parçalar kazıyarak, bunları hatıra olarak evlerine götürüyorlardı. Festivalde, Ephesos Artemisi adına yapılan heykellerin gelen ziyaretçilere sunulduğunu, MS 1. yüzyılda Hristiyanlığın gelişiyle bu heykelleri yapan kişilerin işlerini kaybetme tehdidiyle karşı karşıya olmalarını ifade eden bir gelenekten biliyoruz. Tüm bunlar göz önünde bulundurulduğunda, Ephesos’ta yapılan festivalin, geniş bir alandan katılımcıların geldiği büyük çaplı bir festival olduğunu düşünebiliriz.
Anadolu’nun çeşitli yerlerinde bu tür benzer festivaller gerçekleştirilmiştir. Örneğin, bir kaynağa göre (MS 2. yüzyılda yaşamış bir fizyonom olan Polemon’un risalesinin Arapça çevirisi) Pamphylia bölgesindeki Perge’de, Artemis’in yerel karakterli bir tasviri adına düzenlenen festival, “ülkenin sınır bölgelerinden hac yolculuğuna çıkan insanların geldiği” bir festival olarak betimlenmiştir. Strabo’ya göre, Antik Pontus’taki Komana’da, yerel tanrıça Ma Bellona adına düzenlenen festivale “her yerden, hem kentlerden, hem de kırsal bölgelerden kadın ve erkekler” katılmıştır. Tanrıça heykelinin tapınak dışarısına çıkarılarak kentte gezdirilmesi (exodus) Komana’daki festivalin temel odak noktasıdır. Karia bölgesinde ise, Panamara’da yapılan Komuria festivaline, Rodos Adası’nı da kapsayan, Güneybatı ve Batı Anadolu’da geniş bir bölgeden temsilcilerin katıldığını biliyoruz.
Bazen bir festival katılmak, bir siyasi örgütlenmeyi güçlendirmenin yollarından biriydi. Örneğin, Likya Birliği’ne bağlı kentler Leto’ya adanan ve Ksantos’ta gerçekleştirilen festivalde bir araya geliyorlardı. Benzer şekilde, 12 İon (İyon) kentinden oluşan Panionia Birliği, Priene yakınlarındaki Mykale Dağı’nda bulunan bir tapınakta düzenlenen “Panionia” (tüm İonyalılar) festivalinde düzenli olarak bir araya geliyorlardı. Kuzeybatı Anadolu’daki Troas kentlerinin de, Athena adına Ilion’da düzenlenen bir festivale temsilcilerini yolladıkları bilinmektedir.
Hellenistik Dönemde, kentler yeni festivaller düzenleyerek, bu etkinliklerin tüm Yunan dünyasında duyulması için elçilerle haber gönderirlerdi. Bunun en güzel örneklerinden biri, MÖ 207 yılında, tanrıça Artemis Leukophyrene onuruna her dört yılda bir festival düzenleyen Karia bölgesindeki Menderes Magnesiası olmuştur. Yunan dünyasındaki tüm kentlere elçiler göndererek, kentin dokunulmazlığının tanınmasını ve festivale katılmalarını talep etmiştir. Gelen yanıt ise büyük çoğunlukla olumludur. Bireysel talepler ve yanıtlarına (yanıtlar genellikle özgün yerel dillerde yazılmıştır) ait kopyalar, Magnesia’da yer alan yazıtlarda görülmektedir.
‘Versailles Artemisi’ olarak adlandırılan mermer heykelde tanrıça Artemis simge hayvanı geyik ile birlikte betimlenmiştir. MS 1.-2. yüzyıllar Musée de Louvre, Paris © DEA / G DAGLI ORTI‘Versailles Artemisi’ olarak adlandırılan mermer heykelde tanrıça Artemis simge hayvanı geyik ile birlikte betimlenmiştir. MS 1.-2. yüzyıllar Musée de Louvre, Paris © DEA / G DAGLI ORTI
Kehanet Merkezleri
Anadolu’da kehanet merkezi olduğu bilinen çok sayıda tapınak vardı. En önemli kehanet merkezleri Patara, Didyma, Klaros ve Gryneion’da bulunanlardı. Buradaki kahinlerin tümü, Yunanların kehanet ile en çok bağdaştırdıkları tanrı olan Apollon’un yerel karakterli tasvirleri ile ilişkilendirilmektedir. Apollon’un kendisinin de antik çağda Lykia ile özel bağlantılarının olduğu kabul edilmekteydi. Pek çok akademisyen, bugün Apollon’un Anadolu kökenli olabileceğini düşünmektedir. Henüz MÖ 5. yüzyılda, Patara Apollon’un başlıca kehanet merkezlerinden biri olarak görülüyordu. Kentin adı Hitit kaynaklarından da bilindiğinden, tapınağın çok daha erken tarihli olduğu düşünülmektedir. Kuzeybatı Anadolu’daki (“Aeolis”) Gryneion da önemli bir kehanet merkeziydi. Didyma, İonya bölgesindeki Miletos kentine bağlıydı. Didyma’nın MÖ 6. yüzyılda Pers istilasından önce aktif olduğu bilinmektedir; hatta kehanetlik ile ilgili bilinen en erken bilgilerin bazıları burada bulunmuştur. Küçük Asya’nın batısındaki kentler ile Rodos gibi bazı uzak bölgelerden gelen adaklar, Hellenistik döneme ait envanter listeleri ile kayıt altına alınmıştır. Didyma’daki kehanet merkezinin MS 3. yüzyılda hala aktif olduğu bilinmektedir.
Roma İmparatorluğu döneminde, tüm Anadolu’daki en önemli dini merkez haline gelen Klaros, en iyi belgelenmiş kehanet merkezidir. Dini temsilcilerin ziyaretleri, tapınakta yer alan yazıtlarda belgelenmiştir. Buradaki 300’den fazla yazıtın çoğu kesin olarak tarihlendirilebilmektedir. Dini temsilciler, tapınakta performans sergileyecek çocuk koroları ve bazen kahine danışacak bir elçiden (“theopropos”) oluşmaktaydı. Temsilcilerin çoğu İonya, Karia, Lydia, Phrygia ve kuzey bölgeler dahil olmak üzere Anadolu’dan gelmekteydi. Ayrıca, Trakya, Karadeniz ve Girit Adası’ndan gelenler de vardı. Ancak Kıta Yunanistan’dan çok az ziyaretçi geliyordu. Menderes Nehri’nin diğer ucunda bulunan, Karia’nın doğusu ile Phrygia’nın batısında yer alan bir grup kentten çok sayıda temsilci geliyordu. Lykos Irmağı’nın güneyindeki Laodikeia kentinin, MS 2. ve 3. yüzyıllarda Klaros’a en az 40 temsilci gönderdiği bilinmektedir.
Tapınakta verilen kehanetler dizeler halinde yazılmış ve bazen danışan kişilerin kentlerinde bulunan yazıtlarda sergilenmiştir. Bu metinlerin çoğu MS 2. yüzyılda Roma dünyasını kırıp geçiren bir salgın hastalık ile ilgilidir. Bazıları, salgın hastalıktan kurtulmak için yapılması gereken kurban ibadetleri ile ilgili ayin kuralları hakkında bilgi verir, bazıları ise Likya bölgesindeki Oinoanda kentindeki örnekte olduğu gibi, anlaşılması güç bir sinkretik mistisizmden bahseder.
“Öğretilmemiş, annesiz, yok edilemez, ismi olmayan, birçok ismi olan, evi ateş içinde, bu tanrıdır. Biz melekler tanrının yalnızca küçük bir parçasıyız. Soranlar için, istemek tanrının doğasındadır, o böyle açıklar: her şeyi gören Aether tanrıdır. Ona bakmalı ve onu doğuda gördüğünde dua etmelisin.”
Apollon Yunan dünyasında uzun süre boyunca güneş ile ilişkilendirilmiştir. Kahinlerin tümü Apollon ile ilişkili değildir. Bu tür kehanetlere rastladığımız bir diğer merkez de, Lydia ve Phrygia bölgelerinin sınırlarında yer alan Menderes Nehri’nin yukarı vadisinde yer alan Pamukkale’deki Hierapolis’tir. Burada, Apollon Tapınağı’nın içerisinde olduğu saptanan ve koku yayan bir buharın dışarı salındığı Ploutonion adı verilen bir yer altı odası bulunuyordu. Burada salınan gazın insan ve hayvanlar için zehirli olduğu ancak gallus adı verilen Kibele’nin hadım rahiplerinin bu gazdan çok az etkilenerek esrime haline girdikleri ve bu halde kehanette bulundukları bilinmektedir.
Bir diğer kehanet tanrısı, MS 2. yüzyılda, Aleksandros adındaki bir peygamber tarafından Karadeniz kıyısındaki Abounouteikhos’da kurulan Glykon adındaki tanrı-yılandır. Samosatalı Lukianos adındaki bir Yunan yazar, “Aleksandros veya Sahte Peygamber” adlı hiciv niteliğindeki çalışmasında, MS 170 yılında hayatını kaybettiği sırada Asia konsülü olan P. Mummius Sisenna Rutilianus ile dalga geçmektedir.
KLAROS_10 Klaros (merdiven-koridor)
“Ancak kehanet mabedinin şöhreti İtalya’ya yayıldığında ve Roma kentini sardığında, istisnasız herkes, her biri diğerinin topuklarında, acele etti, bazıları kendileri gitti, bazıları başkalarını gönderdiler; bu, kentte en büyük güce ve en yüksek mertebeye sahip olanlar için böyleydi. Bunlardan ilki ve en başta geleni doğuştan bir aristokrat olan Rutilianus’tu. O çok sayıda Roma devlet dairesini sınadı, tüm bunlara rağmen, tanrıları ilgili düşünceleri çok zayıftı ve onlar hakkında tuhaf fikirlere sahipti. Bir çelenkle bezeli bir taş gördüğünde, hemen yüzünün üstüne düşerdi, yeri öper ve onun yanında uzun bir süre durarak adaklar adar, helallik isterdi.”
Şifa Bulma Amaçlı Hac Ziyareti
Bir diğer hac türü de şifa bulma amaçlı çıkılan hac ziyaretidir. Bu tür hac ziyaretleri Yunan-Roma dünyasında sağlık tanrısı Asklepios’a adanan tapınaklarda gerçekleşir. Sağlık merkezi olarak işlev gören Asklepieionlarda hastalar, tanrıların hangi tedavi yöntemini öğüt verdiğini bulmak için rüya inkübasyonuna (istihare) yatarlardı. Ayrıca Asklepieionlarda daimi olarak kalan gerçek doktorlara da danışırlardı. Bazı durumlarda hastalar burada uzun bir süre kalırlardı. Kıta Yunanistan’daki Epidauros’ta ünlü bir Asklepieion vardı. Ayrıca Kos Adası’nda da bir Asklepieion bulunuyordu. Pergamon’da (Bergama) Zeus ve Asklepios’a adanmış bir Asklepieion bulunmaktadır. MÖ 4. yüzyılda kurulan bu merkez, hızlı bir şekilde Pergamon Krallığı’nın ana kültü haline gelmiştir. MÖ 2. yüzyılda yıkılan Asklepieion, MS 2. yüzyılda Roma imparatoru Hadrianus’un desteğiyle yeniden yapılmıştır. Pergamon Asklepieionu’nun ziyaretçileri ve uzun dönem sakinleri çoğunlukla Küçük Asya’dan gelmiştir. Ünlü hekim Galen burada kısa bir süreliğine çalışmıştır ancak Pergamon Asklepieionu’nun en ünlü hastası, aslen Smyrnalı olan ancak Mysia’dan gelerek burada 2 yıl kalan (MS 145-147) ünlü Yunan hatip Aelius Aristides olmuştur. Burada kaldığı süre ve ayrıca tüm hayatı boyunca kronikler yazan Aelius Aristides, Kutsal Anlatılar adlı otobiyografik eserinde hem kendi deneyimlerini hem de tanrı tarafından bahşedilen duaları kaydetmiştir. Aelius Aristides, burada kaldığı süre boyunca inkübasyon yoluyla tanrıyla iletişim kurmuş, tedavi görmüş ve tedavi gördüğü dostlarıyla birlikte diğer birtakım dini ve kültürel faaliyetlerde bulunmuştur. Ayrıca Asklepios ve tapınakla ilgili görüşlerinden bahsettiği, çoğu günümüze ulaşan konuşmalar yapmıştır.
Aelius Aristides, Kutsal Anlatılar’ında, ayrıca Kuzeybatı Anadolu bölgesinde tedavi amaçlı çıktığı, çeşitli kısa hac yolculukları ile ilgili bilgi vermiştir. Bu yolculukların çoğu Asklepios ile rüyasında kurduğu iletişimler ile ilgilidir. Bunlar bölgedeki çeşitli nehirlere arınma amaçlı yaptığı kısa yolculuklardır. Bu nehirler arasında Smyrna’daki Meles Çayı, Bakırçay (Caicus) ve MS 143’te hastalığı başladığında iki kez ve daha sonra MS 152’de tekrar ziyaret ettiği Kuzey Mysia’daki Aisepos Nehri yer alır. Tüm bunlar, bölgenin dini topografyasının ne kadar zengin olduğunu ve buraya yapılan dini yolculukların boyutunu göstermektedir.
Efes Antik kenti, Artemis Tapınağı kalıntıları
Roma dönemindeki bir diğer önemli Asklepieion, Pergamon gibi aynı zamanda bir kültürel merkez olan, Anadolu’nun diğer ucundaki Kilikya bölgesinde yer alan Aigeai’deki Asklepieion’dur. İmparator Konstantin tarafından kapatıldığı MS 313 yılına kadar hala önemini bu merkez, kapandıktan sonraki dönemde de önemli bir ticaret merkezi olarak kullanılmaya devam etmiştir.
Asklepios dışında, iyileştirici gücü olduğuna inanılan başka tanrılar da vardı, örneğin Karia ve Lydia bölgelerinin sınırında yer alan Nysa kentinde, ölülerin tanrısı Pluto’ya (Hades) ve karısı Persephone’ye (Kore) adanan bir tedavi merkezi vardı. Kilikya’da bulunan Seleukia’da (Silifke), Aziz Thekla’nın mezarının bulunduğu yerde ise MS 4. yüzyıla tarihli bir Hristiyan tedavi merkezi bulunuyordu.
Hac ve Gizem Kültleri
Antik dünyada yapılan hac ziyaretlerinin bir diğer önemli türü, yolculuğa çıkan ziyaretçinin özel bir dini mevkiye eriştiği inisiyasyon (başlatma) veya el verme ritüellerinin yapıldığı törenlerdir. Atina yakınlarındaki Eleusis kenti, Demeter ve Kore onuruna düzenlenen ritüel ve gizemleriyle ünlüdür. Eleusis’te düzenlenen gizem törenlerine katılan adaylar, yer altı dünyasında ayrıcalıklı bir statüye sahip olacaklarını garantileyen bir deneyim yaşarlardı. İnisiyasyon için çıkılan hac yolculukları Anadolu’da fazla yaygın değildi, ancak Klaros’taki kehanet merkezinde yapılan kahine danışma işlemi bir tür inisiyasyon şeklinde temsil edilmiştir. Tanrıya danışan kahin temsilcilerinin ilk olarak bir “inisiyasyon” (muesis) geçirdiği, daha sonra ise tabiatından dolayı gizemli olan “içeriye adım atma” adı verilen bir aşama ile devam ettiği söylenmektedir. Bu iki aşamanın, bağımsız ritüel aktivitelerinden çok, kahine danışma işleminin bütünleyici parçaları olmaları muhtemeldir. Burada yapılan inisiyasyon işlemi belki de, Klaros’ta daha önceden bilinen mistik sinkretik dini öğretilerle ilişkiliydi.
Yunan ve Roma dünyasında inisiyasyon ile ilişkili olduğu düşünülen tanrılardan biri de Ana Tanrıça Kibele’dir. Anadolu kökenli bir tanrıça olan Kibele’ye, özellikle Phrygia, Lydia ve Troas bölgelerinde tapınılırdı. Kibele kültünün ana merkezi, Phrygia (bugünkü Ballıhisar) bölgesindeki bir tapınma alanı olan Pessinus’tur. MÖ 6. yüzyılda Yunan dünyasında giren Kibele kültü, daha sonra Romalılar tarafından da benimsenmiştir ancak Roma İmparatorluğu, Pessinus’a hac ziyaretinde bulunulması yerine, tanrıçanın kült sembolü olan kutsal taşın MÖ 205 yılında Roma’ya getirilmesini sağlamıştır. Klasik veya Hellenistik dönemlerde Pessinus’a hac yolculuğu yapıldığına dair herhangi bir bulguya rastlanmamıştır ancak hiç yapılmadığına inanmak güçtür ve eğer elimizde daha iyi bulgular olsaydı yapılmış olduğunu görürdük. Pessinus’a yapıldığı bilinen tek hac yolculuğu Roma İmparatoru Julianus “Apostata” tarafından MS 363 yılında gerçekleşmiştir. Julianus, tüm ülkede hızla yayılan Hristiyanlığa karşı, Yunan-Roma paganizmini yeniden canlandırmak istemiştir. Tanrıların Annesine İlahi’de gördüğümüz üzere, onun Attis ve Kibele’nin mitolojik hikayesinde bir tür Neoplatonist sembolizm görmüş olduğu düşünülür.
Daha erken tarihli bir Yunan şiirinden esinlenildiği düşünülen Romalı şair Catullus’un bir şiirinde (şiir 63) Pessinus’a yapılan bir tür hac ziyaretinden bahsedilmiştir. Şiirde, Attis adındaki bir adam, Kibele’ya tapınmak için Phrygia’ya gelir ve burada gece yapılan bir festivalde ilahi bir gücün etkisi altında kalarak kendini hadım eder. Böylece kendini Kibele’nin hizmetine adayan bir hadım rahip “gallus” olur. Ertesi sabah kararından pişmanlık duyan Attis, evinin hasretiyle yanıp tutuşur ancak Kibele onu hayatının sonuna kadar hizmetçisi olarak kalmaya zorlar. Şiirde Attis’in kökeni belirtilmemiştir ancak “derin denizler aşarak” Phrygia’ya ulaştığı belirtilmektedir. Öyleyse onun hac yolculuğuna çıktığı düşünülebilir. Şiirde yazanların gerçek olup olmadığı, herhangi birinin gerçekten Pessinus’a gelerek, böylesine vahşi bir şekilde tanrıçanın kültüne girip girmediği bilinmemektedir. Ancak şiirin izlediği, bir tapınağa gelerek kült içerisine inisiye olan kişi modeli, gizem kültü için çıkılan yolculuk modeli ile benzerlikler göstermektedir.
Kültürel Hac
Bazı yerler, dini bağlantılarından dolayı değil, kültürel bağlantılarından dolayı hac merkezleri veya “kutsal turizm” merkezleri haline gelmiştir. Truva Savaşı’nın geçtiği yer olarak bilinen ve Doğu ile Batı arasındaki tüm savaşların sembolü haline gelen Truva Antik Kenti bunun iyi bir örneğidir. Kendilerini, Troas’ta bulunan Akhilleion’a gömülen “Akhalıların en iyisi” Yunan kahraman Akhilleus ile bağdaştıran hükümdarlar buraya sembolik hac yolculukları yapmışlardır. Kuzey Yunanistan’daki Teselya bölgesinden olduğu bilinen Akhilleus’un mezarı ayrıca bu bölgedeki kentler için bir hac merkezi olmuştur. Yunan yazar Philostratus’a (MS 3. yüzyıl) göre, 14 kutsal temsilci (“theoroi”) siyah yelkenleri olan bir gemiyle denize açılarak, beraberlerinde getirdikleri bir adet siyah ve bir adet beyaz öküzü mezarın yanında kesiyorlardı. Bu gelenek, arada bazı kesintilerle birlikte, MS 3. yüzyıla gelene kadar yüzyıllar boyunca sürmüş olmalıdır.
Truva’yı ziyaret eden ünlü isimler arasında, Athena’ya adakta bulunan, Akhilleus’un mezarını ziyaret eden ve yarışlar düzenleyen Büyük İskender, Julius Sezar (Jül Sezar?) ve Roma İmparatorları Augustus, Hadrianus ve Homeros’un İlyada’sında Akhilleus’un hareketlerinin bir öykünmesi olarak azat edilmiş kölesi Festus için muhteşem bir cenaze töreni düzenleyen Roma İmparatoru Caracalla yer alır. Romalılar, Truva Savaşı’nın ardından İtalya’ya göç eden, Julius Sezar’ın da soyundan geldiği, Truvalı kahraman Aeneas’ın soyundan geldiklerini düşünmeleri nedeniyle Truva ile özel olarak ilgilenirler.
Yunan tarihçi Herodot’a göre, Truva’yı ilk olarak, MÖ 480 yılında sefere çıktığı Yunanistan yolunda, dev ordusuyla burada duran Pers kralı Kserkses ziyaret etmiştir. Skamandros Nehri’ne gelerek, Priamos’un kalesine bakan Kserkses burada bin adet öküz kurban vermiştir. Eğer bu hikaye gerçekten doğruysa, Kserkses Truva’nın Yunan geleneğindeki öneminin farkına vararak buraya gelmeyi tercih etmiş olabilir ve Yunanistan’la olan anlaşmazlığı da Truva Savaşı’nın bir tür tekrarı olarak yorumlanabilir.
EN ÇOK OKUNANLAR
Altınlarla Donatılmış Trakyalı Savaşçı Mezarı Bulundu
Arkeologlardan oluşan bir ekip, Bulgaristan'ın Topolovgrad kenti yakınlarındaki Kapitan Petko Voyvoda köyünde çok heyecan verici bir keşifte bulunarak, Trakyalı bir savaşçının mezarını ve altından oluşan pek çok eseri ortaya çıkardı.
- Trakyalı
- Trak
- Savaşçı
- Süvari
- Mezar
- Altın
- Yüzük
- Hançer
- Zırh
- Hazine
- At
- Bulgaristan
- Thracian
- Thracian
- Warrior
- Cavalry
- Tomb
- Gold
- Ring
- Dagger
- Armour
- Treasure
- Horse
- Bulgaria
- Arkeoloji
- Tarih
- Sanat
- Sanat Tarihi
- Antik
- Kültür
- Medeniyet
- Archaeology
- Archaeological
- History
- Art
- Art History
- Heritage
- Culture
- Civilization
- Haber
- Gündem
- Güncel
- Aktüel
- Arkeolojik Haber
- Archa
Tarlada Yürüyüş Yapan Kadın 2150 Gümüş Sikke Buldu
Prag'ın güneydoğusundaki Kutnohorsk kentinde tarlada yürüyüş yapan bir kadın, çiftçilik faaliyetleri sırasında yüzeye çıkan birkaç gümüş sikkeye rastladı. Çek Cumhuriyeti'nde şimdiye kadar bulunan en büyük erken ortaçağ sikke istifini açığa çıkardığının farkında değildi.
SON İÇERİKLER
Roma Gladyatörlerinin Aslanlarla Dövüştüğüne Dair İlk Kanıt Britanya'da Keşfedildi
- Gladyatör
- Aslan
- Hayvan
- Savaşçı
- Dövüş
- Dövüşçü
- Kolezyum
- Arena
- Kemik
- Analiz
- İngiltere
- Britanya
- Roma Dönemi
- Gladiator
- Lion
- Animal
- Warrior
- Fighting
- Fighter
- Colosseum
- Arena
- Bone
- Analysis
- England
- Britain
- Roman Period
- Arkeoloji
- Tarih
- Sanat
- Sanat Tarihi
- Antik
- Kültür
- Medeniyet
- Archaeology
- Archaeological
- History
- Art
- Art History
- Heritage
- Culture
- Civilization
- Haber
- Gün
400 Bin Yıllık Eserler İnsanların Yaptığı En Eski Fildişi Nesneler mi?
- Fildişi
- Alet
- İnsan
- Evrim
- Üst Paleolitik Dönem
- Mamut
- At
- Yünlü Gergedan
- Vahşi Kedi
- Homo heidelbergensis
- Ivory
- Tool
- Human
- Evolution
- Upper Palaeolithic
- Mammoth
- Horse
- Woolly Rhinoceros
- Wild Cat
- Ukrayna
- Arkeoloji
- Tarih
- Sanat
- Sanat Tarihi
- Antik
- Kültür
- Medeniyet
- Archaeology
- Archaeological
- History
- Art
- Art History
- Heritage
- Culture
- Civilization
- Haber
- Gündem
- Güncel
- Aktüel
Olağanüstü Bir Keşif: Prens Waser-If-Re'nin Mezarı Bulundu
- Prens
- Waser-If-Re
- Saqqara
- Mezar
- Heykel
- Mısır
- Antik Mısır
- Prince
- Tomb
- Statue
- Egypt
- Ancient Egypt
- Arkeoloji
- Tarih
- Sanat
- Sanat Tarihi
- Antik
- Kültür
- Medeniyet
- Archaeology
- Archaeological
- History
- Art
- Art History
- Heritage
- Culture
- Civilization
- Haber
- Gündem
- Güncel
- Aktüel
- Arkeolojik Haber
- Archaeology News
- Ancient
- World Archaeology