Osmanlı İmparatorluğu’nda ve Türkiye Cumhuriyeti’nde Arkeoloji

Birçok devletin ikame yeri olan Anadolu (günümüz Türkiye) coğrafyasında devletlerin hem kültürel izlerine hem de maddi kültür varlıklarına rastlamak mümkündür. Asya, Avrupa ve Afrika’da hakimiyet kurmuş olan Osmanlı İmparatorluğu’ndaki ve akabinde gelen Türkiye Cumhuriyeti’ndeki arkeolojik çalışmalar bu coğrafyadaki kültür izlerine ve maddi kültür varlıklarına erişmemizi sağlamıştır.

Osman Hamdi Bey

Söz konusu devletlere dair izler taşıyan bu topraklar Avrupalı birçok araştırmacının dikkatini çekmiştir. Araştırmacılar bu topraklarda yer alan kültür varlıklarını ortaya çıkararak müze seksiyonlarının süslemesini amaç edinmiştir.

Osmanlı İmparatorluğu’ndaki arkeolojik çalışmalarda öncü isimler yabancılar olmuştur. Özellikle eski eser arayışında olan koleksiyoncular ve Avrupalı diplomatlar ile 19. yüzyıldan itibaren zengin kültür varlıklarını kendi ülkelerine götürmek isteyen yabancı araştırmacılar, Osmanlı İmparatorluğu’nun sahibi olduğu geniş sınırlar içerisinde yaptıkları kazılara Anadolu topraklarını da eklemiştir. Van/Toprakkale, Priene, Milet, Didim, Kültepe, Sardes yabancıların yer aldığı bazı kazı noktaları olmuştur. Söz konusu bu kazıları yapan yabancılar, bu kazılardan çıkarılan eserleri kolay bir şekilde yurt dışına çıkartmıştır. Avrupalı devletlerin eserleri yurt dışına götürme eylemi, imparatorluğu rahatsız etmeye başlamış, bu durumun ulusal miras için bir tehdit olduğu farkındalığı başlamıştır. Bu farkındalığı gösteren bir adım Asar-ı Atika Nizamnameleri olmuştur. Söz konusu nizamnameler ile eski eserlerin yurt dışına çıkarılmasına kısıtlamalar getirilse de tümüyle önüne geçilememiştir.

İmparatorluk zaman içerisinde daha somut adımlar atmaya başlamıştır. Bu adımlardan ilki, 1846 yılında Tophane-i Amire Müşiri Ahmet Fethi Paşa tarafından atılmıştır. Kendisinin Aya İrini Kilisesi’nin restoresini gerçekleştirmesi Osmanlı’da “müzecilik” faaliyetlerinin başlangıcı kabul edilmiştir. Müzecilik faaliyetlerinin temellerinin atıldığı bu kilise zaman içerisinde tarihi değerdeki bu eserlerin toplandığı müze konumuna kavuşmuştur. Bu gelişmeyi, 1868 yılında Sadrazam Ali Paşa’nın öncülüğünde düzenlenen Mecmua-ı Asar-ı Atika koleksiyonu, 1869 yılında Maarif Nazırı Saffet Paşa tarafından kurulan Müze-i Hümayun çalışmaları ve Ninive’deki Nebi Yunus Höyük’teki kazı çalışmaları izlemiştir.

Osmanlı İmparatorluğu’nda sistematik arkeolojik kazılarda Osman Hamdi Bey önemli bir figür haline gelmiştir. Osman Hamdi Bey, Osmanlı İmparatorluğu’nda arkeoloji ve sanata bakış açısını değiştiren ilk Türk hafiridir. Fransa’da aldığı hukuk eğitiminin yanı sıra güzel sanatlar eğitimi de alan Osman Hamdi Bey, ilk Türk ressamlardan biri olmuş ve 1881 yılına kadar çeşitli yerlerde Osmanlı İmparatorluğu adına görevler yapmıştır. 1881 yılında eski eserlerin toplandığı bir yer olan Müze-i Hümayun’a müdür olarak atanan Osman Hamdi Bey, eski eserlerin halk tarafından korunması ve sahiplenilmesi için en iyi yolun eğitim olduğunu düşünerek, ilk güzel sanatlar okulu olan Sanayi-i Nefise Akademisi’nin kurulmasında önemli rol oynamış ve buraya da müdür olarak atanmıştır. Müzeyi eski eser konusunda zenginleştirmek için farklı yıllarda yaptığı arkeolojik kazılarda ele geçen eserlerle bunu başarmıştır. Nitekim Osmanlı İmparatorluğu’nun Müze-i Hümayun adına ilk arkeolojik kazısı Osman Hamdi Bey tarafından 1883 yılında Nemrud Dağı’nda yapılmış ve bu kazıyı 1887 Sidon (Sayda) ve 1891 Lagina Hekate (Muğla-Yatağan) kazıları takip etmiştir. Osman Hamdi Bey, 1884 yılında çıkarttığı Asar-ı Atika Nizamnamesiyle kazılarda çıkarılan eserlerin yurt dışına çıkarılmasının önüne kısmen de olsa geçmiştir. Osmanlı İmparatorluğu’nda Osman Hamdi Bey gibi yurt dışında öğrenim gören kardeşi Halil Edhem Bey, abisinin ölümü üzerine müze müdürlüğü görevine getirilmiştir. Halil Edhem Bey’de abisi gibi farklı yıllarda Tralleis (1902), Alabanda (1905), Akalan (1907) ve Sidamara (1909) gibi çeşitli yerlerde arkeolojik kazılar yaparak Anadolu kültür tarihine katkı sunmuştur…

Devamı; Aktüel Arkeoloji Dergisi 100. Sayı “Atatürk ve Arkeoloji”

EN ÇOK OKUNANLAR

Tarlada Yürüyüş Yapan Kadın 2150 Gümüş Sikke Buldu

Prag'ın güneydoğusundaki Kutnohorsk kentinde tarlada yürüyüş yapan bir kadın, çiftçilik faaliyetleri sırasında yüzeye çıkan birkaç gümüş sikkeye rastladı. Çek Cumhuriyeti'nde şimdiye kadar bulunan en büyük erken ortaçağ sikke istifini açığa çıkardığının farkında değildi.

SON İÇERİKLER