Kelenderis Mozaiği

Bir Manzara Mozaiği

Kelenderis’te 1989-1993 yılları arasında gerçekleştirilen kazılarda ortaya çıkarılan manzara mozaiğinin en önemli özelliği bir liman (ki bu Kelenderis limanıdır), bunun kıyısında surlarla çevrili bir yarımada ile bir hamam ve bir portikin oluşturduğu, daha çok limanın çevresindeki yapılara yönelik gösterimdir.

Bir liman ve çevresindeki yapıları gösteren Kelenderis Mozaiği topografik anlatım içeren manzara betimli mozaiklerin Kilikya Bölgesi’ndeki temsilcisidir.

Antik Çağ resim sanatında, günümüzdeki ifadesiyle, peyzaj olarak adlandırılan manzara resimlerinin en güzel örnekleri Hellenistik Dönemde yapılmış olsa da, bu türün en eski örnekleri Mısır mezar duvarlarında karşımıza çıkar. Resim sanatından etkilenerek uygulamaya konan mozaik sanatındaki manzara resimlerinin ilginç örnekleri de yine Hellenistik Dönem sonlarında görülmeye başlar ki, bunlardan en tanınmışı İtalya’da Palestina’da bulunan “Nil Manzarası” mozaiğidir. Roma Erken İmparatorluk Döneminde, özellikle Pompeii’de III. ve IV. stil evrelerine ait evlerin duvarlarında orijinalleri Hellenistik Dönemde yapılmış kent ve fantastik kır veya kent manzaralarına ait resimlerin kopyalarıyla karşılaşsak da, zemin mozaiği olarak pek örnek görmek mümkün değildir; olanlar da genellikle mitolojik bir konunun fonunu oluştururlar. Türkiye’deki, Efes (Ephesos), Antakya (Antiokheia) ve Belkıs (Zeugma) gibi Roma İmparatorluk Döneminin görkemli ve resim ve mozaik uygulamalarının güzel örneklerinin ortaya çıkarıldığı antik kentlerde manzara betimli mozaiklerin de sayıları oldukça sınırlıdır.

Geç Antik Çağda da bu konuların söz konusu olduğu mozaik örnekleri de sayıca az olsa da, günümüze ulaşan bazı örnekler oldukça ilginçtir. Bunların başında şimdi Ürdün’de, bir kilisenin zeminini süsleyen ve Ortadoğu coğrafyasına ait bir harita olma özelliği taşıyan Madaba Mozaiği gelir. Aynı zamanda “Harita Mozaiği” olarak da bilinen bu örnekte bu coğrafyanın Kudüs başta olmak üzere tanınmış kentler, bunlar arasındaki yollar, Lut gölü gibi önemli göl ve nehirler gösterilmiş, bunların adları da Grekçe harflerle yazılmış olarak yanlarına yerleştirilmiştir. Kendine özgü bir derinlik anlayışıyla gerçekleştirilen bu betimlemelerden yola çıkarak araştırmacılar söz konusu kentlerin planlarını ve önemli yapıları yorumlamaya çalışmışlardır.

Erken Hıristiyanlık Döneminin (MS 6. yüzyıl) dini merkezlerini ve bu dinin ortaya çıktığı topraklar ve buradaki kentleri tanıtmaya yönelik bu çalışmanın benzer anlayışla yapılan başka örnekleri de vardır. Bunlardan en önemlisi Antakya’da Yakto Kompleksi’nin üst katmanındaki Megalopsykhia betimli panonun çerçevesini oluşturan ve Antakya’nın yapılarını (Topografik Mozaik olarak da adlandırılıyor) ve insanlarını gösteren manzaradır.

İşte bu örneklerin içerisinde dikkat çeken bir örnek de Kelenderis’te 1989-1993 yılları arasında gerçekleştirilen kazılarda ortaya çıkarılan manzara mozaiğidir. Bu örneğin diğerlerinden ayrılan en önemli özelliği bir liman (ki bu Kelenderis limanıdır), bunun kıyısında surlarla çevrili bir yarımada ile bir hamam ve bir portikin oluşturduğu, daha çok limanın çevresindeki yapılara yönelik gösterimdir. Burada yapılan bir balığın veya bir kuşun gözünden bakılıyormuş gibi, liman çevresindeki yapılar farklı birbirine ters yönlerde ve değişik bir üç boyut anlayışıyla konumlandırılmışlardır. Bu duruma limana yanaşmış tekneler de uymuştur. Sahnede ne bir insan ne de bir ağaç vardır. Bunun yerine Kelenderis’in günümüzdeki topografyasına uyan bir düzenleme dikkat çekicidir. Bu yüzden bunu bir tür kent planı, kent rehberi olarak algılamak yerinde olur: Bu planda –özellikle buraya gelen bir yabancı için- önemli olan yapılar, yani surlar içinde bir kilise, şehir kapıları, yöneticinin şatosu, taverna, antrepo ve nihayet liman kentlerinin olmazsa olmazı hamam.

Böylece çağdaşı Madaba, Yakto ve diğer zemin mozaiklerinin geleneğinde bir yapım olan Kelenderis Mozaiği topografik anlatım içeren örneklerin Kilikya Bölgesi’ndeki temsilcisidir.            

EN ÇOK OKUNANLAR

Tarlada Yürüyüş Yapan Kadın 2150 Gümüş Sikke Buldu

Prag'ın güneydoğusundaki Kutnohorsk kentinde tarlada yürüyüş yapan bir kadın, çiftçilik faaliyetleri sırasında yüzeye çıkan birkaç gümüş sikkeye rastladı. Çek Cumhuriyeti'nde şimdiye kadar bulunan en büyük erken ortaçağ sikke istifini açığa çıkardığının farkında değildi.

SON İÇERİKLER