Geç Antik Çağ ve Bizans Araştırmaları Merkezi

Üzerinde yaşadığımız topraklarda on bir yüzyıl boyunca varlığını sürdürmüş olan Bizans İmparatorluğu, önyargı ve bilgisizlikten ötürü yakın zamana kadar Türkiye’de araştırma noktasında eksik kalmaktan kurtulamamıştır. Hâlbuki yıllar önce Avustralya’da, Japonya’da, Avrupa ve Amerika’da Bizans araştırma merkezleri kurulup faaliyete geçmiştir. Bu uygarlığın fiilen varisi ise bugünkü Türkiye’dir.

Kariye Müzesi - İç narteks güney kubbesinde Pantokrator İsa ve Eski Ahit Peygamberleri mozaiği, pandantiflerde İsa’nın mucizeleri. ©GABAM / T. Aydoğmuş

ENGİN AKYÜREK VE BARIŞ ALTAN İLE ‘GABAM’ ÜZERİNE

GABAM, yani Koç Üniversitesi - Stavros Niarchos Vakfı, Geç Antik Çağ ve Bizans Araştırmaları Merkezi, işte bu eksikliği gidermek amacıyla, 2015 yılının Ocak ayında, Koç Üniversitesinin Rumelihisarı Kampüsünde kurulmuştur. Türkiye’de Bizans sanatı ve arkeolojisi konusunda kurulan ilk bilimsel araştırma merkezi olan GABAM’ın yeni projeleri ve özellikle “Fotoğraf Arşivi” çalışması hakkında, merkezin direktörü Prof. Dr. Engin Akyürek ve İdari Koordinatör Barış Altan ile bir söyleşi gerçekleştirdik.

Aktüel Arkeoloji :Stavros Niarchos Vakfı, Geç Antik Çağ ve Bizans Araştırmaları Merkezinin (GABAM), Koç Üniversitesi bünyesinde kurulan ve Bizans araştırmaları konusunda Türkiye’de yer alan ilk merkez. Çalışmalarınızda Koç Üniversitesinin size sağladığı kolaylıklar, size düşen görevler nelerdir.

Engin Akyürek: Şunu rahatlıkla söyleyebiliriz ki Arkeoloji ve Sanat Tarihi alanında Türkiye’de en iyi potansiyeli olan üniversite Koç Üniversitesidir. Üniversitenin dört tane araştırma merkezi var: GABAM, ANAMED, AKMED, VEKAM. Şimdi de Sualtı Arkeolojisi kuruluyor. Hiçbir üniversitenin bu kadar geniş bir alanda bir araştırma merkezi yok. GABAM olarak üniversitenin bütün olanaklarından yararlanma imkânımız var. Vakfın verdiği bütçe de hatırı sayılır, yani iş yapılabilir bir bütçe. Bize sadece üretmek kalıyor. Biz de bu konuda epey çalışma yapıyoruz.

Engin Akyürek

Aktüel Arkeoloji :GABAM projeleri dahilinde bir fotoğraf arşivi çalışması yapıldı. Bu çalışmanın sürecinden ve yeni projelerinizden bahsedebilir misiniz?

E.A.: İstanbul’dayız. İstanbul Bizans’ın başkenti. Aynı zamanda Bizans kültürünün de merkezi. Burada çok sayıda Bizans yapısı var. Bunlar maalesef iyi korunamıyor. Yani ya kaderine terk edilmiş olmaktan ötürü süreç içinde hasar görüyor, değişiyor ya da sonradan çeşitli işlevlerde kullanıldıkları için özgün nitelikleri değişiyor, eklemeler yapılıyor, boyanıyor, ısıtma sistemleri ekleniyor. Biz, bunların bugünkü haliyle en azından belgelenmesi lazım, bu yüzden görsel olarak bir arşiv oluşturalım diye düşündük. Böyle işe başladık. Profesyonel fotoğrafçılarla çalıştık. 3 fotoğrafçımız vardı. Bunlar yapılarda mimari belgeleme yapacak biçimde çalıştılar. Bu çalışma aşağı yukarı 1.5 yıl kadar sürdü.

Barış Altan: Yaptığımız çalışmayı sanırım iki aksta ayırabiliriz. Bir tanesi bilimsel eğitime verilen destek. Şu anda Koç Üniversitesinde yüksek lisans ve doktora yapan öğrencilere burs veriyoruz. Hâlihazırda GABAM bursiyeri olarak çalışan bir doktora öğrencimiz var. Bir de bizim projelerimizde görev almak üzere belirlediğimiz doktora sonrası araştırmacılar var. Bunlardan iki tanesi 2015 yılının sonbaharında geldiler. Yakın zamana kadar buradalardı. İki farklı projede çalıştılar. Bu projelerle ilgili yayınlar yaptılar. Çeşitli sempozyumlara katılıp çalışmalarını sundular. Şu anda her ikisi de buradaki çalışmalarını tamamladı. Bunun yanında kurulduğumuzdan beri ANAMED’de de iki araştırmacıya destek veriyoruz. 2015 yılında 2, 2016 yılında 4 araştırmacıya destek verildi. Bu sene hâlihazırda 2 tane var. Sonbaharda bir araştırmacı daha katılacak. GABAM faaliyetlerini sürdürdüğü sürece hem yüksek lisans hem doktora öğrencilerine hem de doktora sonrası araştırmacılara destek verilecek. Burada üretilen tezler, makaleler bilim dünyasına bir katkı olacak.

Bunun dışında doğrudan mimari mirasın ya da arkeolojik mirasın korunmasına ve belgelenmesine yönelik, aslında biraz da fotoğraf arşivinden ortaya çıkan hali hazırda yürüttüğümüz İstanbul surları ile ilgili bir proje var. İstanbul surları diğer Bizans yapıları gibi genellikle kötü restorasyonlar geçirmiş ya da başıboş bırakılmış ve çok tahrip olmuş, dünyanın ayakta kalmış en önemli Ortaçağ savunma yapılarından biri. Belediyenin yakın bir zamanda burada tekrardan bir restorasyon çalışması yapacağı gündeme geldi. Tabi bunun üzerine fotoğraf arşivinde olduğu gibi surların bugünkü durumunu belgeleyelim istedik. Bunlar fotoğraflarla oluyor ancak çok sistematik yapılıyor. Her bir sur duvarı, her bir kule, her bir kapı tüm açılardan fotoğraflanıyor. Yapılar 4 farklı cepheden ve ayrıca drone aracılığıyla hava fotoğrafı ile belgeleniyor. Bunun dışında duvarlarda ya da kulelerde bazı durumlarda devşirme malzeme oluyor, bazı durumlarda bezemeler var. Yazılar var. Değişik taş ve tuğla örgüleri var. Bütün bu detaylar tek tek fotoğraflanıyor. Sadece kara surları değil, Haliç ve Marmara surlarında da aynı sistemle fotoğraflama işlemlerine başladık. Yaklaşık 2 aydır fotoğraflar çekiliyor. Sonuçta bu fotoğraf arşivi interaktif bir haritaya aktarılacak, harita üzerinde bir araştırmacı ya da ilgilenen bir kişi herhangi bir kulenin, haritada bir kuleye yaklaştığı zaman orada çekilen tüm fotoğrafları, kuleyle ilgili mimari tanımlamaları, arkeolojik tanımlamaları, varsa üzerindeki devşirme malzemenin tanımlaması, varsa yazıtın transkripsiyonu, duvar tekniği ile ilgili bilgiler edinecek ve tarihçesinin yer aldığı interaktif bir haritaya aktarılacak. Bunu İki yıllık bir proje olarak öngördük. Tamamlandığında sanırım 5 bin civarında fotoğraf olmasını bekliyoruz. Dediğim gibi her bir kısmıyla ilgili de detaylı bir araştırma yapılıyor. Tabii ki de genel bir tarihçesi, genel mimarisi üzerine de bir araştırma yapılıyor. Bunlar bu sitede yer alacak. Küçük bir proje ekibimiz ile bunu yürütüyoruz. Muhtemelen Eylül ayında da doktora sonrası bir araştırmacı bu projeye dahil olacak ve bunu devam ettirecek.

Diğer önemli iş ise yayınlar. İstanbul’da Bizans yapılarıyla ilgili olarak Ayasofya ve Kariye ile ilgili oldukça fazla yayın olduğu söylenebilir. Ama onun dışındaki yapılar genel olarak ihmal edilmişlikten payını almışlar ve kapsamlı, bütüncül yayınlar yok. Tabii ki makaleler var ama onlar yapıların tarihi ve zaman zaman geçirdiği restorasyonlarla ilgili. O yüzden biz de öncelikli olarak kaybolma tehlikesi olan ya da biraz daha önem arz eden monografi yayın serisi başlatmak istedik. Şu anda aslında 2 tane kitabın hâlihazırda çalışmaları sürüyor. Bir tanesi Studios Manastırı (daha sonra İmrahor Camii). Yapı aslında Ayasofya Müzesine bağlı bir müzeyken daha sonra Vakıflar Genel Müdürlüğüne devredildi. Anıt müze olmaktan çıkarıldı. Camiye dönüştürülmek üzere restorasyon çalışmalarının başlayacağı duyuruldu. Bunun üzerine bu yapının mimari ve arkeolojik öneminden ötürü bir yayın hazırlama girişiminde bulunduk. Tam da o sırada zaten İstanbul Teknik Üniversitesinde yapının mimari belgelemesiyle ilgili bir doktora çalışması yeni tamamlanmak üzereydi. 2016 başlarında bu tamamlandı. Bir doktora sonrası araştırmacımız, o çalışmayı baz alarak yapının Bizans Dönemi tarihi ve mimari plastiği üzerine bir makale yazdı. Bir de İstanbul Üniversitesinden yine bir akademisyenin, bu sefer yapının Osmanlı Dönemini anlattığı bir makalesiyle üç bölümlü bir monografi yapacağız. Burada fotoğraf arşivinin de bir katkısı var çünkü bu proje kapsamında yapının içine girildi detaylı fotoğraflar çekildi, hava fotoğrafları çekildi. Engin Bey’in biraz önce bahsettiği gibi orada da fotoğraflama yapmak yakın bir zamanda imkansız hale gelebilecek. O yüzden bir yayın projesi bu. Diğer yayın ise İstanbul’da olmayan ama çok önemli başka bir Bizans kilisesi Myra’da, Demre’de. Alakent kilisesi olarak geçiyor. Myra Andriake kazıları kapsamında yapılan bir kazı, Engin Bey’in yürüttüğü bir kazı. O kazı sırasında ortaya çıkarılan oldukça küçük bir şapel ama çok önemli mimari ve özellikle Bizans sanatı üzerine fikir veren bir yapının monografisi olacak. Onun da mimarisi, mimari plastiği, duvar resimleri, küçük buluntular, koruma çalışmaları gibi çeşitli bölümleri olan bir yayın. Bunun dışında yine başka benzer doktora tezleri kullanarak ya da kapsamlı çalışmaları kullanarak Fenerihisar Camisi için bir plan var. Aynı şekilde Damatris Sarayı ile ilgili bir kitap çalışması yakında olacak. Damatris Sarayı derken, bu sarayın 5 bin metrekarelik alanının mimari belgelemesini yaptık. Kitap içinde önemli bir kaynak olacak. O da diğer kitaplar gibi uzmanları tarafından yazılacak ve bir kitaba dönüştürülecek.

E.A.: Burada şunu belirtmek gerekir, Damatris Sarayı kazısı İstanbul Arkeoloji Müzelerinin yaptığı bir kazıdır. Biz sadece onlara, çıkan kalıntıların mimari belgelemelerini biz yapalım biz finanse edelim teklifini önerdik. Çünkü müzenin böyle bir kaynağı da yok. Sonradan yayına dönüştürelim teklifini de önerdik. Onlar da olumlu cevap verdiler. Orada biz sadece mimari belgelemenin finansörü olarak iş yaptık.

B.A: Kısaca projeleri iki şekilde değerlendirebiliriz. Birincisi bizim geliştirdiğimiz, bizim fikir olarak ortaya attığımız projeler. İkinci olarak yürütülmekte olan Bizans projelerine destek veriyoruz. Bunlardan bir tanesi Koç Üniversitesi Arkeoloji ve Sanat Tarihi bölümünde yürütülen Küçükyalı Arkeopark projesi, o projeye kurulduğumuzdan beri, maddi destek sağlıyor GABAM. Diğeri Antalya yakınlarındaki Rhodiapolis Antik Kentindeki bir Bizans kilisesinin taban mozaiklerinin restorasyonu. Aynı zamanda yine kilisenin mimari olarak belgelenmesine destek verdik. Bütün bu özellikle Rhodiapolis’teki çalışmada orta vadede yayına dönüşecek nitelikte bir çalışma. Bir de Türkiye Arkeolojik Yerleşmeleri projesinin Likya bölgesinin envanterlerinin hazırlanma çalışmalarına destek verdik. O tamamlandı. Şu anda başka bir araştırmacı da Pamphilia ve Kilikya bölgesini yapıyor, bu da tamamlanmış olacak. Böylece TAY projesine de önemli bir destek vermiş olacağız. Bunlar şu anda desteklediğimiz projeler ama hızlıca sonuca dönüşecek, hızlıca ürün alınabileceğimiz, son aşamasına gelinmiş ancak küçük bir destekle sonuca ulaşabilecek Bizans alanındaki başka projeleri desteklemek de hedeflerimiz arasında.

Eski İmaret Camii. Doğudan bakış. ©GABAM / G. Tan

Aktüel Arkeoloji : Arşivde şu an kaç fotoğraf var?

Şu anda 1200’e yakın fotoğraf var arşivde. Bu sayı sadece İstanbul için yakında yaklaşık 2 bin 500 olabilir. Bu canlı bir arşiv. Yeni fotoğraflar eklenecek. Çünkü bazı eksiklikler var. Çalışamadığımız bazı yapılar var, restorasyonu olduğu için. Yeni yeni fotoğraflarla bu artacak. Bu arşiv önemli. Çok yüksek çözünürlüklü ve çok yüksek kaliteli fotoğraflardan oluşuyor. Şimdi baktığınız zaman küçük görünür. Ama kullanmak isteyenler için, sergi baskısı için uygundur. Arşivin değerli ve biraz da ünik olduğunu düşünüyoruz. En azından bazı kareler tek örnek. Bir daha çekmek mümkün değil. Örneğin Ayasofya ve Kariye’de olduğu gibi. Bu yüzden bu değerli bir arşivdir diyoruz.

Aktüel Arkeoloji  :Fotoğraf arşivinin geniş bölgelere yayılma ihtimali var mı?

E.A.: Fotoğraf arşivi başlı başına, İstanbul’daki yapılarla ilgili bir proje. İleride İznik’teki Bizans yapılarıyla ilgili, Kapadokya’daki yapılarla ilgili ekleyebiliriz. Ama şu anda bunun sınırları İstanbul.

Aktüel Arkeoloji : Arşivin kullanım koşulları nelerdir? Fotoğraflara nasıl ulaşılır?

E.A.: Arşivin kullanımını biz web sayfamızda duyurduk. Tez çalışmaları, bilimsel kitap yayını gibi çalışmalar için fotoğraf alınabilecek. Bundan ücret de alınmayacak. Ama tabi bir sayı sınırı var. Örneğin Kariye’den 500 tane fotoğraf isteyene bunu veremeyeceğiz. Bunun dışında ticari bir kullanım olur ise, onun koşullarını ayrıca görüşeceğiz. Onda tabi bir ücret olması lazım. Bilimsel bir çalışma değil. Sonuçta tez yapandan para isteyemeyiz. Kitap yayınlayacak olanı teşvik etmemiz lazım. Birisi bunu kullanarak bir biçimde para kazanacaksa, ticari bir amaçla kullanacaksa o zaman belirli bir ücret tahakkuk ettiririz. Web sayfasında kullanım koşulları ve başvuru için bir form mevcut. Aynı zamanda bütün fotoğrafları orada tek tek görebilirler.

Theodosius Sütunu, sütun kaidesi. ©GABAM / A. Mustafazade

Aktüel Arkeoloji : Son olarak Bizans’ın Anadolu tarihi için önemi nedir?

E.A.: Bizans, tarih öncesini saymazsak Anadolu’nun en uzun kültür dönemidir. Bizans dediğimiz Roma’nın devamıdır. Onlar hiçbir zaman kendilerine biz Bizanslıyız dememişler. Bilimsel olarak doğrusu Roma’dır. Bunlar hem kültürel kalıntılar bakımından etkilemiştir hem de Selçuklu, Beylikler ve Osmanlı ile ilişki içinde olmuştur. Yani mimari olarak diyebilirim ki en fazla kalıntı Bizans döneminden var. Çok yoğun bir miras bu. Dolayısıyla Bizans önemli. Ayrıca bugünkü kültürümüze kadar yansıyan etkileri var. Ta Bizans’tan gelen kökleri var günlük yaşamamızda yer alan şeyler. Anadolu kültürler harmanıdır. Bu harmanı anlayabilmek için Bizans’ı bilmek lazım. Bizans’ın gerçek varisi bugünkü Türkiye’dir.

EN ÇOK OKUNANLAR

Macaristan’da Zırhı, Silahları ve Atı İle Gömülmüş Avar Savaşçısı Bulundu

Déri Müzesi'nden arkeologlar, Macaristan'ın kuzeydoğusunda, Ebes yakınlarındaki bir Erken Avar mezarında eksiksiz bir lamel zırh seti ortaya çıkardılar. Bu eser 7. yüzyılın ilk yarısına tarihlenmektedir ve şimdiye kadar büyük ölçüde sağlam ve orijinal konumunda keşfedilen ikinci Panoniyen Avar lamel zırhıdır. İlki 2017 yılında Ebes'in sadece 16 kilometre güneyindeki Derecske'de bulunmuştu.

SON İÇERİKLER