Zengin Bir Krallığın Ötesinde: Antik Lydia’da Aile ve Cinsiyet Rolleri

Batı Anadolu’nun bereketli ovaları ve zengin maden kaynakları üzerinde yer alan Lydia Krallığı güçlü devlet yapısı, zengin ve lüks yaşam tarzı ve aynı zamanda devlet kontrolünde basılan ilk sikkeleriyle tanınır. Ancak bu uygarlığa ait gerek yazılı belgeler gerekse de arkeolojik bulgular Lydia kültürünün sadece bu özellikleriyle sınırlı kalmadığını göstermektedir.

Batı Anadolu’nun bereketli ovaları ve zengin maden kaynakları üzerinde yer alan Lydia Krallığı güçlü devlet yapısı, zengin ve lüks yaşam tarzı ve aynı zamanda devlet kontrolünde basılan ilk sikkeleriyle tanınır. Ancak bu uygarlığa ait gerek yazılı belgeler gerekse de arkeolojik bulgular Lydia kültürünün sadece bu özellikleriyle sınırlı kalmadığını göstermektedir. Prehistorik dönemlerden günümüze kadar kesintisiz yerleşim izleri gözlenen Lydia topraklarındaki güçlü Lydia devlet yapısına ve yerleşimlerine ait arkeolojik kanıtlar bu krallığın MÖ 8.–6. yüzyıllar arasında geliştiğini ortaya koymaktadır. Başkent Sardis merkezli Lydia Krallığı, Ön Asya ve Klasik dünyanın kavşağında yer almakta olup her iki dünyayla da politik, kültürel ve ekonomik ilişkiler içerisindedir. Sardis kazılarında elde edilen veriler kentin taş ve kerpiçten yapılmış 20 metre genişliğinde ve yüksekliği 12–13 metreye kadar korunmuş olan bir sur duvarıyla, seramik ve çatı kiremitleri üretimindeki önemli yeriyle ve aynı zamanda tekstil, parfüm, metal, cam, fildişi, süs taşı gibi farklı üretimleriyle zengin kültürel ve ekonomik yapıya sahip olduğu ortaya koymaktadır.

Herodotos gibi antik yazarların anlatıları Lydia uygarlığına dair temel kaynaklar olmakla birlikte arkeolojik ve epigrafik bulgular bu kültüre ait aile yapısını, cinsiyet rollerini, hanedeki üretim ilişkilerini ve mezar pratikleriyle yansıtılan sosyal aidiyet hakkında önemli bilgiler sunmaktadır. Sardis ve çevresinde yapılan kazılarla desteklenen bu bulgular bir Lydia hanesinin sadece bir ikamet yeri değil, aynı zamanda ekonomik ve ritüel bir yaşam alanı olduğunu da ortaya koymaktadır.

Lydia Halkının Aile Yapısı ve Yaşam Alanları

Lydia’da tek eşlilik ya da çok eşlilik olup olmadığı, yaşlı aile bireyleriyle birlikte yaşanıp yaşanmadığı tam olarak bilinmese de epigrafik belgeler tek eş ve çocuklardan oluşan bir aile yapısına işaret etmektedir. Arkeolojik bulgular, Lydia evlerinin yalnızca barınma alanı değil, aynı zamanda üretim, ritüel, sosyal temsil ve kültürel süreklilik merkezleri olduğunu göstermektedir. Merkezi avlulu evler taş temel ve kerpiç üst yapıya sahiptir.

Sardis sur duvarlarının hemen yanında ele geçen ev kompleksine ait veriler yemek hazırlama ve pişirme ile dokumacılık ve cam üretimin aynı alanda gerçekleştiğini ortaya koymaktadır. MÖ 6. yüzyılın ortasında Perslerin Sardis’i ele geçirdiği savaşta yıkılan ve yıkıldığı haliyle günümüzde ortaya çıkartılan bu konuta ait odalardan birisinde tahıl öğütmek için kullanılan bir tezgah üstünde bırakılan öğütme taşları ile odanın hemen dışında ve avluda yer alan açık hava ocakları ve maltızlar aynı alanda yemek hazırlama pişirme işinin gerçekleştiğini göstermektedir. Mutfak olarak tanımlayacağımız bu odada sayısı yirminin üzerinde olan, eş bezemeli ve yüksek ayaklı servis tabağı odanın tabanı üzerinde yere düşmüş olarak bir arada ele geçmiştir. Bu tabakların neredeyse hepsinde sonradan üzerlerine kazılarak oluşturulmuş aidiyet işaretleri bulunmaktadır, böylece hangi tabağın kime ait olduğu bu işaretlerden kolaylıkla anlaşılmaktadır. Yaklaşık 15 metre karelik bir alanda birçok çeşit seramik kalıntısının yanı sıra bu kadar yoğunlukta servis takımının olması küçük bir aileden ziyade daha kalabalık bir aile meclisinin burada ikamet etme olasılığını akla getirmektedir. Belki de günümüz küçük çekirdek aile yaşam anlayışından daha farklı, daha geniş bir aile ile yaşamın sürdürüldüğü ortak yaşam alanlarından bahsetmek mümkündür. Tabakların sayısından yola çıkarsak aynı anda yaklaşık 20–25 kişinin birlikte yemek yiyebileceği anlamına da çıkartabiliriz. Sardis Akropolisi’nin eteklerindeki teras yapılarının yer aldığı alanda (ByzFort) yapılan kazılarda ele geçen bir kilerde bulunan ve benzer buluntu yoğunluğuna sahip yüksek ayaklı tabaklar, benzer geleneğin MÖ 6. Yüzyıldan çok daha önce, MÖ 9. – 8. yüzyıllarda başladığına işaret etmektedir…

Devamı: Aktüel Arkeoloji Dergisi 105. Sayı Aile Üzerinden Toplumu Okumak: Arkeolojinin Yeni Yaklaşımları

EN ÇOK OKUNANLAR

Tarlada Yürüyüş Yapan Kadın 2150 Gümüş Sikke Buldu

Prag'ın güneydoğusundaki Kutnohorsk kentinde tarlada yürüyüş yapan bir kadın, çiftçilik faaliyetleri sırasında yüzeye çıkan birkaç gümüş sikkeye rastladı. Çek Cumhuriyeti'nde şimdiye kadar bulunan en büyük erken ortaçağ sikke istifini açığa çıkardığının farkında değildi.

SON İÇERİKLER