Çatalhöyük Dokuma
Çatalhöyük’te günlük yaşamın ve ölüler dünyasının bir parçası olarak dokumalar
Yakındoğu’daki en erken dokuma buluntularından biri, Ölüdeniz’in kuzeyinde Çanak Çömleksiz Neolitik B Dönemine tarihlenen Nahal Hemar’daki bir mağarada bulunmuş bir keten kumaşıdır. Anadolu’da ise, Çayönü’ndeki Hücre Planlı Yapılar Evresinde en erken keten dokumalardan biri açığa çıkarılmıştır. Bu buluntu, geyik boynuzundan yapılmış bir orağın üzerinde korunmuş ve tarıma alınmış ketenden yapılmış iyi kalitede bir dokuma kalıntısıdır.
- Yazar : Serap ÖZDOL
- Tarih : 2020-06-11 00:15:44

52 No.lu Yapıda ortaya çıkarılan gömüt içerisinde bulunan Neolitik Döneme ait kumaş kalıntısı © Jason Quinlan
Çatalhöyük’te 2013 yılında bulunan kumaş parçaları ile ilgili vereceğimiz bilgi, bunun bir mezarda bulunduğu ve Çatalhöyük’te hiç ele geçmeyen keten bitkisinden dokunmuş olduğudur. Bu buluntunun kamuoyunu en çok ilgilendiren yönü de, doğaldır ki yaklaşık 9 binyıllık organik bir malzemenin günümüze kadar bu denli iyi durumda gelebilmiş olmasıdır.
Kuşkusuz Çatalhöyük’te bulunan dokuma ve ip parçaları, dünyadaki ne ilk ne de en iyi korunmuş örnektir. Özellikle de kumaşın ana malzemesi olan ipliğin kullanımı Çatalhöyük’ten çok daha eskilere ve bölge olarak dünyanın değişik bölgelerine uzanır. Dünyada yabani keten bitkisinden yapılmış ip kalıntıları Üst Paleolitik Çağa, yani günümüzden yaklaşık 30 binyıl öncesine kadar geriye gider. Söz konusu kalıntılar bükülmüş ip parçalarıdır ve Gürcistan’daki Dzudzuana adındaki bir mağarada bulunmuşlardır. Gürcistan’daki mağara kalıntılarını araştıran bilim insanları, bu iplerin iki katlı S-şeklinde bükülmüş görece karmaşık bir örüntüye ve çok değişik renklere sahip olduklarını yani boyandıklarını belirtirler ve görünüşe göre mağara sakinlerinin renkli tekstil ürünleri ürettiklerini öne sürerler.
Yakındoğu’daki en erken dokuma buluntularından biri, Ölüdeniz’in kuzeyinde Çanak Çömleksiz Neolitik B Dönemine tarihlenen Nahal Hemar’daki bir mağarada bulunmuş bir keten kumaşıdır. Anadolu’da ise, Çayönü’ndeki Hücre Planlı Yapılar Evresinde en erken keten dokumalardan biri açığa çıkarılmıştır. Bu buluntu, geyik boynuzundan yapılmış bir orağın üzerinde korunmuş ve tarıma alınmış ketenden yapılmış iyi kalitede bir dokuma kalıntısıdır.
Bununla birlikte, Çatalhöyük’teki tekstil buluntularının diğer yerlerdeki örneklerden farklı yönü belki de, zengin bir “Ölüler Kenti” (nekropol) olarak da tanımlayabileceğimiz Çatalhöyük’te, günlük yaşamın yanı sıra ve belki daha da çok ölüler dünyasının sırlarını anlamada bize yardımcı bir materyal olmasıdır. Buluntu, dönemin ve yerleşmenin karmaşık sosyal ve düşünsel yapısı, teknolojik seviyesi, el sanatları becerisi ve gelişkin değiş-tokuş zinciri gibi olguları içinde yerini almaktadır.

52 No.lu Yapıda ortaya çıkarılan bir gömütte kafatası üzerine yerleştirilmiş, karbonize olmuş ahşap kap kalıntıları © Jason Quinlan
AktuelArkeoloji 40 45 6/23/14 12:38 PM
Çatalhöyük 2013 Kazı Dönemi dokuma buluntusu
Çatalhöyük 2013 yılı kazılarının en önemli buluntuları, günümüze kadar oldukça iyi bir biçimde korunmuş olan bir yapıda (52 no.lu yapı) ortaya çıkartılmıştır. Çatalhöyük’te Kuzey Koruganı’nda yer alan söz konusu yapı 2006’da kazılmış ve sonrasında ziyaretçilere açık olarak bırakılmıştı. Yapının yıllar içinde erozyona uğramaya başlamasıyla 2013 yılında tekrar kazılmasına ve böylece binanın daha erken dönemlerine tarihlenen tabakalarının ortaya çıkartılmasına karar verilmiştir. Yapı daha önceki yıllardaki kazılarda oldukça ilginç buluntulara ev sahipliği yapmış gösterişli ve özenli bir yapıdır. Yapının batı duvarında bir bukranyum, bukranyumun üzerinde de 11 tane boğa boynuzu yer alan bir zula ve tek bir kenarı boyunca büyük boğa boynuzları yerleştirilmiş uzun dar bir bank ortaya çıkarılmıştır. Üzerinde boğa boynuzları olan bu yükseltiyi kaldırdığımızda altında daha erken bir yükselti daha bulduk. Bu aslında tam anlamıyla bir banktan ziyade bir bölme duvarını andıran oldukça ince bir mimari öğeydi. Bu öğenin içine bu defa boğa boynuzları değil de, yaban koyun ve keçiboynuzları yerleştirilmişti. Yapı Neolitik Dönemde terk edildikten sonra yakılmıştır. Aslında genellikle diğer yapılarda bina terk edilirken duvarlardaki boynuzlar ya da diğer süslemeler çıkartılırdı. Bu nedenle bu binada söz konusu öğeleri bulmak şaşırtıcıydı ve genelin dışında bir uygulamaya tanık oluyorduk.
2013 yılında söz konusu bu yapının ana odasının kuzeybatısındaki sekilerden birinin altında bir mezar ortaya çıkarılmıştır. Bu mezara birçok kez yeni bireyler eklenmiş ve bu nedenle çok sayıda farklı birey bir arada ele geçmiştir. Mezardaki gömütlerden biri mermer bir bilezik ile gömülmüştür. Binanın yanma şeklinden dolayı bu mezarın korunma derecesi inanılmaz derecede üst seviyededir. Bir diğer örnekte, ahşap bir kap çocuk iskeletlerinden birinin yüzü üzerine yerleştirilmiştir. Bu ahşap kap karbonize olmuş ve korunarak kalıntıları günümüze kadar ulaşmıştır. Ayrıca, kafataslarının içlerinde karbonize olmuş beyin kalıntılarıyla ahşap kalıntının içinde de doku kalıntılarına rastlanmıştır. Bu yazının ana konusunun oluşturan keten bitkisinden yapılmış kumaş parçası kalıntıları da korunan malzemeler arasındadır. Bu kumaş kalıntısı iki çocuk iskeletinin arasında bulunmuştur. Görüldüğü gibi, büyük bir olasılıkla bilerek yakılan bu yapıda dokuma parçaları, insan vücuduna ait doku kalıntıları ve ahşap kap gibi çeşitli organik kalıntılar günümüze kadar korunmayı başarmıştır. Yangın binanın zeminini ve platformlarını ısıtarak fırınlama etkisi yaratmış, böylece zeminin altındaki gömüleri ve gömülerle birlikte yerleştirilen kumaş parçalarını korumuştur.
Çatalhöyük dokuma kalıntıları ve teknolojisi
1960’lı yıllarda Mellaart dönemindeki kazılarda, özellikle VI. Tabakanın yangın geçirmiş gömütlerinde çok sayıda ince dokunmuş kumaş parçaları bulunmuştur. Yine VI. Tabakadaki sıra dışı bir örnekte ölen bireyin kafatası içindeki beyni çıkartılmış ve içine kumaş topağı doldurulmuştur. Hem eski hem de yeni dönem kazılarındaki bazı mezarlarda iskeletlerin bacaklarının alt bölümüne paralel duran ya da uzun kemiklerinden birini örten kumaş parçalarının bırakıldığı gözlenmiştir. Yine bazı mezarlarda lifli beyaz bir dokuma hem yatay hem de dikey olarak mezarın içine sıralanmıştır. Gömütlerde kumaş şeritler de bulunmuştur. Her iki buluntunun da kemikleri bir arada tutması için kullanıldığı ve ölünün bunlarla sıkıca sarmalandığı anlaşılmaktadır.
Dokumalar şimdiye kadar yalnızca mezarlarda ele geçse de, Mellaart bazı duvar resimlerinin de kesinlikle düz ya da desenli dokumaları hatta kilimleri sahnelediklerini öne sürmüş ve günlük kullanımın içinde de bu eşyaların var olduğundan söz etmiştir. Mellaart yerleşmedeki dokumacılığın kanıtları olarak, burada bulunan boya kalıntıları, hasır ve sepet izleri, dokuma iğneleri, ağırşaklar, ağırlıklar, damga mühürler, duvar resimleri üzerinde erkekler tarafından giyilmiş beyaz peştamallar, bazı şişman kadın resimlerindeki parlak renkli ve desenli giysiler ve en erken duvar resimlerinin konularını gösterir. Teknolojik olarak bakıldığında balık ağı yapımı, hasır ve sepet örgücülüğü ve dokumacılık birbirleriyle paralel zanaat türleridir.
Diğer taraftan eski ve yeni yayınlarda özellikle ağırşak ve ağırlık gibi ip eğirmek ve dokuma yapmakta kullanılan eşyalara ve bunlara ait resim ya da çizimlere hiç rastlanmaz. Yeni kazıların pişmiş toprak buluntuları arasında özellikle de “tanımlanamayan” objeler kategorisinde bazı delikli nesneler vardır, hatta çanak çömlek parçalarının kimi delikli örnekleri de vardır, ancak bu eşyalar görünüşe göre en azından şimdiye kadar “dokumacılık” bağlamında ele alınmamışlardır. Ancak özellikle bazı çanak çömlek parçalarının delinerek ağırşak olarak kullanılmış olmaları olasıdır. Buluntular arasında hem Mellaart’ın hem de Nerissa Russell’ın altını çizdiği “dokuma iğneleri”, dokumacılıkta, hasır yapımında ve ağ yapımında kullanılmış olmalıdır. Aslında bu iğneler dışında dokumacılık ve kilimler konusunda Çatalhöyük’ten ele geçen ve günümüze kadar korunabilmiş herhangi bir tipik alet yoktur. Mellaart ilk ağırşakların ve ağırlıkların pişmemiş topraktan, Burnham ise ip eğirme aletlerinin ahşaptan yapılmış olmaları nedeniyle korunamadıklarını söylerler. Yakındoğu’da diğer birçok Çanak Çömleksiz ve Çanak Çömlekli Neolitik yerleşmede kil ve taştan ağırşak ve ağırlıklara ve ip eğirmeye yarayan kirmen tarzındaki kemik aletlere rastlanmıştır.
Çatalhöyük’te 2013 yılı kazı sezonunda bulunan keten bitkisinden yapılmış kumaş parçalarının mikroskobik görüntüleri © Jason Quinlan
Dokumada hammadde ve nitelik
Mellaart mezarlarda ele geçen kumaşları henüz malzemenin laboratuar raporlarını almadan büyük olasılıkla yünden yapıldıkları şeklinde tanımlamıştır. Ancak daha sonra bu materyalle ilgili analizler ve yayınlar yapılmış, yine de malzemenin niteliği, yani yün mü keten mi olduğu tam olarak ortaya konulamamıştır. Helbeak bulunan tekstil parçalarını yün olarak değerlendirmiş, Burnham de bu görüşü desteklercesine Çatalhöyük’te hiç keten tohumu ele geçmediğini kaydetmiştir. Ryder yayınladığı çalışmasında çeşitli bilim insanlarınca yapılan analizlere göre bulunan kumaş parçalarının keten olduğunu, ancak Helbeak’ın öne sürdüğü gibi yün dokumanın da kullanılmış olabileceğini ifade etmiştir.
52 No.lu Yapının kuzeybatısındaki gömütte bol miktarda tekstil bulunması belki de 2013 yılı Çatalhöyük kazısının en önemli keşiflerden biridir. James Mellaart 1960’lı yıllardaki kazılarında kumaş kalıntıları bulmuştur, ancak bu kalıntıların keten mi yün mü olduğu konusu bir ölçüde belirsiz kalmıştır. Yeni bulunan kumaş parçası ise Çatalhöyük laboratuarlarında incelenmiş ve bunun kesinlikle keten bitkisinden yapılmış keten dokuması olduğu tespit edilmiştir. Söz konusu buluntu kazı başkanı Ian Hodder’a göre oldukça özenli dokunmuş bir kumaştır. Çatalhöyük’te keten kumaş bulunması oldukça ilginçtir, çünkü yerleşmede tek bir keten tohumu dahi ele geçmemiştir. Neolitiğin bu döneminde keten tohumunun yoğun olarak ele geçtiği bölge Levant bölgesidir. Bu nedenle bu durum büyük bir olasılıkla keten dokumanın başka bir yerden değiş tokuş ilişkisi sonucu geldiğini düşündürmektedir.
Kumaşlar ince dokunmuştur ve büyük bir teknik ustalık gösterirler. Kullanılan ip iki kat bükülmüştür, yani iki sicimin birbiri etrafına dolanmasıyla oluşturulmuştur. Dokumaların kenarları günümüze ulaşmamıştır, ancak bir insan kafatası içinde bulunan büyük bir tek renkli fitilli dokuma parçası üzerinde bir biye parçasına rastlanmıştır. Parçaların çoğunda düz ince bir doku görülür. Ancak bazıları aralıklı atkıları nedeniyle şal benzeri bir dokuya sahiptir. Bir kısmında ise balık ağlarını andıran bir doku oluşturan düğümlerle karşılaşılır. Kumaş şeritler ve bitki liflerinden urgan parçası da ele geçmiştir. Bir iskeletin üzerinde uçlarında ağırlık olarak bakır tüpler sallanan saçaklı bir etek bulunmuştur.
Çatalhöyük’teki eski ya da yeni kazılarda ele geçen hemen tüm kumaşlar kömürleşmiş olduğundan renkleri ve boyanmaları konusunda bir ize rastlanmamıştır. Çatalhöyük’te dokunduğu varsayılan kumaşlar ve kilimlerde kullanmak üzere bitkisel boya elde etmek için gereken tüm bitkilerin höyüğün etrafında yabanıl olarak yetiştiği ifade edilir. Mellaart bir mezarda ele geçen boncukların iç yüzlerindeki kırmızı iplik izlerine ve yapıların duvarlarına boyanmış renkli kilim desenlerine dayanarak Çatalhöyük’te kumaş boyamanın bilindiğini düşünür. Dört yapraklı yonca, çiçek ve el biçimli, karmaşık spiral veya menderes motifli çok sayıda damga mühür, kumaşlar üzerine desenler basmak için kullanılmış olabilir. Hem tarihte hem de günümüzde Konya Bölgesindeki halı ve kilimlerin yöre yöre zenginliği de belki bu iddianın günümüzde yaşayan kanıtları olarak düşünülebilir.
Çatalhöyük’te 2013 yılı kazı sezonunda bulunan keten bitkisinden yapılmış kumaş parçalarının mikroskobik görüntüleri © Jason Quinlan
Dokumaların kullanım yerleri ve amaçları
Arkeolojik kalıntılara bakılırsa dokumanın en çok mezarlarda ölüleri sarma işleminde kefen gibi bir materyal olarak kullanıldığını görürüz. Çatalhöyük, dokumanın mezarlarda kullanıldığına dair en erken örneklerden biridir. Bununla birlikte, Üst Paleolitik Dönemden itibaren dokumanın giysi olarak ya da süslemede ve kaplamada kullanıldığı bilinmektedir. Mellaart, Çatalhöyük’te kumaşların yalnızca ölü gömme törenlerinin bir uzantısı olarak mezarlarda ölüleri sarmak için değil, aynı zamanda giysi olarak da kullanılmış olabileceğini ve iplerin ise süs eşyalarının örneğin boncukların diziliminde kullanılmış olduğunu özellikle vurgulamıştır. Ayrıca ona göre günlük işleri yapmak veya uyumak için kullanılan platformların ve sekilerin üzerini kaplamak için de kullanılmıştır. Türk evlerindeki sofa ve divanların / sedirlerin prototipi olan ve özenle sıvanarak kenarları yuvarlatılan bu sekiler önce kamış veya sazlardan örülmüş hasırlarla kaplanmış, daha sonra bunların üzerine yastık, döşek ve dokumalar serilmiştir. Bu platformlar bu tür bir günlük kullanıma ev sahipliği yaparken, aynı zamanda da birer mezarlık gibi uhrevi dünyanın da kapısı görevini üstlenmiş görünmektedir. Bu sekilerin altına ölüler gömülmüştür.
Çatalhöyük’te bir kadın gömütünde üzerinde uçlarında ağırlık olarak bakır tüpler sallanan saçaklı bir etek bulunmuştur. Tıpkı bu kanıt gibi, küçük bir heykelcik üzerinde alt ve üst ucu püsküllü kısa bir etek görülmektedir.
Ayrıca bir duvar resminde Mellaart gömü törenlerinde kullanılmış olabilecek kamıştan yapılar tanımlamaktadır. Bu resimler kitaplarında ya da herhangi bir yayınında yer almamış olsalar bile, uzun uzun tanımlanmaktadırlar. Bu tanımlamalardan birinde kamış mimaride kapı girişlerini kaplayan tuhaf biçimleri, girişi kapatmak için asılmış dokumalar olarak yorumlamaktadır.
Yukarıda da belirttiğim gibi, Mellaart yine duvar resimlerinden yola çıkarak, bazı motifleri kilim dokuması ve desenleri olarak yorumlamaktadır. Örneğin Çatalhöyük’ün VI. ve VII. Tabakalarında, Mellaart’ın tapınak olarak nitelendirdiği yapıların duvarlarında, ona göre dokumalardan ödünç alındığı belirgin olan ve Anadolu kilim desenlerine çok benzeyen resimlerle karşılaşılır. Desenin çerçevesi bile günümüze dek korunmuştur. Bezeme üzerinde boynuz, çiçek ve küçük el gibi simgeler yer alır.
Çatalhöyük’te, küçük de olsa kırmızı kumaş kullanımına dair bir kanıt ele geçmiştir. Sıra dışı bir mezarda bulunan birkaç kırık boncuğun içinde kırmızı iplik lekeleriyle karşılaşılmıştır. Mellaart’a göre bu mezarda aşı boyası bulunmadığı için lekelerin kaynağı ancak kırmızı iplik olabilir. Bilim insanı, dokumaları taklit eden geometrik desenli panolar gibi, sekiler üzerindeki kırmızı panoların da duvarlara asılan kırmızı dokumaları örnek almış olabileceğini öne sürer. Ona göre örneğin VII.8 ve VI.A.10 tapınaklarında, bu tip panoların en sık karşılaşıldığı duvar diplerinde, dokumaları asmak için açılmış, diziler halinde delikler gözlenmiştir. Neolitik Dönemde kilim dokunmuş olması ciddiye alınması gereken bir olasılıktır. Duvar resimleri Çatalhöyük’te dokumanın yaygın bir uğraş olduğuna dair yeterinde fikir veren ve varsayımı kuvvetlendiren kanıtlardır. Örneğin VII. 21 No.lu tapınaktaki iki duvar resminde kenar püskülleri dahi gösterilmiştir. Mellaart’a göre elde somut bir kilim olmadığı bir müddetçe, bir resimde böyle bir ayrıntının varlığı hiçbir şekilde açıklanamaz. Bu resimlerde kilimin kenarı bir dizi açık ve koyu renk karelerle düzgün bir biçimde belirlenmiştir. Bu türde çok sayıda örnek vardır. Mellaart kırmızı panoların ve kilim desenlerinin gerçek dokumalar ve kilimler yerine kullanılmış olduklarını öne sürer.
Ticaretin bir parçası olarak kumaşlar
Orta Doğu’daki obsidyen ve deniz kabuğu ticaretinin uzun mesafeli olarak gerçekleştirildiği ve obsidyenin Kapadokya’dan Levant bölgesine gittiği çoktan beri bilinmekteydi. Ancak 2013 yılında Çatalhöyük’teki 52 No.lu Yapıda bulunan kumaş parçası ticaretin bir başka içeriğini ve yönünü daha ortaya çıkartmıştır. Bu durumda söz konusu tekstilin Orta Anadolu’ya Levant bölgesinden ticaret yoluyla gelmiş olabileceği ve bu kumaş parçasının Kapadokya’dan obsidyen karşılığında değiş tokuşunun yapılmış olabileceği büyük bir olasılıktır.
Sosyal yapıyı anlama yolunda mezar buluntuları ve dokumalar
Çatalhöyük aslında bir yerleşim yeri olduğu kadar kocaman bir nekropol olarak da tanımlanabilir. Çatalhöyük’te ikinci dönem kazı çalışmalarını gerçekleştiren Ian Hodder, ilk dönem kazılarından farklı olarak Çatalhöyük halkının sosyal yapısını daha iyi kavrayabilmek için yerleşime ve buradan çıkan maddi kültür unsurlarına daha farklı sembolik anlamlar yükler. Hodder, Çatalhöyük’teki mezarlara klasik “öteki dünya düşüncesi”nin belirtilerinden biri olmaktan çok, yaşayan bireyleri sosyal olarak bir arada tutan bir mekanizmanın ana dişlileri olarak bakar. Ona göre mezarlar sosyal alanın odak noktalarıdır.
Çatalhöyük’te mezarlardan çıkarılan bazı insan kafataslarının ve genellikle gömütlerin etrafına uygulanan hayvan kabartmalarının kuşaktan kuşağa aktarılarak yeniden kullanıldığına dair kanıtlar vardır. Bu taşınma sosyal bağların sürdürülmesini temsil eder. Soydan gelen nesneleri alan insanlar, karşılığında ortak atalarla birbirlerine bağlı sosyal gruba emeklerini sunarlar. Nesneler bu grubun haklarının ve üyeliklerinin göstergesidir ve kolay kolay “başkalarına verilmeleri” söz konusu olamaz. Devredilen nesnelerin el değiştirilmesi aracılığıyla kurulan yakınlık, evlerde ve ev kümelerinde bulunan bireyleri birbirine bağlayan toplumsal birimleri oluşturur. Atalardan gelen bağlar anlamında bazı evler arasında belirgin bir ayrım oluşur. Bu yazının ana konusunu oluşturan “dokuma parçaları”nın bulunduğu ve yukarıda ayrıntılı olarak tanıttığımız 52 No.lu Yapı belki de bu ayrıcalıklı evlerden biridir. Bu evde, evin terk edilmesi sırasında süsleme elemanlarının boşaltılmaması –ki genellikle ev boşaltılır-, evin bilinçli olarak yakılması ve aynı zamanda ölen bireyler ile ilgili bunca farklı eşyanın bulunması belki de bu eve farklı bir anlam yüklenmesi ile açıklanabilir.
Bireyin ve benliğin bir parçası olarak kumaşlar
İçlerinde kumaşın da yer aldığı, sepet, tahta kaplar, taş, kemik ve kilden yapılmış boncuklar, bakır, deniz kabuğu, amber, obsidyen gibi nesneler her ortamda karşımıza çıktıkları gibi mezarların içlerinde ve çevresinde de görülürler. Hodder, Alfred Gell’in “Sanat ve Elçileri” kitabındaki terminolojiyi desteklercesine çoğu parlak ve cilalı olan bu nesneleri “büyüleme teknolojileri” ya da hile malzemelerine örnek olarak göstermektedir. Ona göre, mezarlardaki kumaşlara VI. Tabaka ve sonrasında ortaya çıkan baskı mühürler kullanılarak desenler basılmış olabilir. Karmaşık desenler taşıyan veya gösterişli olan ya da bir biçimde ilgimizi çeken nesnelere dikkat ederiz. Takasta büyünün değerli bir yeri vardır. Topluma kabul edilme alanındaki nesneler etki altına almada kullanılırlar. Bu alanda karşılaşılan malzemelerin çoğu dış görünüşle ilgilidir. Bunlar vücutla ilişkili, kişiyi tanımlayan, dolayısıyla onunla birlikte gömülen malzemelerdir.
Gömütlere en çok beden süsleri ve bedensel hazırlık eşyaları konmuştur. Yaban domuzunun çene dişlerinden kolyeler, kemer tokaları, kolyelerden kopmuş çok sayıda boncuk, kolye uçları, yüzükler (bazı örneklerde takıldıkları parmakların üstünde) ve çoğu kollara takılı durumda bilezikler mezarlara konulmuş eşyalar olarak karşımıza çıkarlar. Konumuzu ilgilendiren kısım ise ölülerin kumaşlarla sarılarak bağlanmasıdır. Bu kumaş ve iplerin arasında obsidyen aynalar ve kumaş parçalarıyla karşılaşılmıştır. Çok sık olmasa da içlerine ölüler konmuş sepetler ve bazen de obsidyen mızrak uçları ile aletlere rastlanmıştır. İnsanların bedenleri ve tenleri ile yakından ilişkili, kendilerine yakın olan eşyalarla birlikte gömüldükleri anlaşılır. Mezarlarda çanaklara ve kil heykelciklere hiç rastlanmaz. Hodder’a göre bunun nedeni ev ölçeğinde üretimin atalardan ayrı tutulması olabilir. Bu eşyalar onlarla daha az ilişkili ama sahip oldukları şeylerin bir parçasıdırlar. Benlik anlayışı çok uzaklara yayılmaz, yakın çevreyle sınırlı kalır.
Buna göre Çatalhöyük insanları kurallara ve rollere sıkıca ve ivedilikle bağlıydılar. Benlik duyguları temelde evle, ev halkı üyeleriyle ve toplumsal kategorilerle ilişkiliydi. Ancak bunun oluşum sürecinin bir parçası olarak bağımsız birey anlayışının tohumları atılmıştı. Aslında bireyselleşme sürecinin zaman içinde yerleşimin üst tabakalarında giderek arttığı yönünde bazı bulgular vardır. Hodder ölülerin üst tabakalarda daha çok süslendikleri izlenimini edinmiştir. Baskı mühürlerin ne iş gördükleri hala anlaşılamasa da, kumaş, giysi ya da bedenler üzerine baskı yaparak bireyleri tanımlamaya yaradıkları akla yatkın bir açıklama olabilir. Baskı mühürler yerleşimin üst tabakalarında yaygınlaşmıştır ve mezara konan eşyaların ölen insana yakın olduğu görüşünü destekleyecek biçimde gömütlerde de görülmeye başlamışlardır.
Mellaart da mezarlarda ortaya çıkarılan bazı buluntuların sembolik bazı anlamlar taşıdığına dikkati çeker. Örneğin bir mezarda rastlanan kırmızı dokuma ile ilgili, kırmızının Çatalhöyük halkı için sembolik bir renk durumunda olduğunu belirtmiştir. Kötü ruhlarla dolu bir dünyada kırmızı koruyucudur. Kötü ruhları kovar ve boyanmış olan nesne her ne ise onu korur. Ölünün bedenini, yapıların dibinde uyunan duvarlarını, üzerinde oturulan veya yatılan sekileri, damı taşıyan dikmeleri, içinde değerli eşyaların bulunduğu kutuları ya da besinlerin içine konduğu sepetleri. Birçok nesne üzerinde adeta canlılığın sembolüymüş gibi kırmızıyı görebiliyoruz.
Bazı önemli noktalar
Gömütlerde ele geçen kumaş parçaları hem iskeletleri sararak dağılmasını engeller, hem de belki ölen bireyin özel bir eşyasını, elbisesini simgeler. İskeletleri cenin pozisyonuna getirebilmek için dokumaların yanı sıra hasırların da tercih edildiği arkeolojik kanıtlar arasındadır. Çatalhöyük’te kumaşları yalnızca ölüleri sarmak ve giydirmek gibi ölü ritüelleri için kullanmadıkları, aynı zamanda giysi yapıp günlük hayatta da kullanmış olmaları büyük bir olasılıktır. Mezarlara kumaş parçaları bile bırakılmıştır. Belki de bireyler kendi giysileriyle sarmalanmıştır ve kalan parçalar ölünün yanına konulmuştur.
Üst Paleolitik Dönemden itibaren renkli iplik parçaları ile karşılaşılır. Çatalhöyük’te yaşayan binlerce kişinin birden yalnızca post, kürk ve deri giymesi dönemin ve yerleşmenin teknolojisi göz önüne alındığında akla yatkın görünmemektedir. Ancak keten bitkisinin Çatalhöyük’te yetişmiyor olması ve kumaşların büyük olasılıkla Levant bölgesinden geliyor olması bu eşyayı nadir bir eşya durumuna getirip, belki de yalnızca belli statüde insanların giydiği prestij eşyaları olarak düşünülmesine de yol açar. Diğer taraftan Ryder’ın belirttiği gibi keten yanında yünden yapılma dokumaların da kullanılıyor olması gerektir.
Evlerin içindeki mezarlar Çatalhöyüklülerin adeta öldükten sonraki evleri gibidir. Dolayısıyla ölen bireyler de aslında yaşayanlarla evi kullanmaya devam ederler. Böylesine zor elde edilen bir eşyanın, yani dokumaların böyle kalabalık bir nüfusun ölüm anlayışı içinde yer alması, Çatalhöyük halkının ölüm olgusuna bakışını gösteriyor diye düşünebiliriz. Mezarlara ölen bireyin kişisel eşyalarının konulması yanında, hasır ya da kumaşla sarmalanması ölümden sonraki bir yaşamda giyinik olması anlamına gelebilir mi? Hodder bu konuya başka bir açıdan yaklaşıp, bireysel eşyalarıyla gömülmelerini ev temelli bir benlik duygusu ile ilgili görmektedir. Ancak ölülerin hepsinin ev içlerine ve organik materyallerle sarılarak gömülüp gömülmediğini bilmiyoruz. Ayrıca her evde de aynı yoğunlukta gömütlere rastlamıyoruz. Bazı evlerde daha fazla gömü yapıldığı ve bilerek yakma gibi farklı seremonilerin uygulandığını görüyoruz. Belki 52 No.lu Yapı gibi bazı evler de bu tür farklı uygulamaların sergilendiği özellikli evleri, Hodder’ın tabiriyle “Tarih evleri” ya da “Ata evleri”ni temsil etmektedirler.
Çatalhöyük dışında çağdaşı hemen hiçbir yerleşmede bu denli yoğun ev gömütlerine yani ev içi mezarlara rastlanmaz. Aslına bakılırsa, Çatalhöyük’te MÖ 7. binyılın ilk yarısında, yani höyükteki Neolitik silsilenin ilk evresinde, yakın çevresinde çağdaşı bir yerleşme de yoktur. Burası bu dönemde büyük olasılıkla çevredeki göçebe ve yerleşik nüfusu içinde barındıran -dolayısıyla hatta ölülerini de belki-, büyük bir merkezi yerleşme görünümündedir. Diğer taraftan, Çatalhöyük’teki bütün yetişkin nüfus düşünüldüğüne yerleşim yerinde yeterli sayıda gömüt bulunmadığını hesaplamıştır. Ölüler yerleşim yeri dışına da gömülmüşlerdir (Kopal Alanı), ancak atalara duyulan saygının ev içinde korunması bakımından Çatalhöyük kendine özgü özellikler göstermektedir.
Çatalhöyük adeta bir mezarlıklar alanıdır. Burada günlük yaşam olduğu kadar ölüm sonrası yaşam da temsil edilmektedir. Dokuma da tüm diğer eşyalarla birlikte bu iki dünya arasında yerini almaktadır.
EN ÇOK OKUNANLAR
Altınlarla Donatılmış Trakyalı Savaşçı Mezarı Bulundu
Arkeologlardan oluşan bir ekip, Bulgaristan'ın Topolovgrad kenti yakınlarındaki Kapitan Petko Voyvoda köyünde çok heyecan verici bir keşifte bulunarak, Trakyalı bir savaşçının mezarını ve altından oluşan pek çok eseri ortaya çıkardı.
- Trakyalı
- Trak
- Savaşçı
- Süvari
- Mezar
- Altın
- Yüzük
- Hançer
- Zırh
- Hazine
- At
- Bulgaristan
- Thracian
- Thracian
- Warrior
- Cavalry
- Tomb
- Gold
- Ring
- Dagger
- Armour
- Treasure
- Horse
- Bulgaria
- Arkeoloji
- Tarih
- Sanat
- Sanat Tarihi
- Antik
- Kültür
- Medeniyet
- Archaeology
- Archaeological
- History
- Art
- Art History
- Heritage
- Culture
- Civilization
- Haber
- Gündem
- Güncel
- Aktüel
- Arkeolojik Haber
- Archa
Tarlada Yürüyüş Yapan Kadın 2150 Gümüş Sikke Buldu
Prag'ın güneydoğusundaki Kutnohorsk kentinde tarlada yürüyüş yapan bir kadın, çiftçilik faaliyetleri sırasında yüzeye çıkan birkaç gümüş sikkeye rastladı. Çek Cumhuriyeti'nde şimdiye kadar bulunan en büyük erken ortaçağ sikke istifini açığa çıkardığının farkında değildi.
SON İÇERİKLER
Girit'in “Anavlochos Kadınları”
- Figürin
- Pişmiş Toprak
- Adak Levhası
- Kutsal
- Ritüel
- İnanç
- Kadın
- Kadınlar
- Sfenks
- Girit
- Girit Adası
- Anavlochos
- Figurine
- Terracotta
- Votive Plate
- Sacred
- Ritual
- Woman
- Women
- Sphinx
- Crete
- Crete Island
- Anavlochos
- Arkeoloji
- Tarih
- Sanat
- Sanat Tarihi
- Antik
- Kültür
- Medeniyet
- Archaeology
- Archaeological
- History
- Art
- Art History
- Heritage
- Culture
- Civilization
- Haber
- Gündem
- Güncel
1500 Yıllık Mezarlarda “Çok Nadir” Abanoz Heykelcikleri Bulundu
- Mezar
- Abanoz
- Ahşap
- Figürin
- Heykel
- Hıristiyan
- Negev Çölü
- Tomb
- Ebony
- Wood
- Figurine
- Sculpture
- Christian
- Negev Desert
- Arkeoloji
- Tarih
- Sanat
- Sanat Tarihi
- Antik
- Kültür
- Medeniyet
- Archaeology
- Archaeological
- History
- Art
- Art History
- Heritage
- Culture
- Civilization
- Haber
- Gündem
- Güncel
- Aktüel
- Arkeolojik Haber
- Archaeology News
- Ancient
- World Archaeology
Sadece Uluburun Batığında Bulunan Eserler Şimdi de Kıbrıs'taki Bir Mezarda Ortaya Çıktı
- Uluburun Batığı
- Akdeniz
- Gemi
- Batık
- Olta
- Kurşun
- Balık
- Balıkçılık
- Ticaret
- Mezar
- Kıbrıs
- Uluburun Shipwreck
- Mediterranean Sea
- Ship
- Shipwreck
- Fishing Rod
- Lead
- Fish
- Fishing
- Cyprus
- Arkeoloji
- Tarih
- Sanat
- Sanat Tarihi
- Antik
- Kültür
- Medeniyet
- Archaeology
- Archaeological
- History
- Art
- Art History
- Heritage
- Culture
- Civilization
- Haber
- Gündem
- Güncel
- Aktüel
- Arkeolojik Haber
- Arc