Anadolu'da Leopar

Kasım 2013’te Diyarbakır’ın Çınar ilçesinde ve 2010’da Siirt’te öldürülen leoparlar, vahşi yaşamın korunması konusunda hassasiyet duyan hayvanseverlerin yanı sıra bu tür hakkında araştırma yapan farklı disiplinlerdeki bilim insanlarının da ilgisini çekmiştir.

Tell Halaf’tan bitkiler arasına gerilmiş leopar postu (VonOppenheim, M. F. andSchmidt, H. (1943) Tell Halaf I: die PrähistorischeFunde. Berlin, Walter de Gruyter. Tafel XXVIII: 1).

Hiç şüphesiz bu habere kayıtsız kalamayan bilim insanları arasında söz konusu türün antik betimlemelerini gün yüzüne çıkartan arkeologlar da yer almaktadır. Arkeolojiye ilgi duyan çoğu kimsenin de bildiği gibi leoparın en eski betimlemeleri; Neolitik Çağa tarihlenen Çatalhöyük’teki yapıların duvarlarında üst üste defalarca yapılmış kabartmalar, av sahnelerinde insanların örtünmek için kullandıkları ve bellerinden sarkar şekilde tasvir edilmiş leopar postları şeklinde görülmektedir.

Döneminin en gelişmiş yerleşimlerinden biri olan Çatalhöyük’te özel bir anlam ifade ettiği anlaşılan leopar, ayrıca ana tanrıça ve tanrı heykelcikleri ile birlikte bir kompozisyon içinde taş veya kil kullanılarak üç boyutlu olarak şekillendirilmiştir. Diğer yandan boya bezemenin çanak çömleğe uygulanmaya başlanması ile birlikte bu kez günlük yaşamın, insanların korku ve inançları ile ilişkili her türlü düşüncenin kapların üzerine yansıdığı görülmektedir.

Çagar Bazar’dan leopar tasvirli seramik örneği

MÖ 7. binyılın sonu ile MÖ 6. binyılın ortalarına kadar, daha çok Güneydoğu Anadolu’nun da içinde bulunduğu Kuzey Mezopotamya’da süregelen ve özellikle de boyalı çanak çömlek geleneği ile öne çıkan Halaf kültüründe leopar motifi, çita, boğa, yaban koyunu, geyik, ceylan, dağ keçisi, eşek, balık, yılan, akrep ve çeşitli kuşlardan oluşan diğer natüralistik ve geometrik bezemeler gibi kapların üzerine resmedilmiştir. Yayınlanan örneklerden gördüğümüz kadarı ile Halaf kültüründe leopar, söz konusu bölgede yer alan Tell Arpaçiye, Çagar Bazar ve Tell Halaf’ın yanı sıra Kahramanmaraş’taki Domuztepe gibi yerleşimlerde bulunan betimlemelerle bilinmektedir.

Bu tasvirler, daha çok bir sıra halinde kapların etrafını çevreleyecek şekilde, gerek hayvanların kendisi gerekse postları tabaklanma sırasında bitkiler arasına gerilmiş olarak görülmektedir. Bu örneklerde leoparın vücudunun dış hattı ve kuyruğu bir çizgi ile belirtildikten sonra başı da dâhil olmak üzere noktalanmış, hayvanın benekleri yapılmıştır. Sadece postun olduğu Tell Halaf örneğinde ise baş korunmamıştır. Bunun dışında kalan gövde kısmı iki hat, kuyruk ve bacaklar tek hatla belirtilerek derinin tümü beneklerle bezenmiştir. Halaf kültürü ile birlikte en üst seviyesine ulaşan kapların üzerine çeşitli hayvanları betimleme geleneği daha sonra giderek önemini kaybetmiştir.

Kuşkusuz başta leoparların olmak üzere diğer vahşi hayvanların duvarlara ve kaplara tasvirlerinin yapılması ve ayrıca heykelciklerinin olması dönem insanının duygu ve düşüncelerini yansıtır. Bu bağlamda yaşamda kalma mücadelesinin bir sonucu olarak gitgide geliştirdiği gözlem yeteneği ile ekolojik dengeyi keşfetmiş olan insanoğlunun bilişsel dünyasında leoparların önemli bir yeri olduğu söylenebilir. Öyle ki Neolitik Çağ kültürlerinde leoparların, dini, gücü ve kutsallığı sembolize ettiği de düşünülmektedir.

Sol Tell Arpaçiye’den leopar sırası (Mallowan, M. E. L. Ve Cruikshank- Rose, J. (1935) Excavations at TallArpachiyah, 1933. Iraq2, 1-178.Fig. 77: 1).

Yakındoğu’da arkeolojik kanıtlara da yansıyan, insanlar ve yabani hayvanlar arasındaki mücadelenin izleri en azından Neolitik Çağa kadar geriye gitmektedir. Aynı doğal ortamı paylaşan türler arasında yaşam mücadelesi olması son derece olağan olmakla birlikte hiç değilse bu dönemde bu iki tür bir nebze daha eşit durumdaydı. Çünkü insanların elinde silah olarak sadece obsidyenden ya da çakmaktaşından yapılmış ok uçları veya mızraklar vardı. Öte yandan bu dönem insanı, avladıkları hayvanları günlük yaşamlarında maksimum düzeyde kullanarak fayda sağlamaktaydı. Av ve avcı arasında doğanın getirdiği son derece uyumlu bir denge ve döngü bulunmaktaydı.

Temennimiz, arkeolojik verilerde gördüğümüz başta leopar olmak üzere tüm yok olma tehlikesiyle karşı karşıya olan yabanıl hayvanların, insanlarla aynı doğal ortamı daha geniş coğrafyada yeniden paylaşması ve nesillerinin tükenmemesidir.   

EN ÇOK OKUNANLAR

Köpeğini Gezdiren Çocuk Roma Dönemine Ait Altın Bilezik Buldu

11 yaşındaki bir çocuk, İngiltere'nin Batı Sussex bölgesindeki Pagham yakınlarındaki bir tarlada nadir bulunan altın bir Roma bileziği keşfetti. Romalı askerlere kahramanlıklarından dolayı verilen armilla tipi süslü bir bilezik olan ve MS.1. yüzyıla tarihlenen bilezik, 300 yıldan daha eski bir altın obje olarak, bir adli tıp soruşturmasında resmi olarak hazine ilan edildi.

SON İÇERİKLER