Sekhmet Pergamon'da

Büyük Boyutlu Bir Heykelin Ayağa Kaldırılması

Roma Dönemine ait mermerden anıtsal heykellerin birçok parçasının bulunması sansasyona yol açmıştır. Mısır üslubunda olduğu belirlenen, avluyu çevreleyen ve onun yanındaki salonların tavanını taşıyan figürler karyatid ve atlant olarak yorumlanmıştır.

  • Yazar : Martin BACHMANN / Felix PIRSON (Tercüme; Ali AKKAYA ve Banu DOĞAN)
  • Tarih : 2020-08-13 01:14:52

Sekhmet Tanrıçası heykelinin rekonstrükte edilmiş hali

İmparator Hadrianus döneminde (MS 98–117), Pergamon akropolünün eteklerinde, bir tapınak inşa edilmiştir; bu tapınak Anadolu'nun Roma Dönemi yapıları içinde en büyüklerden biridir. Bu zorlu araziye 270 metre uzunluğunda, 100 metre genişliğinde bir inşa platformu yerleştirebilmek için Selinus Nehri iki tünel ile yönlendirilmiş ve kapsamlı altyapı ve istinat duvarları inşa edilmiştir. Bu alanın doğu kesiminde yapı hacimleri, her iki yanında yuvarlak kuleler bulunan muazzam büyüklükte bir bazilika ile yoğunlaşmaktadır. Bu binanın görkemli kalıntıları bugüne kadar ayakta kalmıştır. Yapının halk arasında Kızıl Avlu olarak adlandırılmasının sebebi ana binanın tuğla malzemesinden dolayıdır. Hellenistik kentin kalıntılarının aksine Kızıl Avlu, günümüz Bergama yerleşiminin içine katılmıştır ve bu nedenle uzun ve değişken bir kullanım tarihçesini yansıtmaktadır.

Kızıl Avlu'nun içine kadar giren yoğun Osmanlı Dönemi yapılaşmasının 1930'lu yıllarda durmasından sonra, Roma Dönemi büyük yapıda kazılar ancak başlayabilmiştir. Roma Dönemine ait mermerden anıtsal heykellerin birçok parçasının bulunması sansasyona yol açmıştır. Mısır üslubunda olduğu belirlenen, avluyu çevreleyen ve onun yanındaki salonların tavanını taşıyan figürler karyatid (kadın heykeli biçiminde sütun) ve atlant (erkek heykeli biçiminde sütun) olarak tanımlanmıştır. Figürlerin yüzleriyle kol ve bacakları ayrı olarak siyah-gri mermerden yapılmış, böylece Mısırlı ya da Afrikalı olarak betimlenmişlerdir. Kazı yapanlar heykellerde çok çeşitli antik tanrı ikonografisi ile karşılaşmıştır. Bu ikonografi içinde Mısır etkili öğeler açıkça ağır basmaktadır. Kızıl Avlu'nun büyük kült yapısını Serapis ya da İsis'e adanmış bir tapınak olarak yorumlamak için yeterince neden vardır ve bu yorum, takip eden on yıllardaki araştırmalarda geniş ölçüde kabul görmüştür.

Kızıl Avlu’nun yuvarlak kulesinin içinden bir görünüm

Bununla birlikte yapı, daha birçok sırrı bünyesinde barındırmaktadır. Bu nedenle Alman Arkeoloji Enstitüsü, Deutsches Forschungsgemeinschaft (Alman Araştırma Kurumu) desteğiyle 2002 yılında yeni bir projeye başlamış, projede Kızıl Avlu'nun mimarisine ve kült tarihine yoğunlaşılmıştır. Mısır tanrılarına adanmış bir tapınak olduğu yorumu hem doğrulanmış hem de aynı zamanda yoruma katkı yapılmıştır: Zeus-Serapis ve Anadolu Ana Tanrıçası Kybele'nin yanı sıra İmparator'un kendisine de tapılmış olmalıdır, yani Pergamon İmparator kültünü de içeren çok tanrılı çok büyük bir tapınağa sahiptir; tapınağın kapladığı alan önündeki alanla birlikte Roma'daki Traian forumunun boyutlarına yaklaşır. Hükümdarın görkemli yapının yaratılışı ve uygulanışına etkisi, son zamanlarda önemli bir hipoteze götüren, birçok yerde saptanabilmiştir. Bu hipoteze göre, bizzat İmparator Hadrian yapının inşasına MS 124'teki ilk doğu seyahati sırasında ön ayak olmuş ve yedi yıl sonra Mısır'dan dönüşünde planlara tekrar el atmıştır. Nil yöresini canlandıran, Mısır etkili taşıyıcı figürleri ve su havuzlarını içeren avlu yapıları tasarısı, o dönemde ortaya çıkmış olmalıdır.

Yeni araştırmalar sırasında taşıyıcı figürlere ait, ilk defa olarak inandırıcı bir rekonstrüksiyona izin veren başka parçalar da gün ışığına çıkmıştır: Çift halinde sırt sırta vermiş tanrılar bir sütun oluşturmakta, bu sütun üzerinde ise öne çıkan bir baş süslemesi yer almaktadır. Çok yüksek kaideyle birlikte figürler toplam olarak sekiz metreden fazla bir yüksekliğe ulaşmaktadır. Ayrı ayrı figür elemanlarının yapısal olarak bir araya getirilmesi bugün bile etkileyicidir: Mermer torsoya milimetreyle ölçülen doğrulukta açılmış delikler üst kollardaki dili içine alır ve yaklaşık 130 kg ağırlığındaki uzuvların hem sağlam hem de görünmeden birleşmesini sağlar. Mısır etkili heykellerin kültür tarihi açısından öneminin yanı sıra birleştirmedeki bu teknik detaylar, Kızıl Avlu'nun büyük heykellerini Anadolu'daki Roma heykeltıraşisinin belki de en alışılmadıklarından biri haline getirmektedir.

Bu bilgiler ışığında, 2006'da başlayan, Kızıl Avlu'nun tehlike altındaki kısımlarının onarılması projesine şüphesiz, taşıyıcı figürlerin de koruma ve sergileme tasarısıyla dahil edilmesi gerekmiştir. Studiosus Foundation e.V. (Studiosus Vakfı – Münih) tarafından desteklenen proje, 2009 yılında müze olarak yeniden açılan güney yuvarlak yapıda mevcut figür parçalarının düzenlenmesinin yanı sıra, taşıyıcı figürlerden birinin tamamen ayağa kaldırılmasını da kapsıyordu. Rekonstrüksiyon, bir figürün mevcut alt kısmının tüm bir tanrı heykeli oluşturacak şekilde başka orijinal parçalarla tamamlanması esasına dayanmaktadır. İki metreden fazla yüksekliğe sahip alt parça, arkeolog Ulrich Mania tarafından yapılan rekonstrüksiyonda bukleli yeleleri olan güçlü bir aslan başıyla tamamlanmıştır; parçaları Bergama Müzesi'nde bulunmaktadır. Figürün tehditkâr görünümüyle yüksek olasılıkla Tanrıça Sekhmet betimlenmek istenmiştir. Bu tanrıça, savaş ve salgın hastalık verebilen ancak dualarla sakinleştirilip uzlaşılabilen bir tanrıçaydı. Tanrı heykellerinin yaratıcı restorasyonunda tamamlamaları vurgulamak ve aynı zamanda eski orijinal parçalardan ayırt etmek amacıyla, yeni parçaların detayları azaltılmış ve orijinal olanlara göre yüzeye farklı bir biçim verilmiştir.

Pergamon Sekhmet'inin restorasyonu yalnızca bilimsel olarak değil, aynı zamanda teknik ve heykeltıraşlık açısından hem zorlu hem de fırsatlarla dolu bir deneyim olmuştur: Üst kısım orijinal parçayla aynı malzemeden - Prokonnesos (Marmara Adası) beyaz mermeri – kusursuz biçimde alt parçaya uygun olarak yeniden oluşturulmalıydı. Bu çalışma, antik heykeltıraşlığı taklit edebileceğine kanaat getirilen Bergamalı bir taş ustası tarafından gerçekleştirilmiştir. Koyu renk mermerden ilave parçaların, yani kollar, ayaklar ve aslan başının yapıldığı malzemenin öncelikle kaynağının belirlenmesi gerekmekteydi. Uygun mermer, sonunda Afyon kenti yakınlarında bulunmuştur. Aslan başına ait parçalar ve Kızıl Avlu'daki farklı kazılardan gelen buluntular sayesinde, lazer tarayıcı ve dijital freze modeli yardımıyla eklenecek parçaları yapabilmek için yeterli örneğe sahip olunmuştur. Bunlar, heykeltıraşi çalışması için model oluşturmuştur. Üzerinde çalışılacak siyah-gri mermerden parçalara kaba biçimi dijital olarak desteklenen freze ile verilmiştir. Modern teknoloji ve klasik heykeltıraşi bileşiminin, bağlantı yerlerinin geometrik bir titizlikle hazırlanmasında gerekli kesinliğe ulaşmada etkili bir deneyim olduğu görülmüştür.

Taşıyıcı figürün rekonstrüksiyon projesine 2009 yılında başlanmış olup, 2012 yılında deneme yapmak amacıyla figür yerine konmuştur. Gelecek yıl yazına kadar zemin kaplamaları parçalarının ve duvar donanımlarının da rekonstrüksiyonu yapılacak ve böylece ziyaretçiler, Kızıl Avlu’yu çevreleyen avluların bir zamanlar sahip olduğu muhteşem donanımın orijinal etkisini, mimari bir deneme olarak gözlerinde canlandırabilecektir. Zira orijinal bir durumun ilk halindeki bağlamını doğrudan algılamak çok daha etkileyicidir, bu durumu kusursuz bir bilgisayar animasyonu bile uyandıramaz. Bu, antik mimarinin bir bütününün yalnız ziyaretçiler tarafından algılanmasına yönelik olmayıp, ilgi ve hayranlık uyandıran bu büyük heykellerin orijinal yerlerinde yapılan rekonstrüksiyonu, bilimsel değerlendirmeleri de harekete geçirecektir. Heykellerin tekrar yerine konması, orijinal parçaların daha iyi korunması ve yapının özgünlüğünün yeni eklerle mümkün olduğu kadar az etkilenmesi biçiminde tasarlanmıştır.

Heykelin bir modellemesi. Gri renkteki parçalar heykelin orijinal parçalarını temsil ediyor.

Bergama’da uygulanan bu araştırma ve anıtları koruma kombinasyonu, Alman Arkeoloji Enstitüsü’nün, Göbekli Tepe, Boğazköy ile Milet, Priene ve Didim'de olduğu gibi Türkiye’de yaptığı bütün konservasyon ve kent yönetimi (site management) projelerinin belirgin bir göstergesidir. Bu yolla kısa zamanda başarı elde etmek mümkün değilse de, Türkiye’deki anıtların korunmasında ve sunumunda, derin ve süreklilik sağlayan sonucuyla, birçok yerde kilometre taşı olmuştur. Bu çalışmalarda anıtın çağdaş, sosyal ve kentsel bağlamının göz önüne alınması gittikçe önem kazanan bir olgudur. Biz de bu sebeplerden dolayı çalışmalarımızda Kızıl Avlu’ya ağırlık verdik. Çünkü yeni turizm anlayışıyla, Bergama’nın sahip olduğu çok sayıdaki Osmanlı anıtlarının ve çeşitli kavimlerle ilgili anıtların mimarisinin böylece ziyaret programına alınması mümkün olacaktır. Bu aynı zamanda, Doğu Ege’de modern bir Türk kasabasının ve yakın çevresinin 4000 yıllık yerleşim tarihçesinin anlaşılmasına yönelik eşsiz bir fırsattır. Bergama ve yakın çevresini de içine alan ve çeşitli devirleri kapsayan bu girişim, aynı zamanda bu yerin UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne alınması için yapılan başvuruda bir temel oluşturmaktadır. Alman Arkeoloji Enstitüsünün konservasyonlarda göz önünde bulundurduğu diğer bir ilke de, yerel ustaların yetişmesini ve sanatlarını geliştirmesini sağlamaktır. Buna örnek olarak, Kızıl Avlu’daki bütün çalışmalar, birkaç kuşaktan beri Alman Arkeoloji Enstitüsü için çalışan yerel ustalar tarafından yapılmıştır. Burada Pergamon’un “Sekhmet Ustası” Selim Baskın ve oğlu Rıfat’ı örnek olarak gösterebiliriz. Onlar ve Kızıl Avlu Projesi, Türk-Alman dostluğunun arkeolojideki yansımasının altını çizmektedir.

EN ÇOK OKUNANLAR

Köpeğini Gezdiren Çocuk Roma Dönemine Ait Altın Bilezik Buldu

11 yaşındaki bir çocuk, İngiltere'nin Batı Sussex bölgesindeki Pagham yakınlarındaki bir tarlada nadir bulunan altın bir Roma bileziği keşfetti. Romalı askerlere kahramanlıklarından dolayı verilen armilla tipi süslü bir bilezik olan ve MS.1. yüzyıla tarihlenen bilezik, 300 yıldan daha eski bir altın obje olarak, bir adli tıp soruşturmasında resmi olarak hazine ilan edildi.

SON İÇERİKLER