İstanbul Üniversitesinde Hititoloji’nin Yapılanması ve Atatürk’ün Kurduğu Eğitim Politikası İçinde Eskiçağ Dilleri Çalışmaları

Türkiye’de Hititoloji’den bahsedildiğinde önce Sedat Alp ismi zikredilir. Bu nedenle Türkiye’de Hitit Dili ve Kültürünün yeşermesinden bahsedilecek ise Ord. Prof. Dr. Sedat Alp ile başlamak gerekir. 1932 yılında İstanbul’da iyi yetişmiş ve gelecek vadeden bir öğrenci, tıp tahsili görmek üzere devlet parasız yatılı okulu sınavlarına başvururken, o dönemlerde başlatılan ve yurt dışına burslu olarak gönderilen öğrenciler arasında, tarih dalında öğrenim görmek üzere yer alır.

Bossert ve Karatepe Hiyeroglifleri

Bu öğrencinin adı Sedat Alp’dir. Kendisi ile aynı kaderi paylaşan arkadaşlarıyla Almanya’ya gönderilir. Yine aynı yıllarda Ankara’da 1931’de Türk Tarih Kurumu ve 1932’de Türk Dil Kurumu açılmıştır. Atatürk tarafından ve onun maddi desteği ile açılan bu kurumlar devletten tamamen bağımsızdır. İşte tüm bunlar Atatürk’ün başlatacağı eğitim politikasının ön hazırlıklarıdır.

Diğer yandan Ankara’da uzun süredir alt yapı hazırlıkları yapılan Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih- Coğrafya Fakültesi, 9 Ocak 1936 tarihinde Atatürk tarafından açılır. İlk öğrencileri Türkiye Arkeolojisi ve Filolojisi için temel taşlarını teşkil edecek olan isimlerdir: Tahsin Özgüç, Nimet Dinçer, daha sonra İstanbul Arkeoloji Müzelerinde görev yapacak olan Muazzez İlmiye Çığ ve daha sonra İstanbul Üniversitesine gelecek olan Mustafa Kalaç’tır.

Genel olarak bu döneme bakılacak olursa, 1930’lu yılların başı Türkiye için siyasal, yönetsel ve iktisadi politikaların merkezileşmesinin ve Cumhuriyetin kurumsallaşmasının da başlangıç yıllarıdır.

1935 yılında Hitler Almanya’sında pek çok Yahudi bilim adamının işine son verilmektedir. O yıllarda Almanya’dan ayrılmak zorunda olan bu bilim adamlarına Türkiye ve Amerika çağrıda bulunmaktadır. Atatürk özellikle bu yetişmiş insanları kazanmak için çaba harcamış ve Türkiye’ye geldikleri takdirde her türlü imkânın kendilerine sağlanacağı teminatını vermiştir. Türkiye’deki üniversitelerde dersler vermek üzere, Alman üniversitelerinde görevlerine son verilmiş önemli bilim adamları Türkiye’ye gelmeye başlamıştır. Bunların arasında, Sedat Alp’in söylemiyle; “Çivi Yazısı İlmi’nin Ankara’daki Kurucuları” da vardır. Prof. Alp’in sözünü ettiği bilim insanları Landsberger ve Güterbock’tur.

1939 yılına gelindiğinde, başlayan İkinci Dünya Savaşı nedeniyle Almanya’daki Türk öğrenciler daha sonra gönderilmek üzere bir süreliğine Türkiye’ye geri çağrılırlar. 2001 yılında Yapı Kredi Vedat Nedim Tör Müzesinde düzenlenen “From Boğazköy to Karatepe” sergi kataloğu için hazırladığım bir makale için Sedat Alp ile evinde yaptığım bir röportajda o günleri, “Bombalar geldiği zaman sığınaklara kaçtığımızı hala hatırlarım. İşte bu koşullarda doktoralarımızı tamamlamaya çalışıyorduk”, şeklinde anlatmıştı.

Sedat Alp 1940 yılında doktorasını yapmış ilk Türk Hititolog olarak Türkiye’ye dönmüş ve 1941 yılı başında Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi’ne Asistan olmuştur. Sedat Alp, Almanya’da yetiştiği eğitim sistemi ile aynı ekolden geldiğini ifade ettiği Güterbock ve Landsberger’in Ankara’da kurdukları eğitim sisteminin hemen hemen aynı olduğunu görür. Ancak bir şey dikkatini çeker; o da İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Eski Önasya Dilleri ve Kültürleri Kürsüsünde Hititoloji dersleri veren Helmut Philipp Theodor Bossert ile Ankara’daki Güterbock ve Landsberger’in rekabeti. Bu rekabet her iki tarafın siyasal görüş farklılığından kaynaklanmaktaydı. Bu rekabete rağmen aralarında ortak bir nokta vardı: o da Hititoloji.

Bossert 1889 yılında Almanya-Freiburg’da doğdu. Feiburg, Strassburg ve München’da Sanat Tarihi, Tarih, Arkeoloji ve Germanistic okudu. “Hochaltar in unserer Lieben Frauen Pfarrkirche zu Sterzing Tirol” başlıklı doktora tezini Freiburg’da 1913'te bitirdi. Dolayısıyla tarih ve sanat tarihi kendisinin ilgi alanıydı. Hatta 1930 yılından itibaren Hitit çiviyazısı ve o dönemde Hitit hiyeroglifi olarak adlandırılan yazı sistemini araştırmaya başlamıştır. Kurt Bittel’in verdiği bilgiye göre, Bossert’in ikna edici ve dinamik bir kişiliği vardı…

Devamı; Aktüel Arkeoloji Dergisi 100. Sayı “Atatürk ve Arkeoloji”

EN ÇOK OKUNANLAR

Tarlada Yürüyüş Yapan Kadın 2150 Gümüş Sikke Buldu

Prag'ın güneydoğusundaki Kutnohorsk kentinde tarlada yürüyüş yapan bir kadın, çiftçilik faaliyetleri sırasında yüzeye çıkan birkaç gümüş sikkeye rastladı. Çek Cumhuriyeti'nde şimdiye kadar bulunan en büyük erken ortaçağ sikke istifini açığa çıkardığının farkında değildi.

SON İÇERİKLER