Pergamon-Hellenistik Bir Kentin Roma Metropolüne Dönüşü

Türkiye’nin batı kıyısında bugünkü İzmir ili sınırları içerisinde bulunan Pergamon antik metropolü [Bergama], büyük Zeus Sunağı’nın bulunduğu ve Hellenistik Dönemin hükümdarları olan Attalos Hanedanlığı’nın yaşadığı kentti. Kral II. Eumenes’in hükmü altında [MÖ 197-159], ki kendisi aynı zamanda Zeus Sunağını yaptıran kişi olarak da düşünülür, Attalos İmparatorluğu en geniş sınırlarına ulaştı. Birkaç bölge dışında, krallık, Ege Denizi’nden Ankara’ya Anadolu’nun yarısını kapsamaktaydı. Ancak, Attalos Hanedanlığı, Seleukoslara karşı MÖ 188’de kazandıkları zafer sonrasında gelişen bu muazzam bölge kazanımını, yükselen süper güç Roma ile yaptığı işbirliğine borçludur. Böylece, III. Attalos [MÖ 138- 133] nihayetinde, Küçük Asya’daki artan Roma etkisi ve düzenlenmemiş bir haleflik sistemi ile karşı karşıya kalıp krallığını Roma’ya vasiyet etmiştir.

Romalılar ilk başta Pergamon’u yeni kurulmuş olan Küçük Asya eyaletinin başkenti olarak kabul etmişlerdir. Daha sonra bu yönetici merkezi MÖ 1. yüzyıl süresince Ephessos’a geçmiştir. Bunun yanında Augustus [MÖ 27 - MS 14] döneminde, büyük bir ayrıcalık olan, muhtemelen şehrin öne çıkan pozisyonu ve Attalosların saygı duyulan yerleşim yeri olması nedeniyle Pergamon’da, Asya eyaletinin ilk imparatorluk kült tapınağı inşa edilmiştir. Hatip ve yazar Aelius Aristides, MS 2. yüzyılda yazdığı bir methiye şiirinde Pergamon için “her yönden görülmesi muhteşem, adeta bölgenin ortak zirvesi” [hieroi logoi 23, 13. H. Halfmann çevirisi] sözlerini kullanmıştır.

Pergamon Roma amfitiyatrosunun havadan görünümü. (DAI-Pergamongrabung I. Yeneroglu)

Pergamon Roma amfitiyatrosunun havadan görünümü. (DAI-Pergamongrabung I. Yeneroglu)

Asya eyaletindeki üç metropol, Pergamon, Smyrna [İzmir], Ephessos [Selçuk] arasındaki rekabet Roma İmparatorluğu Dönemi boyunca sürmüş ve bu durum diğer şeylerin yanı sıra Romalı yöneticilerin zamanla kentlere bahşettiği eyalet imparatorluk kültü tapınaklarının sayısında bile ifade bulmuştur. Bu dikkate değer olay, Roma’dan bile önce bölgedeki kralların tanrılar gibi tapınıldıkları Küçük Asya’daki Hellenistik geleneğin bir ifadesidir. Bu gibi benzerlikler dışında, Roma İmparatorluk kültürünün biçimlendirici gücüne rağmen, üç kent de Hristiyanlık sonrası yüzyıllarda oldukça farklı özgün kentleşme süreçleri geçirmişlerdir. Ephessos ve Smyrna liman kentleri olarak uluslararası bir karakter geliştirip birçok yabancı yerleşimci ve iki kentin de gelişmesine ciddi şekilde faydası olan hayırseverleri kendilerine çekmişlerdir. Pergamon’da ise köklü bir seçkinler grubu kentteki gidişatı belirlemiştir. Bu grubun ekonomik dayanağı, uzun mesafeli deniz ticareti değil, Kaikos [Bakırçay] vadisindeki ya da geçmiş Attalos Krallığı’ndaki geniş kırsal arazilerdir. Alman Arkeoloji Enstitüsü Pergamon Kazısının, Pergamon çevresinde yaptığı son araştırmaların verdiği ilk izlenim, bu tarz kırsal mülklerin ayrıntılı mimarilerine bakıldığında, sadece tarım değil, aynı zamanda yapı seramikleri olan, çatı kiremitleri ve kil boru üretiminin de yapıldığını göstermektedir. MS 1. yüzyılın sonlarına doğru, çoğu aynı zamanda Roma senatörü unvanı almış Pergamon’un yerel aristokratları, kentsel yapı projelerinde bağışçılar olarak büyük rol oynadılar. Hatta bazıları Imperium Romanum’da imparatorlardan sonra en yüksek mertebedeki devlet adamları sayılan Roma konsülleri oldular.

Romalı konsül Attalos Paterklinaos’un evi. 3D-Görselleştirme (D. Lengyel – BTU Cottbus and DAI-Pergamongrabung)

Romalı konsül Attalos Paterklinaos’un evi. 3D-Görselleştirme (D. Lengyel – BTU Cottbus and DAI-Pergamongrabung)

Romalı konsül Attalos Paterklinaos’un evi. 3D-Görselleştirme (D. Lengyel – BTU Cottbus and DAI-Pergamongrabung)

Romalı konsül Attalos Paterklinaos’un evi. 3D-Görselleştirme (D. Lengyel – BTU Cottbus and DAI-Pergamongrabung)

Attalos Paterklinaos’un kent tepesinin güney yamacındaki evi, bir Roma konsülüne ait olduğu kesin olarak bilinen çok az sayıdaki konuttan biridir. Ancak şehrin görünümü için daha da önemli olan, üst tabakanın kendi paraları ile finanse ettiği sayısız kamu binalarıdır. Bunların yanı sıra imparatorluğun yapı projelerini de hesaba katmalıyız, Ephessos’un aksine, yerel yönetimlerde şimdiye kadar hizmete alındığı kaydedilmiş büyük yapı neredeyse hiç kaydedilmemiştir. Bazılarına daha yakından bakmadan önce, UNESCO Dünya Mirası Alanı olan Pergamon-Bergama’da antik kenti şekillendiren yapıların mekânsal, fonksiyonel ve estetik işlevlerini sağlayan, kentsel ve yerleşim üzerine yaşadığı gelişmeleri tartışacağız.

Roma aşağı şehir (yeşil) yerleşim alanı rekonstrüksiyonu (DAI-Pergamongrabung)

Pergamon’un bir Hellenistik yerleşim şehrinden Roma metropolüne dönüşümü birkaç aşamada olmuş gibi görünmektedir. Attalos Krallığı’nın sona ermesi, meşhur kütüphanesi ile Athena kutsal alanına ek olarak, surlarla çevrili zirve platosunda, basileia yani yönetici merkezi ya da mülkü olarak esas işlevini kaybeden yönetici sarayları da bulunmaktadır. Bunun sonucunda basit yerleşim yapıları ve kamu yapıları, sonradan buraya inşa edilecek olan Traianus Tapınak alanına konumlandırılmıştır. Yaklaşık iki yüz yıl sonra tanrılaştırılmış olan Trainaus için kutsal alan buraya yapılmıştır, ki muhtemelen eski yöneticilerin saraylarının anıtsal peyzajına uymuş, Athena kutsal alanının Attalos dönemi zafer anıtlarıyla bütünleşmiştir.

Pergamon şehir tepesi M. S. 2. yüzyıl. 3D-Görselleştirme (D. Lengyel – BTU Cottbus and DAI-Pergamongrabung)

Pergamon kenti, MS 2. yüzyıl. 3D-Görüntü (D. Lengyel – BTU Cottbus and DAI-Pergamongrabung)

Her ne kadar Attalosların hükmünün sonu ile Augustus döneminde Küçük Asya’da Roma gücünün nihai kuruluşu arasındaki dönemde ciddi bir huzursuzluk ve özellikle ilk elli yılda askeri çekişmeler göze çarptıysa bile, Per- gamon Kazısından ele geçen son bilgilere göre, yerleşim tarihi ve kent gelişimi için anahtar dönem olarak tanımlanmaktadır. MÖ erken 2. yüzyılda, II. Eumenes hüküm- darlığında, surlarla çevrili kent alanı 21 hektardan 90 hektara genişletilmiş; böylece zirve platosu ve üst güney yamacına ek olarak, aşağı güney yamaç, kent tepesinin doğu ve batı yamaçları da dâhil olmuştur. Ancak, yeni ele geçirilen alanların sistematik gelişimi daha sonra başlamış gibi görünmektedir. Genişleyen kent alanının yeni pazar yeri olan Aşağı Agora ancak MÖ geç 1. yüzyıla tarihlenir. Şimdiye kadar araştırılması yapılmış tepenin doğu ve batı yamaçlardaki geriye kalan bütün yerleşim gelişimi kalıntıları sadece Attalosların yönetimi ve Roma imparatorluk Dönemi arasında kalan dönüşüm evresine kadar geri gitmektedir.

Pergamon mikro bölgesi (B. Ludwig – DAI-Pergamongrabung)

Pergamon mikro bölgesi (B. Ludwig – DAI-Pergamongrabung)

Bahsi geçen dönüşüm sürecinde büyük kalabalıklarla Pergamon’a yerleşmiş olduğu anlaşılan bu insanlar nereden gelmişti? Pergamon ve çevresinde yapılan son on beş yıllık araştırmalar göstermektedir ki, Atarneus gibi kasabalar ve birkaç kale niteliğindeki yerleşimler MÖ 1. yüzyılda tamamen boşaltılıp terk edilmiş, Kane ve Elaia gibi diğer yerlerde ise yerleşim aktivitelerinde azalma görülmüştür. Bunun nedeni, Küçük Asya’nın büyük bölümünün Roma’ya karşı ayaklandığı, Birinci Mithridates Savaşı olabilir [MÖ 89-84]. Yeni güce karşı isyan etmenin cezası oldukça ağırdı, Pergamon da dâhil olmak üzere birçok kentin surlarında yıkımın olduğunu ve nüfusun belli kısımlarının daha rahat kontrol edilip vergiye bağlanması için büyük merkezi yerlerde yeniden yerleştirilmeleri ile gerçekleştiğini bilmekteyiz. Pergamon’un mikro bölgesinde buna benzer bir durum metropole kayda değer bir kitlesel akın sonucu yeni yerleşim alanlarının inşası olarak ortaya çıkmış olabilir.

Pergamon şehir tepesinin doğu yamacındaki M. Ö. 1. yüzyıla tarihlenen mağara kutsal alanı (O. Bruderer – DAI-Pergamongrabung)

Pergamon kenti doğu yamacındaki MÖ 1. yüzyıla tarihlenen mağara kutsal alanı (O. Bruderer – DAI-Pergamongrabung)

Pergamon’un MÖ 1. yüzyılda genişlemesi ile mikro bölgenin yerleşim yapısındaki değişim arasındaki ilişkinin bir başka göstergesi, Pergamon’un çevresindeki kırsal alandan başka türlü bildiğimiz bir tür doğal kült alanları olan kaya tapınım alanlarının kent bölgesinde de aynı anda ortaya çıkmasıdır. Bunlar da, kullanımları yalnızca yüz yıl sonra sıfır yılı civarında biten geçiş olgularıdır. Hellenistik ve Roma İmparatorluğu dönemleri arasındaki geçiş aşaması hala yerleşik mimari formlara bağlılıkla karakterize edilirken, Pergamon, yerleşim ve kent tarihinin bir sonraki kilit döneminde Roma İmparatorluğu’nun bir metropolü haline geldi. Ancak bu süreçte, Hellenistik kökenler inkâr edilmemiş aksine bilerek vurgulanmıştır. Şehrin genişlemesi ve dönüşümü aşaması, MS 1. yüzyılın sonlarında önemli bir ivme kazanmış ve MS 2. yüzyıla kadar sürmüştür. Sadece yeni ve büyük birçok yapı kent alanında ve Asklepios’un banliyödeki kutsal alanında inşa edilmekle kalmamış, aynı zamanda kentteki inşa alanı en azından iki katına çıkmıştır. Şehir tepesinin güneyindeki antik aşağı kent, modern Bergama binaları ile neredeyse üzeri kaplanmış haldedir. Bu yüzden aşağı kentin ortaya çıkışı ile ilgili bildiklerimiz hala eksiktir. Her şeyden önce, son on beş yıldır, Bergama Müzesi tarafından inşaat alanlarında inşa öncesi yapılan kurtarma kazılarına teşekkür borçluyuz. Özellikle kentin güney nekropolünde yapılan kazılar sayesinde Roma aşağı kentinin sınırlarını tekrar oluşturmak mümkün olmuştur. Pergamon kazılarının öncelikli amaçlarından biri bu rekonstrüksiyonu daha belirgin bir hale getirmenin yanında, aşağı kentteki büyük Roma yapılarının daha detaylı araştırılması, tarihlemelerinin netleştirilmesi ve böylece başka yapılarla olan bağlantılarının anlaşılmasıdır.

Musalla Mezarlığı tepesi ve Amfitiyatro, kuzeybatıdan (İ. Yeneroğlu - DAI-Pergamongrabung)

Musalla Mezarlığı tepesi ve Amfitiyatro, kuzeybatıdan (İ. Yeneroğlu - DAI-Pergamongrabung)

İmparatorluk döneminde inşaat faaliyetlerinin odak noktası, kent tepesinin güneybatısındaki sırtta olan Musalla Mezarlığı’dır. Tepenin eteklerinde, bir stadyum, amfitiyatro ve tiyatro topluluğu muhtemelen MS 2. yüzyılda yapılmıştı. 1930’larda ve 1950’lerde burada yapılan deneme kazıları göstermiştir ki Musalla Mezarlığı’nın sırtı Hellenistik Dönemde çoktan inşa edilmişti ve Roma İmparatorluk Döneminde ise, yapı terasları Roma aşağı kentine doğru yönelmiş olan zengince döşenmiş özel evlerin inşası için kullanılmıştı; aynı zamanda komşu kent tepesinin etkileyici bir manzarasını vermekteydi. Önünde bir stadyum ve hatta amfitiyatro olan bu kent yapıları, doğrudan doğruya, Circus Maximus üzerindeki imparatorluk sarayları ve komşusu Colosseum ile Roma’daki Palatino Tepesi’ni andırmaktadır. Bu bir tesadüf müydü yoksa Roma merkez gücüne istemli yapılmış bir ithaf mıydı? Eğer öyleyse, özellikle amfitiyatro inşası için en iyi koşulları sunmuş bu doğal araziden yararlanılarak ustaca yapılmıştır.

Amfitiyatro, güneybatıdan (İ. Yeneroğlu - DAI-Pergamongrabung)

Amfitiyatro, güneybatıdan (İ. Yeneroğlu - DAI-Pergamongrabung)

Amfitiyatrolar, batı Imperium Romanum’un batısında kayda değer bir yoğunlukla Balkanlara kadar ulaşan harikalarıdır. Kültür-tarih yorumlaması daha da ilginç olan, Anadolu’nun şimdiye kadar ikna edici şekilde kanıtlanmış en iyi üç örneği [Kyzikos, Pergamon ve Anazarbos], “doğu istisnaları” olarak görülmelidirler. Kural olarak insanlar, Roma İmparatorluğu’nun doğusunda popüler olan, tiyatrolarda ya da stadyumlarda, gladyatör oyunları ve hayvan dövüşlerine katılmaktan memnundu.

Amfitiyatro: Arenada bir eşeğin iskeletinin kazılması (F. Pirson – DAI-Pergamongrabung)

Amfitiyatro: Arenada bir eşeğin iskeletinin çıkartılması anı (F. Pirson – DAI-Pergamongrabung)

Oldukça iyi korunmuş olmasına ve kolay ulaşılabilir olmasına rağmen Pergamon amfitiyatrosu uzun bir süre, daha çok Pergamon kent tepesi, Asklepieion ve Kızıl Avlu üzerine yoğunlaşan arkeolojik araştırmaların ilgi alanı dışında kalmıştır. Bu bakımdan, 2019 yazında amfitiyatroda ilk kez arkeolojik kazıların yapılmış olması Pergamon Kazısı için bir kilometre taşı olmuştur. Diğer şeylerin yanı sıra, arenanın çevre duvarları ve çok sayıda ayakkabı çivisinin bulunduğu sıkıştırılmış kil ve kumdan yapılmış arena tabanı ortaya çıkarılmıştır. Ancak yeni çalışmanın odak noktası, yapının mimarisi, dokümantasyonu ve rekonstrüksiyonudur. Doğal kaynakların çıkarılmasından, inşa alanında işlenmesine kadar özellikle inşaat sürecine dikkat edilecektir. Bu şekilde, amfitiyatro gibi büyük Roma inşaat alanlarının, Pergamon mikro bölgesindeki kaynakların tüketimine ve iş gücü talebine olan etkileri araştırılacaktır. Bunlar ve diğer birçok yeni verilerden, Pergamon’da Hellenistik Dönem ve Roma İmparatorluk dönemleri arasındaki dönüşümün sosyo ekolojik modellemesi yaratılacak ve böylece tarihi insan-çevre etkileşimi hakkında yeni anlayışlar kazanılacaktır.

Kızıl Avlu: Sütunlu avlunun sütunlarından biri olarak rekonstrüksiyonu yapılmış Sahmet heykeli ve güney avlu (DAI-Pergamongrabung)

Kızıl Avlu: Sütunlu avlunun sütunlarından birinin rekonstrüksiyonu. Sahmet heykeli ve güney avlu (DAI-Pergamongrabung)

Roma İmparatorluk Döneminde, en azından kentin yayılımının doruğa ulaştığı evrede, kent tepesinin güneyindeki açıklık muhtemelen büyük bir inşaat alanı gibi görünmekteydi. Büyük Roma termal hamamlarına ek olarak tedarik için, tüm Kızıl Avlu kompleksinin üzerinde aşağı kente hakim olan ve şeklini veren, uzunluğu 55 kilometreye kadar ulaşan uzun mesafe su kemerleri inşa edildi. Böylece, aşağı kentin ızgara planına yönelimi, yapının 100 x 270 ölçülerindeki yönelimine uyum sağlamaktadır. Bu ölçüleri genellikle başkent Roma’daki Roma İmparatorları forumlarından bilmekteyiz. Olağanüstü olan sadece ölçüler değildi; bu derece büyük inşa alanı elde edebilmek için, Selinos’un [Bergama Çayı] neredeyse 200 metre uzunluğundaki iki tünelden geçmesi gerekmekteydi. Son olarak, merkezi bir bazilika, yan kuleler ve avluda sütunlar yerine Mısırlı tanrıların heykelleri olan mimari, somut öncüllerden yoksundur. Yapı muhtemelen çok sayıda tanrıya adanmıştı çok sayıda Mısır tanrısının yanı sıra Anadolulu Kybele’nin de kanıtları vardır. Bazilikadaki alışılmadık tuğla kullanımı, Kızıl Avlu adını almasını sağladığı gibi, daha birçok delille birlikte yapının inşasına Roma İmparatoru Hadrian’ın [MS 117-138] da dahil olduğunu belirtir. Alışılmadık mimari çözüm tercihleri, Roma Dönemi Asklepios kutsal alanındaki büyük ölçekli genişlemeyi karakterize etmiştir. Zeus Asklepios Tapınağı, Roma’daki Pantheon’u andırırken, Aşağı Yuvarlak Yapı isimli yapının farklı motifi yine özgünlük oluşturur. Kutsal alanın mimari olarak tekrar tasarlanmasına ve üzeri kapalı bir cadde ile şehre bağlanmasına, hac bölgesinin Pergamon ve Küçük Asya’nın batısının çok daha ötesine ulaşan çekiciliğinin muazzam artışı eşlik etmiştir. Korona pandemisi sı- rasında yapılan, Asklepieion’un, daha çok Pergamonlu hekim Galen’in yazılarından bilgi aldığımız MS geç 2. yüzyıl Antonin Vebası gibi antik pandemiler sırasındaki önemi hakkındaki bilimsel tartışmalar yeni bir ivme kazanmıştır. Mevcut araştırma, Asklepieion’un şehrin çevre bölgeleriyle olan bütünleşmesinin altını çizmektedir. Örnek olarak, İmparatorluk Dönemi nekropollerini çerçeveye alması verilebilir. Bu da şifacı tanrı Asklepios kültünün sadece üst sınıfın hayırseverleri ve yakından ya da uzaktan gelen zengin hastalar için değil aynı zamanda bir bütün olarak kentin nüfusu için de önemli olduğunu göstermektedir.

Asklepieion: Aşağı Yuvarlak Yapı (U. Mania – DAI-Pergamongrabung)

Asklepieion: Aşağı Yuvarlak Yapı (U. Mania – DAI-Pergamongrabung)

Uzun bir zaman boyunca araştırmacılar, Roma aşağı kentinin yayılımı ile “Hellenistik” Pergamon kent tepesinin bir yerleşim olarak önemini kaybettiğini varsaydılar. Ancak, son zamanlardaki araştırmalar göstermiştir ki, örnek olarak, Geç Antik dönemde Aşağı Agora’da yeni yerleşim alanları oluşturulduğu ve kent tepesinde yerleşimlere bağlı olan nekropollerin MS erken 5. yüzyılda hala gömü için kullanıl- dığı görülmektedir. Güney yamaçta, üç teras boyunca uzanan meşhur Hellenistik Gymnasion gibi daha eski anıtlara tamamen yeni mermer süslemeler yapıldı. Özellikle kayda değer olan şey ise, kent tepesinin aşağı bölgelerinde Roma İmparatorluk Dönemine kadar inşa edilmeyen birkaç büyük yapının kalıntılarıdır. Bu özellikle, Musalla Mezarlığı’ndaki tiyatro, amfitiyatro ve stadyum yapılarına yakınlığından muhtemelen istifade etmiş olan aşağı batı yamaç için geçerlidir. Anıtsallığın ve aynı zamanda mimari tasarımlardaki aşırılığın bir örneği, aşağı güney yamaçta tespit edilen sekizgen bir yapının maalesef yalnızca zemini bilinmekte ve yapının somut amacı belirsiz kalmaktadır.

Gymnasion: Yukarı terasta Roma mermer sütunlu yapının rekonstrüksiyonu (U- Mania – DAI-Pergamongrabung)

Gymnasion: Yukarı terasta Roma mermer sütunlu yapının rekonstrüksiyonu (U- Mania – DAI-Pergamongrabung)

Romalı ustalar ve onların patronlarının hırslarına en iyi tanıklık eden yapı Pergamon akropolisindeki, sadece tanrı mertebesi almış İmparator Traianus değil aynı zamanda evlatlık oğlu Hadrian ve Zeus’a adanmış olan Trainaus Tapınağı’dır. İtalik teras tapınakları geleneğinde, yapının yarısı yapay bir teras üzerinde durur, muhteşem bir mühendislik başarısı ile zirve düzlüğünün doğal sınırı ötesine güneye doğru genişletilmiştir. Sonuç, Roma İmparatorluk Döneminde Pergamon’un saygıdeğer akropolüne yeni bir taç ekleyen, tamamen uzaklardan görülmesi için yapılmış bir yapıdır. Trainaus Tapınağı aşağı kentteki ızgara plana uyum göster- mekte, tepe ve düzlük arasında özellikle planlanmış ilişkiyi pekiştirmektedir. Aşağı kentin güneyindeki tek tümülüs olan ve kesinlikle İmparatorluk Dönemine ait olan Maltepe tümülüsünün girişi [dromos] ile Trainaus Tapınağı arasında eksenel bir ilişki vardır. Bu bağlantı açıkça, Attaloslara ait bir mezar olan Yığma Tepe Tümülüsü ile Zeus Sunağı arasındaki yaklaşık üç yüz yıl daha önce inşa edilmiş eksenel bir görsele işaret eder.

Pergamon şehir tepesinin güney yamacında bulunan Sekizgen yapı temeli iç görünümü (S. Tezer-Altay – DAI-Pergamongrabung)

Pergamon güney yamacında bulunan Sekizgen yapı temeli, iç görünümü (S. Tezer-Altay – DAI-Pergamongrabung)

Bu durumu, aileleri genellikle Hellenistik Dönemin yönetici hanedanına kadar dayanan, MS 2. yüzyıldan Pergamonlu bir aristokratın, Hellenistik Dönem kral mezarlarının mimari semantik uygulama- larından kasıtlı olarak yararlanması olarak yorumlamak çok caziptir. Hellenistik bir yerleşim olan Pergamon şehrinin Asya eyaletinin Roma metropolü haline dönüşümü, bir gelenek duygusu ile karakterize olduğu gibi, büyük mimari yenilikler ve anıtsallık arzusu sayesinde olmuştur. Pergamon’un, doğal kaynaklar, arazi ve aynı zamanda mikro coğrafyanın bölge ve supra bölge arasındaki ağ ile birlikte analiz edilmesi gereken imparatorluk mimarisi ve şehir planlamasının özel niteliklerini yavaş yavaş anlamaya başlıyoruz. Sonuç olarak şuan hala Attaloslar ve yapılarının gölgesinde kalan yeni bir imparatorluk dönemi Pergamon’u görüntüsünün ortaya çıkması mümkündür.

Traianus kutsal alanı (D. Lengyel – BTU Cottbus and DAI-Pergamongrabung)

Traianus tapınağı (D. Lengyel – BTU Cottbus and DAI-Pergamongrabung)

 

EN ÇOK OKUNANLAR

Köpeğini Gezdiren Çocuk Roma Dönemine Ait Altın Bilezik Buldu

11 yaşındaki bir çocuk, İngiltere'nin Batı Sussex bölgesindeki Pagham yakınlarındaki bir tarlada nadir bulunan altın bir Roma bileziği keşfetti. Romalı askerlere kahramanlıklarından dolayı verilen armilla tipi süslü bir bilezik olan ve MS.1. yüzyıla tarihlenen bilezik, 300 yıldan daha eski bir altın obje olarak, bir adli tıp soruşturmasında resmi olarak hazine ilan edildi.

SON İÇERİKLER