Gezginin Gözünden : Gaziantep

Güneydoğu'nun İncisi

Dört nesildir özenle sürdürülen ata mesleklerini sergileyen atölyeler, geleneksel Türk misafirperverliği içinde “Hoş geldiniz dükkanımıza, Gaziantep’imize” diye sıcak ve güler yüzle karşılıyor ziyaretçilerini.

Dar ara sokaklardaki tarihi evler, buram buram kahve kokuları yükselen kahvehaneler, baharat kokularının birbirine karıştığı baharatçılar… Boydan boya uzanan çarşısındaki antikacılar, bakır işlemecileri, sedef kakma ustaları ve semerciler… Zamana direnen, ata yadigârı mirasımızın yok olmaması için uğraş veren yemenici ve kutnucular… Milattan öncesine ışık tutan arkeolojik eserler ve ören yerleri, dünyada bir eşi daha olmayan mozaikler…

Modern batıyı; doğunun gelenekleri, renkleri, kokusu ile harmanlayan harika şehirlerimizden biri Gaziantep!

Mardin, Şanlıurfa ve Adıyaman seyahatimiz sonrası son durağımız olan Gaziantep’e doğru gecenin karanlık yalnızlığında, gök gürültülü, şimşekli bir o kadar da dinmek bilmeyen sağanak yağışın içinde sabaha kadar yol aldık. Bahar-kış soğuğu içinde bir gececi kahvesinde mola verdik. Buralara çoktan soğuk gelmişti bile… İçeride kütür kütür yanan sıcacık sobanın yanına ilişerek, sıcak çaylarımızı yudumladıktan sonra tekrar yola koyulduk. Günün ağarmasıyla birlikte, Gaziantep’e yaklaştığımızı anladık.

Fıstık ağaçlarının sınırlarını çizdiği tarlalar iyiden iyiye romantik sonbaharın kırmızısı, sarısı, yeşiliyle adeta davet çıkarıyordu. Gece yağan sağanak yağışın ıslaklığından dolayı, sabahın ilk ışıkları altında parıldayan yapraklar, ağaçların dibinde toprağı çepeçevre sarmalamış şekilde duruyordu. 6 binyıllık geçmişinde Hititlere, Assurlulara, Bizanslılara, Selçuklulardan Osmanlılara kadar çeşitli toplumları barındırmış, Anadolu’nun ilk yerleşimlerinden, Güneydoğu Anadolu’nun en büyük, Türkiye’nin ise 6. büyük kenti, İpek yolu şehri G. Antep tüm güzelliğiyle bizi karşıladı. Yol yorgunluğumuzu atmak, acıkan karnımızı doyurmak için eşsiz lezzetlerin bulunduğu Antep sofrasından bin bir çeşit kahvaltılıkların sunulduğu erkenci bir kahvaltı salonunda kendimizi bulduk.

Kahvaltı sonrası sırtımızda çantalarımız, elimizde fotoğraf makinelerimizle birlikte, gezimize tarihi kalenin arkasındaki eski Gaziantep’in ara sokaklarından başladık. Manzara muhteşemdi. Dükkanların, hanların arasında sıkışıp kalan evler, evlerin renkli kapıları ardında yaşama alanına dönüşmüş avlularında dolaşan kutnu elbiseli kadınlar, sokaklarda ufacık elleri ile topaç oynayan çocuklar, üzerine resimler yapılmış duvarlarından salkım salkım sarkan yeşillikler…

Daha sonra sırasıyla evleri, hanları geçip o güzelim Gaziantep çarşısına girince bir başka renk ve koku cümbüşünde kaybolup gittik. Renklerin göz alıcı bin bir çeşidine tutkun biriyseniz sonbaharın renkleriyle özdeşleşmiş kutnu kumaşlar, alıyla, yeşiliyle rengârenk yemenileri ve desen desen halıları görünce, sizi de kimse oradan ayıramaz. 16. yüzyıldan beri Gaziantep’te dokunan ve en çok padişahların kullanımına sunulan ipekten rengârenk kutnular; baharatçılar çarşısındaki dükkanların önünde sıra sıra ipe asılı patlıcan ve biberler; bakır işleme ustalarının yaşlı ama usta ellerinde metale hayat ve ruh veren nağmeleri arasında bakırın dayanılmaz parlaklığı ile yapılan tabaklar, demlikler, cezveler, maşrapalar, fenerler; ünü ülkemiz sınırlarını çoktan aşmış olan yemeniler; ata mirası sedef kakma atölyelerine işlenen aynalar, dolaplar, çekmeceler, sandıklar…

GEZİLECEK YERLER

Gaziantep Kalesi, Gaziantep Mozaik Müzesi, Hasan Süzer Etnografya Müzesi, Medusa Cam Eserler Müzesi, Yesemek Köyü, Zeugma Antik kenti, Karkamış Antik Kenti, Rumkale, Dülük Mağarası, Gaziantep Çarşısı, hanlar ve pazarlar (Şire Hanı, Kumrulu Han, Yeni Han, Anadolu Han, Tuz Hanı, Tütün Hanı, Hışva Hanı, Mecidiye Han, Emir Ali Hanı, Kürkçü Hanı, belediye Hanı, Elbeyli Hanı, Yeni Yüzükçü Hanı, Hacı Ömer Hanı, Millet Han), içinde 36 kontrol kulesi, bir cami, bir hamam, küçük saraylar ve Mehmet Gazali’nin mezarlığının bulunduğu Gaziantep Ormanı

 

EN ÇOK OKUNANLAR

Köpeğini Gezdiren Çocuk Roma Dönemine Ait Altın Bilezik Buldu

11 yaşındaki bir çocuk, İngiltere'nin Batı Sussex bölgesindeki Pagham yakınlarındaki bir tarlada nadir bulunan altın bir Roma bileziği keşfetti. Romalı askerlere kahramanlıklarından dolayı verilen armilla tipi süslü bir bilezik olan ve MS.1. yüzyıla tarihlenen bilezik, 300 yıldan daha eski bir altın obje olarak, bir adli tıp soruşturmasında resmi olarak hazine ilan edildi.

SON İÇERİKLER