Tanrılardan Bir Ask Öyküsü
Nergal ile Ereskigal
Mezopotamya mitolojisindeki yeraltı dünyasında geçen mitlerden biri de Nergal ile Ereşkigal’in öyküsüdür. İki farklı versiyonu bulunan öykünün erken tarihli kopyası Mısır’da Tell El-Amarna’da (eski adıyla Akhenaton) bulunmuştur. Orta Babilce dilinde yazılmış bu MÖ 14. yüzyıl kopyası iki parçalı olup, bugün biri British Museum’da diğeri Das Vorderasiatische Museum’da olmak üzere, iki ayrı müzede bulunmaktadır. Sultantepe’de (eski adıyla Huzirina) Qurdi-Nergal adlı rahibin kütüphanesinde bulunan ve Standart Babilce dilinde yazılmış MÖ 7. yüzyıl tarihli Yeni-Assurca duktuslu kopyası ise Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesindedir. Öykünün Uruk’ta bulunan daha geç tarihli üçüncü kopyası ise Geç Babilce duktusuyla yazılmıştır. Bu çeviri, öykünün eski çağdan korunmuş üç Babilce kopyasına dayanmaktadır. Öykü, MÖ 14. yüzyıl kopyası temel alınarak ve diğer iki kopyadan gerekli yerlerde alıntılar yapılarak çevrilmiştir.
- Yazar : Selim Ferruh ADALI / Ali Turan GÖRGÜ
- Tarih : 2020-06-05 23:22:35

Pişmiş toprak plaka üzerinde betimlenen her iki elinde aslan başlı bir asa tutan tanrının Nergal olduğu düşünülmektedir. Kiş, MÖ 3. binyıl Eski Babil Dönemi Ashmolean Museum, University of Oxford
Tanrılar şölen yapacaklardı. Tanrıların babası Anu, veziri Kakka’ya şöyle dedi: “Seni yeraltı dünyası Kurnugi’ye göndereceğim. Yeraltı Tanrıçası Ereşkigal’e de ki: ‘Biz senin oraya inemiyoruz; sen bizim buraya çıkamıyorsun. Bir elçi gönder şölen yemeğinden ve içkilerden senin payını alsın. Hediyelerini toplasın.’ ”
Kakka göklerin basamaklarını inerek Ereşkigal’in kapısına geldiğinde muhafıza kapıyı açmasını söyledi.
Muhafız “Kapılar senin için açılacak,” dedi.
Ardı ardına yedi kapı açıldı ve Kakka, Ereşkigal’in sarayına girdi. Geniş avluda diz çöktü ve yeri öptü. Ayağa kalktı ve Ereşkigal’e: “Baban Anu beni gönderdi ve dedi ki: ‘Biz senin oraya inemiyoruz; sen bizim buraya çıkamıyorsun. Bir elçi gönder şölen yemeğinden ve içkilerden senin payını alsın, hediyelerini toplasın.’ ”
Ereşkigal, Kakka’ya “Ey babamız Anu’nun elçisi, hoş geldin! Büyük tanrılar Anu, Enlil ve Ea’ya selam olsun! Kutsal tanrıçalar Nammu ve Nanşe’ye selam olsun! Göklerin kraliçesinin eşine selam olsun! Kahraman Ninurta’ya selam olsun!” dedi ve ardından veziri Namtar’a emretti: “Namtar, seni babamız Anu’ya göndereyim. Göklerin basamaklarını çık. Şölen yemeğinden ve içkilerden payımı al. Hediyelerimi topla. Anu bana ne ayırdıysa getir!”
Namtar, göklerin en yüksek katında Anu’nun sarayına vardı. Tanrılar önce diz çöktü, sonra ayağa kalkarak onu selamladılar...
Şölenden sonra Nergal yeraltı dünyasına ineceğini söyledi. Büyük tanrılardan Ea, Nergal’e çok kızmıştı: “Namtar geldiğinde tanrılar onun önünde eğildiler, o göklerin efendisi büyük tanrılar bile. Çünkü o Erkalla’da yaşayan tanrıların buyurduğu ritüelleri uyguluyor. Sen ise onun önünde diz çökmedin. Oysa ben sana işaret ettim; sen görmezden geldin,” dedi.
Ea, Nergal’in başına gelecekleri düşünerek “Sen oraya bu hançerle mi gideceksin? Büyük ormana in ve büyük ağaçlardan kes. Beyaz sedir ağacı kes. Ardıç ağacı kes. Hoş kokulu kanaktu ve sibbirru ağaçlarından dal kır!” dedi.
Nergal baltasını aldı ve kılıcını kuşandı. Büyük ormana indi. Büyük ağaçlar kesti. Beyaz sedir ağacı kesti. Ardıç ağacı kesti. Hoş kokulu kanaktu ve sibbirru ağaçlarından dal kırdı. Ea ve Nişşiku’ya bir taht yaptı. Gümüş gibi görünmesi için ‘parlayan kil’ ile kapladı. Lapis lazuli taşı yerine değersiz bir taş koydu. Altın yerine sarı zırnık ve kırmızı kalgukku tutkalıyla renklendirdi…
Nergal, tahtı yaptıktan sonra Ea, ona nasihat etti: “Oğlum, oraya varınca sana yer verirlerse oturma. Ne fırıncının ekmeğinden ne de kasabın etinden ye. İçki sunarlarsa içme. Ereşkigal’i açık saçık bir elbiseyle görürsen hatta senin önünde soyunsa bile, arzuların kabarmasın.”
Nergal, gidenin gelmediği, dönüşü olmayan ülkeye (Kurnugi’ye) doğru yola çıktı. Karanlıklar diyarı Erkalla şehrine. Orada yaşayanlar gün ışığı görmüyorlardı. Kıraç toprak ile karınlarını doyuruyorlardı. Yedikleri kildi. Acı çeken güvercinler gibi çığrışıyorlardı. Neredeyse çıplak yaşıyorlardı; üzerlerinde tüylerinden başka bir şey olmayan kuşlar gibi.
Nergal, Ereşkigal’in kapısına dayandı. Kapı muhafızı, Ereşkigal’e “Yüce tanrıçam, saray kapısına bir yolcu geldi. Tanımıyoruz onu,” diye haber verdi.
“Gelen kimmiş ben bakayım… Sonra gelip size söylerim,” dedi Namtar ve kapıya gitti. Büyük dış kapının arkasına gizlenerek baktı. Erra’yı (Nergal’in diğer adı) görünce öfkeden kıpkırmızı oldu. Tanrıçasına dönüp “Kraliçem, beni babanız Anu’ya gönderdiğinizde bütün tanrılar tevazu ve saygıyla eğilmişken o ayaktaydı. Şimdi de buraya gelmiş,” dedi.
Ereşkigal Namtar’a: “Namtar, kendinde ilahi bir üstünlük görme. Kendi kendine kahramanlık taslama. Yükselip tahta mı oturacaksın? Bari sen yeraltı dünyasının yargıcı ol; ben de babam Anu’nun katına yükseleyim ve tanrılarla yiyip içeyim! Haydi git! O tanrıyı bana getir!”
Namtar gitti ve tanrı Erra’yı içeri aldı. Muhafız Bidu’nun bulunduğu birinci kapıdan girdi. Sonra sırasıyla muhafızlar Enkişar’ın, Endaşurimma’nın, Enurulla’nın, Nerubanda’nın, Endukuga’nın, ve Ennugigi’nin tuttukları kapılardan girdi. Ereşkigal’in huzuruna geldi. Diz çöküp yeri öptü. Ayağa kalktı ve ona: “Baban Anu beni sana gönderdi. Hükümranlığının sürmesini istiyor,” dedi.
Ona bir sandalye getirdiler. Oturmadı. Fırıncı ekmek getirdi. Yemedi. Kasap et getirdi. Yemedi. İçki sundular. İçmedi. Su dolu leğen verdiler. Ayağını yıkamadı.
O gece Ereşkigal, Nergal’in karşısına çıktı. Vücut hatlarını belli eden bir gece elbisesi ile onu davet ediyordu sanki. Nergal daha fazla dayanamadı. Ve sarıldılar. Şehvete kapılmışlardı. Yatağa girdiler. Kraliçe Ereşkigal ve Erra altı gün boyunca doludizgin seviştiler. Yedinci gün Ereşkigal yataktayken Nergal kalkmış keten elbisesini giyiyordu. Ereşkigal “Nereye gidiyorsun? Gitme!” dedi. Nergal, “Korkma. Gidiyorum ama döneceğim,” dese de Ereşkigal onu bırakmadı.
Nergal gizlice büyük kapının muhafızına gitti. “Tanrıçan Ereşkigal beni babası Anu’nun katına gönderiyor. Aç kapıyı!” dedi.
Nergal göklerin basamaklarını çıktı. Anu, Enlil ve Ea’nın kapısına ulaştığında Anu, Enlil ve Ea onu gördüler: “Tanrıça İştar gibi yeraltı dünyasına inip çıkabildi,” dediler. “Ereşkigal şimdi onu arayacak. Tanınmasın diye babası Ea tatlı suyla ona büyü yapsın ki tanrılar meclisinde başlıksız otursun, şaşı gözlerle baksın ve aciz bir tanrı gibi görünsün.”
Ereşkigal hamama girdi. Sonra Lamaştu ve Enmeşar’ın iki kızına “Temiz sularla yıkayın her yeri. Babamız Anu’nun habercisi gelip ekmeğimizi yiyecek, suyumuzu içecek,” dedi ve ardından ekledi: “Onu burada ağırlayacağım.”
Namtar, Ereşkigal’e “Haberci, maalesef gün doğmadan ortadan kaybolmuş, çoktan dağı aşmıştır,” diye haber verdi.
Ereşkigal yıkılmıştı. Ağlıyordu. Tahtından düştü. Gözyaşları yanaklarından süzülüyordu: “Ah Erra, daha doyamamıştım ona. Beni terk etti!”
Namtar, Ereşkigal’e “Gönderin beni, o kaçan tanrıyı getireyim size.
Mutlu olun,” dedi.
Ereşkigal, Namtar’a: “Git Namtar… Anu, Enlil ve Ea’nın kapısına git ve de ki: ‘Yeryüzündeki kız çocukları gibi oyun nedir bilmem. Çocuk haylazlığı nedir bilmem. Hayatım yeraltı dünyasında yapayalnız ve mutsuz geçti. Ta ki siz bu tanrıyı bana gönderinceye kadar. O bana sahip oldu. Bize gönderin o tanrıyı; benim kocam olsun. Artık bakire değilim. Yeraltı tanrılarının hükmünü yerine getiremiyorum. Erra’yı bana göndermezseniz; yeraltı dünyasının ölülerini dirilteceğim ve onlar da yeryüzündekileri yiyecekler! Ölülerin sayısı dirilerden fazla olacak!’ ”
Namtar göklerin basamaklarından yukarı çıktı. Anu, Enlil ve Ea’nın kapısına gelince “Ne için geldin Namtar?” diye sordular.
“Kızınız gönderdi beni,” dedi Namtar ve Ereşkigal’in isteğini ve tehdidini iletti.
Ea, Namtar’a “Anu’nun sarayına gir. Bu kötülüğü yapanı bul ve götür,” dedi.
Namtar, Anu’nun sarayına girdiğinde göklerin bütün tanrıları diz çöktü. Sırayla tanrılara baktı ama aralarında Nergal’i göremedi.
Namtar kraliçesine döndü: “Kraliçem, tanrılar meclisinde başlıksız, şaşı gözlerle bakan ve aciz bir halde oturan bir tanrı vardı.”
Ereşkigal “Git o tanrıyı bana getir! Babası Ea, tatlı suyla efsunlamış onu. Bu yüzden tanrılar meclisinde başlıksız. Şaşı gözlerle bakıyor ve aciz bir halde oturuyor,” dedi.
Namtar göğe çıktı. Anu, Enlil ve Ea, “Ne için geldin Namtar?” diye sordular.
“Kızınız gönderdi beni ve ‘Git o tanrıyı bana getir!’ dedi.”
“Namtar, Anu’nun sarayına gir. Bu kötülüğü yapanı bul ve götür,” dediler.
Namtar sırayla tanrılara baktı ama aralarında o tanrıyı göremedi.
Ea’ya “Bize gelen elçi Namtar’a yemek verin. Yıkansın ve vücuduna yağ ve merhem sürsün. Rahat ettirin onu,” diye buyurdular. Sonra onu uğurladılar.
Saygıdeğer efendi tanrı Ea, Nergal’e daha önce yaptırdığı tahtı göstererek “Al bunu Ereşkigal’e götür,” dedi. Nergal, babası Ea’nın önünde ağlıyordu. “Beni görecek ve beni yaşatmayacak,” dedi.
Ea: “Korkma. Seninle Ereşkigal’in kapısına gitmeleri için sana ondört gözcü vereceğim: …, Muttabriku (Dinmeyen Şimşek), Şarrabdû (Kahya), Râbisu (Müfettiş), Terid (Kovulmak), İdiptu (Ani ve Sert Rüzgar), Bennu (Sara Hastalığı), Sîdânu (Baş Dönmesi), Mikit (Yıkım), Bêl-ûri (Çatı Efendisi), Ummu (Humma) ve Lîbu (Bulaşıcı Hastalık).”
Erra halatını yağladı ve yayını kuşandı. Göklerin basamaklarını indi. Ereşkigal’in kapısına vardığında “Muhafız! Bana kapıyı aç!” diye bağırdı Nergal: “Aç kapını! Sürgüyü gevşet ki ben içeri gireyim. Kraliçen Ereşkigal’e gönderildim.” Ea’nın bu öndört gözcüsü kapıya kadar Nergal’e eşlik ettiler.
Muhafız, Namtar’a haber verdi: “Kapının önünde bir tanrı dikiliyor.
İzin ver ki girsin.”
Namtar dışarı çıktı, onu görünce sevindi. Hızla koştu kraliçesine: “Kraliçem, huzurumda diz çöküp beni selamlamayan ve aylardır saklanan tanrı bu.”
“İçeri al! Öldüreceğim onu!”
Namtar dışarı çıktı: “İçeri girin kralım, kız kardeşinizin evine ve payınızı alın… Nergal, kalbiniz neşeyle dolsun...”
Erra kapılara gözcülerini yerleştirdi... Dördüncü kapıda Muttabriku’yu (Dinmeyen Şimşek), beşincide Şarrabdû’yu (Kahya), altıncıda Râbisu’yu (Müfettiş), yedincide Terid’i (Kovulmak), sekizincide İdiptu’yu (Ani ve Sert Rüzgar), dokuzuncuda Bennu’yu (Sara Hastalığı), onuncuda Sîdânu’yu (Baş Dönmesi), on birincide Mikit’i (Yıkım), on ikincide Bêl-ûri’yi (Çatı Efendisi), on üçüncüde Ummu’yu (Humma) ve on dördüncüde Lîbu’yu (Bulaşıcı Hastalık) yerleştirdi. Korkusunu saraya girerken yendi. Namtar ve ordusuna emretti: “Açın kapıları, geliyorum işte!”
Kapı muhafızlarını hakladı ve yakalanmadan saraya girdi. Orada Ereşkigal’i buldu. Saçından tutup tahtından indirdi onu. Başını kesecekti.
“Dur! Dinle beni!” diye bağırdı Ereşkigal.
Nergal’in eli gevşedi. Ereşkigal ağlıyordu: “Sen benim kocam olmalısın ben senin karın olmalıyım. Yeraltı dünyasında kral yaparım seni. Bilgelik tabletini ellerine veririm. Sen kral ol, ben kraliçe olayım.”
Nergal bunları duyunca ona sımsıkı sarıldı. “Demek aylardan beri benden istediğin buydu,” dedi ve Ereşkigal’in gözyaşlarını sildi.
Kraliçe Ereşkigal ve Erra altı gün boyunca doludizgin seviştiler. Yedinci gün, tanrıların babası Anu veziri Kakka’ya emretti: “Kakka, seni dönüşü olmayan ülkeye göndereyim. Yeraltındaki Ereşkigal’in kapısına şöyle seslen: ‘Sana gönderdiğim o tanrı, seninle sonsuza dek yaşasın.’ ”
Nergal ve Ereşkigal Aşk Öyküsü’nün Sultantepe’de bulunan Yeni-Assur kopyası. Tablet, Anadolu Medeniyetleri Müzesinde korunmaktadır. Fotoğraf, Anadolu Medeniyetleri Müzesi Müdürlüğünün verdiği izinle Dr. Selim F. Adalı tarafından araştırmaları için çekilmiştir.
• “Naş” olarak yazılan ismin Tanrıça Nanşe olduğu düşünülür.
• Namtar’ın adı Babilce ve Sümerce “kader” anlamına gelir.
• Erkalla: “Büyük Şehir”, Yeraltı dünyasının diğer adı.
• Öyküde geçen supâlu- ağacı, ardıç ile ilişkilendiriliyor.
• Öyküde “parlayan kil” ile kaplama malzemesi olarak alçıtaşından söz ediliyor olabilir.
• “Başlıksız” olarak çevrilen Babilce kelime aslında “kel” anlamına geliyor olabilir. “Başlıksız” Nergal, güçsüz ve kıdemsiz bir tanrı
görünümü veriyor.
• İlk üç “gözcü” ruhun adları kopyalarda korunmamış. Gözcülerin adları, eski insanların günlük hayatta karşılaştıkları hastalıkları,
talihsizlikleri ve yetkilerini kötüye kullanabilecek meslek gruplarını temsil ediyor ve onlara yeraltı dünyasında mitolojik bir anlam veriyor.
• “Kardeş” ifadesi, kan bağını değil tanrının ve tanrıçanın aynı nitelikteki varlıklar olduklarını vurgular.
EN ÇOK OKUNANLAR
Altınlarla Donatılmış Trakyalı Savaşçı Mezarı Bulundu
Arkeologlardan oluşan bir ekip, Bulgaristan'ın Topolovgrad kenti yakınlarındaki Kapitan Petko Voyvoda köyünde çok heyecan verici bir keşifte bulunarak, Trakyalı bir savaşçının mezarını ve altından oluşan pek çok eseri ortaya çıkardı.
- Trakyalı
- Trak
- Savaşçı
- Süvari
- Mezar
- Altın
- Yüzük
- Hançer
- Zırh
- Hazine
- At
- Bulgaristan
- Thracian
- Thracian
- Warrior
- Cavalry
- Tomb
- Gold
- Ring
- Dagger
- Armour
- Treasure
- Horse
- Bulgaria
- Arkeoloji
- Tarih
- Sanat
- Sanat Tarihi
- Antik
- Kültür
- Medeniyet
- Archaeology
- Archaeological
- History
- Art
- Art History
- Heritage
- Culture
- Civilization
- Haber
- Gündem
- Güncel
- Aktüel
- Arkeolojik Haber
- Archa
Tarlada Yürüyüş Yapan Kadın 2150 Gümüş Sikke Buldu
Prag'ın güneydoğusundaki Kutnohorsk kentinde tarlada yürüyüş yapan bir kadın, çiftçilik faaliyetleri sırasında yüzeye çıkan birkaç gümüş sikkeye rastladı. Çek Cumhuriyeti'nde şimdiye kadar bulunan en büyük erken ortaçağ sikke istifini açığa çıkardığının farkında değildi.
SON İÇERİKLER
400 Bin Yıllık Eserler İnsanların Yaptığı En Eski Fildişi Nesneler mi?
- Fildişi
- Alet
- İnsan
- Evrim
- Üst Paleolitik Dönem
- Mamut
- At
- Yünlü Gergedan
- Vahşi Kedi
- Homo heidelbergensis
- Ivory
- Tool
- Human
- Evolution
- Upper Palaeolithic
- Mammoth
- Horse
- Woolly Rhinoceros
- Wild Cat
- Ukrayna
- Arkeoloji
- Tarih
- Sanat
- Sanat Tarihi
- Antik
- Kültür
- Medeniyet
- Archaeology
- Archaeological
- History
- Art
- Art History
- Heritage
- Culture
- Civilization
- Haber
- Gündem
- Güncel
- Aktüel
Olağanüstü Bir Keşif: Prens Waser-If-Re'nin Mezarı Bulundu
- Prens
- Waser-If-Re
- Saqqara
- Mezar
- Heykel
- Mısır
- Antik Mısır
- Prince
- Tomb
- Statue
- Egypt
- Ancient Egypt
- Arkeoloji
- Tarih
- Sanat
- Sanat Tarihi
- Antik
- Kültür
- Medeniyet
- Archaeology
- Archaeological
- History
- Art
- Art History
- Heritage
- Culture
- Civilization
- Haber
- Gündem
- Güncel
- Aktüel
- Arkeolojik Haber
- Archaeology News
- Ancient
- World Archaeology