Assur İmparatorluğu’nda Savaşın, Şiddetin ve Propagandanın Görsel Kanıtları

Çatışma veya savaş, bu kavramlar insanlık tarihi kadar eskidir. Prehistorik dönemlerdeki çatışmaları iyi organize olamayan kalabalıklar, yetersiz ve etkisiz mühimmatla birlikte değerlendirdiğimizde, savaş olarak tanımlamak zordur. Bunlar daha çok çevredeki, sosyolojik olarak kendilerine benzeyen komşularını korkutup kaçırmak veya daha güçlü olduğunu göstermek adına teşebbüs edilmiş, törensel niteliği ağır basan çatışmalardır.

MÖ 668-627 arasında hüküm sürmüş son büyük Assur kralı Asurbanipal'in gücünü ve dolayısıyla Assur iktidarının hegemonik gücünü imgesel olarak anlatan aslan ile "kavga" sahnesi. MÖ 645-635, Kuzey Nineveh Sarayı salonundan kabartma. British Museum

Sınıflı toplumlarda gördüğümüz farklı sosyal ve ekonomik nedenler için yapılan ve daha yoğun şiddet içeren savaşlara benzemezler. İlk savaş veya çatışmaların ne zaman, nerede veya ne için yapıldığını söylemek mümkün değildir. Ancak sapan taneleri, taş silahlar veya sopalarla yapılmış olan prehistorik çatışmaların daha sonra yapılacak olan sistematik ve örgütlü savaşların yanında masum kaldığını söyleyebiliriz. Erken dönemlerde görülen karmaşık olmayan toplumsal yapılanma, zamanla örgütlülük düzeyi yüksek siyasal otoriteden, hiyerarşik ve katmanlı, sınıflı toplumlara geçişle tamamlanmıştır. Bu tarihsel yolculuk kendi içerisinde çok sayıda bileşenden oluşmasına rağmen savaş ve çatışma kültürü bu döngünün önemli bir parçası olmuştur. Bu yazıda savaşın, şiddetin ve propagandanın arkeolojik kanıtlarını Assur İmparatorluğu üzerinden anlatmaya çalışacağız. MÖ 1. binyıldaki Assur İmparatorluğu, oluşturduğu güçlü ordu yapılanması ile yaşadığı coğrafyada önemli bir emperyal güç haline gelmiştir. Sami kökenli olan Assurlular, başlangıçta Kuzey Irak'ta, Dicle kıyısındaki Assur (Qal'at Şergat) şehri ve çevresinde yaşayan bir topluluk olarak varlığını sürdürmüşlerdir. MÖ 2000 sonrası doğu-batı arası ticaretten faydalanarak, gelişmiş ve topraklarını genişleterek ülkelerini bir imparatorluğa dönüştürmüşler ve kısa sürede Yakın Doğu'nun en büyük imparatorluklarından biri olmuşlardır. Assur tarihi kendi içinde üç ayrı döneme ayrılmaktadır. Bunlar, MÖ 2. binyılın ilk yarısı için Eski Assur İmparatorluğu, MÖ 2. binyılın ikinci yarısı için Orta Assur İmparatorluğu ve MÖ 1000 – 612 arasında ise Yeni Assur İmparatorluğu olarak adlandırılmıştır. Assurlular MÖ 2. binyılın başından itibaren özellikle Anadolu halkları ile kültürel ve ticari ilişkiler kurmuş, bu ilişkininin bir sonucu olarak Anadolu'ya yazıyı taşımışlardır. Assur ülkesi, önceleri Babil'e, MÖ 2. binyılın büyük bölümü boyunca Mitannilere bağımlı kalsalar da MÖ 14. yüzyılda bağımsızlıklarını kazanmış ve Fırat'a kadar topraklarını genişleterek bu coğrafyalara yerleşmişlerdir. Daha sonra Mezopotamya'da, Anadolu'nun güneydoğusunda, zaman zaman da Suriye'nin kuzeyinde büyük güç kazanmışlardır. Özellikle Yeni Assur olarak adlandırılan dönemde, çağın ve bölgenin en büyük gücü haline gelmişlerdir. Assur devletini zamanın en büyük imparatorluğu haline getiren en önemli etken, hiç şüphe yok ki, kurmuş oldukları askerî teşkilatları ve güçlü ordularıdır. Assur devletinin yaşadığı coğrafyada merkezi bir güç olarak ortaya çıkması, bölgede beylik ve aşiret düzeyinde yaşayan halkların örgütlenmesi açısından itici bir güç olmuştur. Bu örgütlenmelere bir örnek vermek gerekirse, Assur ordusunun yayılmacı ve acımasız tutumu, Doğu Anadolu coğrafyasında çok sayıda küçük krallığın ve beyliğin kendi aralarında ittifaka gitmelerine, Uruadri / Nairi Beylikleri olarak bir araya geldikten sonra Urartu Krallığı gibi merkezi bir devletin ortaya çıkmasına neden olmuştur. Assur'un çağdaşı ve ezeli düşmanı olan Urartu Krallığı, Assur Krallarının baskısından kurtulmak için başkentlerini Van Gölü'nün doğusuna taşıdıktan sonra biraz rahat etmişlerdir. Yüksek rakımlı ve yılın büyük bölümünde karlarla kaplı bu coğrafya Urartu Krallığını, Assur'un şiddetinden biraz olsun uzak tutmuştur. Dünya imparatorluğu kavramı Yakın Doğu'da, Yeni Assur İmparatorluğu ile başlamıştır.

Nimrud'daki II. Ashurnasirpal Kuzey Batı Sarayı'ndan Koridor ve Duvar Kabartmaları (British Museum Oda 7)

Yeni Assur İmparatorluğu'nun yazıtlar, anıtsal sanat eserleri ve mimariye dayalı karmaşık siyasî propaganda sistemleri aracılığıyla, evrensel hegemonya iddiasında bulunan ilk gerçek siyasî güç olduğunu söyleyebiliriz. Aslında Assur siyasî propagandası, görsel sanatlar ve kralî yazıtların bir kombinasyonu tarafından sergilenen kasıtlı bir şiddetin yayılmasıydı. Ana fikir, Assur kralının, ordusunun ve onların hem doğal hem de insani engelleri aşma iradesinin dokunulmazlığıydı. Bu propagandanın ana teması, düşmanlarının beyhude direnişine karşı Assur ve tanrıları arasındaki güçlü ilişkiyi vurgulayıp, herkese göstermektir. Siyasî propagandaya yapılan modern atıflar genellikle Joseph Goebbels'in ve onun Nazi propaganda makinesinin imgelerini çağrıştırır, ancak propagandanın kökenlerinin Nazilerden çok daha eskiye dayanması şaşırtıcı olmamalıdır. Bazı bilim insanları propagandanın tarihini MÖ 9. yüzyılda Yeni Assur kralı II. Ashurnasirpal ile başlatmaktadırlar; çünkü Ashurnasirpal'in saltanatına kadar söz konusu propaganda araçları tarihsel bir anlatı olarak kullanılmamıştı. Sanat tarihçisi Irene Winter, propaganda sanatının ilk örneklerinin ve aynı zamanda başarılı bir resimsel anlatının da ilk örneklerini Ashurnasirpal'in, Kuzeybatı Sarayı'ndaki Nimrud kabartmaları olduğunu söylemektedir.

Nimrud Kuzey Sarayından, Asurlu askerlerin düşmanlarının kesilmiş kafalarıyla oyun oynadığını gösteren kabartma (British Museum Oda B)

Bu kabartmalar yüzyıllar boyunca Assur'un askerî zaferlerini anlatmak için kullanılmıştır. Bu nedenle, Nimrud kabartmaları, resimli anlatının bilinçaltı mesajlarını kontrol etme girişimini temsil etmeleri bakımından benzersizdir. Bu kabartmaların etkili propaganda olmalarını sağlayan nitelikleri, onlar hakkında iki yönlü bir argüman sunmaktadır. Birincisi, Yeni Assur sanat tekniklerindeki yenilikler, resimli anlatı sanatının ortaya çıkmasına yol açmıştır, bu da görsel sanat formunun Assur propagandasına izin vermektedir. İkincisi ise, Ashurnasirpal, politik ideolojisinin propagandasını yapmak için anlatı sanatını etkili bir şekilde kullanmıştır. Winter, sanatsal gerçekçiliğin ortaya çıkışının Ashurnasirpal'in kendi tarihini yaratmasına izin verdiğini söylemektedir. Nimrud sarayındaki sahne seçiminin sürekli olarak "Assurluların yenilmezliğini" göstermesi, "gerçek" dünyanın çok fazla manipüle edildiğini gösterebilir. Nimrud sarayındaki kabartmalar Sargon'un sarayındakiler kadar savaş odaklı olmasa da, yine de bazı caydırıcı propaganda örnekleri mevcuttur. Özellikle NimrudF kabartmalarında esirlerin çıplaklığın vurgulanması, farklı bir propagandaya yer verildiğini de gösterebilir. Söz konusu kabartmalardaki çıplaklık yalnızca kıyafetlerinin çıkarılmasının utancı ve aşağılanmasını iletmek için değil, aynı zamanda tutukluların veya esirlerin silahları da dahil olmak üzere tüm mallarının Assurlular tarafından alındığını göstermek için de kullanılmıştır. Böylece Nimrud kabartmalarında tasvir edilen görseller hem barışçıl hem de caydırıcı propaganda içerdiği sonucuna varabiliriz. Sanatın görselliği devletin ve hükümdarın şiddetini, ideolojilerini, gücünü yansıtmak, aynı zamanda da orduya ve halka moral vermek için kullanmıştır.

Devamı; Aktüel Arkeoloji Dergisi 87. Sayı, “Antik Dönemde Propaganda”

EN ÇOK OKUNANLAR

Tarlada Yürüyüş Yapan Kadın 2150 Gümüş Sikke Buldu

Prag'ın güneydoğusundaki Kutnohorsk kentinde tarlada yürüyüş yapan bir kadın, çiftçilik faaliyetleri sırasında yüzeye çıkan birkaç gümüş sikkeye rastladı. Çek Cumhuriyeti'nde şimdiye kadar bulunan en büyük erken ortaçağ sikke istifini açığa çıkardığının farkında değildi.

SON İÇERİKLER