Anadolu’da Sami Dilleri

Amanos’un doğusunda, başkent Zincirli civarlarında, Sam’al adındaki bir küçük krallık, hem Sami hem Luvi isimleri taşıyan bir kral sıralamasına sahip olan ve bir arada yaşayan Luvi ve batı-Sami kültürlerinin güzel bir örneğidir. Bu krallığa ait ilk büyük yazıt, MÖ 820 civarlarında bulunan ve kralı temsil eden bir stel üzerinde Fenikece yazılmış olan Kulamuwa yazıtıdır. Günümüzde bilinen en uzun Fenikece yazıtlar, MÖ 700 civarında Karatepe’de bulunan ünlü Luvice-Fenikece iki dilli yazıtlardır. Qué Krallığı’nın güçlü adamı Azatiwatas/Azatiwasa tarafından yazdırılan bu yazıtlar, resmi iki dilli uygulamanın örneklerindendir.

Babil Kralı Nabonid’e ait yazıtlı stel, İstanbul Arkeoloji Müzeleri

Sami dillerinin Anadolu’daki varlığı MÖ 2. binyılın başından itibaren kanıtlanmıştır. Sami dilleri bu çağda Akatça olarak ve kil tabletler üzerindeki çivi yazısı formunda ortaya çıkmışlardır. Akatçanın, Kültepe/Kaniş’te (Kapadokya), MÖ 19. yüzyıl başlarından itibaren Kapadokya’ya kumaş ve kalay götüren ve tunç yapımında kullanılan bakır ticaretini kontrol altına almayı başarmış bir grup Assurlu tüccar (kârû) tarafından kullanıldığı doğrulanmıştır. Kısa bir süre sonra Akatça, Hitit İmparatorluğu’nda, özellikle Hattusili I’e ait pek çok Akatça ve Hititçe, iki dilli yazıtta kullanılmaya başlanmıştır. Aslına bakılırsa, MÖ 14-13. yüzyıllarda, Akatça uluslararası bir dil haline gelmiş ve Amarna Mektupları’ndan (Yukarı Mısır) ve özellikle Hitit Kralı Şuppiluliuma tarafından gönderilen 41 numaralı mektuptan da anlaşıldığı üzere, Mısır firavunu ile yürütülen ilişkilerde de kullanılmıştır.

Hitit İmparatorluğu’nun yaklaşık olarak MÖ 1180 yılındaki çöküşünün ardından, Sami dilinde yazılmış belgeler MÖ 9. yüzyıla gelindiğinde artık tamamen yok olur. Bu dönemde doğuda Geç-Assur devletlerinin kurulduğu sıralarda, hiyeroglif Luvicesinin (ya da Geç-Hititçe) yanında, Amanos’un her iki yanında, Fenikece ve Aramice dillerinin yazımında lineer bir alfabe kullanılmaktaydı.

Amanos’un doğusunda, başkent Zincirli civarlarında, Sam’al adındaki bir küçük krallık, hem Sami hem Luvi isimleri taşıyan bir kral sıralamasına sahip olan ve bir arada yaşayan Luvi ve batı-Sami kültürlerinin güzel bir örneğidir. Bu krallığa ait ilk büyük yazıt, MÖ 820 civarlarında bulunan ve kralı temsil eden bir stel üzerinde Fenikece yazılmış olan Kulamuwa yazıtıdır (bugün Berlin Müzesi’nde yer alır). Bununla birlikte aynı krala ait altından bir nazarlık kutusunun üzerinde Sam’alca adı verilen yerel bir Arami lehçesine rastlanmıştır. Sam’alca, büyük olasılıkla toplumun önemli bir bölümü tarafından kullanılmaktaydı. Ördekburnu’nda (MÖ 820-760 civarında) bulunan bir mezar steli de bunu doğrulamaktadır (İstanbul, Eski Şark Eserleri Müzesi). Bu dilin kısmi olarak deşifresi, keşfinden bir yüzyıl kadar sonra gerçekleşmiştir. Aramice ve Sam’alca dillerinin kral Panamuwa I (MÖ 760 civarında) tarafından da kullanıldığı düşünülmektedir. Bunun örneklerini; büyük Sami tanrısı Hadad’a adanmış büyük bir heykel üzerinde, devam etmekte olan Zincirli kazılarında yakın zamanda bulunan ve Panamuwa II’nin bakanına (MÖ 740?) ait olan Katumuwa steli üzerinde ve ayrıca Damas Krallığı’na karşı yapılan Geç-Assur savaşında (MÖ 733/732) ölen babası Panamuwa II adına adanan Barrakib stelinde (bugün Belin Müzesinde) görmekteyiz. Bu yerel Aramice-Sam’alca lehçesinin kullanımı yerini daha sonra, MÖ 730’a doğru, kral Barrakib’in hükümdarlığı döneminde (İstanbul Şark Eserleri Müzesi’ndeki stel), krallığın tamamen bir Geç-Assur vilayetine dönüşmesinden önce, İmparatorluk Aramicesine bırakacaktır. Bununla birlikte, Geç-Assur İmparatorluğu’nda birleşmiş olmalarına rağmen, Fırat Nehri’nin her iki yanındaki bölgeler de, Ninova’nın çöküşünden (MÖ 612) ve Harran’ın alınışından (MÖ 610) önceye tarihlendirilen çok sayıdaki Aramice yazıttan anlaşıldığı üzere, MÖ 7. yüzyılda Aramiceyi kullanmaya devam ettiler.

Sam’al kralı Barrakib’e ait stelde, kralın başının hizasında “Ben, Bar-Rakib, Panamuwa’nın oğlu”, ay diskinin yanında ise “Harranlı Ba’al, Lordum” yazmaktadır. Zincirli Höyük Berlin Müzesi

Amanos’un batısında, Kilikya Bölgesini işgal eden ilk krallık olan Hiyawa/Qué, MÖ 9. yüzyıldan kısa bir süre önce Geç-Hitit hiyeroglif yazıtlarında, Luvi dilinin yanında, Fenikeceyi de kullanmaktaydı. Bu resmi iki dilli uygulama, Luvice ve Fenikece, Çineköy’de bulunan ve bugün Adana Müzesi’nde sergilenen, Kral Warikas/Urikki’ye ait bir yazıtta ortaya konmuştur. MÖ 8. yüzyılın ikinci yarısında hüküm süren bu kral, Muksas/Mopsos’un soyundan olduğunu iddia etmektedir ve krallığın sonunda bir Geç-Assur vilayetine dönüşmesinden önce, dört yüzyıldan fazla bir süre boyunca (MÖ 8. yüzyılın ikinci yarısında) Hiyawa/Qué Krallığı'na hükmeden bir hanedanlığın son krallarından biri olduğu düşünülmektedir. Bu iki dilli yazıt, Hasan-Beyli’de parça halinde bulunan ve kral Awarikas/Urikki ile onun Assur kralıyla olan ittifakından bahseden Fenikece yazıt (bugün Berlin Müzesi’nde bulunmaktadır) ile neredeyse çağdaştır. İncirli yazıtı da aynı şekilde benzerdir.

Bu resmi iki dilli uygulama, özellikle Karatepe’de bulunan (MÖ 700 civarı) ve Awarikas/Urikki’nin kendisini güçlü kıldığı olgusunu öne süren Qué Krallığı’nın güçlü adamı Azatiwatas/Azatiwasa tarafından yazdırılan ünlü Luvi-Fenikece yazıtlarda ortaya çıkmıştır. Bu yazıtlar günümüzde bilinen en uzun Fenikece yazıtlardır. Fenikece ayrıca Toros Dağları’nın kuzeyinde yer alan İvriz’de bulunan ve kral Tuwana/Tyane Warpalawas/Urballu (MÖ 738-710 civarında) tarafından yazdırılan Luvi-Fenikece iki dilli yazıtlarda (Ereğli Müzesi) da karşımıza çıkmaktadır. Fenikece, son olarak, Cebel-i Reis Dağı’nda (Alanya’nın 15 km doğusunda) bulunan ve MÖ 7. yüzyılın sonlarına tarihlendirilen bir anıtsal yazıtta da görülmektedir.

Babil Kralı Nabukadnezar’ın emriyle Tanrıça İştar adınai yaklaşık MÖ 575’te yaptırılan İştar Kapısı üzerindeki Akadca çiviyazısı Berlin Antik Yakın Doğu Müzes

Fenikecenin Anadolu’nun güneyine doğru yayılımı, MÖ 8. yüzyıl başlarına doğru alfabetik Frigcenin ortaya çıkışını açıklar, bunun yanı sıra güney Anadolu’da epikorik alfabeli yazıtların ortaya çıkışı da aynı şekilde açıklanır: bunlar Fenikecenin, yerel Hint-Avrupa dillerine adaptasyonudur.

MÖ 600’e doğru, Nabukadnezar’ın mücadelelerinin devamında, Fenikece, Anadolu’nun güneyinden yok olmaya başlar. Bu durum Aramicenin yararına olmuştur. Doğrusu, özellikle Akhamenid İmparatorluğu Döneminde (MÖ 539-331) Aramice kullanımı, bu dilin Ege Denizi’nden İndus Vadisi’ne kadar olan bölgede imparatorluk yönetimi tarafından kullanılabiliyor olması nedeniyle artmıştır. Özellikle Kilikya ovasında ve alçak bölgelerinde (Meydancıkkale, Saraydın, Gözne, Kesecek Köyü, Hemite, Bahadırlı, Hediören, Yukarı Bozkuyu, Bostanlar yakınındaki Göller, Kumkulluk, Menekşe) çok sayıda Aramice resmi yazıt ve mezar steli bulunmuştur. Mezar stelleri arasında yalnız Aramice olarak yazılmış ve bazı Luvice özel isimlere rastlananların sayısı, Kilikya’da, Aramicenin yerel nüfusun önemli bir bölümü tarafından anlaşıldığını ortaya koymaktadır.

Bu durum Anadolu’nun diğer bölgelerinde daha farklıdır. Likya’da, Aramice yazıtlar esas olarak iki veya üç dilli yazıtlarda görülmektedir. Özellikle, Kral Artakserkses’in, büyük olasılıkla Artakserkses IV/Arses (MÖ 337), hükümdarlığının ilk yılına tarihlendirilen ve Likçe, Aramice ve Grekçe dillerinde yazılmış, ünlü üç dilli Ksanthos yazıtı buna örnektir. Sardis’te (Lidya) bulunan ve yerel bir tapınağın kuruluşunu ele alan Likçe-Aramice iki dilli yazıt Akhamenid Döneminin sonuna tarihlendirilmektedir. Daha kuzeyde, Daskyleion’da (Hellespontos Frigya’sı) bulunan pek çok anıtsal mezar yazıtı, bölgede askeri bir garnizonun varlığı ile ilişkilendirilebilir. Aynı şekilde, birtakım Farsça isimler içeren pek çok bulla, yüksek imparatorluk idaresinde Aramicenin önemini vurgulamaktadır.

Çineköy’de bulunan Kral Warikas/ Urikki’ye ait üzerinde Luvice ve Fenikece çift dilli yazıt bulunan heykel © Mustafa Ölçer Adana Arkeoloji Müzesi

Büyük İskender’in gelişiyle, Aramice yerini hızlıca, Akhamenid Döneminde Batı Anadolu’da ve ara sıra güneyde zaten kullanılmakta olan Grekçeye bırakmıştır. Bununla birlikte, Kapadokya’da, Aramice, özellikle MÖ 3. yüzyıla tarihlendirilen dini Arebsun yazıtlarında (Arebsun Şark Eserleri Müzesi) ve Akça Kale’deki istihkâmlı bir kentin kuruluşu ile ilgili bir Grekçe-Aramice iki dilli yazıtta görüldüğü üzere hala yer yer kullanılmaya devam eder.

Fenikece ve Aramice yazıtlar yerini sonunda tamamen Grekçeye bırakmış olsa da, MÖ 1. binyılda, Anadolu’da alfabetik yazının aktarılmasında ve yayılmasında büyük rol oynamışlardır.

EN ÇOK OKUNANLAR

Köpeğini Gezdiren Çocuk Roma Dönemine Ait Altın Bilezik Buldu

11 yaşındaki bir çocuk, İngiltere'nin Batı Sussex bölgesindeki Pagham yakınlarındaki bir tarlada nadir bulunan altın bir Roma bileziği keşfetti. Romalı askerlere kahramanlıklarından dolayı verilen armilla tipi süslü bir bilezik olan ve MS.1. yüzyıla tarihlenen bilezik, 300 yıldan daha eski bir altın obje olarak, bir adli tıp soruşturmasında resmi olarak hazine ilan edildi.

SON İÇERİKLER