Arama Sonuçları

Urartu Krallığı’nda Yemek ve Mutfak Kültürü

İlkel çağlarda besinlerini avlayarak tüketen insanoğlu, yerleşik yaşama geçmesiyle birlikte avlanmanın yanı sıra evcilleştirdiği hayvanlar ve ekip biçtiği tarım ürünlerinden besin ihtiyacını karşılamıştır. Başlangıçta insanoğlu yiyeceklere sadece yaşamını sürdürebilmek için ihtiyaç duymuştur. Bununla birlikte tarımsal üretime geçiş ve devletleşme sürecinde gelişen teknolojiyle birlikte besin çeşitleri artmış ve bölgesel mutfak kültürleri ortaya çıkmıştır.

Antik Roma’da Yemek Kültürü

Antik Roma’nın ilk zamanlarında, fetihlerle yayılıp topraklarını zenginleştirdiği özellikle MS 2. yüzyıl öncesinde kentte yaşayan tüm sınıflar basit ve ekonomik bir yaşam sürerlerdi. Roma mutfağı da aynı şekilde –Yunan mutfağının ilk dönemlerinde de olduğu gibi- özellikle doğu ülkelerinden ithal edilen baharatın yemeklere dâhil edilmesinden önce sadeydi.

Antik Yunan’ın Symposionları ile Roma’nın Deipnonları Antik Dünyada Sofraların Sosyal Yüzü

Antik çağda yemek, yalnızca biyolojik bir ihtiyaç değil, aynı zamanda toplumsal aidiyetin, statünün ve kültürel değerlerin ifadesiydi. Yunanlar ve Romalılar için sofra, konuşmanın, gösterişin, estetiğin ve hatta felsefenin sahnesiydi. Bu yazıda, Eski Yunan’daki symposion geleneği ile Roma’daki deipnon (ya da cena) ve convivium gelenekleri karşılaştırmalı biçimde ele alınacaktır.

Gladyatörlerin Kenti: Mastaura

Maiandros (Büyük Menderes) Havzası antik yerleşimleri arasındaki en önemli kentlerden biri Mastaura antik kentidir. Kent, Aydın İli Nazilli İlçesi’nin 3 kilometre kuzeyinde Bozyurt ve Eycelli mahalleleri arasında uzanan dar bir vadi içinde yer alır. Sulak ve bereketli bir yere kurulmuş olan kent hakkındaki en eski bilgilerimiz Antik Çağda yaşamış yazarlara kadar uzanmaktadır.

Antik Çağda Anadolu’da Sofra

Yemek ve içmek, yaşamın vazgeçilmez parçalarıdır ve bu alışkanlıklar, bir toplumun kültürel elemanlarıdır. Coğrafi özellikler, kişisel tercihler, siyasi ve sosyal yapı, yeme-içme alışkanlıklarının belirlenmesinde önemli rol oynamaktadır. Günümüzdeki yeme-içme gelenekleri binlerce yılda biçimlenmiştir.

Aktüel Arkeoloji Dergisi 103. Sayı Tanrıların Ziyafetinden Günlük Sofralara Yemek

Arkeoloji, epigrafi, filoloji, arkeometri, arkeo-botanik, arkeo-zeoloji gibi bilim dallarından Anadolu’nun Antik Çağdaki yemek portfolyosunun zenginliğini öğreniriz. Ancak bu tema Türkiye’de henüz emekleme aşamasındadır. İlk verilere göre oldukça geniş olan Anadolu coğrafyasında üretim ekonomisine dayanan bir yeme, içme, sofra adabı ve yemek çeşidinin antik çağlara dayandığı anlaşılır.

Aktüel Arkeoloji Dergisi 98. Sayı “Tanrılar ve Kutsal İçecekleri”

Kurutularak ya da taze olarak tüketilen üzümün MÖ 6.000’den sonra yetiştirilmeye başlandığı düşünülmektedir. Anadolu topraklarında üzümden üretilen şarabın ise MÖ 4.000’lerden buyana tüketildiği söylenmektedir. Tarih boyunca tören, eğlence, özel gün ve toplantılarda kullanılan şarap; kutsal inancı yansıtan birçok dinde önemli bir içecek olarak kabul edilmiştir.

Urartu Krallığı’nda Şarap

Önasya uygarlıklarından Urartular MÖ 9.-7. yüzyıllar arasında Doğu Anadolu’da Van Gölü Havzası başta olmak üzere Transkafkasya ve İran Azerbaycan’ında hâkimiyet sürmüştür. Urartuların hâkimiyet sürdüğü bu coğrafya yüksek ve dağlık olup iklim özellikleri ile farklılık gösterir. Bu zorlu coğrafyaya rağmen Urartu kralları üzüm bağları, meyve bahçeleri ve ekim için hazırlanan tarlalara önem vermiş ve bu tarım alanlarının sulanması için barajlar, göletler ve su kanalları inşa etmişlerdir.

Urartu Sanatı

Çoğu kez Urartu sanatının, kökü derinlere gitmeyen, resmî karakterli elit bir yönetici sanatı olduğuna ve başkent Tuşpa ile aynı zamanda ortaya çıktığına inanılır. Kanımca bu yüzeysel bir değerlendirmedir. Urartu sanatını MÖ 9. yüzyılın sonları ile 8. yüzyıl başlarında ortaya çıkmış öncesiz-köksüz bir sanat olarak nitelemek mümkün değildir.

Urartu Kalesi: Körzüt

Van Gölü Havzası, Urartu arkeolojisi açısından oldukça önemli bir yere sahiptir. Çekirdek bölge niteliğinde olan havzada Urartu ile özdeşleşen pek çok yeni özellikle karşılaşılmaktadır. Kuşkusuz Urartu imzalı başkent Tuşpa, barındırdığı potansiyel ile en önemli merkezlerden biridir.

Aktüel Arkeoloji Dergisi 97. Sayı "Ötzi'den Herakles'e"

Anadolu topraklarından çok uzaklarda, yaklaşık 5300 yıl önce Alpler’in zirvesinde gizemli bir cinayet sonucunda hayatını kaybeden bir adam. Doksanlı yılların başında bir grup dağcı tarafından keşfedilen Buz Adam Ötzi’nin mumyası bilim insanlarının hala yıllardır çözemediği sırlar barındırıyor.

EN ÇOK OKUNANLAR

Tarlada Yürüyüş Yapan Kadın 2150 Gümüş Sikke Buldu

Prag'ın güneydoğusundaki Kutnohorsk kentinde tarlada yürüyüş yapan bir kadın, çiftçilik faaliyetleri sırasında yüzeye çıkan birkaç gümüş sikkeye rastladı. Çek Cumhuriyeti'nde şimdiye kadar bulunan en büyük erken ortaçağ sikke istifini açığa çıkardığının farkında değildi.

SON İÇERİKLER