Kuriki Höyük Kazıları

Biz arkeologlar sular altında kalacak olan tarihi bilgileri kurtarmak adına ekip olarak bölgeye geldik. Yerleşimlerin birçoğunda olduğu gibi Kuriki Höyük’ün de büyük oranda tarım arazisi olarak kullanılması, bazen Dicle Nehri taşkınlarına maruz kalması ve böylelikle bozulmuş kültür katmanları ile karşılaşmak, yerel özellikler taşıyan bulgular ve benzer durumlar zaman zaman işimizi zorlaştırdı. Hava sıcaklığının 50 dereceleri gördüğü zorlu fiziki şartlara rağmen bizimle uzun soluklu çalışan birçok arkeoloji öğrencisi bu projede yetişti. Arkeolojiye yeni bilgiler eklemek ve katkı sağlamanın yani bu projenin bir parçası olmanın hazzı ile Kuriki Höyük kazısı ben ve ekibim için unutulmazdır.                                                                                

Bölgede yapılan yüzey araştırmaları sırasında ziyaret edilen yerleşimin adı çeşitli yayınlarda “Kurik”, “Kürik” veya “Kurrik Düzü” olarak geçmiştir. “Kurik”, bölgede “sevimli erkek çocuk” ya da “sıpa” anlamına gelir. Adı gibi küçük, Yukarı Dicle Vadisi yerleşimlerinden biri olan Kuriki Höyük, Batman il merkezinin 14 km güneyinde, Oymataş Köyü’nün 1 km güneybatısında ve Batman Çayı’nın Dicle Nehri’ne kavuştuğu noktada, zengin petrol yataklarına sahip Raman Dağı’nın batı sınırında ve Batman Çayı’nın doğu yakasında konumlanmıştır.  Yerleşim, birbirine 70 m mesafede bulunan iki küçük tepeden oluşur. Doğudaki tepe Kuriki Höyük 1 (KH1), batıdaki ise Kuriki Höyük 2 (KH2) olarak adlandırılmıştır. Her iki höyük yaklaşık 250x100 m’lik bir alanı kaplar. Höyüklerin bulunduğu alan uzun yıllar tarım alanı olarak kullanılmış olduğundan höyüklerin gerçek görünümü bozulmuş, üst tabakalara ait kültürel doku büyük oranda tahrip olmuştur.  İlk kez 1988 yılında Güneydoğu Anadolu Projesi (GAP) kapsamında G. Algaze ve ekibi tarafından bölgede yapılan yüzey araştırmaları sırasında saptanan yerleşimde 2009 yılında, Ilısu Barajı ve Hidroelektrik Santralı (HES) Projesi etki alanında kalan kültür varlıkların belgelenmesi ve kurtarılması amacıyla yapılan çalışmalar kapsamında Mardin ve daha sonra Batman Müze Müdürlüğü başkanlığında ve bu metnin birinci yazarının bilimsel danışmanlığında kurtarma kazılarına başlanmıştır. Kuriki Höyük’te 2009-2016 yılları arasında yapılan kurtarma kazıları sonucunda elde edilen arkeolojik veriler ışığında Geç Kalkolitik Dönemden MS 1. binyılın başlarına kadar, bazı zamansal boşlukların da olduğu farklı dönemler saptanmıştır. Tespit edilen başlıca dönemler ve bunların höyüklere göre dağılımı aşağıdaki şekildedir:

Geç Kalkolitik Dönem ve Geç Kalkolitik Dönemden Erken Tunç Çağına geçiş (KH1)

Geç Tunç Çağı (KH2)

Demir Çağı (KH1, KH2 ve Mezarlık)

Hellenistik, Part-Roma Dönemleri (KH1 ve KH2 ve Mezarlık)

Batman Çayı’nın Dicle Nehri’ne kavuştuğu noktada yer alan Kuriki Höyük yerleşimine güneyden bakış

İklimdeki kuraklaşmaya bağlı olarak nehir sularının nehir tabanına çekilmesi, içme suyu, nehir ulaşımı ve sulu tarım gibi faktörler, yerleşim alanlarının nehir kıyısına daha yakın kurulmasını sağlamıştır. Kuriki Höyük sakinleri benzer çevre ve iklim koşullarına bağlı olarak, ilk kez MÖ 4. binyılın başlarında doğudaki alana (KH1) yerleşmişlerdir. Bu alanı tercih etmelerinde, çevreye hakim konumu ve geniş tarım alanları etkili olmuş olmalıdır. Kuriki Höyük’ün en erken yerleşimi, yerel Geç Kalkolitik kültürünü yansıtan küçük bir köy yerleşmesidir. Bu dönem yerleşiminde, dörtgen veya ızgara planlı, taş temelli, kerpiç duvarlı ve sıkıştırılmış toprak tabanlı küçük ölçekli yapılar görülür. Bu tabakaya ait silolardan birinde ele geçen, 100 kg’a yakın, karbonlaşmış mercimek, buğday ve arpa kalıntıları yerleşimin ve bölgenin besin ekonomisine ışık tutmaktadır. Dönemin baskın seramik grubu, Kuzey Mezopotamya’dan batıda Akdeniz kıyısına, kuzeyde Güney Kafkasya’ya, doğuda Zagros Dağları’na kadarki geniş bölgede görülen, bitki katkılı saman yüzlü/chaff-faced ware kaplar ve mineral katkılı kaplar/grit-tempered ware’dır. Dönemin sonlarına doğru, Geç Uruk kültürünü yansıtan bazı formlar ve Ninive V türü kapların sayıca azlığı, yerel kültürün saman yüzlü kaplarının hakim grup olması, yerleşimin sürekliliğini yansıtmakta ve dış müdahale değişiklikleri olmaksızın yerel üretimin varlığını desteklemektedir. Zayıf mimari yapı kalıntıları ve bu yapılarla çağdaş olduğu düşünülen 5-6 aylık bir bebeğe ait sanduka mezar ile birkaç çukur açığa çıkarılmıştır. Kuriki Höyük, Erken Tunç Çağı başlarında terk edildikten uzun bir süre sonra Geç Tunç Çağında yeniden iskân edilmiştir. Bu dönem alanda oldukça zayıftır, Nuzi malları tipinde birkaç boyalı kap parçası, Mitanni/Orta Assur tipi yayvan ve omurgalı çanaklar ve bazı metal buluntular dışında veri yoktur.

Geç Kalkolitik Döneme ait karbonlaşmış mercimek kalıntıları

MÖ 11. yüzyılın ilk yarısında bölgedeki Orta Asur hakimiyetinin sona ermesi ile bölgede siyasi bir boşluk oluşmasının sonucu olarak Erken Demir Çağda, diğer yerleşimlerde olduğu gibi, konar göçer yaşımın izleri görülmektedir. MÖ 12-10. yüzyıllarda Kuzeybatı İran ve Kafkasya’dan Doğu Anadolu’da Fırat Nehri’ne kadar Yukarı Dicle Vadisi de dahil olmak üzere geniş bir coğrafi alana yayılmış ve MÖ 8. yüzyıla kadar kullanım görmüş olan el yapımı, ağız kenarı yivli ve/veya yumru bezemeli kaplar/grooved ware yoğun şekilde görülür. Orta Demir Çağı/Yeni Asur Dönemi yazılı belgelerinden, Asur’un bölgedeki askeri ve idari merkezlerini, Dicle Nehri yakınında mevcut olan daha erken yerleşimlerin üzerinde kurduğu, yeniden yapılandırılan bölgede kalelerin ve tarım köylerinin sayısında büyük artış olduğu anlaşılmaktadır. Kuriki Höyük de bu tanıma uyan köyler arasındadır. Bu dönemde taş temelli, kerpiç duvarlı, 20 x 11 metre ölçülerinde 7 odalı ve 28.5 x 20.6 metre ölçülerinde 9 odalı iki büyük yapı açığa çıkartılmıştır. Diğer yerleşimlerden farklı olarak duvarların taş temelli oluşu dikkat çekicidir. Asur formunda yerel çanaklar ve boyunlu çömlekler gibi seramiklerle beraber Erken Demir Çağ seramikleri de kullanım görmeye devam etmiştir. Yeni Asur Dönemi linear üsluplu silindir mühürleri, MÖ 7. yüzyıla tarihlenen yay biçimli ve üçgen biçimli iki tunç fibula ve bölge kültü ile bağlantılı, İştar veya Astarte ile ilişkilendirilen çıplak kadın tasvirli pişmiş toprak plaka bu dönemin önemli bulguları arasındadır.

Yeni Asur Dönemi memecik dipli bardak

MÖ 612’de Yeni Asur İmparatorluğu’nun yıkılışının ardından Geç Demir Çağ başlatılır.  Siyasi iktidarın değiştiği ya da bölgede yeni bir siyasi iktidarın olmadığı şeklinde yorumlanan bu dönemde bölgede Asur geleneklerinin devam ettiği görülür. Dönemin sonlarına doğru ortaya çıkan kırmızı üçgen boyalı seramikler/Triangle Ware yeni bir kültür etkisinin habercisidir. Bölgede kesin olarak bir Akhamenid yerleşiminden söz edilemese de Greamer, Çemialo Sırtı ve Kuriki Höyük gibi yerleşimlerde, özellikle mezarlardan ele geçen Akhamenid Dönem bulguları, Akhamenidler’in bir süreliğine de olsa buraya geldiklerini gösterir. Kuriki Höyük’te bulunmuş olan burç başlı sürme çubukları ve sürme şişeleri, yılan başlı tunç takılar, kırmızı üçgen boyalı seramikler, omphaloslu Akhamenid kaseler gibi bulgular bu görüşü destekler.

Geç Demir Çağı boya bezemeli testi

Buraya kadar, büyük tahıl depoları, korunmuş bitki kalıntıları, çok sayıdaki hayvan kemikleri ve hemen hemen her dönemde çokça bulunmuş ağırlık ve ağırşaklardan anlaşıldığı üzere halkın geçim kaynağının tarım, hayvancılık ve dokumacılık oluşturduğu söylenebilir.

Atık çukurlarında bulunan pişmiş toprak figürün başı, balık tabağı, iğ biçimli unguentarium ve amphora gibi tipik buluntular ise yerleşimdeki Hellenistik Dönem izlerini yansıtır.

Hellenistik Dönem iğ biçimli unguentarium

MÖ 2.-1. yüzyıl yerleşiminde, höyüğün en üst seviyesine konumlanmış olan ana bina ve depo odasından oluşan iki büyük yapı görülür. Ana bina 19.30 x18 m ölçülerindedir ve en az iki katlı olmalıdır. Taş temelli, kerpiç duvarlı ve oda tabanları sıvalıdır. Bina, önce düzgün kesilmiş iri blok taşlarla inşa edilmeye başlanmış sonra daha küçük taşlarla tamamlanmıştır. Ortada uzun bir koridoru ve koridorun iki kenarında üçer odadan oluşan toplam altı odası vardır. Batıdaki ikinci yapı, 14.30 x 3.85 metre ölçülerinde, dikdörtgen planlı ve tek odalıdır. Her iki yapı da Batman Çayı ile Dicle Nehri’nin birleştiği noktayı çok iyi görecek şekilde inşa edilmiştir. Bitki kalıntılarından elde edilen radyo karbon analiz sonucu yaklaşık MÖ 2.-1. yüzyıl aralığını vermiştir. Bina muhtemelen MÖ 3. yüzyılda Hellenistik/Seleukos döneminde inşa edilmiş, Part Döneminden MS 1. binin ilk yüzyıllarına kadar kullanılmış ve MS 4. yüzyılın ilk yarısından sonra terk edilmiş olmalıdır. Bu yapılar, nehirleri kolaylıkla görebilen veya denetleyebilen bir çeşit karakol, istasyon veya han olarak kullanılmış olabilirler.

Roma Dönemi tunç makas

Mezarlık Alanı yerleşim alanının güneyinde yaklaşık 70x20 metrelik bir alana yayılmıştır. MÖ 1. binyılın ikinci yarısına tarihlenen taş sanduka, basit toprak ve  çukur mezar tiplerindeki 63 mezardan toplam 72 birey açığa çıkartılmıştır. Mezarlar genellikle tek birey içindir ancak taş sanduka mezarların bazıları birden fazla birey için kullanılmıştır. Gün yüzüne çıkarılan ölü hediyeleri mezarlığın Roma Dönemi’nin sonuna dek kullanıldığını göstermiştir.

Geç Demir/Hellenistik Dönem Taş sanduka mezarı

Kuriki Höyük’te Ham Petrol (Bitüm)  Kullanımı

İnsanlığın petrolü kullanması Yakın Doğu coğrafyasında günümüzden 70 bin yıl öncesine dayanır. Yeraltının derinliklerinden doğal yollarla yeryüzüne ulaşan petrol sızıntıları bitüm örtüleri oluşturur. Tektonik bakımdan Orta Doğu petrol sahasının devamı olan ve alanın kuzeybatı ucunda yer alan Güneydoğu Anadolu Bölgesi sayılı petrol sızıntı alanlarına sahiptir. Bu sızıntılar Neolitik Dönemden itibaren bölge sakinleri tarafından kullanılmıştır. Yerel petrol sızıntılarından faydalanan eski yerleşimlerden biri de Kuriki Höyük’tür. Her iki höyükte toplam 102 bitümlü örnek kayıt altına alınmıştır. Örneklerin %60’ı Geç Kalkolitik Döneme, %12’si Demir Çağına ve %28’i Hellenistik/Part Dönemine aittir. Jeokimyasal yöntemlerle analiz edilen örneklerin tamamı kum katkılı karışımlardır. Bitüm, olasılıkla yaklaşık 70 km uzaklıktaki Mardin Kerbent petrol sızıntısından temin edilmiştir. Geç Kalkolitik Dönemde seramik kaplara uygulandığı görülür. Demir Çağı’nda ise bitüm daha çok mimaride sıva harcı olarak kullanılmıştır, su sızdırmazlık sağlamak amacıyla bazı yapıların zeminleri bu türden bir harç ile sıvalıdır. Ayrıca, çıplak kadın tasvirli pişmiş toprak plakanın kopan başını gövdeye tutturmak için bitümün yapışkan özelliğinden yararlanılmıştır. Hellenistik/Part dönemlerinde ise dibi korunan bir küpün içine depolanmış bitümlü karışım 4 kiloyu bulmaktadır. Kuriki Höyük’te ortaya çıkarılan bitümlü örneklerin üç farklı dönemdeki varlığı, petrol ürünlerinin dört binyıl gibi uzun bir süre boyunca kullanıldığını göstermiştir. Kuriki Höyük sakinleri söz konusu süre boyunca bölgenin yerel kaynağından faydalanmıştır. Bitümün daha çok su sızdırmazlık özelliğinden yararlandıkları görülür. Kalkolitik Dönemde fırınlarda ısıtıp kaplar içinde hazırladıkları karışımlarla kamış sepetleri, seramik kapları; Demir Çağı’nda evlerin tabanlarını, belki de çatıları ve Dicle üzerinde yüzdürdükleri tekneleri su geçirmez hale getirmişler. Bunun yanı sıra kırılan kapları ve sanatsal üretimleri tamir etmek için bitümün yapıştırıcı özelliğinden de faydalanmışlardır.

Demir Çağ ham petrol (bitüm) sıvalı taban

EN ÇOK OKUNANLAR

Köpeğini Gezdiren Çocuk Roma Dönemine Ait Altın Bilezik Buldu

11 yaşındaki bir çocuk, İngiltere'nin Batı Sussex bölgesindeki Pagham yakınlarındaki bir tarlada nadir bulunan altın bir Roma bileziği keşfetti. Romalı askerlere kahramanlıklarından dolayı verilen armilla tipi süslü bir bilezik olan ve MS.1. yüzyıla tarihlenen bilezik, 300 yıldan daha eski bir altın obje olarak, bir adli tıp soruşturmasında resmi olarak hazine ilan edildi.

SON İÇERİKLER