Altıkulaç Lahti

Persler, 547/6 sonrası Anadolu’yu tamamen hakimiyetleri altına aldıktan sonra, kendilerine bağlı olan toprakları satraplık merkezlerine ayırarak yönetmeye başlamışlardır. Persli yöneticiler hakimiyetleri altında bulunan halkları, örf, adet ve inançlarına saygı göstererek yönetmişlerdir.

Altıkulaç Lahti

MÖ 539’da Büyük Kyros, Troas Bölgesi’ni Daskyleion satraplığına bağlar ve Daskyleion satrabı olarak oğlu ve ardılı, Kambyses ile Dareios egemenliğinde Mitrobates’i atar. MÖ 480’den sonra Kserkses’in Atina seferine Troas’dan, Hellespontus (Çanakkale Boğazı) üzerinden geçmesi ile birlikte, Troas’da çok güçlü bir Pers hakimiyeti hüküm sürmektedir. Daha çok, Granikos (Kocabaş) Çayı’nın sulamış olduğu oldukça verimli Biga ovası, Parion (Kemer), Paisos (Şefketiye), Lampsakos (Lapseki), Abidos (Nara), Dardanos (Çınarlı), İlion (Troia), Larisa (Kösedere), Neandria (Çığrı), Assos (Behramkale), Lamponia (Sazlı), Gargara (Arıklı), Antandros (Altınoluk), Adremitteion (Edremit) ve Tenedos (Bozcaada) gibi kıyı kentlerini ve İç Troas bölgelerinde bulunan maden, kereste ve hayvancılıkta oldukça zengin durumda olan ve özellikle bu kıyı kentlerini de yöneten şehirler olarak, başta Skepsis (Kurşunlu) olmak üzere, Kebrene (Çaldağ), Gergis (Karıncalı) kentlerini hakimiyetleri altında tutmaktaydılar. Bu kentleri kontrol altında tutmak amacı ile satraplık merkezi üzerinde bulunan stratejik yolların kesiştiği Kaz dağları içlerindeki yüksek yerlerde karargâhlar kurarak Mysia ve Troas’ı yönetmişlerdir. Satraplar, bu kentleri etki altında tutacak yerli bir temsilci seçerek onu desteklemek suretiyle hâkimiyetlerini sürdürmüştür. Troas bölgesinde bunlardan en bilinenleri, Skepsis kentinin kralı Dardanoslu Zenis’dir (MÖ 4 yüzyıl ortaları). Zenis ölünce yerine, Satrap Pharnabazos, Zenis’in karısı Mania’yı atar, Troas bölgesi tamamı ile bu Skepsisli yöneticiye bağlıdır. Mania’dan sonra damadı Meidias temsilciliğe geçmiştir.  

1998 kışında bir grup tarihi eser kaçakçısı Troia ile Anadolu’daki önemli Pers Satraplıklarından biri olan Bandırma yakınlarındaki Daskyleion kentleri arasında kalan bir bölgede bir tümülüsü yağmalamışlardır. Bu tümülüs içinde ele geçen ve üzerinde hala renkleri canlı bir şekilde korunmuş olan iki yüzeyi kabartmalı, Greko-Pers üslubunda yapılmış mermer lahit tahrip edilmiştir. Kaçak kazı yapılmış olan tümülüste arkeolojik bir kazı gerçekleştirilmiş, lahitin tahrip edilmiş olan parçalarına ve lahitin içinde bulunduğu yuvarlak planlı mezar odasına ait temel kalıntılarına rastlanmıştır. Tahrip edilmiş parçaları ile birlikte lahit, Çanakkale Arkeoloji Müzesi’ne götürülmüştür. Lahit, tümlenebilen parçaları ile restore edilerek müzede sergilenmeye başlanmıştır.

©Çanakkale Müzesi Arşivi

Mermer lahitin üzerindeki boyalı sahneler çok iyi korunduğundan bu eser büyük bir önem taşır. Bu boyalı mermer lahitin MÖ 5. yüzyılın sonlarında burada hüküm süren Anadolulu bir hanedan için yaptırılmış olduğu düşünülmektedir. Bu mezarın içinde ele geçen insan kemiklerinin incelenmesi ile 22-28 yaşları arasında olduğu düşünülen mezar sahibinin bir av sırasında attan düştüğü ve birkaç yıl içinde de öldüğü anlaşılmıştır. Marmara adası (antik Prokonnesus) mermerinden yapılan lahitin sadece iki yüzeyinde kabartmalı sahneler mevcuttur. Ön yüzeyindeki boyalı kabartma sahnesi ortada bir ağaç tarafından iki ayrı sahneye bölünmüştür. Buranın sol tarafında geyik avı sahnesi, sağ tarafında ise yaban domuzu avı sahnesi betimlenmiştir. Lahitin kabartmalı olan ön yüzünde ise zırhlı bir Anadolulu hanedan üyesine ait biri ile bir Grek olduğu düşünülen kişi arasındaki savaş sahnesi betimlenmiştir. Bu iki yüzeydeki kabartmaların boyanmasında ağırlıklı olarak kırmızı, mor, mavi, yeşil ve aşı rengi gibi ana renkler kullanılmıştır. Bunun yanı sıra az miktarda siyah kullanıldığı gibi gölge elde etmek için bazen kırmızı ve siyah boyaların karıştırıldığı görülür. Lahit üzerindeki bütün figürlerin boyalı olduğu ve boya öncesi astar kullanılmadığı anlaşılmaktadır.

Lahitin uzun yüzünde bir ağacın ayırdığı iki boyalı sahneden yaban domuz avı sahnesi en iyi korunmuş olanıdır. Burada arka planın yeşil olarak boyanması, bu konunun ormanlık bir alanda geçtiğini anlatmaya yönelik olmalıdır. Atın üzerindeki soylunun elbisesi açık aşı boyası rengindedir. At ve yaban domuzuna saldıran av köpekleri de aşı boyası rengine boyanmış iken yaban domuzu mor olarak gösterilmiştir. Yaban domuzun kaslarını belirtmek için kahverengi, yaban domuzuna saldıran av köpeklerinin ağız yapısını vurgulamak için de kırmızı boya tercih edilmiştir.

©Çanakkale Müzesi Arşivi

Her ne kadar tümülüsü yağmalayanlar bu boyalı lahitin bir kısmını parçalamış olsalar da uzun yüzün sol tarafındaki geyik sahnesinde kullanılan boyalar konusunda bilgi edinilebilir. Özellikle bu sahnede arka planın yeşil yerine mavi ile boyanması dikkat çekici. Boyalı lahitin savaş sahnesinin betimlendiği kısa yüzüne döndüğümüzde, burada da mavi zeminin tercih edildiği görülür. Atın ağırlıklı olarak pembeye boyanmış olmasına rağmen aşı ve kırmızı renklerin bazı anlara eklendiği görülür. Atın üzerindeki kişi ise kırmızı zırh ve miğfer taşır. Atın üzerindeki savaşçının mızrak fırlatmak üzere olduğu Grek askeri, aşı ve kırmızı renklerin karışımından elde edilen bir renkle boyalı ağaçlar altında betimlenmiştir.  Ağaçlardan biri üzerindeki şahin de yine aşı boyası renginde boyanmıştır. 

Lahit üzerinde, kısa yüzde işlenen savaş sahnesinde Anadolulu hanedanın savaştığı askerlerin kısa boylu ve sakallı verilmesi ile düşmanın barbarlığı betimlenmiş, uzun yüzde, bir ağaçla sahnenin ikiye bölünerek, birbirinden bağımsız olarak, geyik avı ve domuz avı olarak iki ayrı av sahnesinin işlenmesi, bu av sahnelerinde avcının yaklaşması ile korkarak ani bir refleks gösteren geyikteki gerçekçi betimleme, domuz avı sahnesinde köpeklerle domuz arasındaki mücadeledeki hareketlilik ve boğuşmanın canlılığı, Anadolu’da Perslerin gelmesi ile birlikte hakim olan sanat anlayışını en iyi gösteren nadir örneklerden birisidir. Ayrıca bu değişimi, at ve at koşum takımlarındaki değişiklik, insanların giyim kuşam ve silahlarındaki değişiklik ve konulardaki değişikliklerde de kendisini göstermektedir.

Bu tümülüsün bulunduğu ortamın iklimi mermer lahit üzerindeki boyaların canlı bir şekilde korunmasını sağlamıştır. Genellikle mermer nesneler üzerinde boya izinin antik çağlardan günümüze kalmasının zor olduğu göz önüne alındığında böylesine iyi korunmuş bir boyalı örneğe sahip olmak büyük önem taşır.

Kaynak: Aktüel Arkeoloji Dergisi Sayı 6

EN ÇOK OKUNANLAR

Tarlada Yürüyüş Yapan Kadın 2150 Gümüş Sikke Buldu

Prag'ın güneydoğusundaki Kutnohorsk kentinde tarlada yürüyüş yapan bir kadın, çiftçilik faaliyetleri sırasında yüzeye çıkan birkaç gümüş sikkeye rastladı. Çek Cumhuriyeti'nde şimdiye kadar bulunan en büyük erken ortaçağ sikke istifini açığa çıkardığının farkında değildi.

Köpeğini Gezdiren Çocuk Roma Dönemine Ait Altın Bilezik Buldu

11 yaşındaki bir çocuk, İngiltere'nin Batı Sussex bölgesindeki Pagham yakınlarındaki bir tarlada nadir bulunan altın bir Roma bileziği keşfetti. Romalı askerlere kahramanlıklarından dolayı verilen armilla tipi süslü bir bilezik olan ve MS.1. yüzyıla tarihlenen bilezik, 300 yıldan daha eski bir altın obje olarak, bir adli tıp soruşturmasında resmi olarak hazine ilan edildi.

SON İÇERİKLER