Nihil Nove Sub Sole - Tarih tekerrürden ibarettir

Aphrodisias Antik Kenti ve Geyve Vakfı

Rahmetle andığım Prof. Kenan Erim bana yolladığı bir yılbaşı tebriğine şöyle yazmış: “Aphrodisias her bakımdan başka bir dünya. Onu anlamak için, havasını, suyunu, çiçeklerini, ağaçlarını tanımak gerek. Onlarla bir diyalog kurmaya gayret etmek lazım. İşte otuz yıla yakın bir süre bunları denedik ve dünyanın mutluluğuna kavuştuk.

Ya da “Nihil Nove Sub Sole”… Yani, güneşin altında hiçbir şey yeni değil. Siz buna isterseniz “Tarih tekerrürden ibarettir” de diyebilirsiniz!

Adımınızı attığınız her yerde, sizlere hiç de yabancı gelmeyen bir şeyler karşınıza çıkabiliyor Aphrodisias (Afrodisyas) antik kentinde. Hele hele, her “iyi” fotoğrafçıda olması gereken bir özelliğe de sahipseniz; yani sadece bakmakla kalmayıp, görebilme yeteneğiniz de varsa!

Rahmetle andığım Prof. Kenan Erim bana yolladığı bir yılbaşı tebriğine şöyle yazmış: “Aphrodisias her bakımdan başka bir dünya. Onu anlamak için, havasını, suyunu, çiçeklerini, ağaçlarını tanımak gerek. Onlarla bir diyalog kurmaya gayret etmek lazım. İşte otuz yıla yakın bir süre bunları denedik ve dünyanın mutluluğuna kavuştuk.

İnşallah bir gün bizi o mukaddes yerlerde tekrar ziyaret edersiniz ve oranın gizli kapılarını size açmaya gayret ederim.”

Kenan Erim’in bu söylediklerini 35 seneye yakın bir süredir dolu dolu yaşıyorum. Ve her seferinde bu benzersiz antik kent bana birbirinden güzel, birbirinden ilginç sürprizler yaşatıyor.

MÖ 30 yılında Roma İmparatoru Augustus, “Asya’daki bütün şehirlerin içinden, bu kenti kendim için seçtim” demiş ve demekle de kalmamış, bu sözünü, Aphrodisias’ın bütün tarihinin anlatıldığı, tiyatro binasının sahne yapısının yan duvarındaki “arşiv duvarı” denilen yazıta kazıtmış.

Aphrodisias en kalabalık dönemlerinde sadece on, on beş bin nüfusa sahipken, kente 30 bin kişilik stadyum yapılmış.

Kentin hemen yakınındaki Babadağ silsilesindeki kaliteli mermer ocaklarından çıkarttıkları mermerlerle en güzel yontuları yapmışlar. Şehir antik çağın “heykelcilik merkezi” haline gelmiş. Odeon binasının hemen yanı başındaki heykel okulunun bulunduğu yerde bugün hala mermer yongaları var yerlerde.

Şehirde devamlı yontu ustalarının heykel yontarken taşçı kalemine vuran çekicinin sesi duyulmuş. O kadar ki, yörenin en yoğun ötücü kuş grubunu oluşturan Kuyrukkakan kuşları da bu sesi ezberlemişler, bugün hala onların ötüşünde mermeri işleyen taşçı kalemine vuran çekicin sesini duyarsınız.

Sadece o kadar mı? Binlerce senedir aynı genleri taşıyor yörenin insanları.

2007 yılında Geyre Vakfı tarafından yeni müze binası yaptırılırken, dostum mimar-ozan Cengiz Bektaş’la defalarca gittik Aphrodisias’a.

Bir keresinde inşaatta çalışan işçileri izledik saatlerce. Ellerine aldıkları ham taşı, bir çekiç yardımı ile yontuyorlar da yontuyorlar, sonra da yapıdaki yerine yerleştiriyorlardı. Ne bir santim fazla, ne bir santim eksik!

Geyre köyünden taşçı Abdurrahman Usta ile Aphrodisias’ın ünlü yontu ustası Apollonius Aster’in aynı genleri taşıdıklarını kim inkâr edebilir? Aralarında iki binyıllık bir zaman farkı olsa da!

Bu ustaların becerisini, yeteneğini, Romalı yöneticiler de keşfetmişler zamanında.

Ve MS 301’de, devrin Roma İmparatoru Diokletianus, çıkardığı ferman ile Aphrodisiaslılara vergi muafiyeti tanımış. Sırf onlar sanatlarıyla uğraşsınlar, başka şeylere kafa yormasınlar diye…

Diokletianus bununla da yetinmemiş, şehrin agorasının duvarlarını, devasa mermer fiyat listeleri ile kaplamış. Tarihin belki de ilk “antienflasyonist” düzenlemesi…

Mermer plakalara alfabetik sırayla kazınmış bu listelerde neler mi var?

Agorada alınıp satılan bine yakın malın fiyatları! Tam otuz iki grupta sıralanmış… Gıda grubunda; dana eti, buğday, şarap, bira, sucuk… Temizlik malzemelerinde ise Galya’dan ithal edilen sabunun fiyatı. Hem de üç ayrı boy için: Forma primae, Forma secunda, Forma tertiae! Bir başka grupta ise nakliye ücretleri ile haftalık işçilik ücretleri yer alıyor.

En yüksek fiyat 150 bin dinar ile mor ipek için öngörülmüş! Bu fiyat listelerin başka bir yerinde yer alan arslan için öngörülen fiyat ile aynı. Demek ki Aphrodisias Agorasında arslan da satılıyormuş!

Daha da heyecan verici olanı, İmparator Diokletianus’un bu levhaların en başına kazıttığı şu sözler:

Bu uygulamalara aykırı davrananlar, ülkeye saldıran barbarlardan farklı değillerdir; bu insanlara ölüm cezası uygulanacaktır! Ayrıca, tacirlerin mallarını fiyat artışı amaçlı olarak bir yerlere saklamaları (yani stokçuluk) ya da nakliye masraflarını bahane edip fiyat arttırmaları karşısında da ağır cezalar verilecektir.

Şehrin anıtsal kapılarından biri olan Portico Tiberius’un üzerine ise, Aphrodisiaslı yontucular, şehirde yaşayan bütün Aphrodisiaslıların portrelerini yapıp yerleştirmişler. Bugün bu portrelere yakından baktığınızda size hiç de yabancı olmayan yüzler görüyorsunuz.

Bunlara dikkatli baktığınızda bazılarının gözbebeklerinde kurşun olduğunu görüyorsunuz. Bunlar daha varlıklı Aphrodisiaslıların portreleri; bu kurşunların içine gözbebeklerini vurgulamak için, lapislazuli gibi yarı kıymetli taşlar yerleştirmişler!

Birkaç seneden beri Geyre Vakfı’nın katkıları ile gerçekleştirilmekte olan Sebasteion anastylosisinde, Aphrodisiaslı yontu ustalarının birbirinden güzel rölyeflerinin kopyaları konuluyor eski yerlerine. Orijinalleri ise Sevgi Gönül salonunda teşhir ediliyorlar.

Bu rölyefleri de yakından incelediğinizde ilginç bir ayrıntı göze çarpıyor. Tapınağın yüksek yerlerindeki rölyeflerin ayakları fazla özenle işlenmemiş. Çünkü yer hizasından 8 metre yükseklikteki bu rölyeflere baktığınızda ayakları zaten görmüyorsunuz!

Ya da bazı heykellerde özellikle heykellerin bacaklarında fındık büyüklüğünde yumrular var! Yontu talebesi bunları özellikle bırakıyor. Sonra ustası gelip elindeki pergelle bu yumruların arasındaki orantıları ölçüyor. Orantılar doğruysa eğer, elindeki taşçı kalemi ile bunları kırıyor. Yani öğrenci sınıfı geçmiş oluyor!

Bütün bu örnekleri çoğaltmak mümkün... Son bir söz olarak gene yaşanmış bir öykü Aphrodisias’tan…

Birkaç sene önce, Aphrodisias kazılarına kaynak yaratmak için bir etkinlik yapılmıştı Geyre Vakfı tarafından. Antik tiyatroda piyano sanatçısı Angelika Akbar muhteşem bir konser vermişti. O gün işçiler, tiyatronun mermer basamaklarını yöreden kesip getirdikleri yeşil yapraklı uzun dallarla süpürmüşlerdi. Merak edip sormuştum. Baldıran otu dediler. Hani Sokrates’i zehirleyen Baldıran... Sonra da açıklamışlardı: Bu otun kokusu uzun süre taşlara siner, yılan ve akrepleri uzak tutar diye! Kim bilir iki bin sene önce de belki kullanılıyordu bu yöntem.

İşte bu sergi, sizlere Aphrodisias’ın güzelliklerinden, gizemlerinden bir seçki sunuyor.

Fazlasını ilk fırsatta Aphrodisias’a uzanıp, kendi gözlerinizle görün!

GEYRE VAKFI

Profesör Kenan Erim’in Aydın’ın, Geyre Köyü’nde antik Aphrodisias kentinin kalıntılarını ortaya çıkarmak üzere yaptığı kazı çalışmaları ile ilgilenen dostları, yürütülen çalışmaların başarılı şekilde devamı için yapılabilecek maddi ve manevi katkıları bir süre tartıştıktan sonra bu çalışmalara destek sağlamanın en iyi yolunun Türk mevzuatı çerçevesinde bir vakıf kurmakla gerçekleşebileceği sonucuna varırlar.

Resmi işlemlerin ikmalini müteakip “Geyre Vakfı” 28 Ocak 1987 tarihinde tescil edilerek hukuki kuruluşunu tamamlar.

Vakfın amacı Aydın İli, Karacasu İlçesi Geyre köyündeki antik Aphrodisias kazılarına ve Aphrodisias arkeolojisi üzerine yapılacak bilimsel araştırma ve incelemelere destek vermektir. Buradan çıkacak eserlerin derlenmesi, onarılması, Türk kültür ve turizmine kazandırılması için maddi ve manevi destek sağlamak, kazıdan çıkan eserlerin yurt içi ve yurt dışında tanıtılması için sergiler açmaktır.

Vakıf yukarıda sayılan amaçlarını gerçekleştirmek üzere vakıflara ilişkin mevzuat hükümleri gereğince gerekli işlemleri yapmaya yetkilidir. Bu çerçevede şartlı ve şartsız bağış kabulüne, taşınır ve taşınmaz mallarını yönetmeye, Aphrodisias kazısına ait arkeolojik eserleri sergilemek üzere müze ve sergi mahalli açmak ve işletmek, koleksiyonlar oluşturmak, eserleri sergilemek, yazılı, sözlü, görüntülü araçlarla tanıtmak vakfın yapabileceği faaliyetler kapsamındadır.

17.01.2008 tarih ve 2008/3150 sayılı Bakanlar Kurulu kararı ile Geyre Vakfı’na vergi muafiyeti statüsü tanınmıştır. Kuruluşundan bu yana geçen 25 sene içinde, Geyre Vakfı yurdumuzda başka benzeri gösterilemeyecek bir başarı eğrisi yakalamıştır. Bu 25 sene içinde yaratılan ve muhtelif projelere aktarılan kaynaklar tahminen on beş milyon dolarlık bir büyüklüğe ulaşmıştır.

İlk zamanlarda tiyatro salonları kapatılmış, daha sonraki evrelerde çeşitli vesilelerle yarara konserler tertiplenmiş, nihayet yönetim kurulu üyemiz Vural Gökçaylı’nın tertiplediği çok sayıda defile organizasyonu ile hem farkındalık yaratılmış, hem de Vakıf’a küçümsenmeyecek boyutta katkılar sağlanmıştır.

Bu etkinliklerde, müzayede yöntemi ile çok sayıda rölyefe yeni hamiler kazandırılmıştır. Aynen antik çağda Aphrodisias’a hamilik yapan önce köle, sonra iş adamı Zoilos’un yaptığı gibi...

Yine bu 25 senelik süre içinde Geyre Vakfı, her sene kazı heyetinin muhtelif projelerine katkı sağlarken, bir yandan da bu müstesna antik kente 2008 yılında çağdaş bir müze binası kazandırmış; 2009 yılında ise eski müze yeni baştan onarılıp yenilenmiştir.

Gene, Geyre Vakfı’nın katkıları ile ülkemiz arkeolojisinde bir başka ilke imza atılıyor; kentin iki görkemli tapınağından biri olan Sebasteion Tapınağının anastylosisi gerçekleştiriliyor. Yani tapınak eski haline uygun olarak yeniden kuruluyor.

Şehrin ana yolları ortaya çıkarılıp onarılırken, bir yandan da, antik kentin iki büyük hamamından biri olan Hadrian Hamamları restore ediliyor.

Bu örnekleri çoğaltmak mümkün… Bütün bunlar, Aphrodisias dostlarının maddi manevi katkıları ile gerçekleştiriliyor. Bütün bu Aphrodisias dostlarını şükranla anarken, artık aramızda olmayan, başta Sevgi Gönül olmak üzere, Ayşe Sılan, Fuad Bayramoğlu, Abdurrahman Hancı ve kazı heyetinde çalışıp da artık aramızda olmayanları rahmetle anıyoruz.

Aphrodisias’a gönül veren insanlardan bazıları (alfabetik sıra ile):

Aydan Semker, Aygaz AŞ, Ayşe-Selahattin Beyazıt, Banu-Murat Tümay, Belma Simavi, Birgül-Ömer Aral, Canan-Halil Fırat, Cemile Garan, Danielle-Hasan Kınay, Elçin-Rahmi Gümrükçüoğlu, Emel Harunoğlu, Ender Mermerci, Ethem Sancak, Eva-Hanri Maçaro, Francesco von Habsburg, Fulya-Eşref Cerrahoğlu, Guia-Aldo Kazlowski, Gülden-Necmettin Tüfekçi, Gülen Öngör, Güniz-Reyhan Alper, Hasan Aksoy, Jülide Berkman, Mehmet Ragıp Devres, Monique-Ceri Benardete, Nesligül Aksoy, Nesteren-Fuad Bayramoğlu, Neşe-Ömer Akgerman, Ömer M. Koç, Rezzan-Aylin Benardete, Roula-Mehmet Habbab, Rüksan-Mehmet Ürgüplü, Sema- Barbaros Çağa, Semahat Arsel, Semra-Gürbüz Tümay, Sennur-Münir Hamamcıoğlu, Sevgi Gönül, Şeyma (Bilimer) Arsel, Tilda Hassan, Tülin-Erdoğan Demirören, Tüpraş AŞ, Vera-Bülent Bulgurlu, Yapı ve Kredi Bankası, Yasemin-Fatih Karamancı, Zeynep-Murat Tümay

EN ÇOK OKUNANLAR

Macaristan’da Zırhı, Silahları ve Atı İle Gömülmüş Avar Savaşçısı Bulundu

Déri Müzesi'nden arkeologlar, Macaristan'ın kuzeydoğusunda, Ebes yakınlarındaki bir Erken Avar mezarında eksiksiz bir lamel zırh seti ortaya çıkardılar. Bu eser 7. yüzyılın ilk yarısına tarihlenmektedir ve şimdiye kadar büyük ölçüde sağlam ve orijinal konumunda keşfedilen ikinci Panoniyen Avar lamel zırhıdır. İlki 2017 yılında Ebes'in sadece 16 kilometre güneyindeki Derecske'de bulunmuştu.

Türk Topraklarında 3400 Yıllık Piramit Bulundu

Bu yılın başlarında bilim insanları Kazakistan'da 4 bin yıllık sofistike bir bozkır piramidinin keşfedildiğini bildirmişti. Arkeologlar şimdi de Karaganda bölgesinin Shet ilçesine bağlı Taldy köyünün 13 km doğusunda, Taldy-Nura Nehri'nin yanındaki bir tepede başka bir piramit buldular.

SON İÇERİKLER