Kazıklı Voyvoda: Gerçek Drakula

Kazıklı Voyvoda kana susamış bir orta çağ prensiydi ve hayatı dünyanın en ünlü vampirinin yaratılışına ilham kaynağı oldu.

Kazıklı Voyvoda ya da III. Vlad’ın bu portresi 16. Yüzyılın başlarında resmedilmiş, Avusturya’nın Innsbruck kentindeki Ambras Kalesi’ndeki müzede sergilenmektedir. @PublicDomain

Vampir efsaneleri yüzyıllar öncesine dayanıyor ama çok azı insanların kalbine Drakula gibi korku ve dehşet salabilir. Ancak Bram Stoker tarafından yaratılan bu kurgusal karakter aslında Kazıklı Voyvoda adlı gerçek bir tarihi figüre dayanıyor.

Kazıklı Voyvoda ya da diğer bilinen şekliyle III. Vlad, güneydoğu Avrupa’da günümüz Romanya’sının olduğu Eflak’ın prensi ve savaş komutanıydı. Stoker, 1897 tarihli romanı “Drakula” nın baş karakteri için Vlad’ın gerçek hikayesinden unsurları kullanmıştı. O zamandan beri kitap sayısız korku filmi, televizyon programı ve diğer kan dondurucu hikayelere ilham kaynağı oldu. Ancak, Stoker’ın yarattığı karakter ve III. Vlad arasındaki bağlantıyı araştıran Elizabeth Miller gibi tarihçiler ve edebiyatçılara göre, iki Drakula’nın pek ortak noktası yok.

Gerçek Drakula Kimdi?

Kazıklı Voyvoda 1431’de Transilvanya’da, günümüz Romanya’sının iç bölgesinde doğdu. Ancak, Florida Üniveristesi Orta Çağ Tarihi ve Arkeoloji profesörü Florin Curta’ya göre Vlad ve Transilvanya arasındaki bağlantı çok zayıf. Curta’ ya göre kurgusal Drakula’nın Transilvanya ile bağlantısı olduğu doğru ancak tarihi Drakula yani III. Vlad Transilvanya’da hiçbir zaman hiçbir şeye sahip olmadı. Transilvanya’da genellike Drakula’nın şatosu olarak anılan ve günümüzde turistik bir merkez olan Bran Kalesi hiçbir zaman Eflak prensinin ikametgahı olmadı. Kale sadece dağların tepesinde, sisli bir bölgede ve ürkütücü göründüğü için Drakula’nın şatosunun burası olduğu düşünülüyor ama aslında Vlad hiç burada yaşamadı. Hatta buraya hiç gelmedi bile.

III. Vlad’ın babası, II. Vlad, Transilvanya, Sighişoara’da bir konut sahibiydi ancak Curta’ya göre III. Vlad’ın orada doğup doğmadığı da kesin değil. Curta, III. Vlad’ın Eflak Prensliğinin kraliyet tahtının bulunduğu ve babasının da “voyvoda” yani yöneticisi olduğu Targovişte’de doğmuş olma ihtimalinin olduğunu belirtiyor. Ayrıca Vlad’ın Macaristan valisi John Hunyadi tarafından hapsedilmiş olabileceği Corvin Kalesi olarak da bilinen Castelul Corvinilor da Vlad’la ilişkilendirilen şatolar arasında.

Ancak turistlerin III. Vlad’ın kesinlikle zaman geçirdiği bir kaleyi ziyaret etmesi mümkün. Yaklaşık 12 yaşında III. Vlad ve erkek kardeşi Türkiye’de hapsedilmişlerdi. Smithsonian Magazine’e göre 2014 yılında arkeologlar zindanın muhtemel yerini buldular. Tokat Kalesi Türkiye’nin doğusunda bulunuyor. Şu an restorasyonu yapılan ve halka açık olan kale gizli tünelleri ve zindanlarıyla oldukça tüyler ürpertici bir yer.

Drakula İsmi Nereden Geliyor?

British Museum’a göre, daha sonra Kutsal Roma İmparatoru olacak Macar kralı Sigismund, yaşlı Vlad’ı 1431’de Ejderha Düzeni şövalye mezhebine dahil etti. Bu unvan II. Vlad’a yeni bir soyadı kazandırdı: Dracul. Bu isim eski Rumence’de ejderha anlamına gelen “drac” kelimesinden geliyor. Oğlu III. Vlad, tarihçi Constantin Rezachevici’ye göre daha sonra “Dracul’un oğlu” veya eski Rumence’de Draculea dolayısıyla Drakula olarak bilinecekti. Curta, Modern Rumence’de “drac” kelimesinin Şeytan’a atıfta kullanıldığını söylüyor.

Elizabeth Miller kitabında, Bram Stoker’ın 1890 yılında Eflak’la ilgili bir kitap okuduğunu ve her ne kadar kitapta III. Vlad’ın bahsi geçmese de “Dracula” kelimesinin yazarı oldukça etkilediğini anlatıyor. Stoker, Dracul’un “Eflak dilinde ŞEYTAN anlamında” olduğunu notları arasında yazmış. Bu nedenle Stoker’ın kelimenin şeytani çağrışımları için karakterine “Dracula” adını vermesi oldukça muhtemel.

III. Vlad ve Drakula’nın aynı kişiler olduğu teorisi tarihçiler Radu Florescu ve Raymond T. McNally tarafından 1972 yılında yayınladıkları “In Search of Dracula” adlı kitaplarında ortaya atıldı ve popüler hale getirildi. Tüm tarihçiler tarafından kabul edilmezken uzak olsa da bu teori halkın hayal gücünü ele geçirdi.

Constantin Rezachevici’ye göre Ejderha Mezhebi şövalyelerinin tek bir amacı vardı: Türkleri yani Osmanlı İmparatorluğu’nu yenmek. Hristiyan Avrupa ve Osmanlı İmparatorluğu’nun Müslüman toprakları arasında kalan Eflak Prensliği, Osmanlı kuvvetleri batıya Avrupa’ya doğru ilerleyip Hristiyan kuvvetleri onları geri püskürtmeye çalışırken sık sık kanlı savaşlara sahne oluyordu.

Tutsaklık Yılları

Vlad diplomatik bir görüşme için 1442’de Osmanlı Sultanı II. Murat tarafından çağırıldığında iki genç oğlu III. Vlad ve Radu’yu da yanında getirdi. Ancak bu buluşma aslında bir tuzaktı. II. Vlad ve oğulları yakalandı ve tutsak alındı. Yaşlı Vlad oğullarını geride bırakması şartıyla serbest bırakıldı. Tarihçi James S. Keller ise II. Vlad’ın oğullarını Osmanlı Sarayına “kraliyet tutsakları” olarak gönderdiğini savunuyor. Araştırmacı tarihçi Profesör Elizabeth Miller Sultan’ın III. Vlad ve erkek kardeşini babalarının Osmanlı ve Macaristan arasında süregelen savaş sırasında “uslu durması” için alıkoyduğunu söylüyor. Florescu ve McNally’ye göre Osmanlıların gözetimi altında III. Vlad ve erkek kardeşi bilim, filozofi ve sanat eğitimi aldılar. III. Vlad oldukça yetenekli bir süvari ve savaşçıya dönüştü. Miller’a göre iki prens dönemin şartları göze alındığında oldukça iyi muamele gördüler ama yine de esir olmak Vlad’ı rahatsız ederken kardeşi Radu duruma razı olup Türklerin tarafına geçti. Vlad’ın düşmanlığı, esareti için intikam alma isteği, Türklerle savaşmak için onu motive eden en önemli nedenlerden biriydi.

Prens Vlad

Vlad ve Radu Osmanlının elindeyken, babaları sonunda kaybedeceği Eflak Voyvodası ünvanını korumak için savaşıyordu. 1447’de II. Vlad yerli soylular (Boyarlar) tarafından hükümdarlığı elinden alınarak, günümüz Romanya’sında Bükreş ve Targovişte arasında kalan Balteni bataklıkları yakınında öldürüldü. III. Vlad’ın üvey kardeşi Mircea’da babasıyla birlikte öldürüldü.

Bu üzücü olaylardan kısa bir süre sonra 1448’de Vlad, babasının tahtını yeni hükümdar II. Vladislav’dan geri alabilmek için bir mücadeleye başladı. Tarihçilere göre tahtını geri almak için yaptığı ilk girişim, kuzey Bulgaristan’daki Tuna Nehri boyunca uzanan şehirlerin Osmanlı valilerinin askeri desteğine dayanıyordu. II. Vladislav’ın o sırada Macaristan valisi olan John Hunyadi adına Osmanlılarla savaşmak için Balkanlar’a gitmesini kendi avantajına kullanmak istiyordu.

Vlad babasının tahtını geri alabildi ancak Eflak hükümdarı olarak geçirdiği zaman oldukça kısa süreliydi. Sadece iki ay sonra II. Vladislav geri dönüp Hunyadi’nin de yardımıyla Eflak tahtını geri almayı başardı. III. Vlad’ın 1448 ila 1456 yılları arasında nerede olduğu hakkında çok az bilgi var. Ancak Curta’ya göre, Osmanlı-Macaristan çatışmasında taraf değiştirdiği, Tuna şehirlerinin Osmanlı valileriyle olan bağlarını kopardığı ve Vlad’ın rakibi II. Vladislav’dan hiç hoşlanmayan Macaristan Kralı V. Ladislaus’tan askeri destek aldığı biliniyor.

III. Vlad’ın siyasi ve askeri yönü, 1453’te Konstantinopolis’in düşüşü sırasında gerçek anlamıyla ortaya çıktı. Şehrin düşmesinden sonra, Osmanlılar tüm Avrupa’yı işgal edebilecek bir konumdaydı. Osmanlı karşıtı tutumunu sağlamlaştırmış olan III. Vlad, 1456’da Eflak Voyvoda’sı ilan edildi. Yeni rolündeki ilk emirlerinden biri de eskiden Eflak ve Osmanlı arasında barışı sağlayan bir önlem olan Osmanlı Sultanına ödenen yıllık haracı ödemeyi kesmesi oldu.

Neden “Kazıklı” Adını Aldı?

Voyvoda olarak gücünü pekiştirmek için Vlad’ın Eflak boyarları arasında süregelen aralıksız çatışmaları bastırması gerekiyordu. Constantin Rezachevici’ye göre, Targoviste’deki sarayda verdiği ziyafet sırasında, Eflak’taki prenslerin sık sık değişmesinin nedeninin “utanmaz anlaşmazlıklarının” olduğu suçlamasıyla yaklaşık 500 boyarın (ya da belki sadece 50) kazığa oturtulması emrini verdi.

1499 tarihli bir broşürden alınmış gravür. III. Vlad’ı kurbanlarının kazığa geçirilmiş cesetleri karşısında yemek yerken tasvir ediyor. @PublicDomain

Bu Vlad’a ölümünden sonra verilen takma adı “Kazıklı Voyvoda” yı almasına neden olan korkunç olaylardan sadece biri. Buna benzer birçok hikâye, III. Vlad’ın hükümdarlığı döneminden kalma yazılı materyallerde belgenmiş durumda. 1460’lar ve 1470’lerde, matbaanın icadından hemen sonra, Vlad hakkındaki sözlü olarak anlatılan bu hikayeler, farklı kişiler tarafından broşürler şeklinde bir araya getirilip basıldı. Çoğunlukla düşmanları tarafından basılan bu hikayelerin gerçekliği ya da ne kadar abartıldıkları tartışılmalı. Ancak bu zamana ait kayıtların nerdeyse hepsinin aynı hikayeleri anlatıyor olması araştırmacıların yazılanların en azından tarihsel olarak kısmen doğru olduğuna inanmalarına neden oluyor. Bu efsanelerden bazıları, 1490’da III. Vlad’ın şiddetli ama adil bir hükümdar olarak sunan bir keşiş tarafından “Drakula’nın Hikayesi” adlı bir kitapta toplandı ve yayınlandı.

1456’da Kronstadt’da (günümüz Braşov, Romanya) bir zamanlar boyarlarla müttefik olan düzinelerce Sakson tüccarını kazığa oturtmakla da tanınır. Aynı dönemlerde bir grup Osmanlı elçisinin Vlad ile görüşmek için geldiklerinde dini gelenekleri nedeniyle sarıklarını çıkarmayı reddettikleri iddia edilir. Onları dinlerine olan bağlılıklarından ötürü övdükten sonra, başlarındaki örtülerin sonsuza dek orada kalacağı sözünü verip, örtülerini başlarına çivilediği hikayesi anlatılır.

Theodor Aman (1831-1891) tarafından yapılan “Kazıklı Vlad ve Türk elçileri” adlı resim. III. Vlad’ın Osmanlı diplomatlarının sarıklarını başlarına çivilemesini sahneliyor. @PublicDomain

Konstantinopolis’i fethinden sonra 1462’de Eflak’ı ele geçiren II. Mehmet, başkent Targovişte’ye kadar gelmiş, ancak kent terk edilmişti. Sultan, başkentin önünde Vlad’ın elindeki Osmanlı esirlerinin hepsinin kazığa oturtulmuş bir halde cesetleri ile karşılaştı.

Vlad’ın Osmanlılara karşı kazandığı zaferler bütün Eflak, Transilvanya ve Avrupa’nın geri kalanında kutlanıyordu. Papa II. Pius bile bu durumdan oldukça etkilenmişti. Halen Romanya’da pozitif bir karakter olarak hatırlanmasının nedeni oldukça katı ancak adil bir lider olarak kabul edildiğinden olmalı.

Kazıklı Vlad Nasıl Öldü?

Osmanlı savaş esirlerini korkunç şekilde kazığa oturtarak öldürmesinden kısa bir süre sonra, Ağustos 1462’de ondan çok daha güçlü olan rakibi Fatih Sultan Mehmet karşısında yenilgiye uğradı ve Macaristan’da sürgüne gönderildi. Birkaç yıl boyunca tutsak kalan Vlad bu sürede evlendi ve iki çocuğu oldu.

Daha önce Osmanlı tarafını seçmiş olan küçük kardeş Radu, Vlad’ın tutsak edilmesiyle Eflak hükümdarı oldu. Ancak 1475’te Radu’nun ölümüyle yerel boyarlarve çevredeki birkaç prensliğin yöneticileri Vlad’ın tekrar iktidara gelmesini desteklediler.

1476’da Boğdan voyvodası III. Stephan’ın da desteğiyle Vlad, Eflak hükümdarlığını geri alabilmek için son bir çaba sarf etti. Tahtı başarıyla geri almasına rağmen zaferi kısa sürdü. Aynı yılın sonlarında Osmanlılara karşı başka bir savaşa giderken, Vlad ve küçük bir grup asker öncüleri pusuya düşürüldü ve Vlad öldürüldü.

Vlad’ın mezarının nerede olduğuyla ilgili oldukça farklı görüş var. Günümüz Bükreş kentinin kuzey sınırında zamanının geleneklerine uygun bir şekilde Snagov’da bir manastıra gömülmüş olduğu söyleniyor. Ancak yakın zamanda tarihçiler Vlad’ın aslında öldürüldüğü savaşın yaşandığı varsayılan yere yakın olan, Bükreş ve Tuna arasında kalan Comana Manastırında gömülü olup olmadığını sorguluyorlar.

Kesin olan tek bir şey var o da Stoker’ın Kont Drakula’sının aksine III. Vlad’ın kesinlikle öldüğü ama Eflak hükümdarı olarak geçirdiği yılların korkunç ve tüyler ürperten hikayeleri modern dünyaya musallat olmaya devam ediyor.

Kaynak: www.livescience.com

 

EN ÇOK OKUNANLAR

Tarlada Yürüyüş Yapan Kadın 2150 Gümüş Sikke Buldu

Prag'ın güneydoğusundaki Kutnohorsk kentinde tarlada yürüyüş yapan bir kadın, çiftçilik faaliyetleri sırasında yüzeye çıkan birkaç gümüş sikkeye rastladı. Çek Cumhuriyeti'nde şimdiye kadar bulunan en büyük erken ortaçağ sikke istifini açığa çıkardığının farkında değildi.

SON İÇERİKLER