Kıvılcım Olarak Giden Ateş Olarak Dönen Kuşağın Yetiştirdiği Yeni Nesilin Temsilcisi Prof. Dr. Mehmet Özdoğan İle Röportaj

Atatürk döneminde yurt dışında eğitim alarak ülkeye dönmüş birinci kuşak arkeologlarının yetiştirdiği öğrencilerden biri Emiretus Prof. Dr. Mehmet Özdoğan ile evinde röportaj yaptık.

Prof. Dr. Mehmet Özdoğan & Prof. Dr. Ahmet Yaraş

Mehmet Özdoğan, ilk kuşaktan İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü Prehistorya Anabilim Dalından Prof. Dr. Halet Çambel’in öğrencisi. Uzun yıllar birlikte çalıştığı Halet Hanım’dan etkilenen Özdoğan, Anadolu Arkeolojisinin Hafızası olarak kabul edilir. Türkiye’nin pek çok bölgesinde kazılar yapan Özdoğan’ın, Türkiye Arkeolojisine dair kaynak eser niteliğinde çok sayıda bilimsel yayını bulunmaktadır. Dünyanın en önemli arkeoloji enstitülerine üye olan Özdoğan’ın, saygın bir yeri vardır.

Öğrencisi olmakla onur duyduğum Mehmet Hocama, Atatürk ve Arkeoloji serisi yaptığımız bu dönemde Atatürk Dönemi Arkeolojine dair düşüncelerini sorduk. Yanıtlarını buradan sizlerle paylaşmak istedim.

Hocam, Atatürk’ün arkeolojiye ilgisini sizden dinleyebilir miyiz?

Çok geniş bir soru ve çok güzel bir soru. Bir devlet adamı olarak Atatürk’e baktığımız zaman her şeyden önce bir kültür adamı görüyoruz. Türkiye’de üniversitelerin ve akademik yaşamın gelişmesine büyük katkıları var. Onun dışında arkeolojiye çok büyük bir merakı ve ilgisi var. Arkeolojinin gelişmesi için Türkiye’de elinden geleni yapmış. Benim bildiğim kadarıyla daha Selanik’teyken oradaki Makridi Beyin kazdığı Langaza tümülüs kazısında bulunmuş. Dolaysıyla, Atatürk arkeoloji ile çok erken yaşlarda tanışmış.

Hocam, Atatürk’ün arkeolojiye ilgisini sizden dinleyebilir miyiz?

Çok geniş bir soru ve çok güzel bir soru. Bir devlet adamı olarak Atatürk’e baktığımız zaman her şeyden önce bir kültür adamı görüyoruz. Türkiye’de üniversitelerin ve akademik yaşamın gelişmesine büyük katkıları var. Onun dışında arkeolojiye çok büyük bir merakı ve ilgisi var. Arkeolojinin gelişmesi için Türkiye’de elinden geleni yapmış. Benim bildiğim kadarıyla daha Selanik’teyken oradaki Makridi Beyin kazdığı Langaza tümülüs kazısında bulunmuş. Dolaysıyla, Atatürk arkeoloji ile çok erken yaşlarda tanışmış.

Türkiye’deki ilk kent arkeolojisini Atatürk başlatıyor…

Ankara’da yapılan bu kazılar, aslında dünyadaki ilk kent arkeolojisidir. Ankara’daki kamu binalarının hiçbiri arkeolojik kazı yapılmadan inşa edilmemiştir. Bu inanılmaz bir olay. O sıralarda aynı zamanda Frig Tümülüslerini kazdırmış.

Tümülüslere meraklı ama o zamana kadar bir Frig kazısı yok. Türkiye’de ve dünyada ilk defa Frig kültürü ortaya çıkıyor bu sayede. Çok okuduğu ve arkeolojiye hâkim olduğu belli. Daha savaş zamanında birtakım yönetmelikler var eski eserlerin korunması, ilk müze projesinin yapılması gibi. Ankara’da bir müzenin kurulması için ilk deneyimler ilk girişimler o sırada yapılıyor. Bir devlet adamı olarak savaşın sonunda verdiği bazı kararlar var. Mütarekede ön koşullardan biri, ülke işgal altındayken Türkiye’den giden bütün eserlerin geri getirilmesiydi. Yani o kadar zorlu bir savaştan sonra bile ana koşullardan bir tanesi o. Sardes kazıları devam ediyor o sıralarda ve tüm eserleri Yunan adalarına götürmüşler. Sart kazılarında onların hepsi geri geliyor. Lozan’ın şartlarından biri o. Demangel’in Gelibolu’daki kazısı, Karaağaçtepe kazısı malzemesinin geri gelmesi gibi. Bütün bunlar geri geliyor ve o sırada Antalya’da olan İtalyan bir konsolosun eski eser topladığı biliniyor. Ankara’ya yardım eden İtalya, bu şartlara uymuyor ve İtalyanlara o yıllarda kazı izni verilmiyor. Oysa aynı yıllarda İngilizler, Amerikalılar kazı izni alabiliyorlar çünkü şart koşulan eski eserleri geri getiriyorlar…

Devamı: Aktüel Arkeoloji Dergisi 102. Sayı “Kıvılcım Olarak Gidenler Ateş Olarak Döndüler”

EN ÇOK OKUNANLAR

Tarlada Yürüyüş Yapan Kadın 2150 Gümüş Sikke Buldu

Prag'ın güneydoğusundaki Kutnohorsk kentinde tarlada yürüyüş yapan bir kadın, çiftçilik faaliyetleri sırasında yüzeye çıkan birkaç gümüş sikkeye rastladı. Çek Cumhuriyeti'nde şimdiye kadar bulunan en büyük erken ortaçağ sikke istifini açığa çıkardığının farkında değildi.

SON İÇERİKLER