Yesemek'te Ne Oluyor!

DSİ'nin, Anadolu'nun ilk imparatorluğu olan Hititlerin önemli merkezlerinden biri olan ve aynı zamanda bir heykel sanatı atölyesi olduğu kabul edilen Yesemek - açık hava müzesi - bölgesinde yapacağı sulama barajı, Anadolu'nun en eski atölyesini yok etme tehlikesi ile karşı karşıya bırakıyor.

Görsel : Arkeoloji Sanat Yayonları

Gaziantep Kent Konseyi tarafından bir basın bildirisi yayınlanarak durumun ciddiyetine dikkat çekilmiş ve konunun acilen yeniden değerlendirilmesi talep edilmiştir. Son zamanlarda özellikle arkeolojik mirasın değerlendirilmesi ve arkeolojik değerleri ile anılan Gaziantep'te, Yesemek önemli bir kültürel miras alanı olarak öne çıkarken, sulama barajı alanında kalma tehlikesi endişe yarattı.

GAZİANTEP KENT KONSEYİ bünyesinde kurulan “ YESEMEK  KOMİSYONU” Yesemek'te inceleme yaparak, kaygılarını dile getirmiş ve yapılan çalışmaların Yesemek'e zarar verdiğini ve  acilen durumun önüne geçilmesi gerektiğini bildirmiştir.

Kent Konseyi yaptığı açıklama ile “YESEMEK” İle ilgili  hızlı bir çalışma başlatmış olan Kent Konseyi Yesemek Komisyonu yapılan “SULAMA BARAJI” çalışmalarının, orada bulunan tarihi eserlere ve değerlere zarar vereceğini değerlendirmektedir, daha yapılmadan inşai faaliyetlerle de zarar verildiği gözlemlenmiştir." demektedir.

1.DERECE DEPREM BÖLGESİNDE KÖYÜN ÜZERİNE BARAJ

Tarım ve Orman Bakanlığı Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü (DSİ) İslahiye’de Yesemek Sulama Barajı çalışmalarına devam ederken, Yesemekte yeni bir antik kentin varlığı bilimsel raporlarla ortaya çıkmıştır, bu fiili durum nedeniyle inşaatın yapımından vazgeçilmelidir. Ayrıca Gaziantep Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu Müdürlüğü’nün yazılı olarak çalışmaların kurul kararına kadar durdurulması uyarısı yazılı olarak bulunmaktadır. Bunlara rağmen inşaata başlanılma ihtimali kaygı vericidir. Bahse Konu Antik kent yaklaşık 200 hektarlık alanı kapsamaktadır, Sulama göleti bölgeye önemli zararlar verebilecektir. Bunun yanında 1.DERECE DEPREM BÖLGESİNDE KÖYÜN ÜZERİNE BARAJ YAPILMASI ENDİŞE VERİCİDİR.


ODA VE DERNEK BAŞKANLARINDAN OLUŞAN 9 KİŞİLİK KOMİSYON.
Komisyon üyeleri; B.Sıtkı Severoğlu (Komisyon Başkanı), Tarık Aytekin (Komisyon Sekreteri), Aslı Tezel, Gökhan Çeliktürk, H.Özgür Girişken, Hasan Yelken, Dinçer Uğurluer, Sibel Gürsel ve Erkan Özsavaş’tan oluşturulmuştur.  19.08.2020 Tarihinde çalışmalarına başlayan  Komisyon; halen Konu hakkındaki belge ve bilgileri değerlendirmekte olup, Yesemek’te yapılmış ve  yapılacak faaliyetler komisyon tarafından  dikkatle takip edilecek, korunması için gerekli girişimlerde bulunulacak ve yasal yollara başvurulacak ve önümüzdeki günlerde kamuoyu ayrıntılı olarak bilgilendirilecektir.


Kamuoyuna saygı ile duyurulur.  23.08.2020

DR.SAMET BAYRAK
GAZİANTEP KENT KONSEYİ BAŞKANI

Yesemek

İslahiye ilçe merkezinin 20 km. kadar güneydoğusundaki Yesemek Köyü yakınlarında bulunan ‘Yesemek Taşocağı ve Heykelcilik Atelyesi’, antik dünyanın son derecede ilginç ve önemli bir arkeolojik merkezidir.

Anadolu'nun ‘Kültür Varlıkları’ envanterinde çok seçkin bir yeri olan, ‘Eski Önasya Dünyası’nın bugüne kadar saptanmış en büyük heykeltraşlık merkezi niteliğindeki bu atelyede, yüzlerce aslan ve sfenks heykeli ile onlarca tanrı kabartması ve değişik türlerden heykeltıraşlık eseri, işçilikleri bitirilmemiş taslaklar halinde, ancak tümüyle sağlam durumda günümüze kadar gelmiş durumdadır.

Yörede ‘Heykel Tarlası’ olarak da anılan Yesemek'in arkeoloji yazınına girişi, 19. yüzyılın sonlarında olmuştur. Zincirli Höyük kazıları sırasında, 1889 yılında Alman bilimadamları tarafından varlığı saptanan ve “Taşocağı ve çok sayıda aslan tasviri ile işçilikleri tamamlanmamış heykellerin bulunduğu yer“ olarak betimlenen atelye, arkeoloji dünyasına tanıtılmakla yetinilmiş, burası hakkında herhangi bir bilimsel çalışma yapılmamıştır. Bu keşiften sonra Yesemek ile uzun süre pek ilgilenilmemiş, bu önemli merkez belleklerde silikleşmiş, ancak çok sonraları 1955 yılında, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Eski Önasya Dilleri Bölümü Başkanı Prof. Dr. U. BahadırAlkım tarafından adeta yeniden keşfedilerek arkeoloji dünyasının bilgisine sunulmuştur. Bizim de üyesi olduğumuz Alkım Ekibi‘nin 1958'den 1961 yılına kadar sürdürdüğü kazı ve düzenleme çalışmalarıyla Yesemek Atelyesi ve buradaki eserler hakkında ayrıntılı bilimsel sonuçlara ulaşılmıştır. Kazıları izleyen yıllarda, heykellerin bulunduğu alanın etrafı telörgüyle çevrilerek eserler koruma altına alınmış ve atelye bir ‘Açıkhava Müzesi’ haline getirilmiştir. Bu ilk kapsamlı bilimsel çalışmalardan sonra, 1989'da Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi Müdürü İlhan Temizsoy'un yönetiminde bir ekip, Yesemek'te 1991'e kadar devam eden bir kazı ve çevre düzenleme projesini gerçekleştirmiştir.

Heykel atelyesi Karatepe'nin batı yamacında, yaklaşık 400 x 200 m. ölçüsünde bir alanda, volkanik ‘Bazalt / Dolorit’ damarları üzerine kuruludur. Çevrede yoğun olarak bulunan bazaltın en yüksek kaliteli ince gözenekli olan damarları burada yüzeye çıkmış olduğundan dolayı, Yesemek sırtlarının hem taşocağı, hem de heykel yapım yeri olarak seçildiği anlaşılmaktadır.

 

Alkım Ekibi‘nin kazıları sırasında atelyedeki heykel yapım çalışmalarının muhtelif evrelerini gösteren pek çok belge / eser bulunmuştur. Yamacın yüksek kesimlerindeki yoğun bazalt kütlelerinden heykel yapılmak için elverişli boyda blokların ana kayadan nasıl kesildiği ve bunların yontu işi için nasıl hazırlandığının aşamaları çok iyi izlenebilmektedir. Kabaca yontulma işi sona eren bloklar -heykel taslakları haline getirilmek üzere- yamaca indirilerek heykel ustalarına teslim ediliyor olmalıydı. Blokların çıkartması ile daha sonraki yontma ve taşıma işlemleri sırasında tunç ve muhtemelen demirden balyoz ve çekiçlerle, dayanıklı ağaçlardan manivela görevi yapan ağaç gövdelerinin kullanılmış olduğu tahmin edilebilir.

Bir sonraki aşama, heykel ustalarının blokları işleyerek, heykelleri ana çizgileriyle şekillendirmeleri idi. Yesemekli ustaların işi, büyük olasılıkla bu noktada bitmekteydi. Bundan sonra, taslaklar konulacakları yere / kente taşınmakta, ince işleri orada tamamlanarak son durumlarına getirilmekte ve yerlerine konulmakta olmalıydı.

Heykel yontu alanında, dik durumda, devrik veya kısmen toprağa gömülmüş haldeki heykel taslakları ile küçük bir kısmı toprak üzerinde görülebilen, büyük kısmı ise toprak içinde gömülü olduğundan dolayı, heykel taslağı olup olmadıkları kesin şekilde anlaşılmayan, çok sayıda bazalt blok vardır. İlk kazılar döneminde 164 parça değişik türde taslak bulunmuş ve tescil edilmişti. Daha sonraki çalışmalarda saptanan 115 eserin katılmasıyla eser sayısı 279'a ulaşmaktadır. Bu aritmetik sonuca karşın, bugün Yesemek'te kaç tane eser olduğu kesin olarak saptanabilmiş değildir. Ortaya çıkartılmış olanlarla, kısmen veya tamamen toprak altında olup henüz çıkartılmamış -olası- eserlerin de dikkate alınması durumunda, Yesemek'teki heykel taslağı sayısının 400'e yaklaşacağı düşünülebilir.

Heykel taslaklarının bazıları küçük boydadır ve ağırlıkları 400 ile 1000 kg civarındadır. Bazıları ise daha büyüktür, hatta ağırlığı 15 tondan daha fazla olan parçalar vardır.

Taslaklarının türlerine göre ayrılması durumunda, bunların tamamına yakını, ‘Aslan’, ‘Sfenks’ ve ‘Dağ Tanrıları Kabartması’ olarak 3 ana grupta toplanabilir. Bu yaygın yapımlar dışında, bir iki örnek halinde olmak üzere , ‘Savaş Arabalı Sahne’, ‘Karışık Yaratık’ kabartması, niteliği belirsiz, olasılıkla ‘İnsan’ kabartması ile ‘Sütun Kaideleri’ ve dikdörtgen prizması biçimli ‘Levha’nın (Ortostat) da üretilmiş olduğu anlaşılmaktadır.

Yesemek Heykel Atelyesi’nin döneminin bir heykel üretim yeri olduğunda kuşku yoktur. MÖ 1. Binyılında Anadolu’nun bu yöresi ve Kuzey Suriye’deki kent devletlerinin savunma sistemlerinin ana giriş kapıları ile saray binalarının kapılarında kabartmalı bazalt levhaların (Ortostat) kullanılması çok yaygın bir uygulama idi. Ancak Yesemek üretim alanındaki bu kadar çok heykel taslağının sayısı yakın çevredeki sınırlı sayıdaki yerleşme için çok fazladır. Bu durumda neden bu kadar çok heykel üretilmişti? Buna ek olarak bu kadar ağır parçaların o günkü koşullar ve olanaklarla –büyük olasıkla ısmarlandıkları kentlere- nasıl taşındıkları, yanıtı olmayan sorular, sorunlardır. Bugün için kesinlikle Yesemek yapımı olduğu anlaşılan eserler 30 km. kadar kuzeydeki Zincirli Höyük’te bulunmuştur. Zincirli’de, MÖ 2. Bin yılı sonları ve MÖ 1. Binyılı başlarında yaşamış bir Geç Hitit Devleti olan Sam’al Kırallığı’nın başkentinin akropolünde, Yesemek Sfenks’lerinden ve aslanlarından örnekler ele geçmiştir (Zincirli’de Alman Kazıları sırasında bulunmuş 3 sfenks taslağı bugün Louvre Müzesi‘nde sergilenmektedir. Tip 2 ve Tip 3’ten birkaç aslan taslağı kazılardan sonra bulunmuştur). Ayrıca Sam’al kentinde bulunmuş bugün Gaziantep Arkeoloji Müzesi, İstanbul Arkeoloji Müzeleri ve Adana Arkeoloji Müzesi’nde sergilenen ‘Kapı Aslanı‘ türünden heykeller, olasıkla Yesemek’te üretilmişlerdi. Bunların dışında Yesemek’in 100 km. güneydoğusunda, Halep kenti kalesinde yapılan kazılarda ortaya çıkan MÖ 1. Binyılına tarihlenen bir tapınağın ortostatları arasında, Yesemek Aslan Tip 2’nin birebir benzeri bulunmuştur. Ancak bu kadar az kente dağılmış olan eser sayısının, Yesemek atelyesinde mevcut eserler ve atelyenin yapım kapasitesi ile uyum içinde olmadığı açıktır.

Aşağıda Yesemek’te bulunmakta olan değişik türde heykel taslaklarını ana çizgileri ile tanıtıyoruz.

 

Bibliografya

  1. Alkım: Yesemek Taşocağı ye Heykel Atelyesinde Yapılan Kazı ve Araştırmalar, Ankara, 1974;
  2. Duru: Eski Önasya Dünyasının En Büyük Heykel Atelyesi - Yesemek / The Largest Scuplture Workshop of the Ancient Neareast, İstanbul, 2004.
  3. Duru; Yesemek. Eski Önasya Dünyasının En Büyük Heykel Atelyesi (Güncellenen İkinci Baskı), Gaziantep, 2012
  4. Duru; Yesemek. The Largest Sculpture Workshop in the Ancient Near East (Updadet Second Edition), Gaziantep, 2012
  5. Mazzoni; ‘Sikizlar: Una Cava d'Eta Siro Ittita’, Studi Micenei. Ed. Egeo Anatolici (In memoria Di Piero Meriggi), Fascicolo XXVI, Roma (1984):233243.

EN ÇOK OKUNANLAR

Köpeğini Gezdiren Çocuk Roma Dönemine Ait Altın Bilezik Buldu

11 yaşındaki bir çocuk, İngiltere'nin Batı Sussex bölgesindeki Pagham yakınlarındaki bir tarlada nadir bulunan altın bir Roma bileziği keşfetti. Romalı askerlere kahramanlıklarından dolayı verilen armilla tipi süslü bir bilezik olan ve MS.1. yüzyıla tarihlenen bilezik, 300 yıldan daha eski bir altın obje olarak, bir adli tıp soruşturmasında resmi olarak hazine ilan edildi.

SON İÇERİKLER