Hititlerin Antlaşma Tabletleri

Anadolu’nun günümüzden 3650 yıl önceki sakinleri arasında yer alan Hititler, bu topraklarda ilk merkezî birliği oluşturmuş önemli uygarlıklardan biridir. Başkentleri Boğazköy (Çorum), Hititler dönemindeki adı ise Hattuşaş’tır.

Rukiye AKDOĞAN

Hititler, önce Kızılırmak kavisi içinde başlayan bu birliği, daha sonra Kuzey Suriye’yi de içine alan bir imparatorluk haline dönüştürerek, Anadolu’da kendisinden sonra imparatorluk kuracakların da ilki olmuştur. Çivi yazılı tabletlere ülkelerinin adını şöyle yazmışlardır: KUR URUHatti, yani “Hatti ülkesi”. KUR Sumerce “ülke” anlamına gelir ve URU yine Sumerce olup “şehir” anlamındaki belirticilerdir. Başkentleri ise tabletlerde şöyle belgelenir: URUHa-at-tu-şa “Hattuşa şehri”.

Böyle bir yapı içinde, doğal olarak komşuları ile antlaşmalar yapmışlardır. Hatti ülkesinin siyasal ilişkilerini gösteren çivi yazılı antlaşmalar, en önemli tarihî belgeler arasında yer alır. Bu antlaşma belgelerinin yaklaşık 35 kadarına sahibiz, diğer metinlerde bahsedilenler ise henüz elimize geçmemiştir.

Pek çok Hitit antlaşması, Hititler tarafından da kullanılan, devrin diplomatik dili Akadca ile düzenlenmiştir. Genel bir kural olarak Anadolu sınırları içinde bulunan diplomatik taraflar, antlaşmaları Hitit dilinde yazarken, Suriye ve ötesinde bulunan ülkeler Akadca yazmışlardır. Her iki dilde de bu belgeler, “antlaşma ve yemin” anlamına gelen bir sözcük çifti ile (Hititçe ºiul ve lingāi-, Akadca rikiltu / rikiştu / riksu ve māmïtu)  anılmaktadır.

443/t (KBo 12.39), Bir Hitit kralı  (belki II. Şuppiluliuma) ile  Alaşiya (Kıbrıs) arasında Hitit imparatorluğunun son döneminde yapılan Hititçe bir antlaşma. Kıbrıs o dönemde siyasî mültecilerin gönderildiği yer konumunda idi. Bu antlaşmada, kral dışlanan kişileri Hatti’den Alaşiya’ya yolluyor; antlaşma tarafı da, bunları gözetleme ve başka yere kaçmamaları görevini üzerine alıyordu.

Devlet antlaşmalarında, büyük kralın tarafları şöyledir: Kral; kral ve sınırlı ölçüde bütün olarak halk; halkın doğal temsilcisi olan büyükler ve yaşlılar.

Antlaşmalar, Hitit krallarının kendileriyle aynı seviyede olan krallar ile yaptıkları paritetik (eşitlik prensibine dayanan) antlaşmalar ve vasalleri ile yaptıkları antlaşmalar şeklinde ikiye ayrılmaktadır. Eşitlik prensibine dayanan antlaşmalarda taraflardan herhangi biri, diğeri üzerinde söz sahibi değildir ve her ikisinin özgür iradesi sonucu ortaya çıkan antlaşma söz konusudur.

III. Hattušili ve II. Ramses arasındaki antlaşmada, her iki ülke arasında, iyi bir barış ve kardeşliğin kurulduğu belirtilmiştir. Hititler bu antlaşmaya insan hakları ile ilgili önemli bir madde eklemişlerdir. Buna göre, ülkesinden kaçan sığınmacılara artık işkence cezaları verilmeyecekti. Antlaşmada bu durum şöyle belirtilmektedir:

“Eğer 1 insan Hatti ülkesinden kaçarsa ya da 2 insan ya da 3 insan ve onlar kardeşi Mısır ülkesi kralı Büyük Kral, Amon’un sevgilisi Ramses’e giderse, Mısır ülkesi kralı, Büyük Kral Amon’un sevgilisi Ramses onları yakalasın ve onları kardeşi Hattuşili’ye göndersin. Fakat onları, suçlarından dolayı cezalandırmasınlar. Onlar, onların gözlerini çıkarmasın ya da dillerini koparmasınlar ve onlar, onların ayaklarını kesmesin ya da kulaklarını koparmasınlar.”

Bo 55 (KBo 1.1),  Mitanni ülkesi kralı Şattiwaza ile Hatti ülkesi kralı I. Şuppiluliuma arasında yapılan Akadca  antlaşma.

MÖ 1275’de yapılan Kadeş Savaşından 16 yıl sonra, Mısır Kralı II. Ramsesle Hitit Kralı III. Hattuşili tarafından dönemin diplomasi dili Akadca yazılmış bu belge, dünya tarihinde iki büyük devlet arasında imzalanmış en eski uluslararası barış antlaşmasıdır ve İstanbul Arkeoloji Müzeleri’nde sergilenmektedir. Günümüzde, bu antlaşmanın bakıra işlenmiş bir kopyası New York Birleşmiş Milletler Binası’nın bir galerisinde ilk uluslararası barış antlaşması olarak sergilenmektedir.

Vasal ülkelerin başlıca görevi, büyük kralı ve Hatti ülkesini korumaktır. Bu koruma görevi, vasale antlaşmanın yapıldığı dönemdeki hükümdarın, (ondan sonra tahta geçecek) oğlunun, torununun lehine ve III. Hattuşili’den itibaren de büyük kraliçenin lehine yüklendi. Bu da, Hattuşili’nin karısı Puduhepa’nın yönetimde etkin olduğunun bir başka kanıtıdır. Tarhuntaşşa ülkesi kralı Ulmi-Teşup ile III. Hattuşili arasında yapılan antlaşmada bu durum şöyle belirtilmiştir:

“Eğer sen Ulmi-Teşup tabletin bu sözlerini korumazsan ya da majestemi, kraliçeyi, majestemin oğlunu hükümdar olarak korumazsan ya da bu tabletin sözlerini değiştirirsen, bu bin tanrı seni, karını, çocuklarını, ülkeni, evini, harman yerini, meyve bahçelerini, tarlalarını, sığır ve koyunlarını bütün mal mülkünle birlikte mahvetsin!”  

Hatti ülkesi kralı I. Şuppiluliuma ile Hayaşa ülkesi yöneticisi Huqqana arasında yapılan antlaşmada, baştan beri kendisinin, oğullarının vs. korunmasını isteyen Şuppiluliuma’nın, sadece bir yerde Hatti ülkesi ile ilgili bir ifadesine rastlanır:

“Eğer siz iyi davranırsanız ve majestemi, Hatti ülkesini iyilikle korursanız, ben majeste de size iyi davranacağım.”

Görüldüğü gibi korumada öncelik sırası Hitit kralınındır. Vasal, büyük krala karşılıklı koruma-sadakat ilişkisi ile bağlıdır, bu ilişkide büyük kralın çıkarları önde gelirdi. Vasalin sadakati konusuna, büyük kralın, vasale güvenip açıkladığı devlet sırlarının dikkatli korunması da dahildir.

Vasale yapılan en önemli ayrıcalık ise, onun neslinin tahta geçme hakkının güvence altına alınması idi.

Hatti ülkesi kralı I. Şuppiluliuma ile Hayaşa ülkesi yöneticisi Huqqana arasında yapılan antlaşmada, cinsel âdetlere değinilmekte ve antlaşmada, evlilik ile ilgili maddeler de yer almaktadır. Bu antlaşmayı diğer antlaşmalardan ayıran en önemli özelliği de budur. Diğer antlaşmalarda, evlilik hakkında bazı hususlar varsa da, buradaki kadar ayrıntılı değildir.

Şuppiluliuma, Huqqana’ya zevce olarak verdiği kız kardeşinin soyundan/sopundan pek çok kız kardeşi olduğunu ve onları da kız kardeşleri olarak kabul etmesi gerektiğini belirterek Hattuşa’daki önemli şu âdeti açıklamaktadır:

“Erkek kardeş, kız kardeşini veya kuzenini alamaz, bu doğru değildir”.

Bu işi kim yaparsa Hattuša’da öldürüleceğine değinerek, Hayaşa’nın cahil olması yüzünden (“şu-me-en-za-an KUR-e dam-pu-u-pí ku-it”) (sizin ülkeniz cahil olduğu için), orada erkek kardeşin hanımının veya kuzenin alınması alışkanlığı olduğunu ve bunun Hattuşa’da doğru olmadığını belirtmektedir. Huqqana ile yapılan antlaşmada Hitit yasalarında geçmeyen erkek-kız kardeş arasındaki cinsel ilişkinin kesin olarak yasaklanması söz konusudur. Bunun yanında Hitit yasalarında bir adamın, kendi annesi, kızı ve oğlu ile cinsel ilişkide bulunması ölümcül bir suçtur.  

Şuppiluliuma’nın, Huqqana’ya verdiği direktifler şöyle devam eder: Bir saray kadınına baktığı için öldürülen Mariya adındaki adam, Huqqana’nın kızı ile evlidir. Šuppiluliuma, Huqqana’ya dul kalan kızını, Hatti âdetlerine uygun olarak Mariya’nın erkek kardeşi ile evlendirmesini istemiştir. Huqqana da kızını, Mariya’nın erkek kardeşine vermiştir, bu durum Hitit yasalarındaki, evlilik uygulamasına uygun düşmektedir; söz konusu yasada, ölmüş bir adamın karısının, o adamın erkek kardeşi ile evlenebileceğine dair bir madde bulunmaktadır. Ölen adamın karısının erkek kardeşine verilmesi âdeti, günümüze göre eskiden Anadolu’da daha sık görülen bir uygulamaydı.

Eski Asur yasasına göre, levirat evliliği (ölen kardeşinin karısı ile evlenme), sadece ailedeki erkek bir üyenin ölümü sonrasında değil, aynı zamanda dişi bir üyenin ölümü sonrasında da gerçekleşebilmekte idi. Yani bir adam ölen karısının kız kardeşini karısı olarak alabiliyordu. 

İnsest (birinci dereceden kan akrabaları arasındaki cinsel ilişki) ilişkilere değinen bazı hikâyeleri Yunan mitolojisinde de bulmak mümkündür; Odysseus, Aeolos’un 6 kızını, 6 oğlu ile evlendirdiğini ve mutlu olarak yaşamlarını sürdürdüklerini anlatır. Elam’da baba-kız evlenmesinden olan çocuk, kural olarak daha yüksek meşruluğa sahip olmasına rağmen, kralın kız kardeşi ile birleşmesinden doğan erkek çocuk taht varisi idi.  Mısır’da Firavun dönemi hanedanlığında bu tipte pek çok evliliğe rastlanmıştır. 

Hitit krallarının, vasalleri kendilerine bağlamak için başvurduğu yöntemlerden biri de, diplomatik evlilik idi. Şuppiluliuma’nın, Mitanni ülkesi kralı Şattiwaza ile yapmış olduğu antlaşmada da hanedanlıklar arası politik evliliklerle, kraliçelik makamının garantiye alındığı görülmektedir:

“Prens Şattiwaza,  Mitanni ülkesinde kral olsun ve Hatti ülkesi kralının kızı Mitanni ülkesinde kraliçe olsun. Odalıklar senin için hoş karşılansın. Fakat hiçbir kadın benim kızımdan daha büyük olmasın. Sen hiçbir kadını onunla eşit tutma ve hiç kimse onunla eşit seviyede oturmasın. Sen benim kızımı kuma durumuna getirme. Mitanni ülkesinde o, kraliçelik yapsın.”

 Yine Şuppiluliuma’nın Huqqana ile yapmış olduğu antlaşmadan Huqqana’ya kız kardeşini verdiği  öğrenilmektedir:

            “ve sana kız kardeşimi zevce olarak verdim”.

III. Hattuşili, Amurru ülkesi kralı Bentešina ile yaptığı antlaşmada Benteşina’ya kızını verdiğini belirtir:

            “Ben, prenses Gaşşuliyawiya’yı Amurru ülkesi sarayına, Benteşina için zevce olarak verdim”.      

Öğelerinin sıralanışında farklılık gösteren bazı istisnalar olsa da, vasal antlaşmaların büyük bir bölümü aşağıdaki şemayı izlemektedir:

Hayaşa ülkesi yöneticisi Huqqana ile Hatti ülkesi kralı I. Şuppiluliuma arasında yapılan Hititçe antlaşmanın A nüshası.

 

Giriş

Antlaşmayı hazırlayan Hitit kralının ismini, unvanını, daha sonra babasının ismini, bazen soy ağacını (Şauşga-muwa ve Kurunta antlaşmalarında olduğu gibi) ve  kahraman lâkabını içerir. Bu kısımda vasalden bahsedilmez.

1986 yılında Çorum-Boğazköy’de bulunan, Hatti ülkesi kralı IV. Tuthalya ile Tarhuntaşşa ülkesi kralı Kurunta arasında yapılan (MÖ 1235) Hititçe çivi yazılı bronz sınır antlaşmanın giriş kısmı şöyledir:

“Hatti ülkesi kralı büyük kral kahraman, tabarna (majeste) Tuthalya şöyle (der): Hatti ülkesi kralı büyük kral kahraman (III.) Tuthalya’nın neslinden, Hatti ülkesi kralı büyük kral kahraman (I.) Şuppiluliuma’nın torununun oğlu, Hatti ülkesi kralı büyük kral kahraman (III.) Murşili’nin torunu, Hatti ülkesi kralı büyük kral kahraman (III.) Hattuşili’nin oğlu, Hatti ülkesi kralı büyük kral kahraman, tabarna (IV.) Tuthalya şöyle (der).” 

Tarihsel Geçmişe Bakış  

Girişten sonra, hemen her antlaşmada tarihsel geçmişe bakış bölümü yer almaktadır. Bu bölümde,  ilgili vasalin veya ona tahsis edilen ülkenin ve Hatti ülkesinin veya Hitit kralının şimdiye kadarki ilişkilerinin önceki seyrine değinilir.

Kizzuwatna ülkesi kralı Šunaššura ile II. Tuthalya arasındaki antlaşmada bu kısma şöyle değinilmiştir:

“Eskiden büyükbabamın zamanında Kizzuwatna ülkesi, Hatti ülkesinin parçası idi.Daha sonra Kizzuwatna ülkesi Hatti ülkesinden ayrıldı ve Hurri ülkesine geçti.

Antlaşma Şartları

Genellikle bütün vasallere getirilen yükümlülüklerin başında vergi (Hititçe argamannu-; Akadca mandattu) ödenmesi, istenildiği zaman askeri yardım sağlama - hem fetih amaçlı imparatorluk seferlerine hem de Hitit kralının iç isyanlar ile karşılaştığı istisnai durumlarda - bütün bağımsız yabancı diplomatik ilişkilerden vazgeçilmesi, topraklarına giren Hititli kaçakların iade edilmesi ve Hitit kralının atadığı varis için Hitit tahtının ardıllığını garanti altına almak gelmektedir. Buna ek olarak Hitit vasallerinin kendi aralarında savaşmaları yasaklanmıştı, sorunları bir hakem kararı ile halletmek için, Hitit kralına veya onun vekiline sunmaları gerekiyordu; ara sıra vasalin, majestenin şahsına saygılarını sunmak için, Hitit sarayını yılda bir kez ziyaret etmesi gerekiyordu; pek çok antlaşma metninde, vasal krallığın sınırlarının tespit edildiğini de görmekteyiz.

Vasale sunulan antlaşma metni, bazen gümüşten, fakat genellikle bronz ya da demirden olan metal bir tablet üzerine çivi yazısı ile hakkedilmiştir. A. Ünal, kıymetli madenlerden yapılmış diğer alet ve gereçler gibi, eskiçağlarda bu tür tabletlerin sık sık çalındığına ve ikinci kez kullanıldığına değinmektedir. Bu nedenle de, Anadolu’da şimdilik günümüze kadar ulaşabilmiş tek metal tablet olarak, Anadolu Medeniyetleri Müzesi’nde sergilenen 5 kg. ağırlığındaki bronz tableti görmekteyiz. Bronz tablette, 7 adet nüshasının bulunduğu da yazılıdır, fakat bu nüshalar henüz bulunamamıştır.

Birden fazla nüshaları olan bu antlaşma tabletlerinin hangisinin ilk yazılan orijinal tablet, hangisinin nüsha olduğunu gösteren önemli ipuçları ile nadir de olsa karşılaşılmaktadır. Böyle tabletlere en güzel örnek olarak,  I. Şuppiluliuma ile Hayaşa ülkesi yöneticisi arasında yapılan antlaşma tabletini verebiliriz. Bu antlaşmanın iki nüshası bulunmaktadır. Bunlardan A nüshasının ön yüzüne ait 15 ve 16 satırlar arasına  “har-ra-an  (tahrip olmuş, aşınmış) notu eklenmiştir. Orijinal tablette okunamayan işaret ve kelimeleri belirttiği öne sürülen eğri çapraz çivilerin, orijinal metnin silik veya okunaksız olduğu yerlerde kullanılması, metnin kopya olduğunun göstergesidir. Nitekim A nüshası, Şuppiluliuma zamanında yazılan orijinal belge değildir, aksine daha yeni bir kopyadır; bu kopyayı yapan şahısta tahrip olmuş olan orijinali bulunmakta idi; bundan dolayı II. sütunun 14-18, 20, 25, 26. satırların başlangıcı,  orijinalinde tahrip olan yerlerin büyüklüğündeki parçaları belirtmek için  eğri çapraz çivilerle doldurulmuştur ve ayrıca 15-16. satırlar arasına  “har-ra-an” notu eklenmiştir.  

Tarhuntaşşa ülkesi kralı Ulmi-Teşşup ile III. Hattuşili arasında yapılan antlaşmanın kil nüshasında şu ifadeye rastlanır:

“Ulmi-Teşup için saptadığım sınırları ve ona verdiklerimi demir bir tablet üzerine hakkettim”.

Bu demir tablet elimize geçmemiştir. Demirin günümüze ulaşması zordur; diğer yandan da antlaşmanın geçerliliğinin sona erdiği sonraki zamanlarda eritilip başka bir nesneye dönüştürülmüş olması ihtimali de göz ardı edilmemelidir. 

1.Muwattalli ile Wiluşa kralı Alakşandu arasında yapılan antlaşmada şu ifadeye rastlanmaktadır:

“Bu sözler karşılıklı kararlaştırılmamıştır, (bilâkis) bunlar Hatti tarafından ileri sürülmüştür.”

Bu cümleden de vasallerin, Hatti’nin belirlediği antlaşma şartlarını kabul etmek zorunluluğunda olduklarını çıkarmak mümkündür.  

Hayaşa ülkesi yöneticisi Huqqana ile Hatti ülkesi kralı I. Şuppiluliuma arasında yapılan Hititçe antlaşmanın A nüshasının orijinal belge olmayıp, daha yeni kopya olduğunu gösteren, II. sütun 15-16. satırlar arasına kâtip tarafından eklenmiş “har-ra-an” (tahrip olmuş) notu.

 

Antlaşma Belgesinin Tapınağa Yerleştirilmesi ve Yüksek Sesle Okunması ile ilgili Şartlar

Antlaşmanın yazılı olduğu metal tablet, tanrıların gözetimi altında, vasal ülkenin baş tanrısının tapınağında saklanıyor ve belirli aralıklarla vasalin huzurunda, yüksek sesle okunuyordu.

Mitanni ülkesi kralı Şattiwaza ile I. Şuppiluliuma arasında yapılan antlaşmanın her iki nüshasında bu durum şöyle belirtilmiştir:

“(Bu tablet) Hurri  ülkesi halkının ve Mitanni ülkesi kralının huzurunda sonsuza kadar daima okunsun.” 

Böylece vasal, antlaşma maddelerini yeniden hatırlamak dışında, minnettarlık borçlu olduğu Hitit lütfunu bir kez daha hatırlamış oluyordu. 

Wiluşa kralı Alakşanduš ile II. Muwattalli arasında yapılan antlaşmada okuma süresi şöyle belirlenmiştir:

“Ayrıca sen Alakşanduš için yaptığım tableti, yılda 3 kez okusunlar!”

Şahit Tanrılar Listesi

Her iki tarafın tanrılarının antlaşma şartlarına ve vasal tarafından yapılan yemine şahit olmak üzere çağrıldıkları, tanrılar listesini içeren bölümdür.

1.Šuppiluliuma ile Huqqana arasında yapılan antlaşmada bu kısım şöyle belirtilmiştir: “İşte bu sözleri senin için yemin altına koydum. İşte bu mesele için bin tanrıyı meclise çağırdık”.

Bu sözlerle antlaşmaya şahit olacak yemin tanrıları çağrılır. Tanrılar antlaşmanın yapılmasında kefil olarak, antlaşmanın ihlâlinde ise cezalandırıcı olarak çağrılırlar.

Şeha Nehri ülkesi Manapa-Tarhunta ile II. Murşili arasında yapılan antlaşmada şahit tanrılar şöyle çağrılmaktadır:

“…  İşte,  bin tanrıyı bu yemin için meclise çağırdık. Onlar görsün, dinlesin ve şahit olsun.”

Antlaşmalardaki şahit tanrılar listelerinde tanrı ve tanrıçalara, bunlarla özdeşleştirilen unvanların verildiği görülür: “yemin kraliçesi Işhara” veya “yeryüzünün kralı, göğün güneş tanrıçası” gibi.  Tanrı çağırma işlemi erken Sumer çağında 6 baş tanrı ile sınırlı iken, daha sonraki dönemde antlaşmaya taraf olan ülkelerin tanrıları dışında, doğa ile ilişkili elemanların dağlar, kaynaklar, ırmaklar, bulutlar ve yıldızların eklendiği görülür.      

22 fırtına tanrısının önceliği aldığı Huqqana ile yapılan antlaşmada, 54 tanrı yer almaktadır; bunun yanı sıra çoğul halde bulunan 52. satırdaki “karargâhın bütün tanrıları” ve 56. satırdan 58. satıra kadar 

“Lu[lahhi]-Tanrıları, [Habi]ri-[Tanrıları],  Hatti kentinin bütün Tanrıları, [           ] ülkesinin Tan[rıları], Göğün Tanrıları, Yerin Tanrıları”

şeklinde tanrılar sıralanmaktadır. Tanrılardan sonra,  Dağ[lar, Nehirler, Kaynaklar, Bulutlar], Gök, Yer, Büyük Deniz, onlar [şahit olsunlar]” şeklinde bir açıklama ile devamı kırık olan  tabletin I. sütunun  sona erdiği görülmektedir.

Antlaşmalar yemin ile tanrıların koruması ve garantisi altına alınırdı. Antlaşma metninin, ilgili ülkenin baş tanrısının huzurunda tapınağa yerleştirilmesi çok net olarak ifade edilir: ŞAPAL NĪŞ DINGIRLIM  kittaru “yemin altına konsun”. Şattiwaza antlaşmasının bir nüshası Hatti’de Arinna’nın güneş tanrıçasının huzuruna, bir nüshası da Mitanni’de Kahatlı Teşup’un huzuruna konulmuştur.  IV. Tuthalya ile Tarhuntaşşa ülkesi kralı Kurunta arasında yapılan antlaşmada, antlaşmanın yedi adet nüshasının yapılıp Arinna şehri güneş tanrıçasının ve Hatti’nin fırtına tanrısının mühürleriyle mühürlenmesinden sonra, nerelere konulduğunun tek tek belirtildiğini görmekteyiz.

Vasal antlaşmaları, Hitit kralının başkanlığındaki bir ekip tarafından hazırlanıp vasal krala sunuluyordu. Vasal, antlaşmanın maddelerinin korunması için çağrılan birçok tanrının huzurunda yemin etmek zorunda idi. Bu tipte yapılan antlaşma metnini, büyük kral ile yapılan bir “bağlılık antlaşması” ve vasalin yemini olarak nitelemek mümkündür.

Antlaşma maddelerinin karşı taraf tarafından yeminle tasdiki oldukça eskidir.  Akbaba steli üzerine kaydedilmiş, şimdiye kadar tespit edilebilen en eski tarihî yazıtta, iki eski Sumer şehir devleti olan Lagaş ve Umma arasında bir dostluk antlaşması söz konusudur (yaklaşık MÖ. 2470); buna göre Lagaş’ın muzaffer hükümdarı Eannatum’un, şehrinin temsilcisi olan “Ummalı Adama” tekrarlatmak ve yemin ettirmek sureti ile bir takım barış şartları dikte ettirdiğini görüyoruz, yemin işlemi altı kez yapılırdı. 

Antlaşmanın yapılmasında kefil olarak ve antlaşma ihlâlinde cezalandırıcı olarak çağrılan tanrılar tarafından yapılan antlaşma yemini, resmî olarak bir antlaşma yaptırımı oluşturur.

Lânet ve lütuf

Vasal antlaşmalarında, lânet ve lütuf ifadeleri sadece vasal için kullanılır. Antlaşmayı ihlâl etmesi durumunda tanrılar, vasali tamamen mahvedecek, antlaşma maddelerine uyması durumunda ise tanrılardan ve majesteden iyilik görecektir.  

         Eşitlik prensibine dayanan antlaşmalar, antlaşmanın yenilenmesine gerek duyulmadığı sürece, sonsuza kadar yapılmış oluyordu. Vasaller ile yapılan antlaşmalarda ise, eğer vasale büyük kral tarafından antlaşma maddelerinde, herhangi bir ayrıcalık verilmediyse, o zaman antlaşmanın geçerliliği, vasalin ölümü ile –ama hiçbir zaman büyük kralın ölümü ile değil– sona ererdi.       

“Yeminin Beyleri” olan şahit tanrılar, antlaşmanın ihlâlinde intikamcı rolüne girmekte idiler. Antlaşmayı ihlâl edenin peşini yemin tanrıları bırakmayacak ve tamamen mahvedecekti. Antlaşmayı ihlâl eden vasal, Hitit kralının dostluğunu kaybetmiş oluyordu ve ihlâl etme durumunda, sadece büyük kral müdahale eder, gerekli önlemleri alırdı. Vasallik ilişkisini aslında büyük kral, bir savaş olasılığı ile bitirirdi.

Alalah kralı Ab-an ile Yamhad kralı Yarimlim arasında, iki şehrin (Alalah ve Irridi) mübadelesinden bahseden daha eski bir metinde, antlaşmanın daha sonra değişimi veya itiraz edilmesini önlemek amacı ile kefil olarak fırtına tanrısı, tanrıça Iştar ve Hepat çağrılmışlardır; Aban’ın koşullu lâneti ise oldukça ilgi çekicidir. Yemini esnasında bir koyunu öldürür ve şöyle der: “Eğer ben sana verdiğimi geri almak (istersem), aynı şekilde ben de öleyim”.  Asur kralı V. Aşur-nirari (753-746) ile Bît-Agusi’nin küçük prensi Mati’ilu arasında bir antlaşma imzalandığı bilinmektedir. Asurlular antlaşmaya olası bir sadakatsizliğin farkına varıldığında ne olacağını göstermek için, bir koçu kesip parçalamak sureti ile vasale açık bir gözdağı vermeye çalışmışlardır. Hititler ise antlaşmalara sadık kalınması için lütuf formülü eklemişlerdir ve sadakatsiz vasallerin ölümle cezalandırıldığına herhangi bir yerde rastlanmamıştır.   

Kaynak: Aktüel Arkeoloji Dergisi “Devletin Dili”

EN ÇOK OKUNANLAR

Tarlada Yürüyüş Yapan Kadın 2150 Gümüş Sikke Buldu

Prag'ın güneydoğusundaki Kutnohorsk kentinde tarlada yürüyüş yapan bir kadın, çiftçilik faaliyetleri sırasında yüzeye çıkan birkaç gümüş sikkeye rastladı. Çek Cumhuriyeti'nde şimdiye kadar bulunan en büyük erken ortaçağ sikke istifini açığa çıkardığının farkında değildi.

SON İÇERİKLER