Kültürlerin Kavşağında Bir Höyük: Gre Amer, Garzan, Batman

On üç yıl önce sıcak bir Ağustos gününde Gre Amer höyüğün üstünde ilk yürüdüğümde ayağımın altındaki toprakta Hurrilerle, Asurlularla, Perslerle dolu bir tarihin yattığından ve binbir macera ile dolu on yıllık bir kazı döneminin beni beklediğinden habersizdim.

Başlangıç

Dicle nehrini Mardin, Dargeçit’in güneyinde tutacak ve ana işlevi elektrik üretmek olan Ilısu Barajı’nın yapımına 1950’lerde karar verilmişti. Proje gündeme tekrar 1990’larda girdi. Bu kez elektrik, su kadar güvenlik konusu da telaffuz ediliyordu. Bölge çatışmalı ve gergin, barajın sualtında bırakacağı alan büyük, finansman sorunluydu. Evi, tarlası, bahçesi baraj gölü altında kalacak köylülerin nereye taşınacağı, barajın doğayı ve ekolojiyi nasıl etkileyeceği ve suyun yutacağı arkeolojik ve tarihi kalıntılara ne olacağı çokça ve yüksek sesle tartışılıyordu. Aynı yıllarda, Fırat Nehri üstünde inşa edilen Birecik Barajı’nın sualtında bıraktığı mozaikleri ile gündeme gelen Roma kenti Zeugma arkeolojik mirası evlerde konuşulan bir konu haline getirdi. Ilısu Barajı’nın tartışmasız sembolü ise Hasankeyf’ti. Kazı yaptığımız yıllar boyunca ve sonrasında Ilısu ya da Batman kelimesi ağzımdan çıktığı anda karşılaştığım ilk soru, her zaman, ‘Hasankeyf’te mi çalışıyorsunuz?’’ oldu. Hasankeyf’in adı bölgede arkeoloji, tarih, kültürel miras, kazı bütün konulara karşılık geliyordu.

Garzan Çayı ve Gre Amer genel görünüm

Biz Hasankeyf’te çalışmıyorduk ama yakınındaki onlarca höyükten biri olan Gre Amer’i kazı alanımız olarak seçmiştik. Amerikalı Profesör Guillermo Algaze 1989-1993 yılları arasında Ilısu ve Batman baraj havzalarının bir bölümünde yaptığı yüzey araştırmasında 250 arkeolojik yerleşim yeri saptamıştı. Algaze’nin listesinde olan Gre Amer, Dicle’nin Batman Su ile Botan kolları arasındaki Garzan Çayı’nın doğu kıyısındaydı. Çeşitli duraklamalara rağmen, Ilısu Baraj havzasındaki kazı, araştırma, koruma ve tarihi yapı taşıma çalışmaları 1997-2019 yılları arasında gerçekleşti. Gre Amer kazıları Ilısu çalışmalarının ikinci dönemi diyebileceğim 2008’de başladı. Baraj yapımı için yurt dışından kaynak arayışı arkeoloji çalışmalarına verilen önemi arttırıyordu. Kültür ve Turizm Bakanlığı izin ve bütçe konularında kolaylık gösteriyor ve yeni kazıları teşvik ediyordu. Ilısu kazıları yeni bir çalışma modeli yarattı. Kurtarma kazıları bölgedeki müzelerin yönetimi altında yapılıyor, müze müdürü kazı başkanı olarak görünüyordu. Pratikte, kazıların bilimsel danışmanları yani bizler bir kazı başkanının taşıdığı tüm sorumlulukları taşıyor ve ekip oluşturmaktan, kazı evi kurmaya, işçi bulmaktan, muhasebeye, alışverişe tüm yönetimsel işleri ve esas olarak da kazı çalışmalarını ve yayınları yapıyorduk.

Harita Ilısu baraj gölü

Çalışmaların ana özelliği ise bilimsel kazı ile yurt dışında kullanılan kavram ile ticari arkeoloji (commercial archaeology) arasında melez bir model yaratmalarıydı. Kurtarma kazılarının hayata geçmesinin nedeni tarihi kalıntıların olduğu yerlerde yapılan alt yapı inşaatı (baraj, metro, boru hattı, yol vs.) ya da benzeri gelişme bağlantılı işlerin (kömür, bakır madeni işletmeleri gibi) işi yapana getirdiği zorunluluktur. Yapılan iş, özünde, yok olacak tarihi kalıntıların belgelenmesidir ve bu kültürel çalışmayı işi yapan finanse eder. Türkiye’de işi yapan, dolayısıyla kazı çalışmalarını finanse eden, büyük çoğunlukla, devlettir (kamu).

Türkiye’de, başlangıcı Keban Barajı kurtarma kazılarına giden bu model kazı yapmak isteyen bilimsel insanlarına fırsat yaratırken çalışılan bölgede de geçici istihdam sağlamıştır. Tüm dünyada bilimsel arkeolojiye—yani bir soruya cevap aramak ya da bir hipotezi test etmek için yapılan kazı ve araştırmalar—ayrılan kaynak azalırken, özellikle baraj bağlantılı kurtarma kazıları Ortadoğu’da önemli sonuçlar alınan akademik kazıları yapmanın neredeyse tek yolu haline gelmiştir. Bu sürecin en kapsamlı örneklerinden olan Ilısu kazıları yüzlerce arkeolog ve binlerce bölge insanını işçi olarak istihdam etmiş, geçici süreler için de olsa güney doğuya önemli bir kaynak aktarımına ve işsizlik azalmasına neden olmuştur. Şimdi sosyo-ekonomik değerlendirmeleri kenara koyup arkeolojik sonuçlara bakalım…

Gül Pulhan ve Stuart Blaylock Batman Müzesi

Höyük ve Çevresi

Gre Amer, Türkçe tercümesiyle Ömer’in Tepesi, petrol ile arkeolojik kalıntıların bir arada var olduğu, Batman ile Siirt sınırındaki Garzan bölgesinde yer alır. Türkiye Petrolleri’nin (TPAO) ilk sondaj kuyusu, Garzan-17, 1956’da burada açılmıştı. Garzan Çayı’nın doğu yakası boyunca petrol kuyuları için yapılan yol Gre Amer’in içinden geçmişti. İşte bu yol bizi Gre Amer’e ulaştırıyordu. Yolun kenarında açığa çıkmış arkeolojik kesit kazılara ilk bu alanda başlamamıza neden oldu. Mardin Müzesi başkanlığında 2009’da başlayan çalışmalar, Batman ve Siirt’deki kazılar nedeniyle Batman’da bir müze kurulması ile birlikte 2011 yılından itibaren Batman Müzesi yönetiminde devam etti. Başlangıçta dört yılımız olduğu ve kazıların 2012’de bitirileceği söylenmişti. Aralık 2019’da kazı evimizi, depolarımızı boşaltıp, çok istememize rağmen, son bir kazı sezonunu gerçekleştiremeden höyükle vedalaştığımızda on yıl geçmişti. Bu sürede, 2016 ve 2018 yılları dışında her yıl çalıştık. Yaklaşık 20 ayda, 4 hektar büyüklüğündeki höyükte 6500 metrekare alanı kazdık. Başka bir ifadeyle yerleşmenin sekizde birini gün ışığına çıkarmış olduk.

Petrol bölgesi Garzan ve Gre Amer kazıları

Gre Amer, Garzan Çayı’nın Dicle ile birleştiği noktanın 26 km kuzeyinde, nehrin doğu kıyısındaki doğal terasların üzerinde kurulmuştu. Ilısu baraj gölünün en kuzeyindeki uçta, deniz seviyesinden 525-535 m yükseklikteydi. Höyüğünün tamamının değil, ama alçak kısmı olan nehir terası ve yolun su altında kalacağını biliyorduk. Garzan’da Aralık 2019’da su yükselmeye başladı ve 2020 ilkbaharında su seviyesi hızla artarak bu bölgeleri kapladı. İki yıldır Gre Amer’e gidememiş olmakla birlikte, yerel ekip üyelerimizin çekip yolladığı fotoğraf ve videolardan su seviyesinin sonradan sert bir biçimde düştüğünü ve 2021 yazında kazı alanlarının tamamının suyun dışında kaldığını görüyoruz. Su seviyesindeki bu düşüşe küresel ısınma ve kuraklığın mı yol açtığını, yoksa barajla ilgili teknik bir konu mu olduğunu bilmiyoruz.

Garzan'ın batı kıyısından Gre Amer'e bakış

Arkeolojik Tercihler ve Yerleşim Tarihi

Gre Amer’deki ilk kazılarımız yerleşim silsilesini anlayabilmek için yol kesitine ve hemen ardındaki dolguya, öte yandan su altında kalacağını bildiğimiz nehir terasının üstündeki arkeolojik tabakaya odaklandı. Höyük, eski adı Dusadek olan Işıkveren köyünün sınırları içindeydi ama Gre Amer toprakları şahıs malı değildi. Bilenler bilir, üstünde ekili tarla olan tapulu arazilerde kazı yapmak zor iştir. Bu açıdan şanslıydık. Nehre doğru uzanan düzlük alan bir zamanlar tarla olarak kullanılmıştı ama biz çalışmaya başladığımızda höyüğün üstünde ilkbaharda sürülerin otlaması ve ‘köçer’ tabir edilen, Cizre düzlükleri ile Van, Bingöl yaylaları arasında gidip gelen göçebelerin kenarlarda kurduğu barınaklardan başka bir faaliyet yoktu. İlk sezonun sonunda kazı alanının kritik bölümünü çit ile çevirerek sürülerin içeri girmesini önledik. Ayrıca, Işıkveren köyünde yaşayan geniş aile, aralarında dönüşümlü olarak resmi kazı bekçiliği yapmaya başladı. Nüfusu oldukça az olan bu köy dışında, en yakınımızdaki dört beş köyden kazıya işçi aldık. Bu detayları vermemin sebebi konuyu arkeolojik alanların korunmasına bağlamak istemem. Höyüğe dışarıdan birileri gelip kaçak kazı yapmaya çalışabilirdi ya da civar köylerden merakına yenilenler olabilirdi ama bunların hiçbiri olmadı. Kazı yılları boyunca ve sonrasında Gre Amer’de bir taş yerinden oynamadı. Yereldeki insanlar kendilerinin parçası oldukları, ekonomik ve sosyal fayda gördükleri bu arkeolojik alanı sahiplendiler ve korudular. Tabii Gre Amer’den altın çıkmayacağını bizzat kazarak görmüş olmaları da bu korumayı kolaylaştırmış olabilir!

Garzan Çayı Dicle nehrine yaklaşırken

Kazı ilerledikçe asıl derin ve iyi korunmuş arkeolojik dolgunun doğal tepenin güney doğu yamacında olduğunu anladık. Beş ana operasyon alanına ayırdığımız höyükte, eş zamanlı olarak birkaç alanda birden çalıştık. Kazı stratejimiz höyüğün yerleşim tarihini yani stratigrafisini anlamak kadar, her tabakadaki mimari ve maddi kültür özelliklerini olabildiğince geniş bir alanda açığa çıkarmak oldu. Gre Amer’de bina yapımında ağırlıklı olarak taş kullanılmış olması ve eski çağda terk edilmesinden sonra üstüne modern zamanlarda tekrar yerleşilmemiş olması bu hedeflere ulaşmamıza yardım etti. Öte yandan, üst üste binmiş arkeolojik tabakalar ve doğal tepenin yamacını teraslayarak yerleştirilmiş olan yapılar, bazı duvarların tekrar kullanılması ve geniş istinat duvarları kazı yapmayı teknik olarak epey zorlaştırdı.

Garzan vadisi

Kazılarımız sonucunda Gre Amer’de MÖ 2700 ile MÖ 300 arasında yaşanmış beş farklı dönemin maddi kültürünü tanımladık. Yerleşim tabakalarını üsten alta doğru sıraladığımız için en geç yerleşme Tabaka 1, en eski yerleşme Tabaka 5 olarak adlandırıldı. Arkeolojinin birinci kuralı: altta olan eskidir!

Gre Amer depo odasında küpler (Gre Amer Orta Tunç Çağı, Tabaka 4’te bulunmuş olan depo odası ve tahıl küpleri. Küplerin içinde buğday ve arpa saklanıyordu.)

Gre Amer’in yerleşim tarihini MÖ üçüncü binyılın ilk çeyreğine indirebildiğimiz Tabaka 5’e ne yazık ki çok derinde olması ve üstünde MÖ ikinci ve binyılların yoğun yapı kalıntıları olması nedeniyle çok küçük bir alanda ulaşabildik. Bu tabakaya ait iyi tanımlanmış seramik türleri, çizi bezemeli ve boyalı Ninova V, çark yapımı, metalik, gri ve basit mallar, geometrik bezemeli mühür baskısı parçaları Gre Amer’i Ninova V kültür kuşağı içine yerleştirmemize izin verdi. Dicle nehri boyunca Kuzey Irak’ta, ayrıca Kuzey Suriye ve Güney Doğu Anadolu’da Girnavaz ve Başur Höyük gibi yerlerde iyi tanımlanmış olan bu dönemde tarımla (ve hammadde ticaretiyle?) uğraşan köyler bir tür beylik düzeniyle yönetiliyordu. Tarımsal ürün, genellikle, merkezi bir depoda toplanıyor ve bunun yönetim ve organizasyonunu mühür ve mühür baskılarının varlığından anlıyorduk. Gre Amer’de yerleşim ne büyüklükteydi, merkezi bir tahıl ambarı var mıydı, tapınak gibi özel işlevli bir yapı var mıydı? Tabaka 5’in altında daha eski bir yerleşme var mıydı? Bu soruların cevaplarını hiçbir zaman bilemeyeceğiz. Eğer kapanış sezonunda kazı yapmamıza onay verilseydi bu cevapları bulmaya yönelik çalışacaktık. Yine de eldeki veriler, bu dönemde yerleşmenin, Garzan Vadisi’nin görece marjinal konumuna rağmen, Kuzey Mezopotamya’da, Dicle boyunca gelişen sosyo-ekonomik düzenin parçası olduğunu gösteriyor.

Arkeolojik kazı, ama özellikle kurtarma kazısı belgeleme demek. MÖ 1600’lere tarihlenen depo odasındaki küpler yerinden kaldırılmadan önce çiziliyor ve belgeleniyor. Arkeolog Soydan Bakış başlangıçtan son sezona kadar Gre Amer kazılarına emek verdi ve eserlerin çizimini yaptı.

MÖ üçüncü binyıl tabakasının üstüne yerleşenler, yani Gre Amer kronolojisi ile Tabaka 4’te yaşayanlar, buraya, nerdeyse binyıl sonra geldiler. Yerleşmenin farklı yapılarından alınmış örneklerden elde edilen C14 sonuçları, çanak çömlekler, mühür baskıları ve tarihlemede yardımcı olan diğer tipik nesnelere göre Tabaka 4, MÖ 1800-1600/1550 aralığına, yani MÖ 2. binin ikinci çeyreğine tarihleniyor. Gre Amer’de, hem stratigrafik, hem de mutlak C14 tarihleri ile saptadığımız bu Orta Tunç Çağı dilimi Ilısu bölgesindeki diğer kazıların sonuçları ile de uyumludur. Burada cevaplanması gereken büyük soru Kuzey Mezopotamya’da, yukarı Dicle bölgesinin doğu bölümünde bu binyıl içinde ne olduğu ve MÖ üçüncü binyılın başında kurulan yerleşmelerde yaşamın niye devam etmediği ve bin yıllık bir ara (hiatus) olduğudur. Tarım alanları, su kaynakları, yabani hayvanlar, balıklar, doğal hammaddeler açısından baktığımızda bu iki yerleşim dönemi arasında kolayca anlaşılabilecek bir fark yoktur. MÖ üçüncü binyıl, özellikle ikinci yarısı tüm Yakın Doğu’da nüfus ve yerleşme sayısının önemli ölçüde arttığı bir dönem olmasına rağmen Garzan-Botan bölgesine bu dönemde bir sessizlik ve insansızlık hakimdir gibi görünmektedir. Nihai yayınlarımızı hazırlarken yapacağımız daha derin analizler ve bölgesel karşılaştırmalar umuyorum ki, tespitin ötesinde, bu durumu açıklamamıza yardımcı olacaktır. 

MÖ ikinci bin tabakası Gre Amer’deki yerleşmenin en geniş ve en önemli dönemdir. Doğu yamaçtaki kazılar, büyük kısmı taştan üst bölümleri kare, kerpiç tuğlalardan yapılmış evlerin teraslar halinde, nehir manzaralı olarak konumlanmış olduğunu gösterdi. Kazdığımız birkaç evin duvarları 2-3 m yükseklikte, pencere yerleri ile birlikte korunmuştu. İçlerinde, in situ (son konulduğu yerde) çanak çömlekler, bodrum katlarındaki depo odalarında tahıl küpleri bulundu. Höyüğün batı tarafında ise girinti ve çıkıntıları ile adeta bir suru andıran taş örgü bir duvarın 22 metresi açığa çıkarıldı. Surun ya da istinat duvarının arka tarafında yapılan kazılarda büyük teras duvarlarına ulaşıldı. Bu bölgede bir üstteki yerleşme olan Tabaka 3’ün yapıları Tabaka 4 yapılarını çok tahrip ettiği için mekanları çözümlemek pek kolay değildi.

MÖ ikinci binyıl yerleşmesinin genel planına baktığımızda evlerin yüksekteki yamaçlara yerleştirildiği, nehre doğru uzanan düzlüklerde ise işlik, bahçe ve tarlaların bulunduğu düşünülmektedir. Bu yerleşim düzen şu anda Garzan kıyısında yer alan köylerde devam etmektedir. Gre Amer’in bu dönemde Garzan Vadisi’ndeki yerleşmeler bakımından üst bir rolü olduğu düşünülebilir, ama bu liderlik yerel, yani vadi ile mi sınırlıydı, yoksa daha bölgesel bir etkisi var mıydı sorusuna şu anda net bir cevap veremiyoruz.

Bu dönemlere ait kazıların en çok bulunan malzemesi olan çanak çömlekler Tabaka 4’te gerçekten çok ilginç ve bilgi vericidir. Ilısu bölgesindeki kazıların hepsinde bulunan bu dönemin yerel seramiği kızıl-kahve banyo boyalı çanak çömlekler Gre Amer’de de bol miktarda vardı. Bunlarla birlikte Kuzey ve Irak ve Suriye kazılarından iyi bilinen Khabur boyalıları ve bu stilin daha geç döneminde, ikinci binin ortalarına doğru görülmeye başlanan Nuzi boyalı seramiklerinin Gre Amer’de güzel örnekleri bulundu. Daha da önemlisi, seramik fırınlarının yerini tespit edemesek de (seramik üretimi ile bağlantılı olduğunu düşündüğümüz bir işlik alanını yolun kenarındaki düzlükte 4 m kadar derinlikte ortaya çıkardık), çanak çömleklerin yerleşmede üretildiğini ispat eden cüruflar, çok fırınlanmış defolu mallar, ıskartalar gibi birçok somut delil topladık. Ayrıca, Khabur çanak çömleklerinin tipik bezemesi olan kırmızı ya da kahverengi bant bezeme ve taralı üçgenlerin bölgeye has kızıl-kahve banyo boyalı seramikler üstüne uygulandığı parçalar bulduk.

Khabur ve Nuzi boyalıları

Gre Amer ile çağdaş bölge yerleşmelerinde benzerini, şimdilik, görmediğimiz bir başka özellik de bazı küp parçalarının üstünde bulduğumuz silindir mühür baskıları. Aidiyet gösteren ve bürokratik kontrol aracı olarak kullanılan silindir mühürler Anadolu’nun değil ama Mezopotamya’nın en ilginç ve bilgi verici arkeolojik buluntuları arasındadır. Mühür baskılarının üstünde birbirinden farklı figüratif sahneler vardır ve bunlar büyük olasılıkla iri, kil/pişmiş toprak mühürlerle basılmışlardı. Olasılıkla diyorum çünkü mühürlerin kendisini bulamadık. Mühür baskılı küpler Gre Amer’de bir depolama ve yeniden dağıtım organizasyonunun olduğunun kanıtıdır. Tabaka 4 büyük bir yangın ile sona ermiştir.  Bu yangının nedeninin günlük hayatla mı bağlantılı olduğunun yoksa bölgesel bir çatışmanın sonucu olarak mı yerleşmenin tahrip olduğunu bilmiyoruz. 

Gre Amer, Kanatlı insan figürlü mühür baskı

Tarım, hayvancılık, balıkçılık, dokumacılık, çanak çömlek üretimi gibi faaliyetler Gre Amer ekonomisinin temel unsurlarıdır. Anadolu kronolojisinde Eski Hitit ve Asur Ticaret Kolonileri zamanına denk gelen Tabaka 4 için bir Proto-Mitani yerleşmesi demek kabul edilebilir bir yorum olacaktır. Kuzey Mezopotamya’da özellikle Dicle’nin doğusunda MÖ üçüncü binyıldan beri Hurri halkının yaşadığını çağdaş yazılı kaynaklardan bilmekteyiz. Beklenmedik saldırılar düzenlemeleri nedeniyle Hititler, ‘Tilki Hurriler’ diye bir deyim kullanmışlardır. Bağımsız, küçük kentler/beylikler olarak yaşayan Hurriler MÖ ikinci binin ikinci yarısında Mitani konfederasyonu denilen sistemle Kuzey Irak’tan Doğu Akdeniz’ uzanan bir alanda siyasi egemenlik kurmuşlar ve Geç Tunç Çağı’nın (Amarna Çağı) renkli uluslararası ilişkiler ağının parçası olmuşlardı. Gre Amer’in bu dönemin öncesinde kırsaldaki yerleşmelerden biri olduğunu düşünüyoruz. Son yıllarda, Irak’ın kuzeyinde yapılan kazılarda Hurri-Mitani dönemi ilgili birçok yeni bilgi ortaya çıkmaktadır ve Gre Amer’i bölgesel resmin içine yerleştirmek daha kolay olacaktır.

Gre Amer çok renkli, insan figürlü çömlek

Erken Demir Çağı’na yani MÖ birinci binyılın başlarına tarihlenen Tabaka 3, Tabaka 4’un yapı kalıntılarının tam üstüne, hatta sağlam kalan duvarların bir kısmı kullanılarak yapılmıştı. Stratigrafik açıdan kazı yaparken bizleri epey zorlayan bu durum, yerleşmedeki sürekliliği göstermek açısından ilginçtir. Görünürdeki bu sürekliliğe rağmen Tabaka 4 ile Tabaka 3 arasında yaklaşık 500 yıllık bir ara vardır. Erken Demir Çağı yerleşmesi, Orta Tunç Çağı yerleşmesinin kapladığı alanın neredeyse tamamını kullanmıştır. Evlerde, daha öncesinde olduğu gibi ağırlıklı olarak taştan inşa edilmiş, az miktarda kerpiç tuğla kullanılmıştı. Evlerin içinde çatıyı tutmaya yardımcı olan dikme altları, ocak, dibek mimari unsurlar orijinal yerlerinde bulundu. Tabaka 4 için tarif ettiğimiz tarım ekonomisinin Tabaka 3’de de devam ettiğini düşünüyoruz ancak ürün toplanması ve dağıtılması ile ilgili bir organizasyon olduğunu gösteren bir kanıtımız yoktur.

Gre Amer, Kurban sahnesinin betimlendiği mühür baskı

Gre Amer’de bu dönemde evler dışında özel işlevi olan iki yapı daha ortaya çıkardık. Bunların ilki dini/ruhani bir işlevi olduğu düşünülen küçük bir mabettir. Ortasında bir sunak ve sunağın önünde bir dikilitaşın bulunduğu bu taş yapı yerleşmenin doğu yamacına teraslanarak yerleştirilmişti. Mekanın içinde bulduğumuz el yapımı onlarca küçük kaplar ve boncuklar bunların yapılan ibadetle bağlantılı olarak kullanılmış olduğunu düşünmemize yol açtı. Yerleşmenin batısında kazdığımız diğer özel işlevli mekan ise yere sabit büyük kil teknelerin olduğu bir atölye alanıdır. Yaklaşık 5-6 kil tekne ya da küvetin bir tür boyama ya da tabaklama işinde kullanıldığını düşündük. İşlem gören malzemenin dokuma ya da deri olabileceği yönünde herhangi bir bulgumuz yok ama Gre Amer’in her tabakasında evlerin içinde dokumacılık ile bağlantılı arkeolojik kalıntılar bulduk. Yakın Doğu arkeolojisinde, son yıllarda, özellikle boya ve boyama ile ilgili yazılı metinlere dayalı çok orijinal çalışmalar yapılıyor. Bu çalışmaların Gre Amer Erken Demir Çağı atölyesini yorumlamamıza yardımcı olacağını ve bizim arkeolojik bulgularımızın da bu alana katkıda bulunacağını düşünüyoruz.

Bu tabakanın çanak çömlek repertuarı, geniş bir bölgeden tanınan, el yapımı, yivli çömlekler grubunu, Demir Çağı boyalılarını ve yanı sıra çark yapımı, ince işçilikli, usta işi kaseleri de kapsamaktadır. Bunların Gre Amer’de yapılmadığını düşünmemiz için bir neden yoktur. Bu dönem de büyük bir yangın ile sona ermiş ve taş yapılar içlerindeki çanak çömleklerle birlikte günümüze oldukça sağlam olarak ulaşmışlardır. Öyle ki Tabaka 3’un en iyi korunan evlerinden birinin kopyası Batman Müzesi bahçesine orijinal ölçülerinde inşa edildi.

Gre Amer toplu çanak çömlek

Garzan Vadisi’ni ve Gre Amer’i Erken Demir Çağı için ilginç kılan, burada bulduğumuz yerleşik köy hayatı kalıntılarının Dicle boyundaki kazılardan çıkan resim ile uyuşmamasıdır. Mitani/Orta Asur imparatorluklarının bitişi ile Yeni Asur imparatorluğunun kuruluşu arasında kalan bu dönem Dicle vadisinde yarı-göçebe ve basitleşmiş bir hayat tarzının izlerine gösterdi. Gre Amer’de yerleşik çiftçi hayatı, özel işlevli yapılarla birlikte devam etmişti. Bu durum belki Garzan Vadisi’nin büyük siyasi çalkantılardan doğrudan etkilenmeyecek, daha kenarda kalmış ama o anlamda da korunaklı konumundan kaynaklanmış olabilir. Kültürel olarak ve iletişim anlamında büyük resmin parçası olan Garzan Vadisi, tarım alanları bakımından büyük imparatorlukların iştahını kabartacak, egemenlik kurmak isteyecekleri bir yer değildi.

Demir Çağı’na, yani MÖ 900-600 yıllarına ait olması gereken Tabaka 2 Gre Amer’in kronolojik olarak en anlaşılamamış tabakasıdır. Ilısu bölgesinde Yeni Asur imparatorluğunun egemenliği ya da etkisi altında olan bu dönemde Gre Amer’de bir yerleşme yoktu. Bu tabakaya ait içi taş döşeli büyük depo çukurları ve ne için kullanıldığını (seramik yapımı? Ölü yakma?) tam anlayamadığımız fırınlar vardı. Tipik Yeni Asur seramikler örnekleri höyükte vardı ama bunlar mimari ile bağlantılı güvenli kontekstlerde bulunmadı. İlk yıllarında, höyüğün zirvesinde yaptığımız kazılarda çok tahrip olmuş bina izleri bulduk. Zirve hem doğal erozyon nedeniyle aşınmış hem de bölgenin çalkantılı yakın tarihinde askeri helikopterler tarafından kullanılmıştı. Acaba Yeni Asur zamanında yerleşmenin en yüksek yerinde bir tür karakol mu vardı? Yerleşmenin geri kalanı daha endüstriyel olarak mı kullanılmıştı? Ya da az sayıdaki yapı üstüne inşa edilen Tabaka 1 evleri ve mezarları yapılırken tamamen tahrip edilmişti.

Gre Amer Tabaka 1 turkuvaz sırlı seramik vazo

Tabaka I Matara

Gre Amer’in son yerleşmesi, Tabaka 1, yazının başlığı olan kültürlerin kavşağının en iyi örneklerinden birini sundu. MÖ 600-300 yılları arasında yaşanan bu dönemde Gre Amer’in nehir tarafındaki düzlüğünde ve bir miktarda batı yamacına doğru yükselmiş bir Pers-Hellenistik dönem yerleşmesi neredeyse bütünüyle açığa çıkarıldı. Höyüğün doğu yamacında ise, içine bırakılan eşyalar Pers kimliğini ispatlayan taş, sandık mezarlardan oluşan bir mezarlık bulundu. Türkiye topraklarındaki varlığı tarihsel olarak çok iyi bilinen ama maddi kültürünün izleri Batı Anadolu’da Yunan etkisi altındaki örnekler dışında çok az tanınan Pers ve Doğu Hellenistik kültürünün Gre Amer gibi küçük, kırsal bir yerleşmede tanımlanması tüm Kuzey Mezopotamya açısından önemli bir sonuç oldu. Bu küçük yerleşme MÖ 4. yüzyılın sonunda ya da 3. yüzyılın başında bir noktada terk edilmiş ve Gre Amer’in üstünde bir daha bir yerleşim kurulmamıştır. Tabaka 1’de ortaya çıkarılan kırmızı üçgen boyalı küpler ve testiler, mataralar ve turkuaz sırlı seramikler yerleşmede kelimenin gerçek anlamıyla ne kadar ‘renkli’ bir hayatın yaşandığını gözler önüne serdi. Özellikle, turkuaz sırlı seramikler, alışılmış kalıplarla düşünülünce İslam dönemine aittir, ya da olsa olsa Parthdır gibi (ki bir çok önemli dünya müzesinde sergilenen örneklerde yazılan dönem budur) yorumlarla karşılaşsa da, Gre Amer’in sağlam stratigrafisi, bu eserlerin yapıların içinde bulunması, yapıların sütunlarla bezeli, planlı mimarisi, iskeletlerden alınan C14 tarihleri ve bir oda tabanında bulunan gümüş İskender sikkesi Tabaka 1’in Pers-Hellenistik kronolojisini ve kültürünü ispatlamaktadır.

Pers Dönemi taş sandık mezarlar

Geçmişinde Hurrilerin, Asurlularla, Perslerin, Ermenilerle karıştığı bu vadideki kültürel çeşitlilik yakın tarihinde de Ermenilerle, Yezidilerle, Kürtlerle, Türklerle devam etmişti. Gre Amer’i ve kazımızın hikayesini anlattığımız belgesel filmimizin ismi, ‘Katman’ gibi burada kat, kat hayatlar, kat, kat tarihler var. Hem geçmişinde hem de bugünün de... Bir süre için de olsa bu tarihin parçası olmak ve sırlarını anlamaya çalışmak büyük bir ayrıcalıktı.

Pers-Hellenistik Döneme tarihlenen Tabaka 1’de taban üstünde bulunmuş olan İskender sikkesi.

EN ÇOK OKUNANLAR

Tarlada Yürüyüş Yapan Kadın 2150 Gümüş Sikke Buldu

Prag'ın güneydoğusundaki Kutnohorsk kentinde tarlada yürüyüş yapan bir kadın, çiftçilik faaliyetleri sırasında yüzeye çıkan birkaç gümüş sikkeye rastladı. Çek Cumhuriyeti'nde şimdiye kadar bulunan en büyük erken ortaçağ sikke istifini açığa çıkardığının farkında değildi.

SON İÇERİKLER