Berkeley'deki California Üniversitesi'nin bütünleştirici biyoloji bölümünde doçent olan Tseng, “Bırakın yumuşak dokuyu, ilk etapta bu soydan kemikler bulmak bile nadirdir” dedi. “Diğer paleontologların aklı benimki kadar karıştı mı bilmiyorum ama bunu gördükten sonra gerçeklik değişti sanki.”

Lopatin, yavrunun Yakutistan'ın kuzeydoğusundaki Badyarikha Nehri yakınlarındaki donmuş toprakta korunduğunu ve Yakutistanlı kazıcıların mumyayı 2020 yılında Yakutistanlı paleontologların gözetiminde mamut dişi ararken bulduklarını söyledi. Radyokarbon tarihleme, yavrunun en az 35 bin yaşında olduğunu ve Pleistosen çağının ikinci bölümünde (yaklaşık 2,6 milyon ila 11.700 yıl önce) yaşadığını ortaya koydu.

Çalışmanın yazarları, yavrunun özellikle ön ayaklarının korunmasının olağanüstü olduğunu yazdı. Ön patilerinde pençeler ve modern kedilerin hayranları tarafından sevgiyle “fasulye” olarak adlandırılan patinin alt tarafındaki oval, etli pedler bile korunmuştur.

Resimde 3 haftalık büyük yavruların ön ayakları görülmektedir. A, B ve C mumyalanmış Homotherium latidens örneğinin görünümlerini ortaya koymaktadır: A bir başparmak pençesi; B bir ikinci parmak pençesi; ve С bir plantar görünüm. D, Panthera leo örneğinin sağ ön pençesinin plantar görünümünü göstermektedir. ©Prof. Alexey V. Lopatin

Kısmi mumyanın yanı sıra yavrunun leğen kemiği ve arka bacaklarına ait eklemli kemikler de buzun içinde kilitli halde bulundu. Aslan yavrusu anatomisiyle yapılan karşılaştırmalara ve mumyalanmış yavrunun kesici dişlerinin büyümesinin analizine dayanarak, bilim insanları yavrunun öldüğünde yaklaşık 3 haftalık olduğunu tahmin ediyor.

Ancak Lopatin, mumyanın kılıç dişli yavruların benzer yaştaki modern aslan yavrularından önemli ölçüde farklı olduğunu da gösterdiğini söyledi. Kürkü daha koyu renkliydi ve kulakları aslan yavrularınınkinden daha küçüktü; daha uzun ön ayakları, daha büyük bir ağız açıklığı ve daha büyük bir boynu vardı. Lopatin'e göre, mumyanın üst dudağının yüksekliği modern bir aslan yavrusununkinin iki katından daha fazla, bu yüzden muhtemelen dudağı büyüdüklerinde uzun üst köpek dişlerini kapatabiliyordu.

Tseng, pençesinin de bir aslan yavrusununkinden daha dairesel olduğunu; aslında şeklinin bir ayının pençesine daha çok benzediğini sözlerine ekledi. Ayıların yiyecek bulmak için ağaçları ve çalılıkları kazmak için güçlü ön kollarını kullandıkları biliniyor; mumyalanmış yavrunun pençelerinin ve ön uzuvlarının boyutu ve şekli, yetişkin bir Homotherium'un da ön kollarına güvenmiş olabileceğini, belki de onları avlarını hareketsiz hale getirmek için kullandığını gösteriyor.

Tseng, “Kılıç dişli kedilerle ilgili fikir, vücudun geri kalanından bir tür yardım almaları gerektiğidir - bu sadece kafa üstü avlanma tekniği değildir” dedi. “Ve ön kol, üzerinde düşünülmesi gereken araştırma hedeflerinden biri olmuştur. Benzer boyutlardaki modern büyük kedilere kıyasla ön kollarında tampon var mı, çünkü kılıcın kullanılabilmesi için avlarını dengelemeye yardımcı olacak bir ön kola ihtiyaçları var mı?”

Yeni mumya bulguları, kılıç dişli yavruların benzer yaştaki modern aslan yavrularından önemli ölçüde farklı olduğunu ortaya koyuyor. Yukarıdaki görsel, mumyalanmış Homotherium latidens (A, B) ve Panthera leo'nun (C, D) 3 haftalık kafataslarındaki farklılıkları vurgulamaktadır. ©Prof. Alexey V. Lopatin

Tseng, şimdiye kadar bilim insanlarının fosilleri tarayarak ve hayvanların kaslarını dijital olarak 3 boyutlu modelleyerek kılıç dişli kedi anatomisi hakkında varsayımlarda bulunduğunu, ancak bunun bu uzuvlardan birini “ete kemiğe bürünmüş olarak” görmekle kıyaslanamayacağını söyledi. “Bence bu kılıç-dişlerin ön kollarını kullanmış olmaları daha mümkün görünüyor.”

Tseng, Homotherium mumyasını bu kadar özel kılanın sadece anatomisi olmadığını, keşfin aynı zamanda tüm kedi grubunun evrimsel tarihine benzersiz bir bakış sağladığını söyledi. Homotherium fosillerinden elde edilen DNA'nın daha önceki genetik analizleri, bu cinsin yaklaşık 18 milyon yıl önce diğer antik kedilerden ayrıldığını göstermişti. Yavru, Homotherium cinsinin mumyalanmış tek örneği

olmakla kalmıyor, “kedi soy ağacının neredeyse kedi ailesinin kökenine kadar uzanan bir parçasını temsil ediyor” dedi.

“Bu da bu keşfin akıl almazlığına katkıda bulunuyor.”

Kaynak: CNN Science