Ukrayna'daki Bir Mağarada Yaban Domuzu Dişleriyle Gömülmüş Antik Kadın Figürinleri Keşfedildi

Ukrayna'daki Verteba Mağarası'nda bulunan yaklaşık 5 bin yıl öncesine ait ritüel malzemeleri, gizemli Cucuteni-Trypillian kültürünün ritüel yaşamını aydınlatıyor.

Mykhailo Sokhatskyi, Verteba Mağarası'nı araştırıyor. ©Mykhailo Sokhatskyi

Mağaralar en az iki milyon yıldır insanlara ve atalarımıza barınak sağlamıştır. Barınak, saklanma yeri, muhtemelen tapınak ve son 50 bin yıldır da sanatımız için bir tuval görevi gördüler. Şimdi Ukrayna'daki davetkâr olmayan Verteba Mağarası'ndaki yeni keşifler bize Doğu Avrupa'da tarımın şafağında insanlık tarihine yeni bir bakış getiriyor.

Yaklaşık 5 bin yıl öncesine tarihlenen keşifler Mart ayında Ukrayna'daki Borschivskyy Yerel Tarih Müzesi'nden arkeologlar tarafından, Trypillian kültürünün önde gelen akademisyenlerinden ve müzenin direktörü Sokhatskyi Mykhailo liderliğinde yapıldı. Bu buluntular, Ukrayna, Romanya ve Moldova'da 2 bin yıldan fazla bir süre hakimiyet kurmuş olan esrarengiz Cucuteni-Trypillian kültürüne nadiren ışık tutmaktadır.

Cucuteni-Trypillian kültürünün, Neolitik Çağ'ın sonları ve Kalkolitik Çağ'da, dönemine göre oldukça gelişmiş olduğu bilinmektedir. Bazı yerleşimleri olağanüstü büyüktü; çiftçilik ve evcil hayvan yetiştiriciliği yapıyorlardı ve çömlekçilik ile metalürji becerilerine sahiptiler.

Ancak Trypillian gömülerinin azlığı nedeniyle ritüel yaşamları hakkında çok az şey bilinmektedir. Fakat şimdi Verteba Mağarası'nda gizli bir kadın figürinleri koleksiyonu da dahil olmak üzere bazı ipuçları ortaya çıkarıldı.

Verteba Mağarası'nda bulunan güzel süslemeli Trypillian çanak çömlekleri. ©Mykhailo Sokhatskyi

Verteba Mağarası yaklaşık 9 kilometre uzunluğundadır ve labirent benzeri tünellerde yer yer küçük sarkıt ve dikitlere sahiptir. Mağaranın girişi, Ukrayna'nın batısındaki Dinyester Nehri'nin kuzeyinde yer alan Bilche-Zolote köyü yakınlarındadır.

Aslında mağara 1829'da keşfedildiğinden beri arkeolojik araştırmalara konu olmuş ve "Dneister'deki Pompei" lakabını, etrafa saçılmış volkanik cesetler nedeniyle değil, antik çağlardan kalma malzemenin bolluğu nedeniyle kazanmıştır.

Yıllar içinde bulunanlar arasında özenle süslenmiş çanak çömlek kaplar, antropomorfik ve zoomorfik kil figürinler, çakmaktaşı, kemik ve taştan yapılmış aletler, bakır bıçaklar ve kemik ve deniz kabuklarından yapılmış çeşitli süs eşyaları yer almaktadır. Birçoğu, rehberli turlarla tamamlanan Trypillian kültürünün bir yeraltı müzesi haline gelen mağaranın içinde sergilenmektedir.

Verteba Mağarası içinde arkeolojik kazı yapan ekip. ©Sokhatskyi Mykhailo

Ancak, daha önceki kazılar sistematik değildi. Bu süreçte arkeolojik katmanlar birbirine karışmış ve değerli veriler kaybolmuştur. (Bazıları arkeolojinin bir yıkım sanatı olduğunu söyler, bu nedenle modern arkeolojik araştırmalar hiçbir zaman tüm alanları kazmaz, sadece bir kısmını kazar ve geri kalanını gelişmiş teknikler ve bilgilerle donatılmış gelecekteki arkeologlara bırakır).

Daha sonra 1996'da başlayan kazılarda, mağarayla ilgili neredeyse 200 yıldır elde edilen verilerin rehberliğinde modern yöntemlerle çalışılabilecek, önceki araştırmalarla bozulmamış katmanlar bulundu.

Verteba Mağarası'nda önceki kazılarda bulunan kadın figürinleri. ©Mykhailo Sokhatskyi

Verteba Mağarası'nın Trypillian araştırmacıları için eşsiz niteliği, her biri steril bir katmanla ayrılmış üç kültür katmanının keşfedilmesidir. Araştırmalar, 6 bin ila 4bin yıl önce, bu kültürle ilişkili ve temelde çanak çömlek tarzıyla farklılaşan çeşitli grupların mağarayı aralıklı olarak kullandıkları ve toplamda yaklaşık 800 yıl boyunca mağarayı işgal ettikleri sonucuna varmıştır.

Bu ilk çiftçileri buraya, bu tatsız karanlık labirente getiren neydi?

Verteba Mağarası'nda nemli, zifiri karanlık ve hiç de misafirperver olmayan küçük sarkıtlar. ©Mykhailo Sokhatskyi

Verteba hiçbir şekilde misafirperver değildir. Dar, zifiri karanlık labirentlerden oluşuyor ve çok nemli. Seçenekleri olan hiç kimse orada yaşamak ya da uzun süre kalmak istemezdi. Araştırmacılar, mağaranın birincil işlevinin bir sığınak olduğu sonucuna varıyor; ancak mağaradan çıkarılan malzemelerin miktarına ve yoğunluğuna bakılırsa, insanlar buraya çok sayıda gelmiş.

Birçok bilim insanı geç Trypillian döneminin çalkantılı bir dönem olduğuna inanmaktadır ve gerçekten de mağaradaki yerleşim katmanları komşu kabilelerin bölgeye yaptığı bilinen göçlerle ilişkilidir. O döneme ait pek çok Trypillian yerleşimi tahkim edilmiş ve hendeklerle çevrilmiş ya da nehirlerin yanında yüksek teraslar üzerine inşa edilmiştir.

Verteba Mağarası. ©Sokhatskyi Mykhailo

Dahası, yıllar içinde bulunan biyolojik kanıtlar yetersiz olabilir ama anlamlı. 2008-2012 yılları arasında bulunan 21 Trypillian kafatasının analizi, 12'sinin ölüm anında ya da ölümüne yakın bir zamanda meydana gelmiş olması gereken kafa travmalarına sahip olduğunu ortaya koymuştur, çünkü hiçbir iyileşme belirtisi göstermemektedirler.

Teorik olarak, travmaların en azından bir kısmı kazalardan kaynaklanmış olabilir. Yine de, yaralanmaların pozisyonu üzerine yapılan osteolojik araştırmalar ve bilinen şiddet travması belirteçleriyle yapılan karşılaştırmalar, çoğu vakada şiddetin daha akla yatkın bir neden olduğunu söylüyor.

Ayrıca, mağara sakinlerinin dişleri ve uzun kemiklerinin incelenmesi, en azından öncekilerden daha stresli bir yaşam sürdüklerini göstermektedir. Kalıntıları, Verteba mağarası sakinlerinin Ukrayna'nın daha önceki Mezolitik ve Neolitik nüfuslarına göre daha kısa boylu olduklarını ve önemli ölçüde daha fazla mine kusuruna maruz kaldıklarını göstermektedir; bu da yaşamın erken dönemlerinde, diş oluşumu sırasında yetersiz beslenme ve/veya hastalığın göstergesidir.

Verteba Mağarası'ndan kemik amulet. ©Mykhailo Sokhatskyi

Trypillian ekonomisi avcılık ve toplayıcılığın yanı sıra tarım ve hayvancılığa dayanıyordu. Neolitik devrim, yeni streslerle birlikte yeni bir yaşam biçimi getirdi. Nüfus arttıkça ve kaynaklar sınırlı hale geldikçe, kanıtlar insanların yoğun koşullarda yaşamaktan kaynaklanan yetersiz beslenme ve hastalıklardan muzdarip olduğunu göstermektedir.

Tüm bunlara dayanarak arkeologlar, mağaranın muhtemelen göç olaylarından kaynaklanan ve kısmen yeni yaşam tarzının neden olduğu çatışma zamanlarında saklanmaya hizmet ettiğini düşünüyor.

Bu tezi destekleyen mağara ağzı, düz bir platonun ortasındaki bir düdenin dibinde göze çarpmıyor ve bu da onu mükemmel bir saklanma noktası haline getiriyor. Günümüzde mağaranın sadece bir girişi var ancak Sokhatskyi ve ekibi Neolitik dönemde birden fazla girişi olduğunu keşfetti.

Verteba Mağarası'nın girişi. ©Mykhailo Sokhatskyi

Mağara sistemine saklananlar sadece Trypillianlar değildi. Yaklaşık 3 bin yıl sonra, başkaları da buraya sığınacaktı. İkinci Dünya Savaşı sırasında Nazilerden saklanan Yahudiler... Onlardan önceki Trypillianlar gibi, geride bıraktıkları eşyaların bir sergisi, bu olağanüstü mağaradaki yeraltı müzesinde devam ediyor, insanın hayatını geçireceği bir yer değil ama saklanmak için harika bir yer.

Sokhatsky'nin tahminine göre, Trypillianların Verteba'da yaptıkları tek şey saklanmak değildi. Burası aynı zamanda bir ibadet ve defin yeriydi.

Tarih boyunca insanların kilise ve tapınak gibi kutsal mekanlara sığındığını da sözlerine ekliyor.

Arkeologlar Mart ayındaki buluntular arasında, dibinde henüz analiz edilmemiş beyaz bir organik madde bulunan devasa bir kil saklama küpü buldular. Ayrıca duvarda gözden kaçmış, içine ancak bir elin sığabileceği kadar küçük bir niş fark ettiler.

Verteba Mağarası'ndaki saklama küpü. ©Mykhailo Sokhatskyi

Sokhatskyi, içinde birbirine yakın yerleştirilmiş beş kil kadın figürü bulduklarını söylüyor.

"Trypillian bağlamlarında kadın figürinleri nadir değildir ve figürin istifleri bilinmektedir, ancak bunlar bir yaban domuzunun dişleri tarafından korunmuştur" diyor.

 Yetişkin ve yavru domuzlar. © אוהד צויגנברג

Literatür taramasında hiçbir paralellik bulunmadığını söylüyor.

Genel olarak, Trypillian komplekslerinde yaban domuzu kalıntıları nadirdir. Bazı Erken ve Orta Trypillian mezarlarında dişleri bulunmuştur ancak bu kültürün ritüelleri daha çok sığır, koyun, keçi ve köpek gibi evcil hayvanlara odaklanmış gibi görünmektedir. Vahşi hayvanlar temsil edildiğinde, bunlar genellikle ayı veya geyiktir.

Arkeolog, Verteba'nın "geç Trypillian" olduğunu ve bu bağlamda bu buluntunun benzersiz olduğunu belirtiyor. Verteba'da ekip ayrıca yaban domuzu dişlerinden yapılmış takılar ve aletler (çömlek üretimi için) buldu ve 2016'da küçük bir kil yaban domuzu heykelciği buldular.

Kolye ucu veya başka bir süs eşyası olarak kullanıldığını gösteren delikli yaban domuzu dişi. ©Mykhailo Sokhatskyi

Bazı nedenlerden dolayı yaban domuzu mağaradaki insanlar için önemli bir rol oynamış olabilir.

Sokhatskyi, Trypillalıların eski çömlek süsleme geleneklerine dönme alışkanlıklarının da akla getirdiği gibi, eski geleneklerin sürdürülmesinin bir olasılık olduğunu öne sürmektedir. Belki de kültürlerini bunca yıl korumalarını sağlayan şey tam da bu, gelenekleri korumaktır.

Kaynak: Haaretz

EN ÇOK OKUNANLAR

Macaristan’da Zırhı, Silahları ve Atı İle Gömülmüş Avar Savaşçısı Bulundu

Déri Müzesi'nden arkeologlar, Macaristan'ın kuzeydoğusunda, Ebes yakınlarındaki bir Erken Avar mezarında eksiksiz bir lamel zırh seti ortaya çıkardılar. Bu eser 7. yüzyılın ilk yarısına tarihlenmektedir ve şimdiye kadar büyük ölçüde sağlam ve orijinal konumunda keşfedilen ikinci Panoniyen Avar lamel zırhıdır. İlki 2017 yılında Ebes'in sadece 16 kilometre güneyindeki Derecske'de bulunmuştu.

SON İÇERİKLER