Moiralar; Kaderin Tanrıçaları

Dinlerin sert, bir o kadar da anlaşılmaz yanını temsil eden alın yazısı ya da kader, önceden belirlenmiş ve kesinlikle geri döndürülemez bir yasa içerir. Bu yasa o kadar serttir ki tanrıların bile bunu değiştirmeye ya da engel olmaya gücü yetmez. Çünkü tanrıların bile yaşam ipliği Kader tanrıçaları, Moiralar, tarafından çoktan bükülmüştür ve zamanı geldiğinde kesilecektir, tıpkı Kronos’u alt eden Zeus gibi. Yaşam payını veren anlamına gelen Kader (Arapça mukadderat: ölçü, pay vermek anlamında kullanılır) kelimesi antik Yunan mitolojisinde üç yaşlı kadın tarafından temsil edilirdi.

Boston Tahtı olarak bilinen heykeltıraşlık parçasının arka yüzünün ortasında elinde terazi olan Tanathos, terazinin kefelerinde iki çıplak erkeği tartmakta, yanlardaki kadınlardan biri kaderine sevinirken, mutlu, diğeri kaderine üzüldüğü için üzgün göster

Sonra Themis’le evlendi Zeus,

Işık saçan yasalar tanrıçası ile

Bu tanrıçadan doğdu Hora’lar:

Ve Moiralar, yaşama payımızı düzenleyenler,

Klotho, Lakhehis, Atropos tanrıçalar,

Ki bilge büyük üstünlük verilmiştir onlara,

Ki onlar verir yalnız insanlara

Mutlu ya da mutsuz yaşama paylarını.

Hesiodos, Teogonia 904-9.

John Strudwick’in 1885’de altın iplik “A Golden Threat” ismi ile yaptığı tablo, kader tanrıçaları altın bir ipliği eğirmekteler, ©Munique, Galleria del Levante.

Themis ile Zeus’un kızları olarak bilinen Moiralar insanın kaderini ve dünyadaki nasibini belirlerlerdi. Üç kız kardeşi temsil eden Moiralar’ın ilki olan Atropos yaşam ipliğini eğiren, Klotho bu ipliği yumak yapan üçüncüsü Lakhesis ise ömür ipliğini keserek yaşamı sona erdiren olarak temsil edilirdi. Klotho başlangıçta Kader tanrıçalarının en yaşlısı, Lakhesis ise yaşam ipliğini kesmesinden dolayı en sevilmeyeni olarak bilinse de sonradan ortak bir kişiliğe kavuşmuş görünürler. Atropos ise (eski Yunancada döndürmek trepo kelimesi ile eşitti) bunların içinde en çok korkulandı çünkü onun büktüğü yaşam ipliği geri döndürülemezdi.

Berlin yakınlarındaki Scholass Tegel’ bulunmuş Roma Dönemi Kabartması, Fates ya da Moiralara ilişkin bir sahnenin çizimi betimlenmiş.

İnsana yaşam payı veren Moiralar, insan yaşamı ile ölümü arasındaki dengeyi bozulması imkânsız bir yazgı ile korurlardı. Bu yazgıya karşı Yunan Panteonunun en büyük tanrısı Zeus bile karşı gelemezdi. Homeros’un anlattığı şekli ile öz oğlu Sarpedon’un ölümüne karşı eli kolu bağlı kalarak izlemesi bile bu yazgının kırılmazlığını en güzel şekilde aktarır.

Böyle dedi, silahlarıyla atladı arabasından yere,

Patroklos da görür görmez onu, indi arabadan.

Çengel pençeli, kambur gagalı akbabalar nasıl,

Sivri bir kayanın üstünde dövüşürler bağıra çağıra,

Onlarda öyle çığlıkla saldırdılar birbirlerinin üstüne,

Sivri akıllı Kronosoğlu gördü onları, acıdı,

Hem karısı hem kız kardeşi Here’ya dedi ki:

“Çok yazık, insanlar arasında en sevdiğim Sarpedon’a! Menoitiosoğlu Patroklos’un elinden ölmek onun kaderi.

İçimde yüreğim bir o yana gider, bir bu yana,

Gözyaşı döktüren savaştan geri alıp onu,

Kaçırıp bıraksam mı Lykia’nın semiz toprağına,

Yoksa bıraksam ölsün mü Menoitiosoğlu’nun elinden”?

Öküzgözlü ulu Here karşılık verdi dedi ki:

“Korkunç Kronosoğlu, ne biçim söz bu?

Nasıl kaçırmak istersin kötü ölümden Kader payını çoktan almış bir ölümlüyü?

Homeros, İlyada XVI / 226-443

Sarpedon’un ölümü, Policoro Ressamı tarafından MÖ 400 civarında yapılmış Kımızı figür tekniğinde bir Attika seramiği, ©Museo Nazionale Archaeologico of Policoro commons, wikimedia.orgwikiImageDeath_Sarped.

Antik dinlerde her canlı bir alın yazgısı ile doğardı. Moiraların görevi yaşamın yazgısını temsil eden yaşam ipliğini eğirmek, toplamak ve kesmekti fakat zamanla görevleri ölümle de ilişkilendirildi. Ölüm onlar için kaderin (yazgının) apansız ortaya çıktığı yerdi. Homeros destanlarında isimlerinden hiç bahsedilmeyen Moiralara ilişkin, aktarılan bilgiler daha çok ölümle ilişkili olması Moiraların yaşam payını düzenleyen “yazgı dağıtan” görevleri ile değişim geçirmeye başlar. Bu değişim bazen doğum tanrıçası (ebe) olan Eilithyia ile karıştırılırdı. Hesiodos’ta Moiraların paylarına düşen görevler insanlara mutlulukla ve mutsuzluk paylarını dağıtmaktı, bu pay insanoğlunun ana karnından oğuşuyla başlayıp ölümüne kadar sürerdi ve Moiralar bu süre içinde kişinin yünden olan kaderini bükerek ip haline getirirlerdi.

Bir bela gelmesin diye bugün Akhilleus’un başına

Olympos’tan indik topumuz karşı koymak için,

Ama yakında boyun eğecek ömür ipliğine,

Ana karnından doğduğu gün ona kaderin büktüğü.

Homeros, İlyada, XX 124-128

Yün eğirip ip yapan kadınlar olan Moiraların kökeninin neolitik dönem ana tanrıca ikonu ile ilişkili olduğu kabul edilir. Moira kelimesinin tüm dillerdeki dilsel kökeni pay veren paylaştıran anlamı taşıması Neolitik ana tanrıçasının her şeye hükmeden aynı zamanda her şeyi kontrol eden durumu ile de bağlantılıdır. Neolitik kadının ürünü paylaştırıcı, toprağı paylaştırıcı ya da yapılacak işi pay eden anaçlığı, zamanla insan yaşamının yazgısını pay eden şeklindeki dönüşümüne uğradığı kabul edilir. Özellikle neolitik kadının doğurganlık ve ebelik kimliği Moiraların insanın doğum sırasında başlayan yazgılarını anlamada yardımcı olur. Çünkü Aristophanes Zeus ile Here’nin düğün gecesi kapılarını Moiraların beklediğini yazar. Yakın zamana kadar geleneksel köy düğünlerinde gerdek kapısını erkek ya da kız tarafının anası elinde yün eğirdiği iği ile beklerdi. Bu benzerlik Aristophanes’in anlatımı ile önemli ölçüde benzerlik taşır. Bazı mitoloğlara göre bu bekleme yaşam tohumu atılan gerdek gecesinde doğacak çocuğun kaderini belirlemek içindi.

Moira kavramı dinsel bir içerik taşıdığı kadar Homeros ve Hesiodos ile birlikte soyut ve felsefi bir anlamda da şekillenmeye başlar. Özellikle her bireyin ve her tanrının kaderini temsil eden yaşam ipliği varlığı evrensel bir yazgı fi krini güçlendirir. Bu fi kir bir süre sonra o kadar güçlü bir hale gelir ki Platon yeniden yeryüzüne çıkacak olan ruhların geri dönüşleri için Moiralara başvurduklarını anlatır.

“Bütün ruhlar hayatlarını geçtikten sonra gene sırasıyla Lakhesis’e yaklaşmışlar. Lakhesis her birine kendi perisini vermiş; bu peri hayatı boyunca ona hizmet edecek, seçtiği kadere göre yaşatacakmış onu. Bu peri ilkin ruhu Klotho’ya götürüp onun eli altından ve döndüğü kirmenden geçiriyormuş; böylece ruh seçtiği kadere bağlanıyormuş. Ondan sonra Atropos, Klotho’nun eğirdiği kaderi ölçülmez hale sokuyor, sonunda ruh hiç arkasına dönmeden Kader’in tahtı önüne gelip duruyor, sonra öte yana geçiyormuş”

Platon Devlet’in son bölümünde Pamphylia’lı Armeios oğlu Er ‘in hikayesini anlatır. Er’in savaşta ölmesinden sonra on gün geçmesine rağmen kokmadan kalması ve onikinci günü dirilmesinin hikayesini anlatır. Hikayenin sonunda Er’in ruhu gördüklerini anlatır.

Kader ve bereket tanrıçası Tykhe kuçağında, bereket ile ilişkili bebek Dionysos ve bereket boynuzu cornocopia tutmakta. Cornocopia’nin içi bereketi temsil etmesinden dolayı meyvelerden taşmış durumda betimlenmiş. İstanbul Arkeoloji Müzeleri. ©Murat Nağış.

“Alın yazısının kızları Yazgılar, Lakhesis, Klotho ve Atropos. Üçü de deniz kızlarının sesine uyarak şarkılar söylüyorlarmış; başlarında taçlar, beyazlar içindelermiş. Lakhesis geçmişin, Klotho şimdinin, Atropos da geleceğin şarkısını söylüyormuş. Ve Klothoarada bir elini sarmala uzatarak, onu çeviriyor ve dönmesine yardım ediyormuş; aynı şekilde Atropos da sol eli ile içerdeki sarmalı çeviriyormuş. Ruhlar, bir tercüma tarafından sıraya dizilmişler ve tercüman karşısına ilk çıkan Lakhesis’in kucağından çok sayıda yaşam örneği ve kurası çekmiş ve yüksek bir kürsüye çıkarak bağırmış: Bunlar alınyazısının bakire kızı Lakhesis’in sözleridir: “siz, güne göre değişen ruhlar, burada sonu ölüm olan fani dünyanın bir benzerine yeniden başlayacaksınız. Hiçbir kader meleği seçmeyecek sizi, siz kendinizinkini seçeceksiniz her kes sıraya göre kendine bağlanan hayatı ve alın yazısını seçecek. Mükemmele ve iyiye gelince onun efendisi yoktur; onlara ne kadar verirseniz kendinizden, onlardan da o kadar alacaksınız. Seçtiğiniz hayatlardan tanrı değil, onları seçen ruhlarınız sorumludur.” Bundan sonra tercüman kuraları atmış ve herkes yanına düşeni almış; sadece Er’in alması yasaklanmış. Böylece herkes sırasını öğrenmiş. Tercüman daha sonra yaşam örneklerini sunmuş ve bunların sayısı ruhlarınkinden bile fazlaymış. Her türlü uygun örnek varmış; hayvanlara, insanlara yaşamak üzere çeşit çeşit hayatlar. Kimi ölünceye kadar süren, kimi de yarıda fakirlik ve dilencilikle kesilen zorba hayatları; her türlü kadını örnekleyen hayat varmış. Ancak her ruh kendi seçimine uygun olan karakteri seçmek zorunda olduğu için hayatlarının niteliklerini seçemiyorlarmış; yinede zenginlik ve yoksulluk, sağlık ve hastalık seçilen tüm yaşam biçimleri içinde, değişken oranlarda birbirine karışmış olarak varmış. ”

Platon, Devlet XI-3.

Platon hikayenin sonunda her kesin kendi kaderini kendinin seçtiğini fakat yinede hayatlarımızı bilgelikle yaşamamızı gerektiğini belirtir.

Kaynak: Aktüel Arkeoloji Dergisi "Taşa Anlam Yükleyenler"

EN ÇOK OKUNANLAR

Tarlada Yürüyüş Yapan Kadın 2150 Gümüş Sikke Buldu

Prag'ın güneydoğusundaki Kutnohorsk kentinde tarlada yürüyüş yapan bir kadın, çiftçilik faaliyetleri sırasında yüzeye çıkan birkaç gümüş sikkeye rastladı. Çek Cumhuriyeti'nde şimdiye kadar bulunan en büyük erken ortaçağ sikke istifini açığa çıkardığının farkında değildi.

Köpeğini Gezdiren Çocuk Roma Dönemine Ait Altın Bilezik Buldu

11 yaşındaki bir çocuk, İngiltere'nin Batı Sussex bölgesindeki Pagham yakınlarındaki bir tarlada nadir bulunan altın bir Roma bileziği keşfetti. Romalı askerlere kahramanlıklarından dolayı verilen armilla tipi süslü bir bilezik olan ve MS.1. yüzyıla tarihlenen bilezik, 300 yıldan daha eski bir altın obje olarak, bir adli tıp soruşturmasında resmi olarak hazine ilan edildi.

SON İÇERİKLER