Lucien Arkas ile Röportaj

1750 yıllarında Marsilya’dan Türkiye’ye gelen bir Fransız ailenin oğlu olan Lucien Arkas, 1945 yılında İzmir’de doğmuştur. Arkas firmasının üçüncü kuşak temsilcisi olan Lucien Arkas Türkiye uluslararası taşımacılığının bayrağını taşımaktadır. Deniz tutkusunun yanı sıra kültür-sanat ve tarihe olan ilgisiyle sadece ticaret değil sanat merkezleriyle de öne çıkan Bay Arkas, Aktüel Arkeoloji Dergisi’ni davet ederek onurlandırmış, özellikle misafirperverliği, enerjisi, övgü dolu sözleri ve hoş sohbeti ile hafızalarımızda yer etmiştir.

Lucien Arkas

Aktüel Arkeoloji: Öncelikle bize kendinizden bahsedebilir misiniz?

Lucien Arkas: Ben üç yüz sene evvel İzmir’e göç eden Fransız bir ailenin üyesiyim. Ailem 300 yıldır İzmir’de yaşıyor. İzmir sevgimiz kanıtlı. İnsan sevmediği bir yerde üç asır yaşayamaz. Bu şirket 120 yıl evvel kuruldu, ben de 58 senedir bu şirketin başındayım. Şimdiye kadar başarılı oldum mu, onu başka biri söylesin. Ben aslında sizinle başka bir konu üzerine konuşmak istiyorum. Aktüel Arkeoloji mecmuası, köşe arkası mecmuası değil.

Derginizin önemi sandığınızdan çok daha fazla. Yapmaya çalıştığınız; binlerce senede biriken, gelişen uygarlıkların, halkların, kültürlerin varlığını tanıtabilmek ve bence Türkiye’nin buna çok ihtiyacı var. Ben hangi topraklarda, hangi kültürü yaşıyorum. Bu toprağı kim tanıtacak, insanlara bunu anlatmalılar. İşte Aktüel Arkeoloji Dergisi bunun baş yapıtı.

Lucien Arkas ve Aktüel Arkeoloji Genel Yayın Yönetmeni Ayşe Tatar Yıldız

Aktüel Arkeoloji: Çok teşekkür ederiz. Bizi gururlandırdınız. Sizin kültür-sanat alanına verdiğiniz değer herkes tarafından biliniyor. Siz sanatla ve arkeolojiyle nasıl tanıştınız?

Lucien Arkas: Kültür ve sanat iç içedir. Sanatsız kültür olmaz, kültürsüz sanat da olmaz. Bunlar ikiz kardeş gibidir. Meraklıysanız okursunuz, okursanız kültürünüzü geliştirirsiniz. Kültür sahibi olunca sanatla da tanışıyorsunuz. Sanatın güzellikleriyle tanışıyorsunuz ve size sanat sevgisi geliyor. Araştırmacı olmak lazım. Araştırma başladığında daha fazla merak başlar ve gerisi gelir. Mesela yaşadığınız bölgeyi incelemelisiniz. Yaşadığınız yerin kültürünü öğrenmeye mecbursunuz aslında. Bunlar kimdi, nereden geldiler, ne yapıyorlardı, nasıl yaşıyorlardı, neyle yaşıyorlardı dersiniz ve güzelliklerle tanışırsınız. Bir şeyi merak edin. Ne olursa olsun sevdiğinizi bulursunuz. Ben birçok şeyi merak ettim. Son buzul çağının bitmesi, suların yükselmesi, İstanbul Boğazı’nın oluşması, Karadeniz’in tüm yerleşim yerlerinin su altında kalması, kendi bölgemde Ege’de dağların denize dik gitmesi, denizin iç kısımlara kadar gidip bütün bu arazilerin bereketini artırması, artan bu bereketle kurulan şehirler, bu şehirlerin deniz yoluyla gelişimi ve dönüşümü, medeniyetlerin gelişmesi, savaşların sona ermesi, insanların kendini ifade edebilecek duruma gelmesi... Okudum, araştırdım. Sizin mecmuanız da bunları bana anlatıyor.

Arkas Deniz Tarihi Merkezi - Bornova

Aktüel Arkeoloji: Okumayı ve araştırmayı seviyorsunuz. Şu an okuduğunuz bir kitap, araştırdığınız bir konu var mı?

Lucien Arkas: Arkas Koleksiyonu’nda 33 bin kitap var ve artmaya devam ediyor. Bir kısmını okudum, hepsini okuyamam tabi ama içlerinden araştırıp aradığımı buluyorum. Benim son okuduğum kitap Keltlerle ilgiliydi. Bu savaşçı halkı merak ettim. Fransızların Galyalı dediği, Hint-Avrupa kökenli halk bu. Bunlar Kuzey Avrupa’nın yerli halkıydı, savaşçı ve istilacıydı. Kuzeyden gelen Germen kabileleri bunlara baskı yapınca kitleler halinde göç ettiler. Makedonya’ya, Yunanistan’a, Anadolu’ya gittiler. MÖ 3. yüzyılda Anadolu’ya gelerek Ankara ve civarına yerleştiler. “Onlardan bir şey kalmadı, onlar yok oldu” derler. Kalmaz olur mu? Bu ülkenin zenginliği bu işte. Bu ülke bin yıllık değil, binlerce yıllık, onlarca halk yaşadı bu topraklarda. Binlerce sene önceki insanların DNA’sını alsak da bugünkü insanın DNA’sıyla karşılaştırsak acaba ne kadar farklılık çıkacak?

Aktüel Arkeoloji: Sagalassos’ta yapıldı bu karşılaştırma.

Lucien Arkas: Modern DNA’yı tanımlama dışında eski DNA’yı bulmak, ayrıştırmak, ayıklamak, onarmak, okunacak hale getirmek kolay değil tabii. Her iskelette aradığınız DNA’yı bulamıyorsunuz ama bunu Burdur’un Ağlasun köyündeki Sagalassos’ta başardılar. Sagalassos kentinde ilk insana ait izler MÖ 10 binlere kadar geri gider ama tarımla birlikte buraya Luviler yerleşir. Sonra Pisidyalılar, sonra Perslerin egemenliğine girer burası. Ardından Büyük İskender gelir ve Pers egemenliği biter. Sonrasında Roma İmparatorluğu’na bağlanır. Selçuklular da gelmiştir buraya. Osmanlı’yı da yaşamıştır kent. Şimdi de Türkler yaşıyor. Ama düşünsenize hepsi aynı adam.

Persler MÖ 547 yıllarında Lidya Krallığı’nın başkenti Sardeis’i ele geçirdi. Pers hakimiyetine de MÖ 334 yılındaki Granikos Savaşı ile Büyük İskender son verdi. Ancak bu iki yüzyıllık süreçte Batı Anadolu’yu hakimiyetinde tutan Persler; öncesinde ekonomik refah, bilim, sanat, kültür, ticaret alanında önemli bir ilerleme kaydeden bu bölgeyi çok hırpaladılar. Phokaialılar, yani bugünkü İzmir Foça’da yaşayan halk, olağanüstü bir matematik zekasına sahip, denizci bir halktı ve Batı Akdeniz’e açılıp, buranın ticaretinde hâkim güç olmuş, varlıklarını hissettirmişlerdi.

Phokaialıların kolonileşme hareketleri Perslerin kenti ele geçirmesiyle ağır yara aldı. Halkın çoğu, Pers hakimiyetinden kaçıp kenti terk etti. Fransa’nın Marsilya kentini de Phokaialılar kurdu. Marsilya bugün Akdeniz’in en büyük ticari limanına sahip. Peki İtalya’nın Toskana’sında yaşadığı bilinen Etrüskler nereden gitmişti? Buradan...

Devamı; Aktüel Arkeoloji Dergisi, 86. Sayı, “Smyrna Efsanevi Kent”

EN ÇOK OKUNANLAR

Tarlada Yürüyüş Yapan Kadın 2150 Gümüş Sikke Buldu

Prag'ın güneydoğusundaki Kutnohorsk kentinde tarlada yürüyüş yapan bir kadın, çiftçilik faaliyetleri sırasında yüzeye çıkan birkaç gümüş sikkeye rastladı. Çek Cumhuriyeti'nde şimdiye kadar bulunan en büyük erken ortaçağ sikke istifini açığa çıkardığının farkında değildi.

SON İÇERİKLER