Juliopolis’in Hekim Mezarları

Arkeolojik araştırmalarda interdisipliner yollarla tespit edilen bulgular neticesinde insanoğlunun tarih öncesi devirlerden beri ortaya çıkan hastalık ve yaralanmalarını iyileştirmek için cerrahi müdahale yolları geliştirdikleri bilinir. Erken devirlerde insanların hangi yöntem ve araç gereçler ile ameliyat edildikleri kesin olarak bilinmese de gerek antik kaynaklar gerekse arkeolojik buluntular insanoğlunun ne şekilde tedavi gördüğüne ilişkin bilgileri vermektedir.

Kazı Alanından çıkan toplu tıp aletleri. ©Anadolu Medeniyetleri Müzesi Arşivi

Özellikle, Roma İmparatorluk Dönemi nekropollerinde, MS 1.- 4. yüzyıllar arasında ölen hekimlerin tedavi aletleri ile gömülme geleneği, antik dünyanın tıp aletlerinin günümüze ulaşmasında etkili olmuştur.

Anadolu’nun sahipsiz birçok nekropolü yüzyılı aşkın bir süredir bu coğrafyada gerçekleşen mezar soygunculuğundan nasibini almıştır. Maalesef bu nekropollerdeki birçok hekim mezarı aynı kaderi paylaşmıştır. Günümüze kadar mezarlardan ele geçtiği varsayılan tıp aletlerinin büyük bir kısmı define avcıları tarafından tahrip edilmiş mezarlardan gelir. Bu nedenle son yıllarda Anadolu Medeniyetleri Müzesince Iuliopolis Nekropolü’nde gerçekleşen kazılarla ortaya çıkarılan hekim mezarları, Anadolu’da bulunan hekim mezarları arasında önemli bir yere sahip olmuştur. Özellikle bu mezarlarda tıp aletleri ile birlikte kayıkçı Kharon için ölü sahibinin ağzına konan sikkeler sayesinde bu mezarlarda ele geçen buluntular kolayca tarihlendirilmiştir. Mezarlarda ele geçen Iuliopolis darplı Asklepios betimli sikkeler ve yüzük taşlarının varlığı burada bir Asklepios kültünün varlığına işaret eder. Buna en güzel örnek 120 numaralı mezardan bulunan bir kulak kaşığı ile birlikte ele geçirilen sağlık tanrısı Asklepios betimli, kırmızı Jasper taşlı gümüş yüzüktür.

Juliopolis

Yıllarca tahrip edilen Iuliopolis kentinin nekropolünde son üç yıl boyunca yapılan kazılarda 276 adet mezar kazılmış, bu mezarlardan yaklaşık bin civarında çok çeşitli ve değerli envanterlik eserler ele geçirilmiştir. Bu eserler bölgenin zenginliği ve sosyal yapısı hakkında bilgi verdiği gibi bazı meslek gruplarının varlığına da işaret eder. Hekim ve cerrahların kullandıkları aletlerin yanı sıra, sporcu ve gençlerin kullandıkları ter kazıyıcı strigilisler, okur-yazarlar ve idari görevlerde bulunanlara ait hokkalar, berberlere ait bıçak ve makas, dansçıların kullandıkları kastanyaklar (ziller) Iuliopolis’te yaşam süren toplumun meslek yaşantısından keyifli kesitler aktarır.

Eserlerin bulunuş hali. ©Anadolu Medeniyetleri Müzesi Arşivi

Iuliopolis kenti nekropolündeki mezarlarda yapılan kazılarda elde edilen eserler dikkate alındığında, meslek grupları arasında en çok temsil edilenler hekimler ve cerrahlardır. Yukarıda belirttiğimiz gibi Asklepios betimli Iuliopolis kent sikkelerinin varlığı, burada sağlık tanrısı Asklepios’un önemli bir kültünün olduğunu da gösterir. Kazılan 276 mezar içerisinden 16 mezarın buluntularını değerlendirdiğimizde bu mezarların sahiplerinin hekim veya eczacı olduğu anlaşılmıştır. Hekim mezarlarından bronz ve demirden yapılmış kulak kaşığı, kaşık sondaları, spatül sondalar, deliciler, keskiler, makaslar, ilaç kutuları, kancalar, bıçaklar-bisturiler ve ilaç hazırlama tablaları ele geçmiştir.

Tunç kaşık sonda. ©Anadolu Medeniyetleri Müzesi Arşivi

Nekropolde bulunan 16 hekim, mezarından bazıları içinde bulunan eserlerden dolayı öne çıkar. Bu mezarlardan birinde (71 numaralı mezar) bronz bir spatül sonda ile taş bir ilaç hazırlama tablası bulunmuştur. İlaç hazırlamak ve ilacı uygulamak amacıyla kullanılan spatül sonda ve taş tabla, bu mezarda yatan bireyin muhtemelen bir ilaç hazırlayan eczacı veya şifacı olduğuna işaret eder. Mezardan ele geçirilen İmparator Marcus Aurelius’un karısı II. Faustina’ya (MS 161-180) ait gümüş sikke, bu aletleri MS 2. yüzyılın ikinci yarısına tarihlendirmemize yardımcı olur.

Forseps. ©Anadolu Medeniyetleri Müzesi Arşivi

Diğer bir mezarda (82 numaralı mezar) ele geçirilen bir delici ve bir de kaşık sonda, mezardan ele geçen ve net olarak tanımlanamayan bronz sikke yardımıyla MS 3. yüzyıla tarihlenir. Mezarda bulunan delici, diş doktoru olan Nallıhan Belediye Başkanı A. Adnan Okur tarafından “diş hekimleri tarafından kullanılan bir alet” olarak tanımlanmıştır.

Başka bir mezardan çıkarılan bronz kulak kaşıkları, kulağa kaçan yabancı cisimlerin çıkarılmasında, kulak içi yara, kulak kiri ve kulak içi kurtlanmış yaraların temizlenmesi ile meatus urinariustan taşın çıkarılması gibi pek çok şekilde kullanılmış olmalıdır. Ayrıca bu tip küçük kaşıkların Romalı kadınlar tarafından pudra ve merhem gibi süs malzemesini kutularından almak için de kullanıldıklarını biliyoruz. Bu mezardan bulunan Hadrianus dönemine (MS 117-138) ait gümüş sikke, aletlerin MS 2. yüzyılın başında kullanıldığını gösterir.

Kondisyonu çok iyi durumda olan bronz keskiler ve bronz saplı demir bıçak-bisturi şüphesiz cerrahi operasyonlarda kullanılmış olmalıdır (124 numaralı mezar). Oldukça kaliteli işçilik gösteren bu tıp aletleri mezar sahibinin sağlığında bir cerrah olduğunu bize gösterir. Bu mezarda ele geçen Julia Paula’ya ait Iuliopolis darplı bronz sikke sayesinde, mezar sahibinin MS 219 yılı veya sonrası bir tarihte gömülmüş olduğunu anlıyoruz.

Dört farklı mezardan ele geçirilen ve ortopedik müdahalelerde kullanıldığı varsayılan bronz saplı demir keskiler, Iuliopolis’te ortopedistlerin de yaşadığının bir göstergesidir. Bu aletler mezarda ele geçirilen sikkeler yardımıyla MS 3. yüzyılın ilk yarısına tarihlendirilir.

Sağlık tanrısı Asklepios betimli, kırmızı Jasper taşlı gümüş yüzük. ©Anadolu Medeniyetleri Müzesi Arşivi

3 farklı mezardan ele geçen bronz silindir kapların ilaç hazırlayanlara mı yoksa hazırlanan ilacı kullanan hastalara mı ait olduğunu saptamak şu an için mümkün değil. Ancak mezarlardan ele geçen Hadrianus Dönemi gümüş sikkeler ile merhem-ilaç kapları MS 2. yüzyılın ilk yarısına tarihlendirilir.

Iuliopolis Nekropolü’nde tespit edilen en önemli hekim-cerrah mezarında (139 numaralı mezar) iki birey tespit edilmiştir. Başları batıda olacak şekilde yan yana doğu-batı yönünde yatırılan bireylerden kuzeydeki kadın güneydeki ise erkektir. Güneyde yatan erkek bireyin sağ elinin hemen yanında 8 parçadan oluşan bir cerrahi set ele geçirilmiştir. Aletlerin üstünde bulunan ahşap kalıntıları eserlerin ahşap bir kutu ile mezara cerrahın sağ eli yanına konulduğunu göstermektedir. Aletlerin kaliteli işçiliği dikkat çeker. Eserlerin set halinde ele geçmesi antik çağdaki tıp bilimini anlamamız açısından oldukça önemlidir. Cerrahın yanında yatan ve eşi olduğu düşünülen kadının yanında bulunan çok fazla sayıdaki seramik, bronz ve cam eser ile birlikte altın mücevherler cerrahın zengin olduğunu anlamamızı sağlamıştır.

Bu mezardan Roma imparatorlarından Vespasianus (MS 69-79), Traianus (MS 98-117) ve Marcus Aurelius’a (MS 161-180) ait 3 gümüş sikke ele geçirilmiştir. Kadının Marcus Aurelius’un ilk yıllarında, cerrahın ise Marcus Aurelius’un hükümranlığının son yıllarında öldüğünü düşünmek istiyoruz. Cerrahın yaşadığı yılda para kazanan bir mesleğe sahip olduğundan Vespasianus ve Traianus sikkelerinin onun tarafından saklanmış olduğu aşikârdır.

İmparatoriçe Julia Domnaya ait, Asklepius betimli Juliopolis Sikkesi. ©Anadolu Medeniyetleri Müzesi Arşivi

Tüm diğer arkeolojik eserler gibi antik tıp aletleri de insanlık tarihi açısından eşsiz öneme sahiptir. Günümüzde dahi, antik tıp dünyasında kullanılan cerrahi aletlerin çok yakın benzerleri cerrahi müdahalelerde kullanılır. Modern dünyada tıp alanı bir meslek olmasının yanı sıra devletlerin turizm potansiyelini canlandırmak için de kullandığı önemli faaliyet alanıdır. Iuliopolis’te bulunan çok sayıdaki hekim mezarı da içinden geçenlerin yoğun olduğu bu sınır kentinin, yolcuların sağlık sorunlarını giderdiği bir uğrak noktası olduğunun göstergesidir. Iuliopolis hekimlerinin meslek hayatları boyunca hastalarına şifa dağıttıkları aletler, yüzyıllar sonra arkeoloji ve tıp teknolojisinin gelişimi ile sağlık kültürünün tarihi konusunda heyecan verici veriler üretmektedir. Bu sayede günümüz hekimleri mesleki geçmişlerinin kültürü konusunda önemli bilgiler edinirken, toplum da insanoğlunun hayatla olan mücadelesinin aşamalarını görmektedir.

Kaynak: Aktüel Arkeoloji Dergisi “Anadolu’nun Zenginliği”

EN ÇOK OKUNANLAR

Tarlada Yürüyüş Yapan Kadın 2150 Gümüş Sikke Buldu

Prag'ın güneydoğusundaki Kutnohorsk kentinde tarlada yürüyüş yapan bir kadın, çiftçilik faaliyetleri sırasında yüzeye çıkan birkaç gümüş sikkeye rastladı. Çek Cumhuriyeti'nde şimdiye kadar bulunan en büyük erken ortaçağ sikke istifini açığa çıkardığının farkında değildi.

SON İÇERİKLER