Aizanoi

Kütahyalı olduğu düşünülen Ezop’un (Aisopos) masallarına da giren kirpi ve tilkinin hikâyesiyle Aizanoi’u anlatmaya başlayarak ezber bozalım.

Aizanoi Zeus Tapınağı, Aizano Kazıevi Arşivi.

Yerleşimdeki Zeus tapınağının ilk yönetici-rahibi Euphorbus’un, tapınağa kirpi (eksis) ve tilki (ouanous) kurban edilebileceğini bildirdiği, bu nedenle Aizanoi adının kirpi ve tilki isimlerinin birleşmesinden (eksouanous) türetildiği anlatılır. Sevimli bir kirpi ile akıllı bir tilkinin adını taşıyan bu hayvan dostu kent Aizanoi, günümüzde Kütahya’nın 48 km güneybatısındaki Çavdarhisar ilçesindedir. İstanbul’a yaklaşık 4, Ankara’ya 3, İzmir’e ise 3, 3.5 saatlik bir mesafede olup, çok uzağınızda sandığınız ama aslında çok yakınınızdaki sessiz kentlerden biridir. MS 1. yüzyılda yaşamış Strabon’a göre ise (12. 576) Aizanoi, Phrygia Epiktetos’taki Aizanitis’in baş şehri olup, deniz seviyesinden 1085 metre yükseklikte bir plato üzerine ve Rhyndakos Nehri’nin kollarından Penkalas Çayı’nın (Kocaçay) iki yanına konumlandırılmıştır. Yani içinden su geçen ve sırf bu yüzden bile özel olmayı hak eden şehirlerdendir. Yakınındaki mermer ocaklarından alınan mermerlerle anıtsal ölçülerde inşa edilmiş kamusal ve dini yapılara sahip, geçmişinin görkemli ama bir o kadar da yorgun izlerini sessiz, sedasız 21. yüzyıla taşımış bir kent olduğunu da eklemek gerekir bu satırlara…

MS 6. yüzyılda yaşamış Byzantionlu Stephanos, Aizanoi adının, Tantalos’un oğlu Aizen’den geldiğini söylemiştir. MS 2. yüzyılda eserini yazmış Pausanias ise (10.32. 3; 8.4.3) kentin Arkas’ın oğlu Azan tarafından kurulduğu bilgisini vermiştir. Pausanias’ta geçen kurucu Azan’ın, bir su perisi olan Erato ile Yunanistan’daki Arkadya bölgesinin kralı Arkas'ın oğlu olması ise suyun yanına kurulan Aizanoi’a hoş bir göndermedir. Kentin efsanevi kuruluşunda anlaşılan suyun önemi büyüktür; bir su perisinin oğlu olan Azan kurmuştur Aizanoi’u ve belki de sırf bu yüzden su kenarını seçmiştir, kim bilir…

Aizanoi adından ve efsanelerinden uzaklaşarak biraz da arkeolojik verilere göre tarihi değerlendirilirse; 2012 kazı sezonundaki araştırmada ilk kez Orta Paleolitik Döneme yani günümüzden yaklaşık 400.000 yıl öncesine ait olduğu düşünülen taşların tespiti; yerleşimin tarihini hayli erken dönemlere çekmekle birlikte, verilerin detaylı değerlendirilmesinin ardından daha net sonuçlara ulaşılacaktır. Paleolitik Çağdan biraz daha yakın çağlara doğru ilerlendiğinde karşılaşılan bir diğer önemli arkeolojik veri ise Zeus tapınağının üzerine inşa edildiği tepenin aslında bir höyük olması gerçeğidir. Aizanoilular Roma Döneminde Zeus tapınağının ve Dor sütunlu avlunun inşası için prehistorik höyüğü, kısmen tahrip etmiştir. Burada yapılan kazılarda Tunç Çağına ait, zemini kerpiç ve çakıldan oluşturulmuş, şevli duvarlara sahip iki mekân tespit edilmiştir. Mekânlar, Roma Dönemi Zeus tapınağının yekpare mermer sütunları karşısında hayli mütevazı kalmakla birlikte, Aizanoi’un çok daha erken dönemlerine ait yerleşim izlerini göstermesi bakımından son derece önemlidir. Tespit edilen botanik artıklarının laboratuvarda incelenmesiyle mekânlar MÖ 2900 ve 2600 yılları arasına tarihlendirilmiş ve günlük yaşamın dışında, daha merkezi donanıma sahip oldukları önerilmiştir.

Aizanoi adının daha fazla duyulmaya başladığı ve arkeolojik verilerin giderek arttığı dönem ise Hellenistik’tir. Bu dönemde Aizanoi, Attaloslar ile Bithynia krallıkları arasında sürekli el değiştiren dini bir yerleşim konumunda olup, ilk kez, I. Attalos, MÖ 216-213 arasında zapt etmiş, MÖ 197 yılında ise Bithynia Kralı I. Prusias tarafından krallığına dahil edilmiştir. Aradan 9 yıl geçmiş ve bu sefer Pergamon ile Roma arasında yapılan Apameia Barışı (MÖ 188) ile Aizanoi, yeniden Attaloslar Krallığı’na geçmiştir. MÖ 133 yılında ise Attaloslar’ın öngörülü kralı III. Attalos’un vasiyeti ile Pergamon toprakları Roma’ya verilmiş, doğal olarak Aizanoi’da da Roma hegemonyası başlamıştır. İlk sikkelerini MÖ 133 yılından sonra basan Aizanoi’un kendi sikkelerini darp etmesi ise bir polis konumuna geldiğini gösteren işaretlerden biri olarak değerlendirilebilir. Kamu binalarının yapımı ve kentsel altyapı oluşumu ise Erken İmparatorluk Döneminde başlamıştır. Aizanoi’un Hellenistik ve Erken Roma Devri yerleşim evrelerine dair buluntulara bakıldığında; 1998 yılında Zeus tapınak alanının güney köşesindeki moloz tabakadan bulunmuş ve şimdi Kütahya Müzesinde sergilenen özenli işlenmiş Hellenistik baş, Aizanoi'daki Hellenistik yaşam kültürünün varlığına işaret eder. 2012 yılından itibaren kazısı başlatılan kuzey nekropoliste Geç Hellenistik ve Erken Roma Dönemlerine ait çok sayıda buluntunun gelmesi ise Aizanoi’da Geç Hellenistik Döneme ait bilginin artmasını sağlamıştır.

MS 128-156 yılları arasında Aizanoi’da önemli olaylar yaşanmıştır. Örneğin, imparator Antonius Pius’un (MS 138-161) MS 157 yılındaki desteği ve Aizanoilu Marcus Ulpius Appuleius Eurycles aracılığıyla, kent Hellen Birliği’ne girmiş ve Areopagus’taki Arkhonlar’dan onay alarak Hellen kentleri arasına kabul edilmiştir. Atina’da, Aizanoi’u temsil eden Marcus Ulpius Appuleius Eurycles, görevini başarıyla tamamlayıp, görkemli bir şekilde geri dönmüş, ardından memleketinde yeni bir yapılaşma hareketine öncülük etmiş ve örneğin stadion-tiyatro ile ana köprünün inşa sürecine maddi destekte bulunmuştur. Antik çağdaki pek çok kent gibi Aizanoi’un ekonomisi de ağırlıklı olarak tarım ve hayvancılığa dayanmıştır. Bununla birlikte, küçük zanaat grupları da gelişmiştir kentte. Örneğin, Aizanoi yakınındaki Işıklar’da bulunan mermer bomosta “Kurtarıcı tanrı Asklepios ve Hygeia için taş ustası Akylas oğlu Akylas zambaklı bir sunak adadı” yazar ve bu bilgi ile taş ustalarının da Aizanoi ile çevresinde yaşayıp, çalıştığı öğrenilir.

MS 301 sonbaharında imparator Diocletianus ve ortakları 1200’den fazla ürün ile iş hizmetinin yasal olarak en yüksek seviyesini halka duyurabilmek için “Tavan Fiyatlar Kararnamesi”ni yayımlamıştır. Kararnamenin kopyaları Aphrodisias, Stratonikeia, Halikarnassos ve Nysa’da parçalar halinde tespit edilmiştir. Bu fermanın dağıtıldığı 43 yerleşimden biri de Aizanoi’dur.

Erken Bizans Döneminde bir piskoposluk merkezi haline gelen Aizanoi, MS 7. yüzyıldan sonra önemini giderek kaybetmiş hatta Zeus tapınağının bulunduğu alan küçük bir kaleye dönüşmüştür. 13. yüzyıla gelindiğinde ise bir Tatar boyu olan Çavdarlar yerleşmiş, günümüze kadar da kent Çavdarhisar adı ile anılmaya başlamış, ancak görkemli bir kentten küçük bir kasabaya dönüşümü de kaçınılmaz olmuştur. Zeus tapınağı duvarlarına yaklaşık 400 insan ve hayvan figürü çizen Çavdarlar, kendi günlük hayatlarına dair izler bırakmıştır ki bunların arasında kopuz çalanlar, savaşanlar, at üstünde ok atanlar, yay tutanlar dikkat çekmektedir ve ister pagan, ister Hıristiyan ister Müslüman ol, önemi yoktur hangi dinden olduğunun Aizanoi Zeus’u için, herkese ev sahipliği yapmıştır tapınağında yüzlerce yıla meydan okuyup, ayakta kalarak.

2014 yılı kazı sezonunun kapanmasına 2 gün kala, bir öğle vakti, birden hava karardı ve şiddetli yağmur başladı, ardından gök gürledi, şimşekler çaktı, derken büyük bir gümbürtü koptu ve kazı ekibinden biri bağırmaya başladı: tapınağa yıldırım düştü…..Her şey saniyeler içinde gerçekleşti… Zeus’un yani göğün tanrısının, yani şimşeklerin ve gök gürültüsünün tanrısı olan Zeus’un tapınağındaki sütunlardan birine yıldırım düştüğünü; kuzey pronaosun ön kısmındaki 3. sütundan dumanlar çıktığını fark ettik… Zeus, yıldırımlarından birini kendi evine göndermişti. Bu bir işaret miydi acaba kazı ekibi için? Tam da o gün Zeus’un tapınağının tonozlu alt katını temizlemiş, kazı evi bahçesinde bulunan eserleri sezon boyunca mobil vinç yardımı ile buraya taşıyarak; sadece pencerelerinden aldığı ışıkla aydınlanan loş adytonu, antik çağ müziği eşliğinde gezilen bir sergi alanı haline getirmiş ve son olarak zeminini Aizanoi kazısındaki Çavdarhisarlı kadınlarla temizlemişken? Evet, Zeus bir işaret yollamıştı kazı ekibine ama yorumu artık size kalmış… Demek ki; iki bin yıl önce de, yani MS 1. yüzyılda da böyleydi Zeus, birden yağmuru başlatıyor Aizanoi’da ve ardından göğü gürleterek yıldırımlarını atıyordu… Belki de bu yüzden Aizanoilular ve tam da bu sebepten bir tapınak inşa etmişti onun için, kim bilir… Yöre halkı ve yaşlılar ile konuşulduğunda; kendilerini bildiklerinden beri, burada her yıl böyle birkaç kez yıldırım düştüğünü, hatta çobanlar arasında ölenler olduğunu aktardılar. MS 1. yüzyıldan 21. yüzyıla Zeus’un hiddetinde değişen pek de bir şey olmamış galiba… Nitekim Aizanoi’un eski kazı başkanlarından R. Naumann da Hitit Hava tanrısıyla akraba olan yağmur bağışlayıcı tanrıya bağlamaktadır Aizanoi Zeus’unu. L. Robert ise Hititlerin “Fırtına Tanrısı” ile benzer şekilde Aizanoi Zeus’unun yağmur yağdıran tanrı olduğunu önermiştir. Denir ki; Kybele, Zeus’u korybantların gürültülü dansları eşliğinde bir mağarada doğurmuştur ve Pausanias, Aizanoi yakınlarında Steunos adını taşıyan bir mağarada Meter Steunene adı ile Kybele’nin tapınım gördüğünü bildirmiştir (8.4.3;10.32.3). Zeus’un burada bir mağarada Kybele tarafından doğurulduğuna inanılmıştır ve hem Kybele hem de Zeus’a gönderme yapıldığını düşündüğümüz muazzam bir tapınakla Zeus ve Phrygia’nın annesi yani Matar’ı yani Kybele’si onore edilmiştir Aizanoi’da. Tapınak İon düzeninde yapılmış olup, yekpare sütunlarından 16’sı hala ayakta durarak ziyaretçileri anıtsallığı ve zarifliğiyle büyüler. Pseudodipteros planlı tapınağın doğu ve batı kısa cephesine 8, kuzey ve güney cephesine 15 sütun dikilmiştir. Tapınağın girişi doğudadır ve pronaos önünde 4 sütun vardır. Batı yüzündeki opisthodomos kısmında ise kompozit başlıklı 2 sütun bulunur. Opisthodomos ve cella arasında alt kata inen ahşap bir merdiven vardır. Tapınak genel plan tipi ile mimar Herrmogenes tarafından Magnesia’da yaratılan Hellenistik tapınak plan tipine benzer ki aynı plan tipi Ancyra’daki Augustus tapınağında da kullanılmıştır. Cella dış duvarları Menderes Nehri’nden ilham alarak yaratılan meander motifi ile çevrilmiştir tıpkı Augustus için Roma’da yapılan Barış Altarı Ara Pacis gibi ve tapınağın inşası sırasında yaşanılan maddi sıkıntıları, bu yüzden imparator Hadrianus’a yazılan mektuplar ile cevaplarını içeren Grekçe yazıtlarla donatılmıştır duvarlar ilginç bir şekilde… Zeus tapınağı yıllarca araştırmacılar tarafından Hadrianus dönemine yani MS 2. yüzyıl içine tarihlenirken, M. Wörrle ile R. Posamentir tarafından yapılan keşifle ilk yapım tarihi birdenbire Domitianus dönemine indirilmiştir, böylece arkeolojide “kesin doğrular yoktur” bir kez daha doğrulanmıştır... Tapınağın batı akroterinin Zeus, Apollon, Medusa veya Kybele olduğu hakkında farklı öneriler vardır, ancak tapınağın doğu yüzünün Zeus ve batısının Kybele ile bağlantılı olduğunu; Zeus tapınağına girişin doğudan ve tüm Kybele tapınaklarında olduğu gibi buradaki Kybele tapınağına da batıdan girildiğini, opisthodomos bölümündeki ahşap merdivenlerden inerek ulaşıldığını düşünüyoruz. Bu nedenle batıdaki akroterde Kybele betimlenmiş olmalıdır. 13 Nisan 2012, kazıya başlamamızın ikinci yılında Aizanoi, Unesco Dünya Mirası Geçici Listesi’ne girer. Listeye girme kriterlerinden biri de stadion-tiyatro kompleksidir. Aynı aks üzerinde ve ortak bir sahne binasına sahip şimdiye kadar bilinen tek örnektir. MS 1. yüzyıldan, 3. yüzyıla kadar hem kullanılmış hem de sürekli devam eden bir inşaat sürecine tanıklık etmiştir sosyal hayatın bu gözde kompleksi.

Borsa olarak tanımlanan tholos yapısı.

Aizanoi’u görmek için o kadar çok neden vardır ki… Örneğin Kybele kutsal alanı. Pausanias’ta da geçen bu kutsal alan, Aizanoi’a 3 km uzaklıkta, Penkalas Çayı’nın güneybatısına, kayalık bir alana yapılmıştır. Kutsal alandan bugün görülebilen ise sadece 2 adet adak çukurudur. Büyük olan adak çukuru Taurobolium yani tanrıçaya yapılan boğa sunusu ile bağlantılıdır. Büyük orthostat bloklarıyla oluşturulmuş ve birkaç girişi olan, tam ortasına daire biçiminde çukur oyulmuş bir mekândır. Bulunduğu yerden baktığınız manzara ise eşsizdir: uçsuz bucaksız uzanan tarlalar, kayalar, uçurum, uzanıp giden Penkalas Çayı ve tek, tük ama ulu ağaçlar. Bugün bile Kybele’nin kutsal alanına çıktığınızda doğanın vahşiliği alıp götürür sizi ve Kybele rahiplerinin çaldığı def seslerini her an duyabilecek gibi hissedersiniz... Bu alanda tapınım, kazılarda bulunan eserlere göre Hellenistik Dönemden itibaren başlamış gibi görünmekle birlikte, menşei çok daha erken tarihlere iniyor olmalıdır. Kybele ya da Meter Steunene için yapılan yuvarlak adak çukurlarının bulunduğu tepenin tam karşısındaki tepe ise yöre halkı tarafından Aba Sultan adı ile bilinmektedir. Günümüzde hala yağmur duası için Aba Sultan’a çıkar yöre halkı. Halk Bilimci Dilek Yılmaz tarafından 2015 kazı sezonunda yapılan araştırmada ise Aba Sultan ve Kybele ilişkisinin asırlardır devam ettiğini gösteren izlere rastlanılmıştır. Denir ki; “çok eski zamanlarda Aba Sultan için Barağı’dan gece yarısı beyaz elbiseler giymiş, ellerinde kandil tutan ve def çalan insanlar Aba Sultan Tepesi’ne gelirmiş”. Kybele törenleri incelendiğinde rahiplerinin def çaldığını, dans ettiğini öğreniriz tanrıça için. Ve Çam ağacı Kybele kültünde çok önemlidir, Attis’e gönderme yapılır bu hep yeşil kalan ağaçla. Ne tesadüftür ki Aba Sultan Tepesi’nde de çam ağaçları vardır az da olsa ve yüzlerini Kybele’nin bulunduğu tepeye çevirmiş, rüzgarla sallanırlar.…

Fotoğraf : Aykan Özener

Kybele kutsal alanının alt yamacında Aizanoi’un güney nekropolisi konumlanmıştır. 1990’lı yıllarda burada kaçak kazı yapılmış, ardından müze kurtarma kazısı başlatmıştır. Sonuç, çok kaliteli işçiliğe sahip ve bugün Kütahya Arkeoloji Müzesinde sergilenen Amazonlar Lahdi’nin keşfidir. Nekropolis demişken, Aizanoi’da 2012 yılına kadar biraz önce sözü edilen kurtarma kazısı dışında, güvenlik nedeniyle nekropolislerde hiç kazı yapılamamıştır. 2011’de Aizanoi kazısına ilk başladığımız yıldan itibaren amaçlarımızdan biri Aizanoi ölü gömme adetlerini tespit etmek için nekropolislerde araştırma ve kazı yapmaktı. 2012 kazı sezonunda, tiyatronun arkasındaki kuzey nekropoliste güvenlik önlemlerinin alınmasının ardından kazı başlatıldı. Tespit edilen mezar tipleri: basit toprak mezarlar, pişmiş toprak plaka kapaklı mezarlar ve sandık mezarlardır. Gömü tipleri ise MS 1. yüzyıl ortalarına kadar kremasyon, MS 1. yüzyıl ortalarından, 3. yüzyıl içlerine kadar inhumasyondur. Kuzey nekropolisteki en erken gömü, mezarda kharona verilen sikkenin tespitiyle şimdilik MÖ 2. yüzyıla kadar inmiştir. Kremasyon mezarlardan biri, bir askere hatta büyük olasılıkla Aizanoilu olmayan, dışarıdan gelen bir asker veya komutana aittir. Yakılarak gömülmüştür ve mezarın hem içine hem dışına form ve üsluplarına göre yaptığımız karşılaştırmayla MÖ 50-MS 25 arasına tarihlediğimiz kaliteli cam unguentariumlar, ince cidarlı kaplar ile hermeler yerleştirilmiştir. Mızraklar ve atramentarium yani mürekkep hokkası ise onun okur yazar olduğunun işaretidir. Mezar içine yerleştirilen pişmiş toprak Symposion tipi Herakles heykelciği ise aslında bu askeri defnedenler tarafından onun kimliğine dair bize kadar ulaştırılan önemli bir ipucudur. Herakles, Roma Cumhuriyet Döneminde askerler arasında kutlu ölümle ilgili görülen çok yaygın bir kahramanlık kültüdür. Bu dönemde ölen askerlerin mezarına Symposion tipi Herakles heykelciği koymak adeta bir moda haline gelmiştir. Aizanoi’daki bu mezarda da moda devam etmiş muhtemelen yüksek rütbeli bu askere kutlu ölüm yaşaması yani ölümden sonra tıpkı Herakles gibi bir kahraman olarak apotheosis yani tanrılar katına kabul edilmesi için Herakles heykelciği bırakılmıştır sevenleri tarafından. Adını ne yazık ki bilmediğimiz bu asker, mezar içinde yakıldıktan, güzel kokular unguentairumlarla mezara ve etrafa saçıldıktan sonra, son toprağı atmıştır yakınları. Ve toprağın en üstüne pişmiş toprak minyatür miğfer yerleştirmişlerdir ki; onun mesleki kimliğine dair son ipucudur bize ulaşan.

Aizanoi’u hiç görmeyen için Aizanoi sadece Zeus tapınağından ya da borsa olarak tanımlanan tholostan ibarettir, kimse burada asırlardır insanlara hizmet eden 2 tane büyük hamam ve 2 tane sağlam Roma köprüsü olduğunu bilmez. Hamamlardan stadion-tiyatroya yakın olan aslında bir hamam-palaestra kompleksidir. Palaestraya ait portikodaki sütunlardan günümüze in situ olarak ulaşan olmamıştır. Sütun ve arşitravların çoğu aslında sütunlu caddede kullanılmıştır. Bunları görünce hayal gücümüzü çalıştırarak düşünebiliriz kentteki bu Palaestranın bir zamanlar ne kadar görkemli olduğunu. Hamam bölümü ise 1980’li yıllarda yarısına kadar kazılmış ve planı buna göre tamamlanmıştır. 2012 ve 2015 sezonlarında kazısı yapılamayan diğer bölümlerde de kazı başlatılmıştır. Simetrik planlı hamam tipine giren hamamı Termae mi yoksa Balnae olarak mı değerlendirmek gerekir? Palaestra ile birlikte düzenlenmesinden de destek alarak termae adı tanımlamak daha doğru olacaktır. Hamam güneybatı-kuzeydoğu yönünde konumlandırılmıştır. Sıcak odaları güney ve güneybatıya, daha soğuk odaları ise kuzey ve kuzeydoğuya bakacak biçimde inşa edilerek Vitrivius’un da anlattığı hamam inşa planına uyulmuştur. Mozaikli hamam ise kentin doğu bölümünde ve mahalle içinde yer almaktadır. Mozaikli bölümde merkezde bir Satyr ve Meanad betimlenmiş, figürlerin etrafı geometrik motiflerle çevrelenmiştir. 2014 ve 2015 yılında yaptığımız çevre düzenlemesi ile alan daha korunaklı ve ziyaretçiler için gezilebilir hale getirilmiştir. Mozaikli hamamın en sadık koruyucuları ise mahalle halkı ve çocuklardır. Mahallede küçük sohbetlerle Aizanoi ve burayı neden korumamız gerektiği üzerine çalışmalar sürdürülmüştür. Mozaikli hamamın bahçesinden sorumlu kişi hemen karşı evde oturan Hatice Hanım’dır artık ve mahallenin küçük çocukları buradaki panel çitin bozulmamasından sorumludur. Karşılığında yaptığımız ise mahalledeki küçük salıncağı boyamak ve biraz daha kullanılabilir hale getirmekti... Kazı yaptığınız yer eğer bir yerleşim alanı içinde ise ekibinizi buradan izole ederek, sadece bilimsel çalışma odaklı bir kazı ve araştırma sürecine girilemiyor. Kazıya gittiğiniz andan itibaren, yerleşimle etkileşim süreci, siz isteseniz de istemeseniz de başlıyor. Ve siz 2 ay, 3 ay kazı ya da araştırmanızı tamamladıktan sonra ayrılıyorsunuz farkında ya da farkında olmadan aslında bir yabancı olarak etkilediğiniz, isteseniz de istemeseniz de değiştirdiğiniz bu yerleşim ve sakinlerinden… 2011 yılından itibaren başladığımız kültürel miras bilinçlendirme çalışması kapsamında yöreden kadınlar kazıda işçi olarak çalıştırıldı ve kazı dışındaki zamanlarda da hem Aizanoi hem kazı üzerine eğitim devam ettirildi. Çocuklar için ise uzmanlar vasıtasıyla çalışma sürdürüldü. 2015 yılında ulaşılan sonuç ise şimdilik en çok kadınlar koruma bilincini arttırmış gibi görünüyor, en çok eğlenenler ise çocuklar… Önce kazı evine, ardından kazı deposuna geldiler canları istedikçe ve sonra araziye gelmeye başladılar periyodik olarak. Sonuç mu? Çalışma hala devam ediyor, sonuçları ise ancak çocuklar büyüdüğünde görebileceğiz. Bazen yorulsak da her yıl projeyi devam ettirmek istiyoruz çünkü yaşadıkları yerin kendilerine emanet edildiğini fark eden bu çocuklarla birlikte Aizanoi gelecek nesillere aktarılabilecek…

Stadion-tiyatro kompleksi

Geldik insanları birbirine, evlerine, şehirleri, şehirlere kavuşturan Aizanoi köprülerine. Bir zamanlar, yani Roma Döneminde Aizanoi’da Penkalas Çayı üzerine inşa edilen 4 taş köprü varmış. Bu köprülerden bugün Çavdarhisar Emet Yolu üstünde yer alanı Aizanoi’un ana köprüsü olarak kullanılmaktadır. 1990’lı yıllarda köprünün karayolları tarafında yapılan restorasyonu sırasında K. Rheidt ile ekibi sondaj kazıları yapmış ve köprüye ait kabartmalı korkuluk blokları ile köprünün inşa sürecine dair bilgiler içeren bir postament bulmuştur. Köprünün, kentin hayırseveri Eurycles tarafından Atina’dan dönerken geçirdiği deniz kazası sonucu yapıldığı düşünülmekle birlikte, araştırmalar daha erken tarihte inşasının başladığını ortaya çıkarmıştır. Demek ki Eurycles MS 157 yılının Eylül ayında açılan köprünün inşa sürecine maddi katkı sağlamış ama yapımı başlatmamıştı… Korkuluk bloklarından birinde iki Hippocampus arasında bir gemi betimlenmiştir. Teknenin burnunda, altta kürekli saldırı gemilerinde kullanılan mahmuz vardır. Gemi tipine göre, Eurycles, Atina’dan dönerken olasılıkla o dönemde sadece yüksek rütbeli devlet görevlilerin taşımasına ve korsanlarla mücadeleye hizmet eden askeri bir gemiye binmiştir.

Kazı Ekibi

Artık Aizanoi’dan ayrılma zamanı... Genelde yağmur veya sisler altında gezeceğiniz kentin, unutulmayacaklar listesini de hazırlayarak bitirelim yazıyı: Zeus ve Kybele’nin ion sütunlarıyla asırlara meydan okuyan tapınağı, Zeus’un 2014’te gönderdiği yıldırımın, kuzey cephe 3. sütundaki kapkara izi, tapınağın alt katında antik çağ müzikleri eşliğinde gezip, kendinizi geçmişte hissedeceğiniz sergi alanı, biraz sessiz olursanız; Kybele kutsal alanında rahiplerin tanrıça için yaptığı gizemli törenin sesi, Çavdarhisar evlerinin ahşap kapılarına ilham veren kapı tipi Phyrgia mezar taşları, borsa olarak ünlenen; Diocletianus’un Tavan Fiyat Kararnamesi’nin Grekçe ve Latince yazıldığı Macellumdaki (Et ve Balık Pazarı) tholos, gladyatörlerin mücadele ettiği hatta Aizanoi’da öldüğü mezar taşlarından bilinen stadion ve kim bilir kaç kişinin Aristophanes’in Kuşlar isimli oyununu izleyerek güldüğü tiyatro, Satyr’in aşkla baktığı Maenad ile süslenen mozaikli hamam, yine kim bilir kaç kişinin yıkanıp salonlarında rehavetle derin sohbete daldığı hamam-palaestra kompleksi, Aizanoi sokaklarında her an karşılaşıp, Aizanoi hakkında sohbet edebileceğiniz, cevaplarıyla sizi şaşkına çevirecek kültürel miras eğitiminden geçmiş Çavdarhisarlı çocuklar, tapınağa bile çizilen paytak, paytak sürü halinde dolaşıp bazen size efelenecek kazlar, tapınağın duvarlarına adeta “cin ali” gibi 13. 14. yüzyıllarda çizilmiş çavdarlar ve aşıklarının kopuzları, tiyatronun arkasında sessizce ağlayan ölülerle dolu kuzey nekropolis ve tüm bunlara ulaşabileceğiniz iki bin yıllık iki taş köprü… Aizanoi sizi bekliyor…

EN ÇOK OKUNANLAR

Tarlada Yürüyüş Yapan Kadın 2150 Gümüş Sikke Buldu

Prag'ın güneydoğusundaki Kutnohorsk kentinde tarlada yürüyüş yapan bir kadın, çiftçilik faaliyetleri sırasında yüzeye çıkan birkaç gümüş sikkeye rastladı. Çek Cumhuriyeti'nde şimdiye kadar bulunan en büyük erken ortaçağ sikke istifini açığa çıkardığının farkında değildi.

SON İÇERİKLER