Antik Çağın Kimsesiz Çocukları

Yunan- Roma dünyasındaki diğer dezavantajlı kesimler gibi terk edilmiş kimsesiz çocuklara dair yazınsal ve arkeolojik kanıtlara ait kanıtlar hayli yetersizdir. Antik dünya söz konusu olduğunda terk edilmiş çocuklardan kastımız, doğumundan birkaç hafta sonra, henüz adını almamış, arınma ritüellerini tamamlamamış, başka bir deyişle aileye resmen kabul edilmemiş bebeklerdir.

Bu, antik Yunan dünyasında babanın tasarrufunda olan geleneksel bir uygulamaydı ve herhangi bir cezaya tabi değildi. Roma’da da çocuğun büyütülüp büyütülmeyeceğine karar verme yetkisi yalnızca aile reisine (pater familias) aitti, ancak aile reisinin hukuki babalık haklarıyla ilişkilendirilen “yaşatma ya da öldürme hakkı” (ius vitae necisque) kaynaklarda hiçbir zaman doğrudan “terk etme hakkı”yla (ius exponendi) ilişkilendirilmemiştir.

Bebek terkine ait kanıtlarımızın büyük kısmı edebi veya epigrafiktir. Antik Yunanistan’da hem tragedyalar (örneğin Euripides’in Ion’u ve Sophokles’in Oidipous Tyrannos’u) hem Yeni Komedya terk edilmiş bir çocuğun kimliğinin açıklığa kavuşmasını dramatik bir motif olarak sıklıkla işler; Menandros’un Samia adlı oyunu bunun üzerine kurulmuştur. Seneca’nın Controversiae adlı eseriyle Quintilianus’a atfedilen Declamationes Minores gibi hitabet alıştırmaları genç hatip adaylarının dikkat çekmek amacıyla kasten çocuk terki gibi duygusal eylemler üzerine yoğunlaşmasını tavsiye eder. Her iki edebi tür de çocuk terkini sansayonel bir araç olarak kullandığından mesafeli yaklaşılmalıdır ve daha “güvenilir” kabul edilen bazı kaynaklar dahi eleştirel süzgeçten geçirilmelidir. Plutarkhos’un Lykurgos biyografisindeki yeni doğanlar arasından yaşama şansı düşük görülenlerin Taygetos Dağı eteklerinden aşağı atıldığına dair hikâye bunlardan biridir. Sparta uygulaması savaşmaya uygun zihnen ve fiziken güçlü erkeklerin seçilmesine yönelikti, başka deyişle bir tür genetik ayıklamaydı, ancak bu algıdan büyük ölçüde Sparta’yı bir tür ütopya olarak gören Sparta dışı MÖ 4. yüzyıl kaynakları sorumludur. Öte yandan yazıtlar ve yasa derlemeleri aşağıda görülebileceği gibi şüphesiz meseleye dair daha gerçekçi bir bakış açısı sunmaktadır. Özellikle yazıtlarda en büyük sorunumuz, kimsesiz çocuklara dair demografik verilerin yeterli olmamasıdır.

Münferit Sparta örneğini dışarda bırakırsak, meşru bir bebeğin babasız kalmasından dolayı yaşanacak zorluklar yüzünden terki ya da gayrimeşru ilişkiden doğanların reddedi öne çıkan iki sebeptir. Dullar ya da boşanmış kadınlarda potansiyel meşru çocukların terkine dair kanıtlarımız nispeten fazladır. Bir İskenderiye hukuki papirüsünde dul bir kadın yeniden evlenebilmek için meşru çocuğunu terk etmekle suçlanmaktadır. Bazen eşler arasındaki tartışmalar ya da eşlerin birbirlerine karşı düşmanca tutumları çocukların terkine yol açabilmektedir. MÖ 450 civarına ait meşhur Gortyn (Girit) yasalarından bir maddede, boşanmadan sonra doğurmuş bir kadının çocuğu eski eşi tarafından reddedilirse ondan kurtulabileceği söylenir. Mesela Augustus dönemi gramercilerinden Melissus da ebeveynleri arasındaki boşanmayla sonuçlanan anlaşmazlık sonrasından terk edilmişti. Boşandıktan sonra hamileliğin gerçekleştiği durumlarda çocuğun şüphe üzerine terk edilebileceğine dair Roma yasalarını biliyoruz. Gayirmeşru çocuklara gelince, antik kaynaklarda hamilelikle sonuçlanan evilik öncesi cinsel ilişkiye dair göndermeler şaşırtıcı derecede azdır ve olanlar da genellikle tecavüz vakalarıdır. Bunun sebeplerinden biri, kadınların çok genç yaşlarda evlenmeleri, dolayısıyla böyle bir ilişkiye girme ihtimallerinin az olması, diğeri de kadınların gözetim altında nispeten kapalı bir yaşam sürmeleridir. Evlilik öncesi hamilelik durumlarında da muhtemelen kızlar hemen evlendirilmekteydi. Fakat mesela Augustus torunu Iulia Minor’un gayrimeşru çocuğundan kurtulunması için emir vermişti ve Claudius da eski eşi Urgulanilla’nın bebeğini reddetmişti. Saray skandalları oldukları için kaynaklarımıza girmiş olayları bir kenara bırakırsak, evlilik sırasında doğmuş gayrimeşru çocuklar kadınların zinasına neredeyse hiç bağlanmaz, ancak şüphesiz gerçekte böyle örnekler hiç de az değildi.

Devamı; Aktüel Arkeoloji Dergisi 106. Sayı “Ötekilerin Arkeolojisi Dışlananlar ve Ötekileştirilenler”

EN ÇOK OKUNANLAR

Tarlada Yürüyüş Yapan Kadın 2150 Gümüş Sikke Buldu

Prag'ın güneydoğusundaki Kutnohorsk kentinde tarlada yürüyüş yapan bir kadın, çiftçilik faaliyetleri sırasında yüzeye çıkan birkaç gümüş sikkeye rastladı. Çek Cumhuriyeti'nde şimdiye kadar bulunan en büyük erken ortaçağ sikke istifini açığa çıkardığının farkında değildi.

SON İÇERİKLER