Arama Sonuçları

Antik Roma’da Kadınların Ev Dışı Ekonomik Hayattaki Rolü

Pater famillias, yani Romalı bir ailenin başında bulunan, yasal ve ekonomik sorumlulukları omuzlayan ve bu sebeple hanenin yegâne hâkimi haline gelen en yaşlı ata, Roma Cumhuriyeti’nden beri aile yapısı içerisinde çok büyük bir öneme sahipti. Bu bağlamda ilgili dönemde bir kadına tanınan yetki ve sorumluluk alanı oldukça sınırlıydı.

Eskiçağda Aile ve Aile İçi Şiddete Genel Bakış

İnsanoğlu, hayvanlar gibi, öfke anında ya da kendini savunma mekanizması olarak “avlama, vurma” dürtüsüne sahiptir. İlk çağlarda insanlar gruplar halinde dolaşarak avcılık ve toplayıcılığa dayalı bir beslenme düzeni ile hayatlarını sürdürüyor, çiğ et yiyor, gerektiğinde içlerini ısıtmak için hayvan kanı da içiyorlardı. Bu dönemde düzen ya da yasa kurma bilinci henüz yoktu.

Eski Anadolu ve Asur Toplumlarında Aile

Anadolu, Eski Asur Ticaret Kolonileri olarak adlandırılan Orta Tunç Çağında, MÖ 2. binyılın ilk çeyreğinde tarihi devirlere girer. Mezopotamya’da bin yıldan fazla süredir kullanılan çivi yazısını Anadolu ile ilk kez tanıştıranlar, Irak’ının kuzeyinde, Musul kenti yakınlarında bulunan antik Asur şehrinin okur-yazar tüccar sakinleridir. Asurlu tüccarlar, daha çok Orta Anadolu ve kısmen Kuzey Suriye’deki 40 kadar şehirde koloni merkezleri (kārum) ve istasyonlar (wabartum) kurarak Anadolu’da sistemli ve kapsamlı bir ticaret yürütmüşlerdir.

Ailenin Tarihöncesi

Ailenin temelde yasal bir kurum olduğu kadar sosyolojik bir kavram olduğu da belirtilmelidir. Bizde aile kurumunun yasası ilk kez 1926 yılında düzenlenmiş, bunda kadın erkek eşitliğini gözeten İsviçre Medeni Kanunu temel alınmıştır.

Aktüel Arkeoloji Dergisi 104. Sayı Antik Dönem Uygarlıklarında Aile

Antik Dönem Uygarlıklarında Aile Aile, insanlık tarihi boyunca yalnızca biyolojik bağlardan ibaret bir yapı değil; toplumsal örgütlenmenin, ekonomik işleyişin, hukuki düzenlemelerin ve dini ritüellerin merkezinde yer alan çok yönlü bir kurum olmuştur. Tarihöncesi dönemden, Hitit, Urartu, Yunan ve Roma toplumlarında aile kavramı, konun uzmanları tarafından; kadın ve çocuk figürleri, ritüeller, hukuki sistemler ve kültürel pratikler bağlamında ele alınmıştır.

Urartu Krallığı’nda Yemek ve Mutfak Kültürü

İlkel çağlarda besinlerini avlayarak tüketen insanoğlu, yerleşik yaşama geçmesiyle birlikte avlanmanın yanı sıra evcilleştirdiği hayvanlar ve ekip biçtiği tarım ürünlerinden besin ihtiyacını karşılamıştır. Başlangıçta insanoğlu yiyeceklere sadece yaşamını sürdürebilmek için ihtiyaç duymuştur. Bununla birlikte tarımsal üretime geçiş ve devletleşme sürecinde gelişen teknolojiyle birlikte besin çeşitleri artmış ve bölgesel mutfak kültürleri ortaya çıkmıştır.

Antik Roma’da Yemek Kültürü

Antik Roma’nın ilk zamanlarında, fetihlerle yayılıp topraklarını zenginleştirdiği özellikle MS 2. yüzyıl öncesinde kentte yaşayan tüm sınıflar basit ve ekonomik bir yaşam sürerlerdi. Roma mutfağı da aynı şekilde –Yunan mutfağının ilk dönemlerinde de olduğu gibi- özellikle doğu ülkelerinden ithal edilen baharatın yemeklere dâhil edilmesinden önce sadeydi.

Antik Yunan’ın Symposionları ile Roma’nın Deipnonları Antik Dünyada Sofraların Sosyal Yüzü

Antik çağda yemek, yalnızca biyolojik bir ihtiyaç değil, aynı zamanda toplumsal aidiyetin, statünün ve kültürel değerlerin ifadesiydi. Yunanlar ve Romalılar için sofra, konuşmanın, gösterişin, estetiğin ve hatta felsefenin sahnesiydi. Bu yazıda, Eski Yunan’daki symposion geleneği ile Roma’daki deipnon (ya da cena) ve convivium gelenekleri karşılaştırmalı biçimde ele alınacaktır.

Gladyatörlerin Kenti: Mastaura

Maiandros (Büyük Menderes) Havzası antik yerleşimleri arasındaki en önemli kentlerden biri Mastaura antik kentidir. Kent, Aydın İli Nazilli İlçesi’nin 3 kilometre kuzeyinde Bozyurt ve Eycelli mahalleleri arasında uzanan dar bir vadi içinde yer alır. Sulak ve bereketli bir yere kurulmuş olan kent hakkındaki en eski bilgilerimiz Antik Çağda yaşamış yazarlara kadar uzanmaktadır.

Antik Çağda Anadolu’da Sofra

Yemek ve içmek, yaşamın vazgeçilmez parçalarıdır ve bu alışkanlıklar, bir toplumun kültürel elemanlarıdır. Coğrafi özellikler, kişisel tercihler, siyasi ve sosyal yapı, yeme-içme alışkanlıklarının belirlenmesinde önemli rol oynamaktadır. Günümüzdeki yeme-içme gelenekleri binlerce yılda biçimlenmiştir.

Aktüel Arkeoloji Dergisi 103. Sayı Tanrıların Ziyafetinden Günlük Sofralara Yemek

Arkeoloji, epigrafi, filoloji, arkeometri, arkeo-botanik, arkeo-zeoloji gibi bilim dallarından Anadolu’nun Antik Çağdaki yemek portfolyosunun zenginliğini öğreniriz. Ancak bu tema Türkiye’de henüz emekleme aşamasındadır. İlk verilere göre oldukça geniş olan Anadolu coğrafyasında üretim ekonomisine dayanan bir yeme, içme, sofra adabı ve yemek çeşidinin antik çağlara dayandığı anlaşılır.

Aktüel Arkeoloji Dergisi 98. Sayı “Tanrılar ve Kutsal İçecekleri”

Kurutularak ya da taze olarak tüketilen üzümün MÖ 6.000’den sonra yetiştirilmeye başlandığı düşünülmektedir. Anadolu topraklarında üzümden üretilen şarabın ise MÖ 4.000’lerden buyana tüketildiği söylenmektedir. Tarih boyunca tören, eğlence, özel gün ve toplantılarda kullanılan şarap; kutsal inancı yansıtan birçok dinde önemli bir içecek olarak kabul edilmiştir.

Urartu Krallığı’nda Şarap

Önasya uygarlıklarından Urartular MÖ 9.-7. yüzyıllar arasında Doğu Anadolu’da Van Gölü Havzası başta olmak üzere Transkafkasya ve İran Azerbaycan’ında hâkimiyet sürmüştür. Urartuların hâkimiyet sürdüğü bu coğrafya yüksek ve dağlık olup iklim özellikleri ile farklılık gösterir. Bu zorlu coğrafyaya rağmen Urartu kralları üzüm bağları, meyve bahçeleri ve ekim için hazırlanan tarlalara önem vermiş ve bu tarım alanlarının sulanması için barajlar, göletler ve su kanalları inşa etmişlerdir.

Urartu Sanatı

Çoğu kez Urartu sanatının, kökü derinlere gitmeyen, resmî karakterli elit bir yönetici sanatı olduğuna ve başkent Tuşpa ile aynı zamanda ortaya çıktığına inanılır. Kanımca bu yüzeysel bir değerlendirmedir. Urartu sanatını MÖ 9. yüzyılın sonları ile 8. yüzyıl başlarında ortaya çıkmış öncesiz-köksüz bir sanat olarak nitelemek mümkün değildir.

Urartu Kalesi: Körzüt

Van Gölü Havzası, Urartu arkeolojisi açısından oldukça önemli bir yere sahiptir. Çekirdek bölge niteliğinde olan havzada Urartu ile özdeşleşen pek çok yeni özellikle karşılaşılmaktadır. Kuşkusuz Urartu imzalı başkent Tuşpa, barındırdığı potansiyel ile en önemli merkezlerden biridir.

Aktüel Arkeoloji Dergisi 97. Sayı "Ötzi'den Herakles'e"

Anadolu topraklarından çok uzaklarda, yaklaşık 5300 yıl önce Alpler’in zirvesinde gizemli bir cinayet sonucunda hayatını kaybeden bir adam. Doksanlı yılların başında bir grup dağcı tarafından keşfedilen Buz Adam Ötzi’nin mumyası bilim insanlarının hala yıllardır çözemediği sırlar barındırıyor.

EN ÇOK OKUNANLAR

Tarlada Yürüyüş Yapan Kadın 2150 Gümüş Sikke Buldu

Prag'ın güneydoğusundaki Kutnohorsk kentinde tarlada yürüyüş yapan bir kadın, çiftçilik faaliyetleri sırasında yüzeye çıkan birkaç gümüş sikkeye rastladı. Çek Cumhuriyeti'nde şimdiye kadar bulunan en büyük erken ortaçağ sikke istifini açığa çıkardığının farkında değildi.

SON İÇERİKLER