Antik Çağların Eğitimi Bugüne Ne Söyler?

Beşer doğmaktan insan olmaklığa geçişin gizemli bir serüveni vardır. Somut dünyadan, soyut aleme geçişin hikâyesi henüz hiçbir pedagog ya da psikolog tarafından tam anlamıyla açıklanmış değildir. İnsanın bir insan olarak yaşayabilmesi için diğer canlılardan farklı bir yetişme ve büyüme sürecine ihtiyacı vardır. Bu sürecin en temel niteliği, hayatın devamı için bir dizi bilgi ve davranış edinme zorunluluğudur.

Antik Yunan’da Eğitim

Diğer canlılar, hayata başladıklarına büyük oranda içgüdüsel veri setlerine sahip halde hazır, verili bilgi mekanizmalarıyla dolu olurlar. Oysa insan, doğduğu andan itibaren dış dünyanın tehdit ve tehlikelerine karşı son derece korumasız ve zayıftır. Bu tehlikelere karşı koyabilmesi ve yaşayabilmesi için gerekli davranış örüntülerini ve faydalanacağı nesneleri öğrenmesi gereklidir. İnsan öğrenme kapasitesi ve dış koşulların değişimine ayak uydurabilme becerisi bakımından muhtemelen canlılar içinde en yüksek kapasiteye sahiptir. Bu sayede bu güne kadar varlığını sürdürebildiği gibi, yine kendine has nitelikleri geliştirerek diğer bütün canlıları etkileyebilecek hatta bazılarının soyunu tüketecek düzeyde “üstün!” hale gelmiştir. İnsanlığın serüveninde bilinenler aslında sadece “bir noktadan” ibarettir ve büyük bilinmezler karşımızda durmaktadır.

İnsanın nasıl evrimleştiği, diğer türler arasında neden sadece Homo sapiens sapiensin tek başına iktidar haline gelmesi sadece birkaç meşhur/popüler teoriyle izah edilebilmektedir. Bugünden geriye bakıldığında detaylar bilinmemekle birlikte kesin olarak, insanın ancak bilgi ve birileri tarafından eğitilmesiyle varlığını sürdürdüğü şekilde bir izah geliştirilmiştir. Şu halde, insanlık için elzem olan fazlalıklardan, zararlı ve gereksiz olanlardan arınmış bilgi ve tecrübe/davranış edinimi en eski insan topluluklarında da vardır. Zira insan birlikteliği, topluluğu ortak değer dünyasının inşasıyla mümkündür. Bu bilincin ve tecrübenin daha da ilerlemesiyle “topluluk” zaman içinde “topluma” evrilmiştir. İnsan için aslolan toplum halinde yaşamayı becerebilmektir.

İnsanlık tarihinin geçmişiyle ilgili olarak, Güney Doğu Afrika’da başlayan 300 bin yıl kadar geçmişten bahsedilmektedir. Bunun da en azından 200 bin yıl kadarı hakkında değil bilgi, tahminlerde bulunmaya yarayacak ipuçları bile henüz yoktur. 100 bin yıldan 30 bin yıla kadar olan dönem hakkında tahminler yapmaya elverişli somut izler mevcuttur. 30 binlerden 15 binlere kadar olan zaman aralığında ise atalarımızın bıraktıkları miraslar gözle görülebilmektedir. Avcı toplayıcı insanın yavaş yavaş tarz değiştirip, kültür üretebilen insan haline doğru evrildiği tarihler bu aralığa tesadüf etmektedir. MÖ 15 ve 13 binli yıllarda ise artık ilk yerleşim yerleri görülebilmektedir. Göbeklitepe dünya insanlık tarihinin başlangıç ya da dönüm noktalarından biri olduğuna göre buradaki hayat bu güne ciddi bir miras bırakmıştır. Afrika, Mezopotamya, Ön Asya, Akdeniz havzası ve daha sonra da Mezoamerika’da (orta ve Güney Amerika’nın kuzey kısımları) ilk devlet ve medeniyet örüntüleri kendini göstermeye başladığında tarihler MÖ 6 binlerden geriye doğru gelmektedir ve son buzul çağının sonuna gelinmiştir.

Sümer Tapınak Heykelciği

MÖ 3 binli yıllarda yaşayan Sümerlerin bu günün mekteplerine çok benzeyen, hatta ana hatları bakımından hiçbir farkı bulunmayan yazı ve diğer bilgileri öğretme mekânları olduğu bilinmektedir.

Modern insanın başlangıcı ise bilindiği üzere Sümerlere tesadüf eder. Artık yazı bulunmuştur ve insanlık için yepyeni bir zaman başlamıştır. Bir Mezopotamya medeniyeti olan Sümerlerin yazıyı icadı ile din ve devlet arasında sıkı bir bağ vardır. Muhtemelen yazının icadı, tapınakların inşası, imarı ve zenginleştirilmesi ile devlet idaresinin daha güvenli hale getirilmesiyle yakından ilgili bir gelişmedir. S. N. Kramer’in ifadesiyle “tarihin başlangıcı” kabul edilen Sümerlerden bu güne eğitim nokta-i nazarından uzanan kalın bir çizgiden, belirgin bir hattan bahsedilebilir. MÖ 3 binli yıllarda yaşayan Sümerlerin bu günün mekteplerine çok benzeyen, hatta ana hatları bakımından hiçbir farkı bulunmayan yazı ve diğer bilgileri öğretme mekânları vardı. Kramer’in meşhur kitabının (Tarih Sümer’de Başlar) ilk konusunun  “Sümer’de okul ve rüşvet” olması son derece manidardır. Tabletlerde anlatıldığına göre, Sümer şehirlerinde çivi yazısının öğretilebilmesi için seçkin ailelerin çocuklarının kabul edildiği bir okul vardır. Yazı öğrenmeye gelen çocuklardan birinin okul günlüklerini yazdığı bir tabletten öğrendiğimize göre, çocuklar dört duvar arasında uzun bir zamanı geçirmektedir ve orada sıkı bir disiplin vardır. Evleri dışında hususi bir mekâna geldikleri için de çocuklar, yemek için evden yiyecekler de getirmektedir. Anneleri onlar için sevdikleri çörekleri, meyveleri hazırlayıp çantalarına koymaktadır. İnsanlığın en efsunlu icadı yazıyı öğretecek ummia (üstad, hoca) adında bir öğretmen ve ona eşlik ve yardım eden, sınıf yoklamasını alan, ödevleri kontrol eden, sınıfta sükûneti sağlayan “sınıf abisi” ya da “okul ağabeyi” adında bir yardımcı personel de vardır. Öğretmen ve yardımcısı çocuklara her gün yazı ödevi vermekte ve ertesi gün okula dönüşte ödevler kontrol edilmektedir. Bir çocuğun yazısının pek düzgün olmadığını gören öğretmen, “senin elin iyi değil!  senden bir şey olmaz” gibi sözlerle onu azarlamıştır. Bu sözlere hayli üzülen çocuk, eve döndüğünde olan biteni babasına aktarmıştır. Sümer okulları zaten, sıradan halk için değil, din adamları, yöneticiler ve kısmen de tüccar ailelere hitap etmektedir. Şu halde öğretmenini şikâyet eden çocuğun babası muhtemelen itibarlı, yetkili ya da zengin birisi olsa gerektir. Öğretmen eve davet edilir ve kendisine izzet-ü ikramda kusur edilmez, dahası davet sahibi, öğretmene değerli hediyeler de verir. Bunun üzerine daha dün, “senin elin iyi değil!” diyen öğretmen çocuğa dönerek, “sende ne cevherler var, sen büyük adam olacaksın, senin yazıya ne kadar da yatkın bir elin/kabiliyetin var” diyerek insanlık tarihinin değişmeyen hallerine mükemmel bir örnek sunar. İnsanın ihsanın kölesi olduğuna kadim bir gösterge!

Devamı; Aktüel Arkeoloji Dergisi 95. Sayı “ Antik Dönemde Eğitim”

EN ÇOK OKUNANLAR

Köpeğini Gezdiren Çocuk Roma Dönemine Ait Altın Bilezik Buldu

11 yaşındaki bir çocuk, İngiltere'nin Batı Sussex bölgesindeki Pagham yakınlarındaki bir tarlada nadir bulunan altın bir Roma bileziği keşfetti. Romalı askerlere kahramanlıklarından dolayı verilen armilla tipi süslü bir bilezik olan ve MS.1. yüzyıla tarihlenen bilezik, 300 yıldan daha eski bir altın obje olarak, bir adli tıp soruşturmasında resmi olarak hazine ilan edildi.

SON İÇERİKLER