Antik Nikomedia’nın Görkemli İmparatorluk Kompleksi

Büyük Roma İmparatorluğu’nun başkenti sıfatı ile dünyanın en büyük şehirlerinden biri olmuş olan Nikomedia, endüstri kenti İzmit’in hemen altında yatar. Batı ve doğu arasındaki jeopolitik konumu ve Propontis’teki korunaklı limanı sayesinde, Nikomedia geçirdiği çok sayıda yıkıcı depreme rağmen çağlar boyunca büyük bir sanayi ve ticaret merkezi olarak önemini korumuştur. Strabon, kentin MÖ 264 yılında Bithynia kralı I. Nikomedes tarafından kurulduğunu bildirmiştir. Kuruluşunun ardından, Bithynia Krallığı’nın başkenti olan Nikomedia, MÖ 74 yılından sonra da Roma İmparatorluğu’nun bir eyaleti olan Bithynia’nın başkenti olmaya devam etmiştir.

Sarılan imparatorlar [Diokletianus ve Maximianus] rölyefi [© Çukurbağ Arkeoloji Projesi]

Antik kaynakların görkemli yapılarından sıkça bahsettiği Nikomedia kentine dair çok fazla mimari esere ulaşılamamıştır. Bunun en önemli nedenlerinden biri şehrin çağlar boyu çok şiddetli depremlerle sarsılması, yıkım sonrasında ise mimariye ait parçaların farklı dönemlerde devşirme malzeme olarak başka yapılarda kullanılmış olmasıdır. Modern kent merkezinin antik kentin tam üzerine kurulmuş olması da uzun soluklu sistematik kazılarla Nikomedia’nın kalıntılarının ortaya çıkarılmasını engellemiştir.

İmparator Diokletianus

Nikomedia, kuşkusuz en parlak dönemini Roma İmparatoru Diokletianus [Gaius Aurelius Valerius Diokletianus] zamanında [MS 284-305] yaşamıştır. Roma İmparatoru Numerian’ın İran seferi sırasında ölümünün ardından, MS 284 yılında Balkan asıllı komutan Diokles ordu tarafından imparator ilan edilmiştir. Bu seçime karşı çıkan Numerian’ın kardeşi Carinus’u Margus Savaş’nda alt eden Diokles, Diokletianus adını alarak Roma İmparatorluğu’nun tek yöneticisi olur. Diokletianus yaptığı idari, askeri ve ekonomik reformlarla Roma İmparatorluk Dönemi’nde Üçüncü Yüzyıl Krizi [235-284] olarak anılan kaotik tarihsel süreci sonlandırmıştır. Diokletianus’un getirdiği reformlar arasında en meşhuru Tetrarşi yani "dörtlü yönetim" Sistemi’dir: İmparatorluğun tek bir imparator tarafından yönetilemeyecek kadar büyük bir coğrafya ve nüfusa sahip olduğunu fark eden Diokletianus, yönetimde kolaylık sağlaması için imparatorluk idaresini dört imparator arasında bölüştürmüştür. Buna göre, batıda ve doğuda birer imparator [Augustus] ve onlara yardımcı olarak birer sezar [Caesar] atamıştır.

Kendisi Doğu’nun Augustus’u olan Diokletianus, yanına Ceasar olarak Galerius’u, Batı’nın Augustus’u olarak arkadaşı Maximianus’u ve onun yardımcısı [Caesar’ı] olarak da Konstantin’in babası Konstantius’u atar. Sonrasında, her bir imparator için, imparatorluğun dört bir yanında yeni idari başkentler kurulur. Diokletianus, Nikomedia’yı kendi başkenti olarak seçer ve kentte büyük bir imar faaliyeti başlatır. Bu döneme ait yazılı antik kaynaklar [örneğin Lactantius], Diokletianus’un emri ile yapılan imparatorluk sarayları, hipodrom, bazilika ve darphane gibi birçok yapı ile Nikomedia’nın, bin yıllık Roma şehrine rakip bir başkente dönüştüğünden bahseder. Ancak, 330’da çocukluğu Nikomedia’da geçen imparator Konstantin’in Konstantinapolis’i yeni Roma İmparatorluk başkenti ilan etmesi ile ve 358 ve 386 yıkıcı depremleri sonrası, Nikomedia eski önemimi yitirmiştir. Günümüze kadar gelen tarihsel süreçte de Nikomedia’nın en parlak dönemini imparator Diokletianus’un başkenti iken yaşadığı anlaşılır.

Çukurbağ Arkeoloji Projesi ve İmparatorluk Kompleksi

1999 depremi sonrası İzmit kent merkezi Çukurbağ Mahallesi’nde hasar gören bir binanın altında ve çevresinde 2001 ve 2009 yıllarında Kocaeli Arkeoloji Müzesi’nin yaptığı kurtarma kazılarında Roma Dönemi kalıntıları ortaya çıkarılmıştır. Kazılar sonrasında Oxford Üniversitesi ve Çanakkale 18 Mart Üniversitesi öğretim üyesi Tuna Şare Ağtürk ve ekibinin Kocaeli Arkeoloji Müzesi ile ortaklaşa yürüttüğü, öncesinde TÜBİTAK, ve hali hazırda Avrupa Birliği Komisyonu Marie Curie Aksiyonları ve Oxford Üniversitesi tarafından desteklenen bilimsel çalışmalar, Çukurbağ’da bulunan yapının, Nikomedia Roma imparatorluk başkenti iken, MS 3. yüzyıl sonlarında kent merkezinde inşa edilmiş bir imparatorluk sarayı kompleksinin parçası olduğunu ortaya çıkarmıştır. Yürüttüğümüz çalışmalar ayrıca bize iki katlı, aediküleli ve nişlerin önüne yerleştirilmiş dev heykeller ve boyalı mermer kabartmalar [rölyefler] ile süslenmiş bu dev yapının, bir imparatorluk kültü salonu olabileceğini göstermiştir.

Son yılların en çarpıcı arkeolojik buluntularından olan bu kompleksi dünya kültür mirasına kazandırmayı amaçlayan proje kapsamında yapıyı süsleyen devasa heykeller, renkli mermer kabartmalar, mozaik taban döşemeleri ve diğer tüm mimari öğeler geleneksel arkeoloji ve sanat tarihi tekniklerinin yanı sıra, birçok farklı disiplin ve teknolojinin getirdiği yeni arkeometrik yaklaşımdan faydalanılarak incelenmiştir. 2016’da yürütülen yeni kurtarma kazılarında muhtemelen 358’deki deprem ile yıkıldığı anlaşılan imparatorluk kompleksinin anıtsal giriş merdivenleri ve merdivenlere yuvarlanmış heykel parçaları bulunarak incelenmiştir.

2009 Çukurbağ kurtarma kazısından bir görüntü [© Çukurbağ Arkeoloji Projesi]

Üzerleri imparator Diokletianus’un yaptığı savaşlar, kazandığı zaferler, mitolojik tasvirler ve o dönemde Nikomedia’da gerçekleştirilen spor müsabakaları ve tiyatro performansları ile bezeli onlarca mermer kabartma, ikonografik ve teknik açıdan incelenmiş ve 3 boyutlu taramaları yapılmıştır. Kabartmaların üzerinde korunmuş olan ve örneğine az rastlanır boya izleri multispektral olarak [UV ve IR] görüntülenmiş Türki ye Atom ve Enerji Kurumu’nda alınan hizmet ile boyaların kimyasal içerikleri incelenmiştir. Bu çalışmalar sonuncunda kompleksi süsleyen ve toplam uzunluğu 55 metreyi bulan mermer kabartma frizinin dijital renkli rekonstrüksiyonları yapılmıştır. Yürütülen tüm bu çalışmalar birçok uluslararası akademik yayın ve habere de konu olmuştur [www.cukurbagarchaeologicalproject.com] Kısmen ortaya çıkarılarak incelenen Çukurbağ imparatorluk kompleksi Dünya Kültür Mirası açısından üç büyük öneme sahiptir:

1] Öncelikle, Çukurbağ buluntuları kayıp Roma başkenti Nikomedia’ya dair bulunmuş en büyük arkeolojik veri grubunu oluşturur. Yapı, Anadolu’da şimdiye kadar bulunmuş bu döneme ait tek saray kompleksidir [bir diğer örneği Selanik kent merkezindeki Unesco tescilli Galerius saray kompleksi]. Yapıyı süsleyen frizin üstündeki tasvirler ise Nikomedia’nın altın çağındaki sosyo-politik tarihine ve yaşantısına ışık tutması açısından büyük önem taşır.

2] Çukurbağ rölyefleri, Roma sanatında şimdiye kadar bulunan renkleri en iyi korunmuş örneklerdir. Her ne kadar günümüzde ’saf beyaz mermer’ algısı devam etse de Klasik Yunan-Roma Dönemi heykellerinin aslında rengârenk boyalı olduğu bilinmektedir. Çoğu organik karakterli olan boyaların zaman içinde farklı sebeplerden yok olması ile elimize renkli boyaları ile ulaşan Antik Dönem heykeli yok denecek kadar azdır. Bu bağlamda çok-renkli Çukurbağ rölyefleri, ilk defa, antik sanatta rengin estetik ve iletişimsel önemi, heykeltıraş ve boyama atölyelerinin işleyiş mekanizmaları, pigment içerikleri, yapımı ve ticaret ağları gibi konuları proje kapsamında irdeleyebilmemizi sağlamıştır.

Çukurbağ Arkeoloji Projesi kapsamında birleştirilerek incelenen rölyeflerden bir kısmının toplu görüntüsü (©Çukurbağ Arkeoloji Projesi)

3] Çukurbağ rölyefleri işlenirken kullanılan stil ve ikonografik özellikler, Dünya Sanat Tarihi’nde Klasik Dönem Sanatı’ndan Ortaçağ Sanatı’na geçişteki dönüm noktasına işaret eder. Örneğin, Diokletianus’un, Maximianus’u sarılarak kabul ettiği Çukurbağ rölyefi, birbirine sarılan şematik ve tek tip Tetrark portrelerinin öncüsü, giderek soyutlaşan Geç Antik Dönem Sanatı’ndaki değişimin de habercisi olarak kabul edilebilir. Tüm bu özellikleri ile İmparator Diokletianus’un MS 3. yüzyılın son çeyreğinde, Nikomedia’da inşa ettirdiği imparatorluk sarayı kompleksinin ve onu süsleyen renkli mermer kabartmalarının, Dünya Kültür Mirası’nda Atina Parthenon frizinden [Elgin mermerleri] ya da Roma’daki Ara Pacis kabartmalarından [Augustıs Barış Sunağı] hiçbir geri kalır yönü yoktur. Çukurbağ buluntularının ait oldukları yapıya ait dijital 3D modelleme yoluyla ayağa kaldırılma [anastilosis] çalışmaları halen devam etmektedir. 2021 Ağustos ayında Çukurbağ Mahallesi’nde Kültür Bakanlığımız bünyesinde başlatılan ve İzmit Belediyesi’nin de desteklediği yeni kurtarma kazıları ile bu imparatorluk kompleksine dair birçok yeni bilgiye ulaşılması umulmaktadır. Kazı alanı, gelecekte oluşturulacak olan arkeopark projesiyle meraklılarını ve ziyaretçilerini karşılayacağı günleri beklemektedir.

Porfir taşından sarılan Tetrarklar [Vatikan]

Çukurbağ’da şimdiye kadar ortaya çıkarılan buluntuların bir kısmı Kocaeli Arkeoloji Müzesi’nde görülebilir. Örneğin, kompleksi süsleyen ve yaklaşık 2.6 metreyi bulan uzunluğu ile Anadolu da bulunan en devasa örneklerinden olan Yorgun Herakles [Herkül] heykeli müzenin giriş kısmında tüm ihtişamıyla ziyaretçilerini karşılamaktadır. Çalındıktan kısa bir süre sonra Almanya’da bir müzayedede ortaya çıkan ve Kültür Bakanlığımız Kültür Varlıkları ve Müzeler Müdürlüğü Kaçakçılıkla Mücadele Dairesi’nin girişimleri ile ait olduğu Kocaeli Arkeoloji Müzesi’ne getirilen İmparator ve Nike rölyefi ise, sergide dev Athena Heykeli’nin hemen yanında görülebilir.

Çukurbağ “Yorgun Herakles” heykeli [© Çukurbağ Arkeoloji Projesi]

İmparator ve Zafer Tanrıçası Nike rölyefi [© Çukurbağ Arkeoloji Projesi]

EN ÇOK OKUNANLAR

Köpeğini Gezdiren Çocuk Roma Dönemine Ait Altın Bilezik Buldu

11 yaşındaki bir çocuk, İngiltere'nin Batı Sussex bölgesindeki Pagham yakınlarındaki bir tarlada nadir bulunan altın bir Roma bileziği keşfetti. Romalı askerlere kahramanlıklarından dolayı verilen armilla tipi süslü bir bilezik olan ve MS.1. yüzyıla tarihlenen bilezik, 300 yıldan daha eski bir altın obje olarak, bir adli tıp soruşturmasında resmi olarak hazine ilan edildi.

SON İÇERİKLER