Epiphaneia’da Bir Tapınak Kilise

Antik belgelere göre adı Oenoandus olarak önerilen,  Antiochus Epiphanes döneminde adı Epiphaneia olarak yeniden adlandırılan kentte arkeolojik kazılar 2016 yılından bu yana Müze katılımlı kazılar olarak Hatay Mustafa Kemal Üniversitesi’ nden Prof. Dr. Hatice Pamir’in bilimsel başkanlığı altında uzmanlardan oluşan bir ekiple devam ettirilmektedir.

Epiphaneia Tapınak - Kilise

2016 yılından itibaren sürdürülen müze katılımlı kazı çalışmalarında yaklaşık 100 hektarlık bir alana yayılan antik kentin doğu-batı uzantılı sütunlu caddesi, mozaik döşemeli sütunlu galerisi, odeion/boluterionu, tapınak kilise kalıntıları ortaya çıkarılmıştır. Antik kentin ana aksını oluşturan doğu batı doğrultulu Roma dönemi sütunlu caddesinin yaklaşık 40 m. kadar güneyinde, cadde ile paralel aksta uzanan, tespit edilebilen ölçüsüne göre ortalama 34 m. x 25 m. boyutlarında tapınağın kalıntılarına ulaşılmıştır.   Yapı, in situ durumda toikhobat blokları, ion kyması ve kyma reversa profilli blokları,  etrafa dağılmış haldeki blokları ve devşirme olarak daha sonraki dönem yapısında kullanılmış bezemeli üst yapı blokları mevcut olmakla birlikte, büyük ölçüde tahrip geçirmiştir. Yapının içinde ve çevresindeki dolgunun kaldırılması ile yapının sonraki süreçte kiliseye dönüştürüldüğü anlaşılmıştır.  Henüz kazısı tamamlanmamış olan bu kilisenin ana bünyesini, doğuda içten ve dıştan yarım daire planlı bir apsisle sonlanan üç nefli bir naos ile batıda olası bir narteks oluşturur. Yapı bu haliyle yaklaşık 45 m. x 25 m. boyutlarına ulaşmaktadır.

Devşirme bloklarlar

Alandaki kazı çalışmaları devam ettiğinden, henüz bütünsel bir yaklaşımda bulunamasak da kilisenin bölge bağlamında genel bir çerçevesini sunabiliriz. Mimari özellikleri bakımından ele alındığında; olasılıkla sütunlarla ayrılmış üç nefli naosu, iki yanı - birbirlerine koridorla bağlanan- köşe odaları ile sınırlanmış apsisi ve batıda bir narteksi ile Erken Bizans dönemi Kilikya bölgesi bazilikal planlı kiliseleriyle ortak özellikler sergilediği görülmektedir. Yapının bu temel mimari özellikleri dışında, nadir karşılaşılan başka detayları kiliseyi bölgede ve Anadolu coğrafyasında özel kılmaktadır: Alanda kısmen dağınık ve in-situ duran mimari ögelerin karakterleri, kilisenin antik bir tapınak yapısı üzerine inşa edildiğini göstermektedir. Bu inşa sürecinde tapınağın bazı elemanlarından in-situ haliyle, bir kısmından ise devşirilerek istifade edilmiştir. Kiliseyi farklı kılan bir diğer özellik, bölgede Erken Bizans dönemi kiliselerinde alışık olmadığımız, duvar örgüsü ve cephedeki yoğun tuğla kullanımıdır. Yapının apsis dışındaki alt sıra beden duvarlarını devşirme blok taşlar oluştursa da kazı çalışmaları sırasında ortaya çıkartılan yoğun miktarda tuğla parçaları, kilisenin üst seviye duvarlarında belli ölçüde tuğla örgünün tercih edildiğine işaret etmektedir. Kilisenin bu örgüsüyle bütünleşen diğer bir özelliği, bezemeli tuğla parçalardır. Arkeolojik kazı çalışmalarında bulunan çok sayıdaki tam ve kırık parçalar halindeki bu pişmiş toprak malzemeler üzerine diş kesimi, boncuk dizisi, akanthus yaprağı, meander ve çelenk içi kristogram gibi kalıplama tekniğiyle kabartmalar işlenmiştir. Özgününde kilise cephesinin çeşitli yerlerine yerleştirildiğini düşündüğümüz bu tuğla parçalar, hem alanda halen görülebilen tapınağa ait cephe taş süslemelerine, hem de daha gelen anlamda anıtsal antik mimari süslemesine öykünme ya da bu geleneği devam ettirme niteliğinden dolayı çarpıcı bir örnek teşkil etmektedir.

Epiphaneia Tapınak - Kilise

Kilise iç dekorasyonunun da özgününde oldukça zengin olduğu söylenebilir. Yapının naos, narteks ve ek mekanlarının bir bölümü mozaik ile kaplanmış olup, bazı kısımlarda tuğla zemin tercih edilmiştir. Mozaik zemin döşemeleri yapının naos sınırları dışında, kuzey ve güneye doğru uzanmaktadır. İlk bakışta ek mekanları ya da yapı kanatlarındaki muhtemel revakları akla getiren bu döşemelerin bulunduğu alandaki kazı çalışmaları tamamlanmadan daha detaylı bir yorum yapmak mümkün değildir. Ayrıca apsis doğusundaki göçükte ortaya çıkartılan çok sayıdaki duvar mozaiği parçası, apsis yarım kubbesinin mozaikle kaplı olduğunu göstermektedir. Beması oldukça tahrip olmasına rağmen, kazı çalışmalarında ortaya çıkartılan opus sectile parçalar ve mermer plakalar, bu bölüm ile duvarların belli kısımlarda bir seviyeye kadar mermerlerle kaplı olabileceğine işaret etmektedir.

EN ÇOK OKUNANLAR

Köpeğini Gezdiren Çocuk Roma Dönemine Ait Altın Bilezik Buldu

11 yaşındaki bir çocuk, İngiltere'nin Batı Sussex bölgesindeki Pagham yakınlarındaki bir tarlada nadir bulunan altın bir Roma bileziği keşfetti. Romalı askerlere kahramanlıklarından dolayı verilen armilla tipi süslü bir bilezik olan ve MS.1. yüzyıla tarihlenen bilezik, 300 yıldan daha eski bir altın obje olarak, bir adli tıp soruşturmasında resmi olarak hazine ilan edildi.

SON İÇERİKLER