Aktüel Arkeoloji Dergisi 104. Sayı Antik Dönem Uygarlıklarında Aile

Antik Dönem Uygarlıklarında Aile Aile, insanlık tarihi boyunca yalnızca biyolojik bağlardan ibaret bir yapı değil; toplumsal örgütlenmenin, ekonomik işleyişin, hukuki düzenlemelerin ve dini ritüellerin merkezinde yer alan çok yönlü bir kurum olmuştur. Tarihöncesi dönemden, Hitit, Urartu, Yunan ve Roma toplumlarında aile kavramı, konun uzmanları tarafından; kadın ve çocuk figürleri, ritüeller, hukuki sistemler ve kültürel pratikler bağlamında ele alınmıştır.

Tarihöncesi aile yapıları, üretim biçimlerinin değişmesiyle birlikte ekonomik ve toplumsal birliğe dönüşmüştür. Arkeolojik buluntular, ana tanrıça yorumlarının ötesinde, doğurganlık, deneyim ve soyun devamı ile ilişkili sosyal rolleri vurgular. Urfa Taştepeler projesinde bulunan eril heykel ve figürinler, soyun sürdürülebilirliğini kutsayan kolektif bilinç biçimlerine işaret eder. Aile bu bağlamda, doğum ve yeniden üretimin garantisi olarak kurgulanmıştır.

Urartularda aile, yazıtlar ve mezar buluntuları ışığında genelde kralların eşlerine ve çocuklarına verdiği değeri yansıtır. Özellikle kraliçelere ait yazıtlarda geçen isimler ve süslü mezar armağanları, kadınların toplum içindeki itibarına işaret eder. İkili gömüler, annelere ait mezar hediyeleri ve çocukların titizlikle düzenlenmiş mezar ritüelleri, Urartu’da aile bireyleri arasındaki sevgi, bağlılık ve devamlılık fikrinin yalnızca yaşarken değil, ölümden sonra da sürdüğünü ortaya koyar. Bu durum, Urartu toplumunda tek eşliliğin ve çekirdek ailenin yaygın olduğunu düşündürmektedir.

Antik Yunan’da çocuk, yalnızca biyolojik bir varlık değil, dini ritüellerle şekillenen bir toplumsal kimliktir. Doğum, ad verme, kırk gün ritüeli, ocak etrafında dolaştırılma ve üç yaşında şarap içme töreni gibi uygulamalar, çocuğun topluma dahil edilme sürecinin aşamalarını ortaya koyar. Aynı zamanda oyunlar, oyuncaklar ve mezar ritüelleri, çocuğun kültürel anlamda inşa edilen bir kimlik olduğunu gösterir. Kız ve erkek çocuklara uygulanan ayrışmış eğitim ve görev dağılımı ise toplumsal cinsiyet rollerinin erken yaşta içselleştirildiğini ortaya koymaktadır.

Roma toplumunda kadın, aile içindeki konumunun ötesine geçerek ekonomik yaşamın aktif bir öznesine dönüşmüştür. Ticaret, zanaatkârlık ve mülkiyet hakları üzerinden yürütülen analizler, Roma kadınının ataerkil düzene rağmen toplumsal görünürlüğünü artırdığını göstermektedir. Eş seçme özgürlüğü ve mülk edinme hakkı gibi uygulamalar, aile yapısının daha bireyselleşmiş ve karmaşık bir hal aldığını gösterir. Anadolu uygarlıklarında aile kurumunun yalnızca biyolojik değil, aynı zamanda kültürel, dini, hukuki ve politik bir yapı olduğu görülmektedir. Kadın ve çocuğun toplumdaki rolü; bazen kutsallık, bazen ekonomik bazen de siyasi meşruiyet bağlamında şekillenmiştir. Aile yapısının tarihsel dönüşümünü anlamak, günümüzdeki toplumsal yapılarla kurduğumuz ilişkileri yeniden değerlendirmemize de olanak sağlayacaktır.

Mutlu ve keyifli okumlar…

Ahmet YARAŞ

EN ÇOK OKUNANLAR

Tarlada Yürüyüş Yapan Kadın 2150 Gümüş Sikke Buldu

Prag'ın güneydoğusundaki Kutnohorsk kentinde tarlada yürüyüş yapan bir kadın, çiftçilik faaliyetleri sırasında yüzeye çıkan birkaç gümüş sikkeye rastladı. Çek Cumhuriyeti'nde şimdiye kadar bulunan en büyük erken ortaçağ sikke istifini açığa çıkardığının farkında değildi.

SON İÇERİKLER