Klazomenai

Kuzey Ionia’nın anahtar yerleşimlerinden biri olan Klazomenai, Ionia kültürünün oluşması ve gelişmesi sürecine dönük azımsanmayacak bilgileri bizlere ulaştırır. Şimdilerde İzmir'in Urla ilçesinin İskele Mahallesi'nde modern yerleşim ile bir arada bulunan Klazomenai, Phokaia gibi kültür varlığı ve modern yaşam çekişmesi gibi çok karmaşık sorunlar dizgesi içerisinde bütün bu meseleleri tüm yönleriyle karşımıza getiren en çarpıcı örneklerden biridir. Bu kısa yazıda, kentte yürütülen güncel kazılar neticesinde elde edilen sonuçlar, özet olarak Tunç çağlarından başlayarak Klasik Dönem içlerine kadar uzanan bir tarihsel süreç içerisinde ele alınacaktır.

Klazomenai’ın ana yerleşiminin havadan genel görünümü (Klazomenai Kazısı Arşivi)

Artık yeni çalışmalar sayesinde bildiğimiz üzere, Ionia kent devletlerinin hemen hepsinin geçmişi çok erken tarihlere gider. Bu açıdan bakıldığında Klazomenai, Liman Tepe mevkiindeki prehistorik dönem iskanıyla Batı Anadolu sahilindeki bir merkezin tarihsel süreç içerisinde gelişim ve değişim süreçlerini belirlemede, bunları etkileyen nedenleri ve sonuçları anlamada bizlere eşsiz fırsatlar sunar. Bölgenin güçlü iki kent devleti olan Miletos ve Samos gibi Klazomenai'de de ilk toplulukların iskan verileri, MÖ 5. binyılın içlerine kadar (Orta Kakolitik Dönem) uzanır ve Liman Tepe'de, ana kaya üzerinde tespit edilen mimari veriler, buradaki yerleşimin konumunu değiştirmeden MÖ 1. bin içlerine kadar aynı noktada kaldığını kanıtlar.

Prehistorik dönemde Klazomenai’in konumlandığı Liman Tepe mevkii, Kuzey Sektör (Liman Tepe Kazısı Arşivi)

Batı Anadolu'daki toplulukların kültürel yapısının tanımlanmasında özellikle Erken Tunç Çağı için kilit bir konumda olan prehistorik Klazomenai, Liman Tepe kazılarının da bizlere gösterdiği üzere, çok geniş toplulukları bünyesinde barındıran Yukarı Kale ve Aşağı Şehir biçimli yerleşim şeması ile daha çok Anadolu tipi bir yerleşim normuna sahiptir. Arkaik Dönem kentini batı yönden kuşatan sur duvarının ve kent kapısının bulunduğu noktada belirlenen ve ETÇ II sonlarına tarihlenen sur duvarı ve at nalı formlu kuleler, en azından MÖ 3. binyılın üçüncü çeyreği içlerinde Klazomenai'deki iskanın oldukça geniş bir alanı kapladığını bizlere gösterir.

Erken Tunç Çağı II sonlarında, Aşağı Şehiri kuşatan savunma sisteminin ve at nalı kulenin havadan görünümü (Klazomenai Kazısı Arşivi)

Orta Tunç Çağında (MÖ 2. binyılın ikinci çeyreği) Klazomenai'deki iskan, Liman Tepe mevkii ile sınırlı kalmıştır. Günümüzdeki alt yapı faaliyetlerinden dolayı, derin kodlara kadar inen atık su hattı kazıları sırasında, kentin tarihsel topografyasının anlaşılması için girişilen sistemli belgelemelerde Liman Tepe mevkiine yakın olan noktaların haricinde, MÖ 2. binyıl yerleşimine ait olan herhangi bir veri ile karşılaşılmamıştır. Hem Anadolu hem de Ege özelinde köklü değişikliklerin gerçekleştiği, Girit özelinde saray devletlerinin ortaya çıktığı sürece karşılık gelen dönemde Batı Anadolu kültürü farklı çizgilerde gelişim göstermiştir. Örneğin Güney Ionia'nın en önemli merkezi olan Miletos'ta ve Karia'nın önemli yerleşimlerinden Iasos'ta Giritli öğelerin baskın olduğu bir kültürel yapı mevcut iken, Batı Anadolu'nun diğer kesimlerinde böyle bir durum yoktur. Klazomenai, Orta Tunç Çağında Liman Tepe'den elde edilen verilere göre büyük olasılıkla surlar ile kuşatılan ama en azından yakın çevresinde sur dışı yapıları da bünyesinde barındıran nispeten küçük bir yerleşimdir.

Klazomenai’de MÖ üçüncü bin yılın ikinci yarısında, Erken Tunç II Çağı’ndaki Aşağı Şehir – Yukarı Kale yerleşiminin sınırlarını ve birbirlerine göre ilişkisini gösterir basit harita (çizim Michele Massa)

Klazomenai'deki sistemli kazıların başladığı ilk yıllardan itibaren araştırılan Liman Tepe'nin Kuzey Sektörü'ndeki Orta Tunç Çağı sonrasına ait olan tabakaların tahribe uğramasından dolayı, Geç Tunç Çağı ve Erken Demir Çağı için Klazomenai'nin niteliğini, mimari yapısını, kültürel karakterini tanımlamanın ne denli güç olduğu vurgulanmış idi. Liman Tepe mevkiindeki yükseltinin ucunda yer alan modern evin 1950'lerdeki inşası sırasında alanda ciddi bir toprak alımı gerçekleşmiştir. Bundan dolayı sözü edilen dönemlere ait herhangi bir mimari verinin olmayışı, Geç Tunç Çağı, Erken Demir Çağı ve hatta Arkaik Dönem buluntularının da karışık bir şekilde dolgulardan elde edilişi bu görüşün yerleşmesine sebep olmuştur. Ama 2006 yılında Liman Tepe Kuzey Sektörü'nün güneydoğusunda başlatılan çalışmalar sonucunda höyüğün bir bölümünde Geç Tunç Çağı tabakalarının bozulmadan günümüze ulaştığı ve üç ayrı yapı katı ile temsil edildiği anlaşılmıştır (Liman Tepe II.1-Liman Tepe II.3). Eldeki Ege kökenli buluntuların işaret ettiği üzere MÖ 14. yüzyılın içlerinde kurulan bu yerleşimde (Liman Tepe II.1) birbirlerinden dar sokaklar ile ayrılan, çok odalı ve avlulu düzensiz planlı yapı grupları vardır. MÖ 14. yüzyılın içlerinden MÖ 12. yüzyıl ortalarına kadar uzanan bir süreç içerisinde bir dizi değişiklikler ile kullanılan bu birimlerin kullanım biçimleri ciddi bir değişiklik sergilemez. Avlularında basit seramik fırınlarının da olduğu bu konutlar, evsel ölçekte üretim faaliyetlerinin gerçekleştirildiği alçak gönüllü bir yerleşim düzenini karşımıza getirir (Liman Tepe II.1)…

Tunç Çağı sonrasına, MÖ 11. yüzyılın ilk yarısına tarihli Yapı 3’ten ele geçen seramiklerden bir amphora (Muhtemelen MÖ 11. yüzyılın ilk yarısı (GH IIIC Geç Dönem) (Klazomenai Kazısı Arşivi)

Devamı; Aktüel Arkeoloji Dergisi, 88. Sayı “ İzmir’in Kültürel Belleği “

 

EN ÇOK OKUNANLAR

Tarlada Yürüyüş Yapan Kadın 2150 Gümüş Sikke Buldu

Prag'ın güneydoğusundaki Kutnohorsk kentinde tarlada yürüyüş yapan bir kadın, çiftçilik faaliyetleri sırasında yüzeye çıkan birkaç gümüş sikkeye rastladı. Çek Cumhuriyeti'nde şimdiye kadar bulunan en büyük erken ortaçağ sikke istifini açığa çıkardığının farkında değildi.

SON İÇERİKLER