Geç Antik Dönemde Aphrodisias

Erken Hıristiyanlığın Kent Görünümü Üzerine Etkileri

4. yüzyıldan başlayarak, Afrodisias’ın kent görünümünde, çoğunu Roma eyalet valilerinin başlattığı çeşitli değişimler yaşanır. Bu inşa projeleri, Hıristiyanlığın yayılmasıyla aynı zamana denk gelir. Afrodisias’ta oldukça etkili bir biçimde Paganizmden Hıristiyanlığa geçiş süreci yaşanır. MS 4. yüzyılda kent psikoposluğa sahip olur. Ancak 5. yüzyılda bile Pagan Yeni Plâtoncu felsefenin önde gelen okullarından birine ev sahipliği yapmaya devam eder. Bu geçiş evresi, tapınaklarda yapılan değişiklikler ve özellikle tanrıça Aphrodite gibi pagan ilahların imgelerinin yok edilmesiyle de kendini gösterir. Kentin baş tanrıçaya adanmış adı Afrodisias, Stauropolis (haç kenti) olarak değiştirilir. Bu isme yazılı kaynaklarda ilk kez 640 yılında rastlanır.

Sebasteion kompleksi. Kuzeydoğudan rekonstrükte edilmiş görünüm

Karya’da (Karia), bereketli Menderes Nehri vadisine konumlanan Afrodisias kenti günümüz Aydın bölgesinde yer alır. Kent antik dönemde, mermer ocakları, mermer heykel üretimi ver her şeyden önemlisi Aphrodite kültü ile bilinir. Afrodisias’ta belgelenmiş iki Aphrodite Tapınağı vardır: Tarihi MS 1. yüzyıla değin uzanan orijinal Aphrodite Tapınağı ve Aphrodite Prometor’a (dişi ata) ve Julio-Claudian imparatorlarına (theoi sebastoi - kutsal imparatorlar) adanmış olan Sebasteion kompleksi.

MÖ 39 yılında, tapınakları ve özel mülkleri yağmalayan Labienus’a karşı Roma’ya bağlı kaldıktan sonra bağımsızlığını kazanan kent, vergiden muaf bırakılmış ve halk Aphrodite (Afrodit) Tapınağında sığınma haklarını artırmıştır. Hiç şüphesiz bu bağışlanan ayrıcalıklarda Afrodisias’ı kanatları altına alan Octavianus/Augustus’un büyük bir etkisi vardı. Yerleşmede MS 1. ve 2. yüzyıllarda mermer anıtsal yapılar ve kentsel gelişimde büyük çapta bir üretim görülür. 2. yüzyılın sonlarına gelindiğinde Afrodisias; tapınaklar, iki agora, tiyatro, stadyum, bouleuterion (meclis binası), Roma hamamı, bir Roma bazilikası, stoalar ve taş döşeli yollar gibi tipik bir Greko-Roma kentinde görülen önemli anıtsal yapılara sahip olur. Bu inşa çılgınlığı, 3. yüzyılın ikinci yarısında sekteye uğrar ve Geç Antik Dönemde Romalı eyalet valilerinin yönetimindeyken tekrar canlanır. 3. yüzyılın ortalarında siyasi bir dönüm noktası yaşanır: Bağımsız kent statüsü kaybedilir ve kent, Karya-Frigya’nın başkenti olur. Yani kent, artık yerel ve bölgesel politikaları yöneten Romalı bir eyalet valisinin buyruğu altındadır.

Aphrodite Tapınağı. Fotoğraf: Mesut Ilgım

4. yüzyıldan başlayarak, Afrodisias’ın kent görünümünde, çoğunu Roma eyalet valilerinin başlattığı çeşitli değişimler yaşanır. Bu inşa projeleri, Hıristiyanlığın yayılmasıyla aynı zamana denk gelir. Afrodisias’ta oldukça etkili bir biçimde Paganizmden Hıristiyanlığa geçiş süreci yaşanır. MS 4. yüzyılda kent psikoposluğa sahip olur. Ancak 5. yüzyılda bile Pagan Yeni Plâtoncu felsefenin önde gelen okullarından birine ev sahipliği yapmaya devam eder. Bu geçiş evresi, tapınaklarda yapılan değişiklikler ve özellikle tanrıça Aphrodite gibi pagan ilahların imgelerinin yok edilmesiyle de kendini gösterir. Kentin baş tanrıçaya adanmış adı Afrodisias, Stauropolis (haç kenti) olarak değiştirilir. Bu isme yazılı kaynaklarda ilk kez 640 yılında rastlanır.

Geç Antik Dönem Afrodisias’ında  Dini Değişimler

Kente yeni yayılmakta olan Hıristiyanlık dini gereği eski tanrılara adanan anıtsal yapıların değiştirilmesi ve yok edilmesi gerekmekteydi. Bu nedenle, 5. yüzyılın sonlarında muhteşem Aphrodite Tapınağı, başkent piskoposluğunun merkezi haline gelecek bir katedrale dönüştürüldü. Bu düzenleme, Hadrianik Korint sütun dizisiyle çevrili İon Tapınağını da içermekteydi. Bu büyük mühendislik projesiyle tapınağın kısa kenarlarında yer alan sütunlar kaldırılarak, 19 sütunluk uzun bir aks oluşturabilmek için tapınağın uzun kenarlarına eklenmişti. Apsis ve doğu kanatlara iki yan şapel inşası, iç kısmın bölünerek bir nef ve iki koridor oluşturulması gibi bir dizi başka düzenlemeler de yapılmıştı. Kilisenin güney kısmına yakın bir duvarın altına gömülmüş ve kırılmış olarak bulunan Aphrodite’in mermer heykeli ise, kilise değişim sürecinden geçerken orijinal yerinden kaldırılmış olmalıdır.

Diğer değişiklikler Julio-Claudian Sebasteion Tapınağında gerçekleşmiştir. Bu kompleks güneyde yer alan ve her iki kenarı imparatorluk ailesinin portre heykelleriyle süslü bir propylona (caddeye açılan giriş binası) açılmaktaydı. Yüksek podyumlu Roma tipi tapınak, kuzey ve güneyinde 3 katlı yapılarla sarılı uzun bir sokağın sonunda yer almaktaydı. Bu ön yüzleri sütunlu kuzey ve güneyde yer alan yapıların ikinci ve üçüncü katlarındaki sütunlar arası mesafe kabartmalı panellerle süslüydü. Zemin katlarında İmparatorluk Döneminde herhangi bir işleve sahip olmayan odalar yer alırdı. Geç Antik Dönemde, olasılıkla 4. ve 5. yüzyıllarda tapınak tamamen yıkılmış, kuzey ve güney yapıların zemin katlarındaki odalar atölye olarak kullanılmaya başlamıştır.  

Tahminen tapınağın yıkılmasıyla aynı zamana denk gelen dönemde, kuzey ve güney yapılarını süsleyen birkaç kabartma Hıristiyanlar tarafından kazınmıştır. Tahrip edilen kabartmalarda tek başına ya da kült heykeli olarak betimlenmiş tanrılar yer almaktaydı: Athena, Asklepios ve Zeus’un sunuları kabul ederken betimlendikleri sahneler. Zarar görmüş kabartmalardan birinde, Aphrodite bir dikmenin üzerinde duran kendi kült heykeline taç giydirirken betimlenmiştir. Tuhaf bir biçimde, Aphrodite’in kült figürüyle ilişkili olmayan betimlerine hiç dokunulmamıştır. Örneğin, güney yapısının ikinci katında yer alan bir kabartma, bugüne kadar bozulmadan koruna gelmiştir. Bu kabartmada, Tanrıça Aphrodite bebek Eros’u kucağında tutarken, sevgilisi Ankhises de etkilenmiş bir şekilde ana ve oğlu izlerken betimlenmiştir. Aphrodite’in kült betimlerini yok eden Hıristiyanlar, bu sıra dışı betimdeki tanrıçayı fark etmemiş olmalıdır. Ancak bunun nedeni, bu Aphrodite betimini Hıristiyanlık öğretilerini tehdit eden “şeytani” bir kült figürü olarak değil, Julio-Claudian imparatorlarına miras kaldığına inanılan, Aeneas’ın annesi “dişi atı” Aphrodite olarak görmelerinden kaynaklanmış olmalıdır. Gerçekten, kabartmanın hemen yanına Troyalı Aeneas’ın uçuşu ve arka planda oğlunu zorlu maceraya giderken izleyen Aphrodite’in betimlendiği sahne yerleştirilmiştir.

Geç Antik Dönem Afrodisias’ında Seküler Değişimler

4. yüzyılda, kent görünümünde iki büyük uzun süreli değişim yaşanmıştır. Bunlardan biri, büyük çoğunluğu kent dışındaki mezar yapılarından gelen tamamen yapının (spolia) dışına 3,5 kilometrelik kent surlarının inşa edilmesidir. Bir diğer proje ise tiyatronun doğusuna “tetrastoon” olarak adlandırılan sütunlu bir meydan inşasıdır. Bu değişikliklere ek olarak tetrapylon, güney agora kapısı, stadyum, tiyatro ve bouleuterionda yapılan bir dizi restorasyon ve düzenleme de sayılabilir.

Güney agora kapısında yapılan düzenlemelerden özellikle bahsetmek gerekir. Güney agora kapısı, MS 2. yüzyılda güney agoranın doğu kenarını sınırlayan anıtsal bir cepheydi. İki katlı ön yüzü 7 adet aediculaeden (küçük tapınak) oluşmakta ve merdivenle birbirinden ayrılmaktaydı. Kuzeyde ve güneyde, birinden geçiş yolunun geçtiği iki adet gözetleme kulesi ya da pyrgoi yer almaktaydı. 1975 ve 1988 yıllarında kapı etrafında yapılan kazılarda Gigantomakhia, Kentauromakhia ve Amazonamakhia’nın betimlendiği bir dizi friz bloğu ortaya çıkarılmıştır. Birleştirildiğinde 48 metreye kadar uzanan bu friz blokları Geç Antik Dönemde yıkılmış, olasılıkla Antonine dönemine tarihlenen ve şimdiye kadar bilinmeyen anıtsal bir yapıya ait olmalıdır.

Geç Antik Dönemde friz bloklarının bir kısmı, güney agora kapısının önünde uzun bir çeşme havzası inşa etmek ve çeşme yapısına dönüştürmek amacıyla istihkâm siperi olarak kullanılmıştır. Bu yenileştirme uygulamaları boyunca, ön yüzün giriş kapıları bloklarla kapatılmıştır. Bu blokların 3 tanesinde yazıt vardır. Bloklardan bir tanesinin üzerindeki yazıtta “kentin babası” ve “hurma ağaçları diyarına güzellik vermiş” olarak tanımlanan Ampelius adında bir eyalet valisinin ismi yer alır. Burada olasılıkla güney agora veya çeşme civarında yetişen bir hurma ağacına gönderme yapılmaktadır. Diğer iki yazıtta ise uzun yıllar yıkıntılar içinde olan kapıyı ayağa kaldırmış olduğu söylenen Dulcitius adında bir eyalet valisinin ismi bulunur. Yazıtlardaki her iki isim de birbiriyle çağdaş ve yapının çeşmeye dönüştürülmesinde büyük bir rol oynamış olmalıdırlar. Unvanları, bu memurların MS 5. yüzyılda görevlerinin başında olduklarını gösterir. Diğer yazıtlardan bilindiğine göre Ampelius, bouleuterion, kuzeydoğu kent kapısı ve tiyatro hamamını restore ettirmiştir.

Gaudin Çeşmesi’nden bir kabartma. Tanrıça Athena Gigantlarla savaşırken görülüyor

Afrodisias’ta oldukça az çalışılmış, tamamen Geç Antik Dönem ürünü olan bir başka anıtsal yapı daha vardır. Bu yapı, 1904 ve 1905 yıllarında Fransız Mühendis M.P Gaudin tarafından kazılan ve tiyatro hamamının güneyinde yer alan başka bir çeşme yapısıdır. “Gaudin Çeşmesi” olarak bilinen bu yapı, blokların yeniden kullanılmasıyla inşa edilmiştir. Çeşmenin cephesi yükseltilmiş bir platforma sahiptir. Dört sütunlu ve üçgen alınlıklıdır. Cephenin arkasında çeşmeye su sağlayan su tankının yer aldığı taş döşeli bir oda bulunur.

Gaudin Çeşmesinin özellikle mimari ögelerinden biri, Güney Agoradaki çeşme ile bağlantılıdır. Çeşmeyi inşa edenler, cephede bulunan 4 sütun arasına, cephenin önünde yer alan sığ bir tekneye su akıtacak delikleri olan 3 adet friz bloğu yerleştirmişlerdir. Bu üç friz bloğu bugün İstanbul Arkeoloji Müzesinde sergilenmektedir. Gigantomakhia sahnelerinin betimlendiği bu friz blokları düzenleme ve biçim olarak Güney Agora kapısında bulunanlarla benzerlik gösterir. Bu durum, güney agora kapısı ve Gaudin Çeşmesinde tekrar kullanılan frizlerin, Geç Antik Dönemde yıkılan aynı anıtsal yapıya ait parçalar olduğunu göstermektedir. Yapısal olarak birbirine benzeyen bu iki yenilemenin de yaklaşık olarak aynı dönemde, 5. yüzyılda yapılmış olduğu düşünülebilir. Gaudin Çeşmesinin yakınlarında yer alan ve Ampelius tarafından restore ettirildiği bilinen Tiyatro Hamamı ve her iki çeşme yapısı da aynı yenileme programının bir parçası olmalıdır.

Gaudin Çeşmesinin bir diğer önemli mimari ögesi, Geç Antik Dönemde pagan betimlerin yok edilmesinin doğasını gözler önüne serer. Üçgen alınlığın cephesinde merkezi bir hilal kabartması dışında bir süsleme yoktur. Bu betim, arkasında deniz kabuğu süslemesi bulunan bir kadın figürünün olasılıkla Aphrodite’in büstüdür. Geç Antik Dönemde, muhtemelen çeşme, yapının dışına inşa edildiğinde alınlığa eklenen bu kadın büstü Hıristiyan mimarlar tarafından kazınmıştır. Bu düşmanca tavır, bu figürün tanrıçaya ait olduğunu ve alınlığın orijinalde propylona ya da küçük bir Aphrodite Tapınağına ait olduğunu gösterir. Her iki durumda da bu alınlık Afrodisias’ta büyük tapınak ve Sebasteion kompleksi ile birlikte Aphrodite’e adanmış üçüncü bir kutsal yapının varlığının kanıtıdır.

Aynı anıtsal yapıda kullanılan alınlık ve Gigantomakhia friz blokları, erken Hıristiyanlık döneminde yaşanan pagan betimlerin yok edilmesinin ardında yatan zihniyetle ilgili fikirler verir. Aphrodite büstü kazınırken, Gaudin Çeşmesinde ve Güney Agora kapısında tekrar kullanılan friz bloklarında yer alan tanrı betimlerine dokunulmamıştır. Pagan betimlerin selektif bir şekilde yok edilmesi, Sebasteion’daki uygulamalarla benzerlik gösterir. Aphrodite büstü, Hıristiyanlığı tehdit eden bir kült imajı olarak görülürken, Gigantomakhia bloklarındaki diğer tanrılar olasılıkla Hıristiyan kentin Grek geçmişiyle bağını pekiştiren halk hikâyeleri olarak görülmüştür. Özellikle Gigantomakhia, uygar ve vahşi arasındaki savaşı temsil eden bir temadır. Roma ve Geç Antik Dönem dünyasında bu tema yerel soyluların asi barbarları bastıran, barış ve düzen getiren Romalı imparator ya da eyalet valilerine olan sadakatini çağrıştırmış olmalıdır. Bu nedenle, Afrodisias halkı, bu friz bloklarındaki tanrıları gördüğünde, bu betimleri geçmişte tapılan tanrıların kült imajları olarak görmemiş, kendi Grek geçmişlerini, kimliklerini anımsatan ve çağdaş yönetimin sağladığı barış olarak algılamışlardır. Aslında, Erotes, Satyroslar, Gorgolar, Tritonlar, Müzler (Musalar) ve Nikeler gibi tekrar eden klasik motifler, Hıristiyanlık hâkim din olduğunda yok edilmemiş, hatta ilerleyen yüzyıllarda kilise mozaiklerinde kullanılmaya devam edilmişlerdir.

Geç Antik Dönemde Aphrodisias kentindeki yaşam biçimini geliştirmek amacıyla eyalet valileri ve Hıristiyan mimarlar kent çevresinde gerçekleşen çeşitli inşa projelerine imza atmışlardır. Bu değişimlerden bazıları mimari düzenlemelerle, bazıları ise zihniyet değişimine işaret eden kült imajlarının yok edilmesi ile ilgilidir. Aphrodite’in kült figürleri kazınırken, Gigantomakhia friz blokları ve mitolojik bağlamda karşımıza çıkan diğer tanrı kabartmaları olduğu gibi bırakılmıştır. Bu betimler kent kimliğinin ve kültürünün bir parçası olarak görülmüştür. Sonuç olarak, muhteşem mermer anıtsal yapılardaki yeniliklerle Geç Antik Dönem Afrodisias’ı, görkemli tarihini tıpkı geçmişin küllerinden doğan bir Anka kuşu gibi yeniden canlandırmıştır.

EN ÇOK OKUNANLAR

Tarlada Yürüyüş Yapan Kadın 2150 Gümüş Sikke Buldu

Prag'ın güneydoğusundaki Kutnohorsk kentinde tarlada yürüyüş yapan bir kadın, çiftçilik faaliyetleri sırasında yüzeye çıkan birkaç gümüş sikkeye rastladı. Çek Cumhuriyeti'nde şimdiye kadar bulunan en büyük erken ortaçağ sikke istifini açığa çıkardığının farkında değildi.

SON İÇERİKLER