Bronz Heykeller ve Jale İnan

Boubon Sebasteionu'nun Yurtdışına Kaçırılışı

Boubon’da yaptığı kazı sonrasında Jale Hanım yanı sıra özellikle Özgen Acar kanalı ile eline geçen İbecikli kaçakçının tuttuğu günlükteki bilgilerle konuyu tekrar ele almıştır. Özellikle Sebasteionlar - imparator kültü ve özellikle Boubon Sebasteionu bronz heykelleri üzerine yapılan araştırma ve yayınların yeni verilerini de göz önüne alarak ayrıntılı bir şekilde kaleme aldığı Boubon Sebasteionu ve Heykelleri Üzerine Son Araştırmalar kitabı ise 1994 yılında Arkeoloji ve Sanat Yayınları tarafından yayınlanmıştır.

İnan, J., Boubon Sebasteionu ve Heykelleri Üzerine Son Araştırmalar, İstanbul 1994.  Arkeoloji ve Sanat Yayınları Arşivi.

Prof. Dr. Jale İnan, 1973-1974 akademik yılında ikinci defa misafir üye seçilerek gittiği “Princeton The Institute for Advanced Study”de bilimsel çalışmalarını sürdürürken, Türkiye’den gitme, doğal ölçülerden büyük bir düzineye yakın bronz heykelin Amerika’da çeşitli koleksiyonlarda sergilendiğini haber alır. 1967 yılında Amerika'da ortaya çıkan önemli bölümü üstün sanat kalitesi gösteren tam heykel, torso, baş ve fragmanlardan oluşan bu büyük bir bronz heykel grubunun Türkiye’de Pisidia bölgesinden Kremna’daki bir Sebasteion binasında bulunduğundan söz edilmektedir. 1967 yılında Boston’da düzenlenen Amerikan Arkeoloji Enstitüsü'nün yıllık toplantısındaki konuşmasında C. Vermeule ilk kez arkeologların dikkatini bu eserler üzerine çekmiştir. Bu heykellerin Anadolu’nun güney-batısında yapılan  bir kazıda bulunduğunu ancak buluntu yerinin kesin olarak bilinmediğini öne sürmüştür. O tarihten itibaren de bu heykellerin antik Pisidia bölgesinin Kremna kentindeki bir Sebasteion binasından geldiği söylenmeye başlanmıştır.

Jale İnan 1970-73 yılları arasında Kremna’da kurtarma kazısı yapmıştır. Bu kazının amacı ören yerinin yakınındaki Çamlık köylülerinin kaçak kazılar sonucu elde ettikleri ve müzeye teslim ettikleri mermer heykellere ait parçaları aramak ve Kremna'yı kaçak kazıcıların tahribatından kurtarmaktır. Bu heykellerin resimlerini toplayan Jale İnan, daha önce Kremna’da (Bucak-Burdur) gerçekleştirdiği kurtarma kazısı sırasında tanıdığı köylülerle kurduğu diyalog ve sit alanındaki incelemesi sonucu, heykellerin Kremna’da bulunmadıklarını kolaylıkla tespit eder. Ancak bu arada Burdur Müzesinde bulunan ve kaçırılan heykellere çok benzeyen diğer bir torso dikkatini çeker.

Heykelin antik Boubon ören yerinde kaçak kazılar sonucu bulunarak müsadere yoluyla müzeye girdiğini öğrenir. Müsadere 13.Mayıs.l967'de Boubon'da gerçekleştirilmiştir. Bunun üzerine Müze Müdürlüğü, o zaman asistan olan Mehmet Yılmaz'ı bu torsonun çıktığı binada başka eserlerin de olup olmadığını saptamak amacıyla, kazı yapmakla görevlendirmiştir. Jale Hanım, torsonun buluntu yerini öğrenince konuyu daha yakından takip etmeye başlar. Dönemin Müze Müdürü Kayhan Dörtlük’ün gösterdiği Mehmet Yılmaz'ın Boubon’da yaptığı günlük kazı ile ilgili raporunu inceledikten sonra da Boubon’daki ören yerini ziyaret eder. Erozyon ve kaçak kazılar sonucu tümden örtülen yapı, 1990 yılında, Kültür Bakanlığı Anıtlar ve Müzeler Genel Müdürlüğü adına, Burdur Müzesi Müdürlüğü denetiminde, Jale İnan’ın bilimsel başkanlığı ve sorumluluğunda 11 gün (20 Haziran-l Temmuz) süren kazı sonucu tümüyle meydana çıkarılmıştır.

Bronz başın torsoya ait olup olmadığını gösteren deney       Septimus Severus torsosuna ait baş

Antik Boubon kentine ait kalıntılar  Burdur ili, Gölhisar ilçesine bağlı İbecik köyünün 2.5 kilometre güneyindeki Dikmen Tepe üzerinde yer almaktadır. O dönemde köyden tepenin eteğine kadar araba ile gidilebilmekte ancak buradan yukarı kalıntıların olduğu kesime dik patikalardan tırmanılarak ulaşılmaktadır.  Özellikle 1960 yıllarında yapılan kaçak kazılar ören yerini delik deşik etmiş ve perişan bir duruma getirmiştir. Ören yerindeki kalıntılar içinde  tiyatro, agora ve sebasteion yapılarının dışında tanımlanabilecek bina kalıntısı pek görülmemektedir.

Bu sırada görüştüğü İbecik köylüleri de bizzat katıldıkları Dikmen Tepe’deki (Boubon) kaçak kazılarda çıkan bronz heykellere ait birçok baş, kol, bacak parçalarının nasıl bulunduğunu anlatırlar. Bu açıklamalar ve Mehmet Yılmaz'ın mekânın kuzey ve doğu postamentleri ile batı duvarı önündeki kaideler üzerinde meydana çıkardığı yazıtlar Jale İnan’a 1967’de Amerika'da görünen bronz heykel grubunu arasında daha sonra kanıtlayacağı sıkı bağlar kurmasına neden olur.

Özellikle bu heykel grubuna ait biri Caracalla’yı genç, diğeri olgun yaşta gösteren  iki portre başıyla bağlantılı olarak Boubon’daki mekândaki  iki yazıtta paralellerini bulur. 198-211 yıllarına tarihlenen yazıt genç Caracalla heykeline aittir. 211-217 yıllarına tarihlenen diğer yazıt ise olgun Caracalla heykeline aittir. Diğer bir yazıt  (No.12) mekanda Septimius Severus’a ait bir heykelin de bulunduğuna işaret etmektedir. Bu heykelin başı  Kopenhag'da Ny Carisberg Glyptothek'te, torsosu ise New York'ta Edward H. Merrin Gallery'de bulunmaktadır.

Böylece Burdur Müzesindeki heykelin bulunduğu mekânda üzerlerinde imparator isimleri yazılı kaideler ile Amerika’ya kaçırılmış heykeller arasındaki bilimsel bağlantıları kuran Jale İnan, eserlerin Boubon’dan kaçırılmış olduğunu ortaya koymuştur.

Bu araştırmalarını kapsamlı bir makale halinde Istanbuler Mitteilungen (1977)’de yayımlamıştır. Ayrıca İbecik köylüleriyle kurduğu temasta köylülere bu heykellerin fotoğraflarını gösterince onlar da kaçak kazıda çıkartılan bu heykelleri tanırlar. Böylece kaçakçılık kesin olarak ispatlamış olur. Kendisi de 1990 yılı yazında Boubon’da gerçekleştirdiği bir kazıyla heykellerin yer aldığı Sebasteion’u gün ışığına çıkarmış ve söz konusu heykellerin Boubon antik kentinden kaçırıldığını şüpheye yer vermeyecek şekilde bilimsel olarak kanıtlamıştır.

Boubon’da yaptığı kazı sonrasında Jale Hanım yanı sıra özellikle Özgen Acar kanalı ile eline geçen İbecikli kaçakçının tuttuğu günlükteki bilgilerle konuyu tekrar ele almıştır. Özellikle Sebasteionlar - imparator kültü ve özellikle Boubon Sebasteionu bronz heykelleri üzerine yapılan araştırma ve yayınların yeni verilerini de göz önüne alarak ayrıntılı bir şekilde kaleme aldığı Boubon Sebasteionu ve Heykelleri Üzerine Son Araştırmalar kitabı ise 1994 yılında Arkeoloji ve Sanat Yayınları tarafından yayınlanmıştır.

Roma Dönemi arkeolojisinde içinde iki yüzyıllık bir silsileyi takip eden heykelleriyle böyle geniş kapsamlı bir Sebasteion’a bulunduğu güne kadar rastlanmamıştır. İçindeki in situ bulgularla Boubon Sebasteion’un kazısı arkeologlar tarafından bilimsel bir şekilde yapılıp yayınlanabilseydi  bu ülkemiz arkeolojisi için tarihe geçecek çok önemli keşiflerden biri olurdu.  

Defineciler tarafından yağmalanarak yurtdışına kaçırılan Boubon Sebasteion’u bronz heykellerinin  bulundukları ülkelerden geri alınarak bir müze binası içinde özel olarak özgün mimarisinde düzenlenecek  bir mekanda kendi yazıtlarının üzerinde yer alması Türkiye arkeolojisi ve müzeciliği açısından yerine getirilmesi gereken bir görevdir.

 (*) Bu konuda bilgi için bkz. Başgelen, N., “Aramızdan Ayrılışının 10. Yıldönümünde Kazılarıyla Jale İnan (1914-2001)”, Arkeoloji ve Sanat Dergisi 137 (Mayıs-Ağustos 2011) s. 23-44.

Başgelen, N., Antalya’ya Adanmış Bir Yaşam: Jale İnan (1914-2001), s. 32-33, İstanbul 2012.

EN ÇOK OKUNANLAR

Tarlada Yürüyüş Yapan Kadın 2150 Gümüş Sikke Buldu

Prag'ın güneydoğusundaki Kutnohorsk kentinde tarlada yürüyüş yapan bir kadın, çiftçilik faaliyetleri sırasında yüzeye çıkan birkaç gümüş sikkeye rastladı. Çek Cumhuriyeti'nde şimdiye kadar bulunan en büyük erken ortaçağ sikke istifini açığa çıkardığının farkında değildi.

Köpeğini Gezdiren Çocuk Roma Dönemine Ait Altın Bilezik Buldu

11 yaşındaki bir çocuk, İngiltere'nin Batı Sussex bölgesindeki Pagham yakınlarındaki bir tarlada nadir bulunan altın bir Roma bileziği keşfetti. Romalı askerlere kahramanlıklarından dolayı verilen armilla tipi süslü bir bilezik olan ve MS.1. yüzyıla tarihlenen bilezik, 300 yıldan daha eski bir altın obje olarak, bir adli tıp soruşturmasında resmi olarak hazine ilan edildi.

SON İÇERİKLER