Astyages ve Kroisos’un Sonu: Medler, Persler, Lidyalılar

 “Dünyanın kralı, büyük kral, güçlü kral, Babil’in kralı, Sümer ve Akkad kralı, dünyanın dört bir yanının kralı, ben Kyros, büyük kral, Anša’nın kralı Kambyses’in oğlu, büyük kral, Anša’nın kralı Kyros’un torunu, büyük kral, Anša’nın kralı Teispes’in soyundan, hüküm sürmesini Bel [Marduk] ve Nebo’nun istediği kral hanedanlığının ölümsüz tohumu…

Assur duvar kabartmasında silahlı askerler Babil’de Assur hâkimiyeti yüzyıllar boyunca devam etmiştir. Kyros’un dedesi Astyages ölünce Med tahtına varisi Kyaksares geçer. Kyros dayısıyla birlikte Assur, Lidya, Babil krallıklarına karşı savaşarak düşmanlar

Babil kaynaklarında Anša’nın kralı Kuraš; Ku-ra-aš; Perslerin Kūraš ve Kūrauš şeklinde adlandırdıkları Büyük II. Kyros’un soyu, Kyros silindirinden öğrenildiği kadarıyla Teispes’ten (MÖ yaklaşık 650 - MÖ 620) başlayarak üç kuşak boyunca Pers hanedanlığına egemen olmuş otokton krallara dayanmaktaydı. Hellen kaynaklarına göre, Eski Persçede “güneş” anlamına gelen Kyros, soyu Perseus’a dayanan Pers kralı Kambyses’in oğluydu. Şamlı Nikolaos tarih anlatısında Kyros’un babasının adını Atradates; annesini ise Argoste olarak zikreder. Herodotos, Ksenophon ve Scholia Platon’a göre; annesi MÖ 28 Mayıs 585 yılında Lidyalılar ve Medler arasında yapılan evlilik antlaşması uyarınca Lidya kralı Alyattes’in kızı Aryenis ile Med kralı Kyaksares’in oğlu Astyages’ten olma Mandane’dir. Knidoslu Ktesias, Babilli Berossos ve Şamlı Nikolaos ise, Kyros ile Astyages arasındaki akrabalık bağını kabul etmezler. Bu tarih yazıcılarına göre, Med kralının kızının adı Amytis’tir. Knidoslu Ktesias ve Şamlı Nikolaos, Astyages’ın kızı Amytis’i Spitamas adında bir Medliyle; Babilli Berossos ise, Assur İmparatorluğu’nun yıkılmasının ardından Babil kralı Nabopolassar’ın oğlu Nebukhadnezzar’la evlendirdiğini belirtirler.

Babil okçuları, Assur mozaik tuğlaları, Berlin Müzesi

Kyros (MÖ yaklaşık 559-MÖ 530) yaklaşık yirmi dokuz yılda seleflerinden aldığı küçük Anša Krallığı’nı (Tall-i Malyan: İran’ın dağlık bölgesindeki Elam Krallığı’nın doğu kısmına verilen isimdir. Perslerin Parsa, Hellenlerin Persis [Fars] şeklinde adlandırdıkları yörenin sınırlarıyla büyük ölçüde çakışır) Med, Lidya-Küçük Asya ve Babil fetihleriyle oldukça genişletti. Ardından krallık merkezini Anša’dan, kabilesinin adına izafeten kurduğu Pasargad’a (Pasargadai) taşıyarak, 200 yıl boyunca Asya’da hüküm süren Pers/Akhamenid Krallığı’nın temellerini attı.

MÖ 6. yüzyılda merkezi otoriteyi Asya’da Lidya, Med ve Babil krallıkları; Afrika’da ise, Mısır hanedanları temsil ediyordu. Ancak Kyros’un MÖ yaklaşık 559 yılında Pers tahtına çıkışıyla birlikte güçler dengesi (status quo) değişmeye başlar. Pers Krallığı’nın iktisadi ve askeri açıdan giderek güçlenip büyüdüğü ve hâkimiyet alanının genişlediği görülür. Bu durum kısa süre içinde Persleri Medlerle karşı karşıya getirir. Savaşın nedenleri ve gelişim sürecine ilişkin bilgilerimiz görelidir. Antik kaynaklar vasıtasıyla günümüze aktarılan veriler söylenceden öteye gitmezken, Babil metinlerinde savaşın gidişatı ve sonuçları hakkında sınırlı da olsa bilgi edinmek mümkündür:

Kyros Silindiri Babil kaynaklarında Anša’nın kralı Kuraš; Ku-raaš; Perslerin Kūraš ve Kūrauš şeklinde adlandırdıkları Büyük II. Kyros’un soyu, Kyros Silindiri’nden öğrenildiği kadarıyla Teispes’ten (MÖ yaklaşık 650-MÖ 620) başlayarak üç kuşak boyunca Pers hanedanlığına egemen olmuş otokton krallara dayanmaktaydı.

Babil kralı Nabonidos’un (MÖ yaklaşık 556/5-MÖ 539) hükümdarlığı sırasında kayda geçirilen Harran’daki Sin Tapınağı’na ilişkin Babil tabletinden öğrenildiği kadarıyla Kyros ile Astyages arasındaki savaş, görece kronoloji ışığında MÖ 553 yılına tarihlenir. Üç yıl boyunca devam eder. Şamlı Nikolaos ve Polyainos da taraflar arasında birden fazla çarpışmanın gerçekleştiğini ve uzun bir süreci kapsadığını aktarırlar. Harran metnine göre, Nabonidos krallığının ilk yıllında (MÖ yaklaşık 555) Marduk’u rüyasında görür. Tanrı ona Med kralı Astyages’ten artık korkmamasını telkin eder. Zira Harran Bölgesi’nin Medlerin elinden kurtulacağını kendisine vahyeder. Harran’a (Sultantepe) gidip Sin Tapınağı’nı restore etmesini buyurur:

 “[Gerçekti], üçüncü yılına [MÖ 553] geldiği zaman, Marduk, Anša kralı Kyros’u ona karşı sürdü, kendi genç hizmetçisini (ardu); Kyros, küçük ordusuyla Umman-Manda’nın (Med kralının) büyük ordusunu dağıttı ve Med kralı, Astyages’i ele geçirdi ve kendi ülkesinde onu esir etti”.

Pers dönemi yayılım haritası. Ece Zeber

Sinkronolojik olarak Nabonidos’un yedinci yılına, MÖ yaklaşık 549’a tarihlenen Nabonidos Kroniği’nde ise, açıkça Kyros’un zaferinden söz edilir. Tablete göre; Astyages, Kyros’la savaşmak için büyük bir orduyla ilerler. Herodotos’un anlatımıyla da uyuşan metne istinaden son muharebe Ekbatana (Hamadan) civarında yapılır. Savaş, Med kralının komutanlarının/askerlerinin ihaneti nedeniyle yenilip Kyros’a esir düşmesiyle sonuçlanır:

“[Astyages] [ordusunu] silahlandırdı ve Anša kralı Kyros’u ele geçirmek için ilerledi […] | ordu Astyages’e (Ishtumegu) karşı isyan etti ve esir alındı. [Onlar onu] Kyros’a [teslim ettiler] [. . .]. | Kyros kral kenti Ekbatana’ya (Agamtanu) doğru ilerledi. Gümüş, altın, mal, servet, [. . .] | Ekbatana’da ele geçirdiği ganimetleri Anša’a taşıdı. Ordunun eşya ve servetini [. . .]”.

Perslere ilişkin anlatısı sınırlı sayıdaki Doğu kökenli belgelerle kısmen desteklenen; bu bağlamda Pers tarihi üzerine başka kaynaklardan edinemeyeceğimiz ender bilgiler veren Herodotos’tan isyancıların elebaşının Med kralının sağ kolu ve akrabası Harpagos olduğu anlaşılmaktadır. Komutanın ihanetinin sebebi Astyages’in acımasızca öldürttüğü oğlunun intikamını almaktır. Bu yüzden savaşın kritik noktasında Harpagos ile yandaşları kralı terk eder. Savunmasız kalan Astyages esir edilir. Böylelikle otuz beş yıl süren hanedanlığı MÖ yaklaşık 550/549 yılında Med Krallığı’yla birlikte tarih sahnesinden silinir. Kyros, Astyages’e hiçbir kötülükte bulunmaz ve onu sarayda kendi himayesi ve gözetimi altında tutar. Babil belgeleriyle Herodotos’un hikâyesinin ortak yanı Med ordusunun isyanı ve Astyages’in savaşta esir düşmesidir.

Medlerin Pers boyunduruğu altına girmesine ilişkin iki farklı tradisyon daha vardır. Bunlardan birincisinde Ksenophon, Pers kralının biyografisi niteliğindeki Kyros’un Eğitimi adlı eserinde, bu olayları genel kabul gören literatürün dışında ele alır. Tarih yazıcısına göre, dedesi Astyages’le Kyros arasında herhangi bir anlaşmazlık söz konusu değildir. Hatta Kyros on iki yaşından sonra, Media’da dedesinin denetiminde süvari eğitimi alır. Astyages ölünce Med tahtına varisi Kyaksares geçer. Kyros dayısıyla birlikte Assur, Lidya, Babil krallıklarına karşı savaşarak düşmanlarını birbiri ardına ağır yenilgilere uğratır. Kyaksares, Kyros’u bu başarılarından; ayrıca tahta veliaht atayacağı halefi olmadığından ötürü Babil seferinden sonra kızıyla evlendirir. Tek varisine çeyiz olarak Media’yı vermesiyle de Med Krallığı Kyros’un hâkimiyeti altına girer.

Lidya Kralı Kroisos’a ait Sardes’te bulunmuş altın sikke, MÖ yaklaşık 561 – MÖ 546.

Konuya ilişkin diğer bir versiyon ise, ana hatlarıyla Şamlı Nikolaos tarafından kaleme alınmıştır. Tarihçiye göre, yoksul bir ailenin çocuğu olan Kyros, Med sarayına gelip ilk önce önemsiz görevler –sarayın iç-dış dekorasyonculuğu; ışık taşıyıcılığını– üstlenir. Zamanla Astyages’in sakiliğine kadar yükselir. Kralın en güvendiği adamlarından biri olmayı başarır. Annesinin kendisine ilişkin rüyasını Babilli bir önbilicinin kral olacağına yorması nedeniyle Astyages’i tahtından devirmeye karar verir. Gerekli hazırlıkları tamamlayıp Persleri silahlandırır. Medlerin ezeli düşmanlarından Kadusialılarla müttefiklik arayışı içine girer. Ardından çeşitli bahaneler ileri sürerek Astyages’ten Persis’e gitmek için izin alır. Ancak bölgede konuşlanır konuşlanmaz komplo planları açığa çıkar. Astyages büyük bir orduyla Kyros’un üzerine yürür. Kyros savaş başlamadan önce Pers kadınlarını ve çocukları güvenlikleri için Pasargad’a nakleder. Yazara göre, Persler ve Medler arasında birkaç çarpışma vuku bulur. İkinci muharebede Kyros’un babası Atradates yakalanarak aldığı ağır yaralardan ötürü yaşamını yitirir. Kyros ve adamları Pasargad’a çekilmeye mecbur kalırlar. Med askerleri onları yakın takiple ağır kayıplara uğratır. Persler kente sığınmak üzereyken, kadınlar onları korkaklıkla itham edip, özgürlükleri uğruna gerekirse ölmeleri hususunda diretince tekrar düşmanın üzerine atılırlar. Kyros yaptığı ani manevra hareketiyle düşman saflarını yararak Medleri ağır bir bozguna uğratır. Hatta kralın tahtı ve çadırını ele geçirir. Buna rağmen Astyages kısa bir süre daha muhasarayı sürdürmeye çabalasa da sonunda Parthia, Sakia, Baktrialıların yardımlarıyla Med Krallığı çökertilir ve Astyages esir alınır. Polyainos’a göre ise, Medlere üç farklı cephede yenilen Persler, Pasargad önlerinde gerçekleşen dördüncü çarpışmada cesurca bir direniş sergileyemeyince kente geri çekilmek zorunda kalırlar. Buraya getirilen eşleri ile çocuklarının esir alınması ve kentin düşmesiyle burun buruna kalan Persler, var güçleriyle Medlere saldırırlar. Onları püskürtüp Med Krallığı’nı sona erdirecek kesin bir zafere nail olurlar. Bu savaştan sonra, Pers krallarının Pasargad’a her gelişlerinde kadınlara altın hediye ve her birine Attika hesabıyla yirmi drakhme para ihsan etmesi bir gelenek halini alır.

Astyages’in sonuna ilişkin olarak antik kaynaklarda detaylı bir bilgiye ulaşılamamakla birlikte, Kyros’un Med kralına kötülükte bulunmadığı ve sarayında himayesi altında tuttuğu tarih yazıcıları tarafından kabul görmektedir. Yalnızca Knidoslu Ktesias tarih anlatısında bu olaya değinmektedir. Tarihçiye göre, Med kralı mağlup edilmesinin ardından Ekbatana’ya kaçarak kızı Amytis ile damadı Spitamas’ın yanına sığınır. Kralı takip eden Kyros, ordusuyla gelip Astyages’in kendisine teslim edilmesini ister. Aksi takdirde kenti zapt edip, aile fertlerine birer birer işkence edeceği tehdidinde bulunur. Bunun üzerine kral saklandığı yerden çıkar. Kyros’a teslim olur ve zincire vurulur. Ancak kısa süre sonra merhamete gelen Kyros, Astyages’i serbest bırakır. Onu babasıymış gibi onurlandırır. Ardından kralın dul kalan kızı Amytis’le evlenir. Asytages zamanla, Kyros üzerinde önemli ölçüde söz sahibi olur. Bu durumdan rahatsız olan saray hadımları Astyages’i gizlice öldürürler. Ama suikast girişimi açığa çıkarılır; katil zanlıları yakalanarak suçlarının cezasını canlarıyla öderler. Kyros da Med kralına yakışır bir cenaze töreni düzenleyerek Astyages’e karşı son görevini yerine getirir.

MÖ yaklaşık 550/549 yılından itibaren artık Med Krallığı’nın da ardılı olarak Kyros, iktisadi kalkınma ve savunma stratejisi sayesinde imparatorluğunu sürekli genişletti. Büyük olasılıkla Kroisos, Lidya Krallığı’nın zenginliği, yetki sahası ve askeri gücüyle kıyaslandığında Pers Krallığı’nın kendisine fazla mukavemet gösteremeyeceğini varsaymaktaydı. Bundan hareketle seleflerinin tasarladığı Kapadokya’yı (Kappadokia) ele geçirip bu bölgenin olanaklarından yararlanmayı; bu vesileyle Mısır ve Babil’le siyaset ve ticaret ağını genişletip zamanla hâkimiyet alanlarını Merkez Asya’ya kadar yaymayı planlamış olsa gerektir. Nitekim Med Krallığı’nın yıkılması, Medler ile Lidyalılar arasında MÖ 585 yılında Halys (Kızıl) Irmağı’nı hudut yapan paktın geçerliğini yitirmesine; ayrıca Kroisos’un yayılımcı emellerini harekete geçirmesine yol açtı. Herodotos’a göre Lidya kralı, Kyros’un eniştesi Astyages’i devirmesini savaş nedeni sayıp hazırlıklar yapmaya başladı. Bir yandan da ünlü kehanet merkezlerine elçiler gönderdi. Kroisos önbilici ocaklarına “Perslerle savaşsın mı, savaşacaksa dost bir ulustan da birkaç bölük alsın mı?” diye danıştı. Bu merkezlerden yalnızca Delphoi’daki Apollon Pythios ve Oropos yakınlarındaki Amphiaraos Tapınağı’nın geleceği öngördüğüne kanaat getirdi. Her iki kehanet merkezine de görkemli sunular sundu. Kehanete göre “eğer Perslerle savaşırsa, büyük bir imparatorluğu yıkacaktı”. Ayrıca Hellenlerin en güçlü uluslarıyla ittifak kurması salık verildi. Kroisos, MÖ yaklaşık 548/547 yılında yakın ilişkisinden ötürü Lakedaimonlularla dost ve müttefiklik antlaşması yaptı. MÖ yaklaşık 547 yılının sonbaharında Kapadokya’ya doğru ilerleyerek Halys Irmağı’nı aştı. Bölgenin en tahkimli yeri olan Pteria (Kerkenes Dağı?/Akalan?) önlerinde kamp kurdu. Kenti kuşatarak zapt etti ve civar yerleşkeleri yağmaladı. Yörenin otokton kavimlerinden Suriyelileri göçe zorladı. Kyros ise, hazırladığı büyük bir orduyla geçtiği yerlerin bütün halklarından beslenip gücünü artırarak Kroisos’a karşı yürüyüşe geçti. Lidya kralına ayaklanıp, kendi saflarında yer almaları için Ionialılara haberciler gönderdi. Miletos hariç, Ionia kentleri Kroisos’a bağlılıklarını sürdürdüler. Kyros ordusuyla Pteria’ya gelip, Lidya ordugâhının karşısına konakladı. Burada yenen ile yenilenin belli olmadığı çarpışma vuku buldu. Kroisos mevsimin kış ve asker sayısı bakımından Perslerden az olmasından ötürü Lidya’ya geri çekildi. Büyük bir orduyla ilkbaharda Kyros’un karşısına çıkmayı planlıyordu. Sonucu belirsiz bir savaşın ardından Kyros’un ordusuyla Sardes’e gelip muhasara edebileceğini hesaba katmadığından ordusundaki paralı askerleri terhis etti. Ardından Mısır kralı Amasis, Babil kralı Nabonidos’a ve Lakedaimonia’ya elçiler gönderdi. Dört ay sonra Sardeis’te kendisiyle buluşmalarını rica etti. Herodotos’a göre, Pers ordusu Hermos (Gediz) Ovası’nda boy gösterene kadar Kroisos’un hiç bir şeyden haberi yoktu. Düşmanı aniden karşısında gören Lidya kralı kısa süreli şaşkınlığının ardından askerlerini savaş düzenine soktu. İki ordu kentin önündeki uçsuz bucaksız ovada yeniden karşılaştı. Çetin savaş Lidyalıların kent surlarının arkasına çekilmesiyle ve Sardeis’in ablukaya alınmasıyla son buldu. Ksenophon’un ve ondan alıntılayan Tzetzes’in Lidya’nın düşüşüne ilişkin söylemleri ise, tarihsel gerçeklikten yoksundur. Babil metinleriyle Herodotos’un tarih anlatısı Ksenophon’un aktarımının aksine Med ve Pers düşmanlığını gözler önüne sermektedir. Ksenophon’a göre, her açıdan giderek büyüyüp gelişen Med krallığı Perslerle yapılan evlilik antlaşmasıyla daha da güçlendi. Merkez Asya’da baş gösteren Med tehlikesinden esasen endişe duyan Lidyalıların aksine Assurlular’dı. Assur kralı dış politikada bu muhataraya karşı aralarında Lidyalıların da bulunduğu bütün müttefikleriyle ittifak etti. Ancak Med-Perslerle yaptığı bir savaş esnasında öldü. İlk muharebenin ardından lidersiz kalan bağlaşıklar Kroisos’u bileşik orduların başkomutanı seçtiler. Sardes önlerinde gerçekleşen ikinci savaşta tekrar yenildiler. İttifak birlikleri ülkelerine kaçarken, Sardes’e çekilen Kroisos ablukaya alındı.

Sardes akropolis’inin MÖ yaklaşık 547/546 yılında düşüşüne ilişkin birbirinden değişik tradisyonlar söz konusudur. Herodotos muhasaranın on dördüncü gününde Lidyalı bir askerin farkına varmadan kente giriş yolunu –Lidyalı asker düşürdüğü miğferini almak için akropolis’in korumasız bırakılmış dik bir köşesinden aşağı iner. Hyroiades ve diğer Persler bu askeri görürler, arkasından tırmanmaya başlarlar– Perslere göstermesiyle Sardeis’in zapt edildiğini aktarır. Ksenophon’a göre kent, Lidya’da ikamet eden bir Perslinin Kyros’a iç kaleye giden gizli yollu göstermesiyle ele geçirilir. Knidos’lu Ktesias, Polyainos ve Frontinus’un anlatısına istinaden, kuşatma esnasında Kyros surlara eş yükseklikte tahta makineler yaptırtır. Üzerlerine Pers savaşçı askerlerinin kuşandıkları gibi kıyafetlerle, sakallarla ve omuzları ok kılıflarıyla donatılan heykeller yerleştirir. Geceleyin bu makineler kaleye bakan surların dibine kadar götürülür. Şafak söktüğünde Kyros düşmanın dikkatini farklı yöne çekmek için saldırılarına hız verir. Lidyalılar büyük bir direniş sergilerler. Bu sırada makinelerin üzerinde yatay duran cansız mankenler havaya kaldırılır. Lidyalılar bir an etrafa bakıp karşı surlardaki heykelleri görünce, düşmanın kaleyi ele geçirdiğini zannederler. Her taraftan kuşatıldıkları korkusuyla panikleyip kent kapılarını açarlar. Sardes bu sayede düşman eline geçer. Polyainos bir diğer versiyonunda bu olayı farklı şekilde lanse eder. Sardes önlerinde yapılan savaşın ardından Kyros ile Kroisos aralarında geçici bir antlaşma yaparlar. Kyros kenti terk ediyormuş gibi yapıp, gece ani saldırıyla Sardes’i alır. Ancak Kroisos akropolis’i elinde tutar. Hellenlerin kendisine yardıma gelmesini beklemeye koyulur. Kyros esir edilen Lidyalıları sergileyerek akropolis’tekilere teslim olurlarsa, akrabalarını serbest bırakacağını; aksi taktirde bütün hepsini kent meydanında asacağını beyan eder. Lidyalılar, Kroisos’un müttefiklerin yardıma geleceğine dair boş ümitlerini beklemeden sevdiklerinin güvenliği için akropolis’i Pers kralına teslim ederler. Parthenius ise, Kroisos’un kızı Nanis’in kendisine ihaneti sonucunda krallığından olduğunu aktarır. Kyros kuşatmanın uzun sürmesinden umutsuzluğa kapıldığı sırada, kendisine âşık olan Nanis yanına gelir. Evlenme koşuluyla Sardes’i teslim edeceği hususunda Kyros’la anlaşır. Kalenin tahkimli bir yerinde muhafızlar yoktur. Kroisos’un kızı suç ortaklarıyla birlikte, düşmanın buradan içeri girmesini sağlar. Sardes düşer; ancak Kyros evlilik vaadini yerine getirmez.

Herodotos’un ve versiyonunda biraz farklılıklar da olsa Şamlı Nikolaos’un anlatımına göre, Kroisos iki defa ölümden kurtulur. Konuya ilişkin birinci olay çok daha etkili ve ilginçtir. Kroisos’un iki oğlu vardı. Birini Mysia’daki bir av esnasında yitirmişti. Diğeri ise, doğuştan sağır ve dilsizdi. Sardes akropolis’inin ele geçirilmesi esnasında yaşanan karışıklıkta kralı tanımayan bir Pers askeri tam onu vuracakken, oğlu dile gelerek  “Kroisos’u öldürme!” diye bağırır. İkincisinde ise, Kyros esir aldığı ve zincire vurdurttuğu Kroisos’la on dört Lidya gencini yakmaya karar verir. Odun yığını üzerindeyken “ölmeden önce hiçbir canlı mutlu değildir” sözünü hatırlamasıyla ve can havliyle üç kez “Ey Solon, Solon” diye haykırması Kroisos’un hayatını kurtarır. Kyros bu hikâyeyi öğrenince sonunun aynı olmasından korkup, merhamete gelir. Fakat odun yığınları çoktan alev aldığından ateş bütün çabalara rağmen söndürülemez. Bu esnada son derece dindar Kroisos, Apollon’u yardıma çağırır ve ansızın yağan yağmur sayesinde kurtulur. Ancak bu ikinci tradisyonun gerçekliği şüphelidir. Zira Pers dininde ateş kutsaldır. Şamlı Nikolaos’un da belirttiği üzere Zoroaster (Zerdüşt) yasaları uyarınca ateşin ne ceset yakılarak ne de buna benzer faaliyetlerde bulunarak kirletilmesi yasaktı. Gene de, Halikarnasos’lunun Kyros’un Lidya kralının kişiliği ile zekâsından etkilenip, yanına aldığı ve onun danışmanlığından yararlandığı sözlerinde biraz doğruluk payı olsa gerektir. Knidos’lu Ktesias’ın anlatımına istinaden, Sardes düşünce Kroisos, Apollon Tapınağı’na sığınır; ancak burada yakalanıp üç kez zincire vurulur. Kapılar mühürlerle kapatılıp, ona göz kulak olsun diye Oibaras nöbet bekler. Ancak Kroisos üç kez kaçmayı başarır. Tekrar yakalanan Kroisos saraya getirilir ve eli-kolu sıkıca bağlanır. Ancak sağanak yağmur ve şimşek çakmasından istifade edip bir kez daha kaçar. O vakit merhamete gelen Kyros, Kroisos’u serbest bırakır. Kroisos kısa sürede Pers kralının yakın dostlarından biri olur. Kyros, Ekbatana yakınlarındaki Barene kentini Lidya kralının hâkimiyetine bırakır. Herodotos’a göre ise Kyros, Massagetlere karşı düzenlediği son seferi sırasında ordusunu ikiye bölmüş ve Kroisos’u veliahttı Kambyses’e danışman olarak bırakmıştı. Kyros’un ölümünden kısa süre sonra, Kambyses Lidya kralının öğüdünden hoşlanmayınca öldürülmesini emretmiş; ancak bu kararından ötürü pişmanlık duyacağını hesaba katmalarından adamları bu buyrultuyu yerine getirmemişlerdir. Ön gördükleri gibi de olmuştur. Kroisos’un sonu hakkında herhangi bir veriye sahip olmasak da, Pers kralları tarafından öldürülmediği açıktır. Aksi durumda antik yazarla buna eserlerinde mutlaka yer verirlerdi.

Pasargad’daki Büyük II. Kyros’un anıt mezarı    

Pasargad’daki Büyük II. Kyros’un anıt mezarı

Antik yazarlar anlatılarını her ne kadar birbirinden farklı şekillerde hikâye etseler de, Lidya’nın Pers hâkimiyetine girdiği ve Kroisos’un esir alındığı konusunda hem fikirdirler. Sardeis’in düşüşü antik kaynakların yanı sıra epigrafik belgeler ve arkeolojik verilerle de kanıtlanmaktadır. Sardes kazılarında ortaya çıkan sur dibindeki ve diğer kısımlardaki evlerde savaşın yaratığı tahribatın göreceli olarak bu döneme tarihlendiği iddia edilmektedir. Bu yapı evresi sırasında ele geçen ağır darbeler sonucunda hayatını yitiren iki asker iskeletinin Kroisos ile Kyros harbinden kaldığı sav edilmektedir. Nabonidos Kroniği’nden ise, MÖ 547 yılında Pers kralı Kyros’un Tigris’i aşıp Küçük Asya’ya girdiği ve Kroisos’u yenip Sardes’i ele geçirdiği belgelenmektedir. 

15 Nisanu (Nisan) ayında Parsu kralı Kyros ordusunu topladı ve

16 Arbela’nın (Erbil) aşağısından Tigris’i geçti (?). Iyyar ayında (Mayıs) Lu(dia?)’ya [ilerledi].

17 Kralı yendi, ganimet aldı, orda bir garnizonunu kurdu.

18 Daha sonra kral ve garnizon orada kaldı.

Lidya’nın düşüşüyle birlikte Batı Anadolu kentleri de birer birer Pers boyunduruğunu tanımak zorunda kalırlar. Ionia ve Aiolialılar, Kyros’a daha Sardes’teyken elçiler gönderip, Kroisos’a bağlı oldukları koşullar altında Pers egemenliğini tanıyabileceklerini bildirirler. Kyros, Kroisos’tan ayrılıp Perslerle dost-ittifak ilişkisini kabul etmemeleri nedeniyle onları reddeder. Miletos haricindeki bütün Ionialılar Panionion’da toplanıp savaş hazırlıklarına başlarlar. Bu sırada Merkez Asya’da da karışıklıklar söz konusuydu. Kyros, Küçük Asya kentlerinin kendisine büyük bir sorun çıkartmayacağını düşünüyor olsa gerektir. Bu nedenle Pers komutasında küçük bir orduyu Sardes’te bırakır. MÖ 546 yılının ilkbaharında Kroisos’la birlikte Babil, Bakteria, Sakai ve Mısır üzerine yürümek amacıyla Ekbatana’ya doğru yola çıkar.

Sonuç olarak Doğu kökenli metinlerin ve şu ana kadarki arkeolojik verilerin yetersizliği, bu dönemle ilgili bilgilerimizi antik kaynaklarda yoğunlaştırır. Ne var ki, krallığının kurucusu ve boyun eğdirdiği halklara karşı sergilediği örnek davranışından ötürü Pers yerel anekdotlarla efsaneleştirilen; bu akımı Hellen antik yazarların da takip etmesiyle Kyros’a ve bu döneme ilişkin mitos ile gerçeğin karıştığı bir bilgi yığını oluşmaktadır. Nitekim aynı Med Kralı Astyages örneğinde olduğu üzere Lidya Kralı Kroisos da II. Kyros tarafından yenilerek tahtlarından olmuşlar; krallıkları tarih sahnesinden silinmiş ve Pers kralı tarafından esir alınmışlardır. Aynı Hint Kralı Poros, İskender tarafından ele geçirildikten sonra kendisine nasıl davranılmasını istediğini sorusuna verdiği “Kral gibi” cevabını doğrularcasına, Kyros da kendisine atfedilen “Büyük” unvanını hak edecek derecede yüce gönüllülük göstermiş; her iki kralı da yaşadıkları sürece el üstünde tutmuş ve danışman olarak onların tecrübelerinden yararlanmış görünür. 

Kaynak: Aktüel Arkeoloji Dergisi “Anadolu'da Persler”

EN ÇOK OKUNANLAR

Tarlada Yürüyüş Yapan Kadın 2150 Gümüş Sikke Buldu

Prag'ın güneydoğusundaki Kutnohorsk kentinde tarlada yürüyüş yapan bir kadın, çiftçilik faaliyetleri sırasında yüzeye çıkan birkaç gümüş sikkeye rastladı. Çek Cumhuriyeti'nde şimdiye kadar bulunan en büyük erken ortaçağ sikke istifini açığa çıkardığının farkında değildi.

SON İÇERİKLER