Anadolu’da Neolitik Çağ Kadın Figürinleri ve Anlamları

“Yalnızca kendi varlıklarını sergileyen nesnelerin tersine, bir yontu ya da bir resim her zaman yalnızca kendi varlığını değil, başka bir şeyi de sergiler” demiştir Alberto Giacometti. İnsan, ortaya koyduğu herhangi bir eserde salt gözlemlediği bir formu meydana getirmiş olmamalıdır. Ona yüklediği anlamlar bütününü taş, kil, ahşap, maden, kemik gibi hammaddelere aktarmış ve formu dışında objelere dönüştürmüştür.

Hacılar J. Mellaart 1961

Çeşitli materyallerden, çeşitli büyüklüklerde ama çoğunlukla abartılı vücut hatlarına sahip kadın imgeleri, insanın kadına yüklediği anlamlarla ilintili olmalıdır. Kadın figürinleri insanın en erken sanat üretimlerindendir. Paleolitik Çağdan başlayarak kadın bedeni, anlamlar bütünüyle insanın sanat üretiminde ilham kaynağı olmuştur. Anadolu, yazısız dönemlerden itibaren bir sonraki evrelere kültürel birikimini aktarmış ve birbirine eklenen deneyimler bütünü, eskinin ve yeninin harmanıyla süregelmiştir. Kültür, bir yandan da zamanla ticaret gibi etkenlerle, çevresel ilişkiler ağının getirdiği ögelerle sentezlenerek şekillenmiştir. Tüm bu süreçlere kadın betimlemeleri de dâhildir. Geçmiş yaşam biçimlerini günümüz bakış açısı ile tanımlamak elbette birçoğumuzun sıklıkla düştüğü yanılgılardandır. Tanıdığımız, bildiğimiz ve aktarılan bilgiler geçmişi yorumlamada bizleri genellikle yönlendirir. Bu aşamada arkeolojik bulgulara zamandan ve değer yargılarından bağımsız bakabilmek önemlidir. Kadın figürinlerini Neolitik Çağ özelinde değerlendirip anlamlandırmaya çalıştığımızda, kontekst, buluntunun konumlandığı yapının özellikleri, çevresel, yapısal, dönemsel etkenler yönlendirici olmaktadır.

HACILAR, J. MELLAART 1961

Göller Bölgesi’nde yer alan ve Anadolu’nun önemli Neolitik merkezlerinden olan Hacılar Höyük’te steatopik kadın figürinleri, yerleşmenin en göze çarpan buluntuları arasındadır. Hacılar 6. katının bazı yapılarının tabanları üzerinde boyları 7 santimetre ile 24 santimetre arasında değişen 45 kadar kadın figürini bulunmuştur.

Kendi türüne hayat veren ve insan neslinin devamını sağlayan kadın, eski çağlar boyunca yaratımın ve tanrısallığın izdüşümü olmuştur. Kadın, yaşama can veren toprak gibi hem doğanın hem de yaratımın yansıması olarak görülmüştür. Yazısız dönemler hakkında hüküm vermek kimi zaman karmaşık olmakla birlikte kadına yüklenen kutsallık rolü Neolitik Çağ içindeki dinamikler bağlamında akla yakın görünmektedir. Tarım ve hayvancılık ile doğaya hükmeden toplulukların; tarımın daha bereketli geçmesi, doğa olaylarından daha az etkilenmek ve yaban hayvanlarının gazabından korunmak için doğaüstü bir güce sığınmak istemeleri olağan görülebilir. Bu bağlamda doğum gibi bir yaratımın başrolü olan kadın, insanın bu arayışlarının ilk adresi olmalıdır. Doğurganlığın, tanrısallığın sembolü kadın en erken dönemlerden itibaren betimlemelerin ağırlıklı konusu olmuştur. İnsan soyunu sürdüren kadın yüceltilmiş, steatopik olarak tanımlanan abartılı hatlara sahip figürinlerle kutsanmıştır. Bazı görüşlere göre bu figürinlerin kutsallık atfından ziyade, günlük kullanıma yönelik çeşitli amaçlar için üretildikleri ileri sürülmektedir. Ancak E. Erdan’ın da belirttiği üzere, hem buluntuların ele geçtiği bağlam figürinlerin anlamını açıklamakta hem de İlk Tunç Çağından itibaren yazılı kaynaklarda geçen, Anadolu ile çağdaş ve aynı zamanda bağlantılı Mezopotamya’da, Mısır’da çok sayıda tanrıçanın kutsandığı dikkat çekmektedir. İlk Tunç Çağındaki yaygın ticaret de göz önünde bulundurulduğunda, farklı kültürler arasında etkileşim kaçınılmazdır. Ayrıca İlk Tunç Çağının ardından yazılı dönemlere geçiş ile birlikte Anadolu’da yazılı kaynaklarda tanımlanan tanrıçalar, Neolitik Çağdan itibaren kültürel aktarımın gerçekleştiği Anadolu için aniden gelişen bir durum olarak görülmemelidir. Anadolu’da yazılı dönemlerin belgelerinde geçen tanrıçaların, Anadolu kültürel gelişiminde kökenlerinin olduğunu düşünmek uzak bir ihtimal değildir. Anadolu arkeolojisinde kültürel aktarım birçok bulguda kendini göstermektedir.

Devamı; Aktüel Arkeoloji Dergisi 94. Sayı “ Çağlar Boyu Kadın “

EN ÇOK OKUNANLAR

Köpeğini Gezdiren Çocuk Roma Dönemine Ait Altın Bilezik Buldu

11 yaşındaki bir çocuk, İngiltere'nin Batı Sussex bölgesindeki Pagham yakınlarındaki bir tarlada nadir bulunan altın bir Roma bileziği keşfetti. Romalı askerlere kahramanlıklarından dolayı verilen armilla tipi süslü bir bilezik olan ve MS.1. yüzyıla tarihlenen bilezik, 300 yıldan daha eski bir altın obje olarak, bir adli tıp soruşturmasında resmi olarak hazine ilan edildi.

SON İÇERİKLER