39. Sayı - Mozaikler

 Renkli Taşların Dili

Elinizdeki sayı, bu coğrafyanın eşsiz zenginliğini, mozaiklerin hikâyesini anlatıyor. Doç. Dr. Birol Can’ın fikri olarak ortaya çıkan, planlanan ve yine onun yönetiminde tasarlanan bu özel sayıda, mozaiklerin çok renkliliği bize antik dünyanın siyasal, toplumsal ve ekonomik durumunu, toplumların inanç sistemini, değerlerini, kültürel ve sosyal yaşamını rengarenk bir tasarımla anlatıyor.

Beş yıl öncesine kadar, belki biraz daha önce, arkeoloji, günlük yaşamda çok yer etmeyen bir konuydu. İlgili ya da ilgisiz olan tüm toplumsal yapının gündemine pek fazla giremiyordu. Sonrasında dönemin Kültür ve Turizm Bakanının yakın ilgisi ve desteği ile arkeoloji, kültürel miras önünde açıklama bekleyen heyecanlı gazetecilerin olduğu bir dönem yaşandı. Toplumun birçok kesimi ya kazıdan çıkmış önemli bir eser hakkında bilgileniyor ya da yurt dışından uzun uğraşlar sonucunda getirilen bir eserin hikâyesini öğrenmeye çalışıyordu. Tabii bu ilgi her zaman olduğu gibi görev değişimi ile son buldu; çünkü ilgi kamusal değil kişiseldi ve kişiler değişince yakalanan eski etki de ilgi oranına göre değişti. Bugün yakalanan o etkinin iki sonucu ortaya çıktı. Birincisi; konu ile ilgili kamusal alanda çalışan insanlarda oluşan umutsuz bekleyiş. İşlerin eski heyecanını kaybettiği yeni bir döneme girilmiş durumda... İkincisi ise eski enerji dolu zamanın yarattığı pozitif üretkenlikle kendine görev çıkartan bilinçli bir toplumsal yapının oluşması oldu. Örneğin bazı özel okulların arkeolojik alanlara olan ilgileri arttı. Öğrencilerini toplayıp Roma’ya götüren eğitimciler, bu sefer Göbekli Tepe ya da Çatalhöyük gibi yerleri keşfetmeye başladılar. Öğrenciler, eğitimcilerinin de desteği ile arkeoloji üzerine projeler ve seminerler hazırlamaya başladılar. Bunlardan bir kısmına dergi olarak hem davet edildik hem de elimizden geldiğince destek verdik.

Bu olumlu hava elbette arkeoloji – kültür turizmine de yansıdı. Özellikle “yerli turist” olarak tanımlanan bu coğrafyanın insanı, kendi coğrafyasının tarihsel değerlerinden o kadar uzak kalmış ve korkutulmuş ki, bu turlar sayesinde yaşadıkları ülkenin arkeolojik ve kültürel miras değerlerini öğrendikçe sevmeye ve korunması ile ilgili kaygı duymaya başladılar. Peki, bu ilgi ve heyecan kamunun politikası olarak geliştirilip sürdürülemez miydi? Bu ilgi kamusal alanın dışına taşarak özel sektör tarafından desteklenemez miydi? Elbette yapılabilirdi, ama yapılmadı. Basit bir şekilde devletin ya da kamunun kendi kültürel mirasa nasıl ilgi duyacağı üzerine bir örnek vermek isterim.

Hollanda’dan gelerek Anadolu’yu gezmek isteyen bir misafirimizin gelirken getirdiği hediye, binlerce yıllık bir birikime sahip bu coğrafyada bir şey yapılmadığını göstermeye yetti. Hediye, Hollanda’nın Orta Çağ resim sanatının güzel örnekleri ile kaplanmış çikolatalardı. Hollanda dünyaca bilinen Rembrandt’ın resimlerini çikolata kapları üzerine kopyalamış, onu dünyaya tanıtıyordu. Peki, biz Aizonai, Pergamon, Perge, Side, ya da Frigya, Hitit, Likya, Karya, Urartu, Bizans’ı nasıl tanıtıyoruz dersiniz? Tabii ki tanıtamıyoruz ya da tanıtmıyoruz. Yapılan tek çalışma, kapalı otellerde konaklayacak olan turistlere deniz, güneş ve kum turizmini satmak, böylece sadece otel sahiplerinin daha fazla kazanmasını ve tüm arkeolojik alanların üzerine otellerin yapılmasına meydan bırakmak... Elinizdeki sayı, bu coğrafyanın eşsiz zenginliğini, mozaiklerin hikâyesini anlatıyor. Doç. Dr. Birol Can’ın fikri olarak ortaya çıkan, planlanan ve yine onun yönetiminde tasarlanan bu özel sayıda, mozaiklerin çok renkliliği bize antik dünyanın siyasal, toplumsal ve ekonomik durumunu, toplumların inanç sistemini, değerlerini, kültürel ve sosyal yaşamını rengarenk bir tasarımla anlatıyor.

İyi okumalar!

EN ÇOK OKUNANLAR

Köpeğini Gezdiren Çocuk Roma Dönemine Ait Altın Bilezik Buldu

11 yaşındaki bir çocuk, İngiltere'nin Batı Sussex bölgesindeki Pagham yakınlarındaki bir tarlada nadir bulunan altın bir Roma bileziği keşfetti. Romalı askerlere kahramanlıklarından dolayı verilen armilla tipi süslü bir bilezik olan ve MS.1. yüzyıla tarihlenen bilezik, 300 yıldan daha eski bir altın obje olarak, bir adli tıp soruşturmasında resmi olarak hazine ilan edildi.

SON İÇERİKLER